Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

LGBTİ+ örgütleri yeni dönemi değerlendirdi: Dayanışmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç var

LGBTİ+ örgütleri yeni dönemi değerlendirdi: Dayanışmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç var


Esra ÇİFTÇİ


Artı Gerçek – Seçim sürecinde ve sonrasında AKP’nin yanı sıra MHP, HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi’nin hedef haline getirdikleri LGBTİ+’lar yeni dönemde saldırıların dozunun artacağından endişeli. LGBTİ+’lar, iktidarın ayrımcı politikaları ve nefret söylemlerine karşı haklarını korumada, sağlıkta, eğitimde ve yaşamın her alanında yok sayılmaya çalışılmaktan şikayetçi.

Diyarbakır Barosu LGBTİ+ hakları sözcüsü Avukat Okan Altekin, Kaos GL İnsan Hakları Uzmanı Defne Güzel, Sosyolog Eylem Çağdaş ve Genç LGBTİ+ Derneği Savunuculuk Koordinatörü Senem Alp, Artı Gerçek’e konuştular.

‘SOYLU VE ERDOĞAN SEÇİM PROPAGANDASI OLARAK KULLANDI’

Diyarbakır Barosu LGBTİ+ hakları sözcüsü Avukat Okan Altekin, LGBTİ+’lara yönelik saldırıların uzun süredir devam ettiğini söylüyor. Saldırıların özellikle 2015’ten sonra artarak devam ettiğini belirten Altekin, İstanbul’da Onur Yürüyüşlerine müdahale edildiğini, Ankara’da tüm kentte yürüyüşlere müdahalelerin yapıldığını, etkinliklerin yasaklandığını, Diyarbakır’daki Newroz kutlamalarında da LGBTİ+’lara yönelik saldırıların iyice arttığını ifade ediyor:

“Özellikle Avrupa’daki, Amerika’daki yükselen aşırı sağın söylemlerini Türkiye’de de iktidarın kullandığını görüyoruz. İktidar bunu yaparken de genellikle güçlü aile, güçlü devlet sloganları üzerinden bir politika yürüttü. Bunun da karşısında LGBTİ+’lar varmış, kadınlar varmış gibi bir algı yarattılar. Toplumsal cinsiyet kavramını savunanları aileye saldırıyormuş gibi gösteriyorlar. Dolayısıyla ‘aileyi korumamız gerekiyor’ diyerek bir saldırıya giriştiler. Bunu da neredeyse bütün mitinglerinde kullandılar. Özellikle eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bir seçim propagandası olarak kullandılar.”

Okan Altekin

‘BİR YANDAN AZİM, MÜCADELE VE DİRENİŞ DE VAR’

Var olan saldırıların dozunun gittikçe artacağını düşünen Altekin, dernek kapatma davalarına yenilerinin ekleneceğinden endişelendiğini vurguluyor. LGBTİ+’ların adalete, sağlığa ve çalışma hayatına erişimlerinin zorlaşacağını belirten Altekin, yeni hükümetin nefret söylemlerine karşı da LGBTİ+’ların kendilerini güvensiz bir ortamda hissettiklerinin altını çiziyor:

“İleriki aşamada bunun yansımalarını göreceğiz. Özellikle saldırıya uğradığında adalete erişememe, hastalandığında hastanelere gidememe gibi birtakım krizlerin büyüyeceğini öngörmek mümkün. Şunu da eklemek gerek, her sene nasıl saldırılar arttıysa, LGBTİ+’lar da her zaman onurlarına, mücadelelerine sahip çıktı, yine çıkacaklar. Bu saldırılar karşısında çaresizlik ve umutsuzluk gibi duyguları olabilir ama bir yandan da azim, mücadele ve direniş de var.”

