Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Oğul babaya, Trump anayasaya karşı: Cumhuriyetçiler başkan adayını seçiyor

Yunus Emre Erdölen


2018 senesi, 40 yaşındaki hırslı Temsilciler Meclisi üyesi Ron DeSantis için verimli bir seneydi. 8 yıllık Obama yönetiminin ardından 2016 seçimlerini Cumhuriyetçilerin adayı Trump kazanmış, alışılmadık bir ismin başkan olmasıyla DeSantis gibi muhafazakar, genç isimlerin önü açılmıştı. DeSantis her gün Fox News’e çıkıyor, ılımlı ve tecrübeli Cumhuriyetçi siyasetçilerin savunmak çekindiği politikaları ateşle savunuyor, Trump’ın her tartışmalı kararını kendine has tarzıyla meşrulaştırıyordu.

Beyaz Saray’daki yatak odasında uyanınca ilk işi Fox News izlemek olan Trump, DeSantis’teki kumaşı fark etti, sadakatini ödüllendirmek istedi. Kendisini yakın ekibine dahil etti, DeSantis 2018 seçimlerinde Florida Valisi olmak istediğinde sonuna kadar destekledi.

DeSantis henüz adaylığını resmen açıklamadan “DeSantis’ten çok iyi bir vali olur” diyerek tweet attı, yakın çalışma ekibindeki en güvendiği iletişimcileri, danışmanları DeSantis’e verdi, DeSantis için miting düzenledi.

Demokratların siyah vali adayına “maymun” iması yapmasına, pek de başarılı bir kampanya düzenlememesine rağmen DeSantis 2018 Florida Valilik seçimlerini 30 bin oy farkıyla ucu ucuna kazandı. Zafer konuşmasında ilk teşekkürü Trump’a etti, onun sayesinde kazanmıştı. Florida, “salıncak” eyalet olarak nitelendirilen, her seçimde Demokratların veya Cumhuriyetçilerin ucu ucuna seçim kazandığı kritik bir eyaletti.

Sadece 4 sene sonra durum değişti. DeSantis, muhafazakar seçmen açısından başarılı bir valilik performansı sergiledi, Hispanikler nezdinde oyunu arttırdı, bütün ülke kapanırken hiçbir pandemi tedbiri, sokağa çıkma yasağı kararı almayarak takdir topladı, LGBTİ hareketine karşı savaş başlattı, “woke” (duyarbaz) olarak tanımladığı Disney gibi şirketlerle uğraştı, dindar kesimlerin, orta sınıf muhafazakar ailelerin desteğini aldı.

Günün sonunda Trump 2020 seçimlerini kaybetti, fakat Florida’da oyunu arttırdı. DeSantis’e göre başarının sırrı kendisiydi, pek de haksız sayılmazdı. 2022 ara seçimlerinde Trump’ın desteklediği ve bizzat aday yaptırdığı bir sürü isim (Evet, Mehmet Öz dahil) valilik, senatörlük seçimlerini kaybederken DeSantis ikinci kez Florida valisi seçildi. DeSantis büyük bir rekor kırmış, Demokrat rakibine 20 puan fark atmıştı. 1982’den beri ilk kez Florida’da bir siyasetçi %60 oranında oy alarak seçim kazanmış, DeSantis Demokratların sahildeki kaleleri olan Miami, Palm Beach gibi kentlerde birinci olmuş, genç seçmenin oyunu almış, normalde Demokratlara oy veren Hispaniklerin %60’ının desteğini almıştı.

Florida artık salıncak bir eyalet değildi, Cumhuriyetçilerin kalesiydi.

2024 seçimleri yaklaşıyor, ABD Başkanı Biden’in ikinci kez adaylığını açıklıyor, Cumhuriyetçilerin ise Biden’a rakip olacak Cumhuriyetçi başkan adayını belirlemek için önseçim yarışı başlıyordu. İlk başkan adaylığını açıklayan isim eski ABD Başkanı Donald Trump oldu. 2022 ara seçimlerinde Cumhuriyetçilerin yaşadığı hezimetin ardından adaylığını resmen açıkladı, sahaya çıktı.

Trump, 2020 ve dolaylı yoldan 2022 seçimlerini kaybederken, DeSantis büyük bir zafer kazanmıştı.

Oğulun babaya başkaldırma zamanı gelmişti.

DeSantis’in yakın çalışma ekibi, etrafındaki gazeteciler Biden’i sadece DeSantis’in yenebileceğini yazmaya, söylemeye başladı, geçen haftalarda da DeSantis resmen adaylığını ilan etti.

