Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) başkanlığına Amerika Birleşik Devletleri’nde finans alanında çalışmaları bulunan Hafize Gaye Erkan’ı atadı. Görevi devraldığı Şahap Kavcıoğlu ise Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) başkanlığına getirildi.
Mehmet Şimşek’in ekonomi yönetimini devralmasının ardından ortodoks ekonomiye dönüş bekleyen piyasalarda ise Kavcıoğlu’nun BDDK başkanlığına getirilmesi soru işaretlerine yol açtı.
Bakan Şimşek göreve geldikten sonraki ilk açıklamasında, “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeceği kalmamıştır” ifadesini kullanmıştı. Kavcıoğlu ise AKP hükümetinin ‘Yeni Türkiye Modeli’ adı altında uygulamaya koyduğu, Türkiye’de üretim ve ihracatın artması, cari fazla ile büyüme ve sürdürülebilir düşük enflasyon hedefleyen “düşük faiz-yüksek kur” temelindeki politikanın savunucusuydu. Şimdi Şimşek ve Erkan’ın ekonomi yönetiminde ne kadar yetkili olabileceği ve ortodoks politikaları ne ölçüde hayata geçirebileceği tartışılıyor.
VOA Türkçe, Türk ekonomisinin son yedi yılına damga vuran ekonomi politikalarının kilometre taşlarını ve Merkez Bankası yönetimindeki değişiklikleri derledi.
2015: “Yüksek faiz vatana ihanet”
2013 yılındaki hükümet karşıtı Gezi Parkı eylemlerinden faiz lobisini sorumlu tutan dönemin başbakanı Erdoğan, Merkez Bankası’nın Ocak 2014’te politika faizini 5,5 puan artırarak yüzde 10’a yükseltmesiyle faiz karşıtı söylemini sertleştirdi.
Ardından yapılan faiz indirimlerini yeterli bulmayan Erdoğan, 10 Mart 2015’te yüksek faizi ‘vatana ihanet’ olarak nitelendirdi, Merkez Bankası’na yönelik olarak da “Bize karşı bağımsızlık mücadelesi veriyorsun da başka yerlere karşı bağımlılığın mı var?” çıkışında bulundu. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ve ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a da “kendinize çeki düzen verin” sözleriyle seslendi.
28 Ağustos 2015’te Ali Babacan görevini Cevdet Yılmaz’a devretti. 19 Nisan 2016’da ise beş yıllık görev süresini dolduran Başçı’nın yerine TCMB Başkanlığına Murat Çetinkaya getirildi. Başçı, beş yıl görev yapan son TCMB Başkanı oldu.
23 Mayıs 2018: Merkez Bankası’ndan “olağanüstü” faiz arttırımı
23 Mayıs 2018’de Haziran ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler öncesinde döviz kurundaki ani yükseliş karşısında olağanüstü toplanan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), sert faiz artırımına gitti. Politika faizi yüzde 8’den yüzde 16,5’e çıkartıldı. Ardından 8 Haziran’daki olağan toplantıda faiz bir kez daha arttırılarak yüzde 17,75’e yükseltildi. Kurdaki ani yükseliş ekonomik dengeleri de etkiledi, enflasyon yıllar sonra ilk kez yüzde 20’nin üzerine çıktı. Erdoğan ‘faiz sebep, enflasyon sonuç’ sözleriyle faizin düşürülmesi yönündeki çağrılarını sürdürdü.
Yüzde 52,6 oy alarak Cumhurbaşkanlığını kazanan Erdoğan’ın seçim kampanyasında da “Kardeşinize yetkiyi verin, faizle, kurla nasıl uğraşılır göreceksiniz” söylemi öne çıktı.
9 Temmuz 2018: Şimşek gitti, Albayrak geldi
Seçimlerin ardından Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yürürlüğe girmesiyle Mehmet Şimşek’in başında olduğu Hazine ve Maliye Bakanlığı’na, Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak getirildi. Bu hamleden sonra, TL’nin dolar karşısında giderek değer kaybettiği dönemde Merkez Bankası, faiz arttırma yönündeki beklentileri karşılıksız bıraktı. Faizin sabit tutulmasıyla özellikle yabancı piyasalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomi üzerindeki kontrolünü arttırdığı yorumu yaygınlaştı. TL’nin değer kaybetmesiyle rekabetçi kur sayesinde ihracatın, ithalatı geçeceğini savunan Bakan Albayrak, üretimin sürmesi ve istihdamın azalmaması için faizi artırmadıklarını söyledi. Ancak göreve başlamasının ardından Türkiye’de yükselen enflasyon, değer kaybeden TL, artan hayat pahalılığı ve geçim zorluğu Albayrak’ı, eleştirilerin hedefine koydu. Albayrak’sa ekonomide yaşanan olumsuz gelişmeleri “dış güçlere” bağlayarak “kur saldırısı” olarak nitelendirdi.
