İLKER DOĞAN | HABER YORUM
Bu öyle basit, sıradan bir olay değil; Türkiye’nin özeti…
Dalaman Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubede görevli polis memuru olacaksınız ama 8,5 milyon TL’lik Maseratti’ye bineceksiniz!
20 bin TL maaşı olan bir memur nasıl süper lüks otomobile binebilir? Amirlerinin ya da mesai arkadaşlarının Hüseyin Tayfun Üçgül isimli bu polis memurunun ‘lüks’ yaşamını fark etmemiş olma ihtimalleri var mı?
Mümkün değil… Adam zaten sosyal medya hesaplarından paylaşmış lüks hayatını…
Peki bugüne kadar bu polisle ilgili herhangi bir işlem yapılmış mı? Mesela hakkında idari soruşturma açılıp, “Sen gel bakalım; bu kadar parayı nereden buluyorsun? 8,5 milyonluk arabayı nasıl aldın? Normal bir polis memuru o arabanın yıllık vergisini, kaskosunu bile ödeyemezken sen hangi parayla bunları karşılıyorsun?” diye sormuş mu? Gelirini ve harcamalarını belgelemesini istemiş mi?
Bilmiyoruz ama Bakanlık ve Emniyet’in ‘sessizliğine’ bakılırsa muhtemelen böyle bir soruşturma hiç açılmadı… Önümüzdeki günlerde böyle bir soruşturma açılır mı; onu da zaman gösterecek…
Skandal olay, Hüseyin Tayfun Üçgül’ün trafikte sıkıştırdığı avukat Fatih Uzun’u durdurup bacağını kırmasıyla ortaya çıkıyor. Aslında ‘görünmez’ olsa, güç sarhoşluğu ve paranın verdiği ‘kibirle’ sağa sola saldırmasa kimsenin haberi bile olmayacak. Narkotik (uyuşturucu suç(lu)larıyla ilgileniyor) biriminde çalışan bu şahıs, ‘polis’ kimliğini kullanarak bir şekilde elde ettiği ‘kazancıyla’ paşalar gibi yaşayacak!
AKP Türkiyesi’nde bunlar sıradan olaylar haline geldi. Rüşvet, yolsuzluk inanılmaz derecede yaygınlaştı; dahası sistematik hale geldi. Rüşvet almayanı ayıplıyorlar artık!
Daha önce de Ankara Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Esat Toklu, ultra lüks tatili ve BMW jeepiyle gündeme gelmişti. Toklu, kendisini savunurken, “Hâkim ve savcıları araştırın yüzde 25’i benden daha pahalı arabaya biner.” ifadelerini kullanmıştı.
Doğru söylüyor olma ihtimali çok yüksek! Son dönemde ultra lüks sitelerden daire/arsa alan hakimlerin, savcıların sayıları hiç de az değil… 25-30 bin TL’lik hakimlik, savcılık maaşıyla o evler, arsalar nasıl alınıyor?
Devlet tüm kurum ve kuruluşlarıyla çökmüş durumda… Emniyetten yargıya, eğitimden sağlığa, ekonomiden insan haklarına her alanda tam bir çöküş yaşanıyor. Sistem tamamen çürümüş, enfekte olmuş.
Yaşanan esasında topyekün bir yozlaşma… ‘Faydacılık’ bütün değerlerin önüne geçti. İyi, kötü; doğru, yanlış; helal, haram kimsenin umurunda bile değil. Önemli olan ‘rejimin’ çıkarlarının zarar görmemesi ve iktidarının devamı…
Muhalefet de rejimin bir parçası. Temel görevi iktidarın yaptığı hukuksuzlukları, ahlaksızlıkları meşrulaştırmak. Son 10 yılda bunun dışında dişe dokunur hiçbir icraatları yok.
Yaşanan hiçbir şey birbirinden bağımsız değil.
Hamile hatta lohusa kadınların ya da bankaya para yatırdıkları, sendikaya üye oldukları gerekçesiyle insanların tutuklanmasıyla; bu polis memurunun 20 bin TL maaş alarak Maseratti’ye binmesi arasındaki temel bağlantı ‘yozlaşma’.
Bilal Erdoğan hakkında İsveç ve ABD’de ‘rüşvet’ soruşturması açılmasıyla; Kızılay’ın depremin 3. günü insanlar soğuktan donarken elindeki çadırları satması arasında bir fark yok!
Ahlaksızlık, hırsızlık, yozlaşma; adını ne koyarsanız koyun sonuç değişmez.
Bir ülkede adalet sistemi mükemmel işliyorken; eğitim sistemi çökmez! Ya da sağlık sistemi harika bir şekilde çalışırken; dış politikada duvara toslanmaz! Bunların hepsi bir çarkın dişlileri ve birbiriyle doğrudan bağlantılı. Özellikle 15 Temmuz sonrasında hızlanan yargıdaki çürüme, bütün devleti çökertmiş durumda…
Ülke gırtlağına kadar pisliğe batmış durumda. İktidarın zaten umrunda değil; ancak sorun şu ki bu durumdan muhalefet de rahatsızlık duymuyor.
Masaretti’ye binen polis memuruyla, hakkında hiç bir somut delil olmaksızın ihraç edilen KHK’lılar ya da anneleriyle birlikte tutuklanan bebekler arasındaki bağlantıyı görmedikçe bu ülkenin düzelme ihtimali yok.
Doğru sorular, “Ülkede herşeye neden tek adam karar veriyor? Dün ‘nas’ vardı faizler indirildi, bugün neden yeniden artırılıyor? Biz neden açlığa, yokluğa mahkum edildik? Ev kiraları neden bu kadar arttı?” değil!
Bu toplum önce;
- Haklarında hiç bir somut delil olmayan insanlar neden ihraç edildi, tutuklandı, ceza aldı?
- Türkiye bir hukuk devleti ise beraat eden KHK’lılar neden görevlerine iade edilmiyor?
- Bebekli anneler, öğretmenler, doktorlar vs. hangi terör eyleminden dolayı cezaevinde?
- Askeri öğrencilerin suçu neydi?
- Çıkarılan KHK’ların tamamı hukuksuzsa, KHK’lılar neden yeniden yargılanacak; hangi somut gerekçeyle?
- Kapatılan, gasp edilen işletmelerin suçu neydi? İnsanların mal varlıkları nasıl ve hangi somut gerekçelerle gasp edildi?
- Binlerce insan neden yurdunu, yuvasını terk etmek zorunda kaldı ve kalıyor sorularına cevap aramalı…
Gerisi lafügüzaf…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***