Trump’ın ilk tepkisi ise “nankörlük” oldu: “DeSantis benim sayemde vali seçilmişti. Hiçbir katkısı olmadı. Ben olmasaydım ölmüştü. Yarıştan çekilecekti. Desteğimi kazanmak için ayaklarıma kapanmıştı. Ağlayarak yanıma gelip desteğimi istedi, gözünden yaş geliyordu.”

Trump’ın öfkesini anlamamak elde değil. Bu aralar nankörlük konusunda hassas.

Çünkü 2024 Cumhuriyetçi başkan adayının ve Biden’in rakibinin belirleneceği önseçimlerde Trump’ı “hançerleyen” aday sayısı çok: Trump’ın eski başkan yardımcısı Mike Pence, eski BM Daimi Büyükelçisi Nikki Haley, bizzat seçilmesi için uğraştığı Florida Valisi Ron DeSantis..

Cumhuriyetçiler, Trump muhalifi adayların bile kendisini Trump üzerinden tanımladığı, konumlandırdığı ilginç bir önseçim yarışına ev sahipliği yapıyor.

Seçim hem dinamik hem hayati, çünkü yarış bittiğinde Cumhuriyetçiler sadece 2024 başkanlık seçimlerinde pusulada Biden’in karşısında yer alacak başkan adaylarını belirlemeyecek, aynı zamanda “kim olduklarına” dair de ABD’ye, dünyaya bir mesaj verecek, dünyadaki yükselen ve değişen sağa ilham verecek bir laboratuvar işlevi görecekler.

Kazanacak aday: Harvardlı savaş gazisi Ron DeSantis

Florida’nın genç valisi Ron DeSantis, 1978 yılında Florida’da doğdu. İtalyan göçmeni Katolik bir orta sınıf ailede büyüdü. Babası TV teknisyeni, annesi hemşireydi. Lise eğitimini Florida’da aldı, üniversite sınavı SAT’de yüksek bir puan tutturdu ve Yale Üniversitesi’ni kazandı, Tarih alanında lisans eğitimi aldı. Yale’de okurken para kazanmak için teknisyenlik yaptı, özel ders verdi. 

Ron DeSantis ve ailesi

Yale’den mezun olduktan sonra kısa bir süre tarih öğretmenliği yaptı, ardından Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandı. Üniversitenin ikinci sınıfında orduya yazıldı, mezun olduktan sonra ABD Donanması’nda da askeri hukuk eğitimi aldı. Ordunun hukuki birimlerinde görevlendirildi, Irak işgali sırasında Felluce’de bulunan Donanma Özel Kuvvetleri’nde hukukçu olarak çalıştı, Trumpçılara göre Irak’ta işlenen birçok savaş suçuna göz yumdu, masum insanlara işkence yapılırken izleyip güldü.

Ron DeSantis, Irak’ta

DeSantis, önce Temsilciler Meclisi üyesi sonra Trump’ın desteğiyle Florida Valisi seçildi. Seçilir seçilmez ilk sınavı pandemi oldu. Bütün ABD kapanırken, DeSantis hiçbir sokağa çıkma yasağına imza atmadı, dükkanları kapatmadı, hayatı durdurmadı. ABD’de insanlar sokağa çıkmazken Florida’da partiler devam etti. Eyalet ölüm rekoru kırsa da vazgeçmeyen DeSantis, ödülünü pandeminin sonlarına doğru aldı. İşsizlik, ekonomik kriz Florida’yı vurmamıştı. DeSantis bu “başarısından” sonra aşı karşıtlarının en sevdiği isim oldu, hatta Trump’ı halka bedava aşı dağıttığı için “küreselci” olmakla suçladı, eleştirdi.

DeSantis’in düşman listesi uzun: solcular, sendikalar, Obama, Biden gibi “sosyalistler”, trans sporcular, teknoloji şirketleri, Soros, medya, LGBTİ aktivistleri, feministler.

DeSantis’in en büyük düşmanı ise “wokelar” yani duyarbazlar. DeSantis’e göre kadın, LGBTİ haklarını savunan, bu kimlik grupları için özel hassasiyet gösteren, kota gibi pozitif ayrımcılıkları savunan veya bu gruplara karşı ayrımcılıkla mücadeleyi ana gündem yapan Demokratlar, liberaller “duyarbaz”. Özellikle Disney gibi çocuklara yönelik içeriklerinde LGBTİ haklarını dahil eden medya şirketlerine savaş açan DeSantis, okullarda da LGBTİ temasının müfredattan çıkarılmasını savunuyor, çocuklarının beyninin “woke ideolojisiyle” doldurulduğunu söylüyor.

Bu fikirlerin ABD’de oldukça karşılığı var. Çünkü birçok dindar, muhafazakar veya liberal olmayan orta sınıf aile, okullarda kendi değerlerine göre eğitim yapılmasını istiyor, bu kapsamda da okul aile birliklerinde, okul yönetimlerinde örgütlenerek liberal velilere karşı ideolojik bir kavga veriyor.