‘AYRIMCILIĞIN VE NEFRETİN NE OLDUĞUNU EZELDEN BERİ BİLİYORUZ’

Kaos GL İnsan Hakları Uzmanı Defne Güzel, LGBTİ+’lara yönelik saldırıların bugünün meselesi olmadığını söylüyor. Ayrımcılığın ve nefretin ne olduğunu çok iyi bildiklerini söyleyen Güzel, “Ayrımcılığı ve nefreti içine doğduğumuz ailelerden, mahallelerden biliyoruz” diyerek şöyle devam ediyor:

“‘Günah’, ‘hastalık’, ‘suç’ gibi kavramlarla kriminalleştirilmemiz yeni başlamadı. Bizleri öteki olarak gören ve ayrımcılığı bu kavramlarla meşrulaştıran zihniyetle, sistemle olan mücadelemiz de ezelden beri devam ediyor. Elbette bu bir paravan. Bu paravanın arkasında LGBTİ+’ların yaşam haklarının ellerinden alındığı, işlerinden edildiği, eğitim hayatlarının karartıldığı, hatta zulüm görmeden sıradan bir market alışverişi bile yaptırılmadığı gerçeği var.”

Defne Güzel

‘İKTİDAR KENDİ BEKASI İÇİN BİR DÜŞMAN YARATTI’

Güzel de, Altekin gibi 2015 yılından sonra baskıların daha da arttığını, Gökkuşağı bayrağının ise yıllar içerisinde bir suç delili haline getirildiğinin altını çiziyor. Seçim sürecinde 15 farklı şehirde nefret mitinglerinin düzenlendiğini söyleyen Güzel, bu mitinglerin siyaset arenasında artacak nefret söylemlerinin sokaktaki başlangıcı niteliğinde olduğunu belirtiyor. “İktidar ve bileşenlerinin nefret söylemi düzeyini arşa çıkardıklarını” söyleyen Güzel, bir yandan da Yeniden Refah Partisi’nin LGBTİ+ derneklerini kapatmayı ve LGBTİ+ haklarının savunulmasını yasaklamayı bir seçim vaadi olarak sunduğunu belirtiyor:

“Geçen bunca zaman içerisinde elbette hafızalarımızda yer etmiş şöyle cümleler var: ‘LGBT, yok böyle bir şey’, ‘Lezbiyen mezbiyen’, ‘Hak Muhammed Ali’nin yolunda LGBT var mı?’, ‘Güçlü bir ailede LGBT diye bir şey olabilir mi?’… Bu söylemler ve daha fazlası LGBTİ+’ların varoluşunu doğrudan tehdit ediyor. LGBTİ+’ları güçsüzleştiriyor ve hedef haline getiriyor. Son dönemde iktidar kendi bekası için bir düşman yarattı. Baskıların ardından oynanan bu seçim stratejisi bugün biz LGBTİ+’ların en başta can güvenliğini ve en temel haklarını tehdit ediyor.”

‘GERİCİ ZİHNİYET TOPLUMUN HER KESİMİNİ ABLUKA ALTINA ALACAK’

LGBTİ+’ların bu saldırılar karşısında nasıl bir tutum alacağına ilişkin de konuşan Güzel, mücadelelerinin kaldığı yerden devam ettiğini önemle vurguluyor. LGBTİ+’ların en iyi bildiği şeyin dayanışmak olduğunu, bir arada olmak, örgütlenmek olduğunu söylüyor:

“LGBTİ+’lar ve LGBTİ+ örgütleri artan baskıya ve korku iklimine karşı alışmadan, kanıksamadan mücadelelerine özgürlük ve eşitlik için devam ediyor ve devam edecek. Benim asıl söylemem gereken, bu iklimin yalnızca LGBTİ+’lar için var olmadığıdır. Bugün LGBTİ+’lar üzerinden örgütlenen nefret gün geldiğinde herkesi bulacak. Gerici zihniyet yalnızca LGBTİ+’ları değil toplumun her kesimini abluka altına alacak ve insan haklarını tehdit edecek. Dolayısıyla insan haklarını, eşitliği ve özgürlüğü savunmak LGBTİ+ haklarını savunmaktan geçiyor. Bugün LGBTİ+ haklarını savunmak her insan hakları savunucusunun, her eşitlik ve özgürlük talebi olanın amasız ve fakatsız yapması gereken şeydir.”