Rahip Brunson Krizi’nin patlak vermesiyle 12 Ağustos gecesi Dolar/TL’nin uluslararası piyasalarda 7,20 TL’ye çıkarak rekor kırması, Merkez Bankası’nı sonunda sert faiz arttırımına zorladı. TCMB, Eylül 2018’de politika faizini yüzde 17,75’ten 625 baz puan artışla yüzde 24 seviyesine çekti.
6 Temmuz 2019: “Merkez Bankası başkanını görevden aldık çünkü laf dinlemiyordu”
Cumhurbaşkanı Erdoğan faizleri yüksek tuttuğu gerekçesiyle sıkça eleştirdiği Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’yı görevden aldı. Yardımcısı Murat Uysal bir gece yarısı Cumhurbaşkanı kararıyla yerine atandı. Erdoğan, Çetinkaya’nın görevden alınmasına ilişkin “Merkez Bankası başkanını görevden aldık çünkü laf dinlemiyordu. Yeni arkadaşla devam ettik. Dedik ki faiz oranlarını düşüreceğiz” sözlerini kullandı. Böylece bir yıl sürecek hızlı faiz indirimi süreci de başladı. Uysal, yüzde 24’ten devraldığı faizi 12 ayda 8,25’e kadar indirdi. Türk lirasının çekiciliğini azaltan faiz indirimi sürecine ve 2019 yılında yapılan yerel seçimlerin doları sert yükseltmesine rağmen, dolar 6 TL’nin altında işlem görmeye devam etti. Bu durum, piyasalarda TL’nin değer kaybının durdurulabilmesi amacıyla Merkez Bankası ve kamu bankalarının milyarlarca doları bulan satışlar yaptığı şeklinde yorumlandı.
30 Kasım 2020: Düşük faiz politikasından ‘U dönüşü’
Merkez Bankası ve kamu bankaları Türk lirasının korunması için piyasaya döviz sürmeye devam etti. Merkez Bankası’nın altın ve swap hariç döviz rezervinin hızla eriyerek eksiye düştüğü tartışmaları gündeme geldi. Kuru ve faizi baskılamaya yönelik politikalar döviz mevduatına yönelişi de hızlandırdı.
9 kez üst üste faiz indirimi yapan Merkez Bankası Başkanı Uysal, çift haneden düşmeyen enflasyon karşısında 2020’nin Eylül ayında ilk kez politika faizinde artırımına gitti. Bu adım Türk lirasını destekledi. Ancak Ekim ayında faizin sabit tutularak piyasadaki artış beklentisinin karşılanamaması liradaki değer kazancını tersine çevirdi. 6 Kasım 2020’de 1 dolar 8,58 TL’ye çıkarak yeni rekor kırdı.
8 Kasım’da Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak görevinden istifa ettiğini duyurdu. Yerine Lütfi Elvan atandı. 30 Kasım’da ise Merkez Bankası başkanı Uysal görevden alınarak yerine Merkez Bankası’nı yeniden siyasi etkiden bağımsız hale sokacağı yönünde güçlü mesajlar veren Naci Ağbal atandı. Elvan ve Ağbal’ın göreve gelişi doların ateşini de düşürdü. Ağbal görevi boyunca yüzde 10,25’ten devraldığı faiz oranını beklentilerin de üzerinde arttırarak yüzde 19’a kadar yükseltti.
20 Mart 2021: Ortodoks ekonominin sonu, “Nas”ın başlangıcı
Erdoğan yeni ekonomi yönetimine “Bazı acı ilaçları içmemiz gerektiğinin farkındayız, faiz artırımı kararını bu çerçevede değerlendiriyoruz” sözleriyle destek mesajı verse de bu uzun sürmedi, Naci Ağbal da dört ay sonra görevinden alındı. Böylece 20 ayda Merkez Bankası’nın başındaki isim dördüncü kez değişti. 20 Mart 2021’de yerine eski milletvekili Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu atandı. Ağbal döneminde 7 TL seviyesinin altına düşen dolar kuru piyasaların başkanlık değişimine sert tepki vermesiyle, 8 TL’nin üzerine hızla yükselmeye başladı.
2 Aralık’ta Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan “görevden affını isteyerek” istifa etti. Yerine yardımcısı Nureddin Nebati getirildi. Nebati, Elvan’dan görevi devralırken “Önceliğimiz yüksek faiz değil, yatırım ve istihdam olacak” dedi. Yabancı ekonomi basını görevinden istifa eden Elvan hakkında, “Ortodoks ekonominin son sesi” yorumunda bulundu. Erdoğan ise faiz indirimine devam edileceğini belirterek, “Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim” dedi. Erdoğan’ın açıklamasındaki Nas ifadesi, Allah’ın ve peygamberin sözü anlamını taşıyor.