İyi bir eğitim alan, Trump’tan daha “sakin” duran ve henüz hiçbir seçimi kaybetmemiş bir isim olan DeSantis işte bu tür seçmenler için Trump’tan daha iyi seçenek. Bu nedenle DeSantis, Trump’ın Biden karşısında seçim kazanamayacak bir aday olduğunu, kendisinin de “kazanacak” aday olduğunu iddia ediyor, bütün kampanyasını bunun üzerine kuruyor.

Fakat DeSantis’in kaçırdığı bir nokta var: Birçok Cumhuriyetçi seçmene göre Trump hiçbir zaman kaybetmemişti zaten…

Anayasa, Trump’ı yenebilir mi?

Trump, 2020 seçimlerini kaybettikten sonra hiçbir zaman Biden’i tebrik etmedi, yenilgisini kabul etmedi, devir teslim görevine dahi katılmayarak ABD tarihinde bir ilke imza attı. Fakat daha da ötesinde, mahkemelerin kabul etmediği, kendisinin atadığı yargıçların dahi ciddi bulmadığı birçok soyut hile iddiasına dayanarak seçim sonuçlarının tasdik edildiği Kongre oturumunda başkan yardımcısı Mike Pence’den seçim sonuçlarını reddetmesini istedi.

Mike Pence, anayasaya göre sadece seçim sonuçlarını sözlü bir şekilde tekrarlama yetkisi olduğunu, reddetme yetkisinin olmadığını vurguladı, Anayasa ile Trump arasında kalırsa anayasayı seçeceğini söyledi.

Trump, Pence’i hedef gösterdi, 6 Ocak günü Kongre’nin önünde topladığı destekçilerine Pence’i yuhalattı. Kürsüden indiğinde göstericiler “Mike Pence idam edilsin” diye slogan atarak çoktan Kongre’ye yürümeye başlamış, içeri girip ortalığı dağıtıyordu bile. 2 sene sonra soruşturmalarda ortaya çıkacağı üzere Trump’ın ilk tepkisi Pence’in idamına yönelik atılan sloganların ne kadar haklı olduğunu yakın çevresine söylemek olacaktı.

Mike Pence için kurulan sembolik idam sehpası

Mike Pence, Trump’ı asla affetmedi. Çünkü Trump’ın hedef göstermesi nedeniyle yaşanan Kongre Baskını sırasında içeride ailesi, eşi ve çocukları da vardı. Pence eşinin hayatının tehlikeye girmesini unutmayacak, göstericilerin uzaklaştırmasının ardından hiçbir taviz vermeyerek Biden’in zaferini onaylayacak, ara verilen Kongre oturumuna devam edecekti.

Bu nedenle Trump, Biden’ın yemin törenine katılmazken Pence eşiyle birlikte törene katılacak, seçimleri kazanan Biden’i tebrik edecek, anayasaya bağlılığının Trump ve radikal Cumhuriyetçilere olan bağlılığından önde geldiğini herkese bir daha gösterecekti.

Mike Pence, Biden’in yemin töreninde

İşte Mike Pence, tam 3 sene sonra bu sefer intikam almak için tekrar sahnede. Bu hafta başkan adaylığını ilan eden ve bütün konuşmasını Trump’ın anayasayı askıya almayı talep eden, hukuk ve kural tanımayan, ülkenin en büyük değeri olan anayasaya bile sahip çıkmadığı için muhafazakarlık, vatanseverlikten uzak radikal bir isim olduğu söylemi üzerine kurguladı.

Fakat, Pence’nin işi zor. Çünkü Trump 2016’dan beri seçmenini, Cumhuriyetçi siyasetçileri de radikalleştirdi, dönüştürdü. Bugün Cumhuriyetçi Parti’de Trump karşıtı birisinin var olması, 2020 seçimlerinde hile olmadığını söylemesi, Trump’ı eleştirmesi oldukça zor. Eski, makul, tipik Cumhuriyetçi senatörlerin nesli tükendi, parti tamamen Trumplaştı.

Pence her ne kadar pusulada “Trump mı, anayasa mı?” sorusunun olduğunu söylese de Cumhuriyetçi seçmenin ekseriyetinin bu soru karşısında cevabı net: Tabii ki Trump.

Bu nedenle Pence’nin başkan adaylığı, DeSantis’in aksine pek kazanma odaklı değil, sadece bir kişisel tavır, belki de köprünün son çıkışından önce, Cumhuriyetçilerin tamamen Trumplaşmasından önce son bir çağrı.