‘İKTİDAR KAFASINDAKİ PROJEYE UYMAYAN HERKESİ TEHDİT OLARAK GÖRÜYOR’

Sosyolog Eylem Çağdaş, iktidarın kafasındaki projeye uymayan herkesi tehdit olarak gördüğünü, sokakta kim varsa hedef gösterdiklerini söylüyor. Sokakta Kürtlerin, kadınların, LGBTİ+’ların olduğunu söyleyen Çağdaş, Kürtlerin iyi kötü dayanabilecekleri bir örgütlü yapıları olduğunu, kadınların da toplumun yarısını oluşturduklarını ancak LGBTİ+’ların hem sayıca azınlık, hem de her gün devletin en yüksek kürsülerinden hedef gösterildikleri için kriminalize edilen toplumsal bir kesim olduğunu ifade ediyor:

‘KRİZ MASASI YÖNETİR GİBİ SÜREKLİ TEYAKKUZDA OLMAK LAZIM’

“Aslında kendimize de çuvaldızı batırmak lazım. LGBTİ+ örgütleri şu dönem bürokratik kabuğu kurtarma derdine düştü. Kapatılma olasılığı var, bir B planı olacak mı? Kapatılırsa ne olacak? Tabandaki sorunlara eğilme konusunda yetersizlikler yaşıyorlar. Yangın yerindeymişçesine sanki bir kriz masası yönetir gibi sürekli teyakkuz halinde olmak lazım. Gemi batarken hani yolcular sandallara, filikalara dağıtılır ya, işte artık hepimiz kendimizi birer filikaya, bir kriz masasına dönüştürmemiz lazım. Kurumsal yapılar çok az şey vaat ediyor iş başa düştü. Toplumun yarısı bu iktidara hayır dedi. Dolayısıyla da yüzde 50’nin sinerjisini, yaratabileceği basıncı doğru örgütlemek lazım, buna kafa yormak gerek.”

Eylem Çağdaş

‘SİYASETEN KORUNMUYORUZ’

Siyasetin de parti profesyonelliğini daha mütevazı düşünmesi gerektiğini söyleyen Çağdaş, “kadın hareketi gibi, bir sosyal platform gibi, ateşin düştüğü yere koşmaları gerektiğini”, tabanda aktivizme ağırlık vermeleri gerektiğinin altını çiziyor:

“Siyaseten de görülmüyoruz, korunmuyoruz. HDP’nin bir kongresi oldu, panel dizileri oldu, LGBTİ+’lara yer vermediler. Bizim mutfakta yer almamızı ancak görünür olmamamızı istiyorlar. Bu durum diğer partiler için de geçerli, daha çekinceli duruyorlar. TİP daha çekincesiz davranıyor.”

‘KAZANILMIŞ HAKLARI GERİ ALMAYA ÇALIŞIYORLAR’

Genç LGBTİ+ Derneği Savunuculuk Koordinatörü Senem Alp, Türkiye’de ve dünyada ortaya çıkan tablonun, kadınlar ve LGBTİ+’lar açısından kazanılmış birçok hakkın geri alınmaya çalışıldığı yönünde olduğunu söylüyor. İktidarın gündeminin LGBTİ+lar üzerinden toplumu “kendi içinde oldukça tutarsız karşıtlıkla bir ahlak zemininde birleştirdiğini” söyleyen Alp, şöyle devam ediyor:

“Kadınlar için de özellikle ahlakın temel unsurunu cinsellik ve beden üzerinden kurmaya eğilimli toplumlarda feminist hareketin örgütlü, güçlü yapısı nedeniyle bir paniğe neden olduğunu düşünüyorum. Yeni değil, ilk değil, koca bir geçmişten gördüğümüz olaylar. Kişiler değişse de tarihi tekerrür ederek yaşıyoruz ama artık bizim de kendimizi ifade etmek için araçlarımız kuvvetli. Bireysel olarak bu hedef göstermelerin sonucunda sosyal alanda güvenliğimizin risk altında olması, temel haklarımızdan faydalanmak konusunda geriye düşülmesi, baskı mekanizmalarının işlemesi gibi çoğaltabileceğimiz birçok risk var. Sadece LGBTİ+lar ve kadınlar olarak değil, hep beraber süreci hep birlikte takip edip ortaklaşacak alanlarda güçlenip birbirimizle dayanışmamızı çok önemli buluyorum.”

* Haberin ana fotoğrafı Kaos GL‘nin internet sitesinden alınmıştır.

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version