Kavcıoğlu’nun Merkez Bankası Başkanı olarak atanmasından sonra Erdoğan’ın düşük faiz politikası da tamamen hayata geçmiş oldu. Kavcıoğlu Eylül 2021’de faiz indirimlerine başladı, politika faizi 4 ayda 500 puan düşürülerek yüzde 19’dan yüzde 14’e çekildi.
Faizin bu seviyeye indirilmesiyle 20 Aralık’ta 1 dolar, 18,35 liraya kadar çıktı. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemine geçileceğini açıklamasıyla, dolar hızla düşerek, 10,6 liraya kadar geriledi. Vadeli TL hesaplarında eğer döviz fiyatı verilen faizden daha fazla artarsa, aradaki farkın tasarruf sahibine ödenmesini esas alan KKM sistemine ilgi yoğun oldu.
Ekim 2022: Enflasyon 24 yılın zirvesinde, faiz tek hanede
Türkiye yeni yıla başta enerji olmak üzere birçok kalemde büyük zamlarla girdi. Rusya’nın Ukrayna’yı işgale başlaması ve Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) Mart 2022’de faiz artırımlarına başlaması doların yeniden TL karşısında yükselmesini de beraberinde getirdi. Şubat ayını 14 liranın altında kapatan dolar Mayıs sonunda 16 lirayı geçti. Erdoğan yönetiminin Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’la yeniden yakınlaşması da ülkeye istenen ölçüde döviz akışını sağlamadı. İhracatta kırılan rekorlar, ithalatta kırılan rekorların altında kaldı ve Mayıs ayında 12 aylık cari işlemler açığı 29 milyar 444 milyon dolara yükseldi.
Düşük faiz-yüksek kur politikası uygulayarak ihracatın ithalatı geçmesi ve cari fazla ile büyüme hedefinde başarılı olunamamasının yanı sıra sürdürülebilir düşük enflasyon hedefleri de tutmadı. TL değer kaybetmeye, enflasyon yükselmeye devam etti; ihracat ürünleri ithalata bağlı olan Türkiye’de cari açığı azaltma hedefi de gerçekleşmedi. Birçok merkez bankası enflasyonla mücadeleyi merkeze alıp faiz artırımına giderken Bakan Nebati, 6 Haziran’da “Biz bir yol ayrımına gittik. Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik. Yoksa enflasyonu düşürmek için çok sert tedbirler alabilirdik” dedi.
Merkez Bankası böyle bir ortamda 2022 başından beri sabit tutulan faizi, Ağustos ayı itibariyle düşürmeye yeniden hız verdi. 17 aydır sürekli artan enflasyon, Eylül ayında yıllık yüzde 83,45’e yükseldi. 24 yılın zirvesi olan bu seviye, 1998 yılının Temmuz ayından beri en yüksek enflasyon olarak kayıtlara geçti. Merkez Bankası 2022 yılını faizi yüzde 9’a indirerek tamamlarken dolar kuru da yıl sonuna dek 18,6 TL’ye kadar yükseldi.
7 Haziran 2023: Dolar TL karşısında bir günde yüzde 7 arttı
2023’in Şubat ayında Merkez Bankası faizi 50 baz puan daha indirerek yüzde 8,5’a düşürdü. 24 yılın zirvesini gören enflasyonsa baz etkisi kaynaklı düşüşe geçti. Bu sırada dolar kurunun 18,60-18,80 aralığında sabit kalması, kuru baskılamak için Merkez Bankası tarafından döviz satışına hız verildiği şeklinde yorumlandı. 14 Mayıs’taki cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri öncesinde Merkez Bankası’nın net rezervlerindeki kayıp son 2 ayda 25 milyar dolara ulaştı. Rezervlerin 21 yılın ardından eksiye düşmesi, piyasadaki döviz sıkıntısı ve bankalardan dövizini çekmek isteyen vatandaşlara yaşatılan gecikmeler, seçim sonrası bir kur patlaması ihtimalini gündeme taşıdı.
TCMB’nin net uluslararası rezervleri, 19 Mayıs itibarıyla eksi 0,2 milyar dolar seviyesine geriledi. Swap hariç net rezervler ise 19 Mayıs haftasında eksi 60,3 milyar dolar oldu. Böylece net rezervler Şubat 2002’den buyana ilk defa eksiye geçmiş oldu. Erdoğan seçimler öncesinde Merkez Bankası’nın rezervlerine ilişkin Körfez ülkelerinden gelen destekleyici sıcak paranın devam edeceğine işaret etti.
7 Haziran’daysa döviz kurları hızlı bir yükselişe geçti. Dolar bir günde lira karşısında yüzde 7 değer kazanarak 23 TL’yi aştı. Seçimin ardından değişen ekonomi yönetiminin bundan sonra nasıl yol alacağıysa merak konusu.