Sanırım tam da bu nedenle, Pence’nin danışmanları Pence’nin adaylığını açıklamadan önce hiçbir strateji yapmadığını, sadece İncil okuyup ailesiyle konuştuğunu, başkan adaylığının yegane sebebinin vicdani bir duruş sergilemek, Trump’ın karşısına çıkıp “Buradayım” demek olduğunu söylüyor.

Ne Trumpsız, Ne Trumpla

Cumhuriyetçi Parti’nin 2024 başkan adayları

Cumhuriyetçi Parti, 2024 seçimlerinde Biden’in karşısına çıkacak başkan adaylarını seçmenlerin oy kullandığı önseçimde belirleyecek. Adaylar şimdiden sahaya çıkıp seçmenleri ikna etmeye çalışacak, seçmenler ise önümüzdeki sene bahar ayından itibaren Iowa’dan başlamak üzere 50 eyalette oy kullanacak. En çok önseçimi kazanan ve delege elde eden aday ise başkan adayı olacak.

Seçimde oy kullanmak da oldukça kolay. Oy merkezine girmeden önce parti üyesi olup oy kullandıktan sonra istifa edilebiliyor. Kimse parti üyesi olduğunu devlete bildirmiyor, insanlar üyelikten dolayı hukuki bir sıkıntı çekmiyor.

Trump, DeSantis, Pence, dışında Nikki Haley, Chris Christie gibi önemli isimler de yarışın içinde. Trump anketlere göre %55-60 civarında gözükürken, en yakın rakibi DeSantis %20’lerde seyrediyor, Pence ve Halley ise 2-3 puanda.

Seçimin galibi net gibi, Trump’ın kaybetme şansı oldukça düşük. Fakat Trump kaybetse bile fikirleri, siyasi tarzı, savunduğu değerler kaybetmeyecek, çünkü Cumhuriyetçi seçmen artık değişti ve Trump’ın karşısında daha iyi Trump olabilen adaya yönelecek.

Bütün bu yarışta öne çıkmak isteyen sağ, muhafazakar isimler Trump’ı yenmek için ilginç metotlara, yöntemlere, söylemlere başvuracak, birçok siyasi fikrin, yeni projenin denendiği bir deneyim yaşanacak. Bu da dünyadaki siyasal iletişimciler, danışmanlar ve politikacılar için ücretsiz bir siyasi laboratuvar, fikir maratonu niteliğinde olacak.

Bu nedenle Trump kaybetse bile Trumpçılık kazanacak.

Fakat Cumhuriyetçiler, radikal isimleri aday gösterdikçe, Trump sevdalarından vazgeçmedikçe, genel seçimleri kazanma, kararsız seçmene hitap etme güçleri de azalıyor. Böylece kısır bir döngü içine giriyorlar: En çok Trump’ı seviyorlar, fakat 2020’den beri de Trump ve Trumpçılıkla da hiçbir seçimi kazanamıyorlar…

Bağımlılar için yeni bir seçim sezonu

Türkiye’den takip eden seçim bağımlıları için bu sezon ABD seçim maratonu oldukça renkli. İlk Cumhuriyetçi adaylık münazarası Ağustos’ta düzenlenecek: Trump, Pence, DeSantis ve Halley sahnede kozlarını paylaşacak. Büyük ihtimalle Trump, diğer adayların boyuyla, yaşıyla, kilosuyla dalga geçecek, Pence ve DeSantis’i hainlikle suçlayacak. Pence ve DeSantis gibi adaylar da Trump üzerinden bir karşıtlık kurmaya çalıştığı için kendisini yeterince anlatamayacak; seçmenden tepki çekecek.

Bu siyasi çekişmeler Türkiye’den izleyenler için tanıdık, fakat gerisi bize maalesef biraz uzak.

Çekişmeler, kurulan ittifaklar, kavgalar, fikir ayrılıkları dahil her şey toplumun gözünün önünde açık bir şekilde yaşanacak. Parti içi hesaplaşmalar, kapalı kapılar ardında değil kameraların önünde, halkın dahil olduğu, bizzat başrolü olduğu önseçimlerle gerçekleşecek. Adaylar birbirilerine olan eleştirilerini “kulis” gazetecilerinin beyanlarıyla değil münazaralarda göz göze gelerek yapacak.

Kimisi 2 senelik maratonda yorgun düşecek, korkunç bir gaf yapacak, adaylıktan çekilecek, belki adını hiç duymadığımız North Dakota’nın zengin valisi sürpriz yaparak iyi bir konuşma yapacak, Trump’ı yenecek.

Fakat herkese bir şans tanınacak, her fikrin söylendiği, herkesin oy kullandığı renkli bir seçim yaşanacak.

Cumhuriyetçiler 2024 Kasım’da Biden’a rakip olacak adaylarını seçerken, biz de bazen merak bazen gıpta ederek onları izleyeceğiz.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version