Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘‘Hekimler, merkezlerin kirasını cebinden ödüyor; cemaatler, tarikatlar insanların kafasını bulandırıyor’

Türkiye, sağlıkta geçmişe döndü, salgın baş gösterdi: '‘Hekimler, merkezlerin kirasını cebinden ödüyor; cemaatler, tarikatlar insanların kafasını bulandırıyor’


Türkiye, aşılama çalışmalarıyla toplumun neredeyse tamamının bağışıklık kazandığı ve risk olmaktan çıkan kızamık hastalığının yeniden ölümlere neden olmasıyla sarsıldı.

Türkiye’ye Suriye ve Afganistan gibi ülkelerden gelen sayıları milyonları aşan göçmenlerin kızamık gibi hastalıklara aşılı olmayışı, hudutlardan geçtikleri esnada da sağlık verilerine dair kayıtların tutulmayışı salgın hastalıklarda yeni bir riski ortaya çıkartıyor. Diğer yandan aşı tedirginliği ve aşı karşıtlığı toplumun yeniden gündeminde.

Aşılama programının yeniden uygulanması ve çalışmaların artırılması için Türk Tabipleri Birliği başta olmak üzere sağlık meslek örgütlerinden çağrılar sürerken Sağlık Bakanlığı 81 ilin valiliğine “Ülkemizde de son dönemlerde kızamık vaka bildirimleri yapılmaktadır. Bu nedenle kızamığa karşı alınabilecek önlemlerin bir kez daha hatırlatılmasına ihtiyaç duyulmuştur” ifadelerini içeren genelgeyi göndermekle yetindi. Diğer yandan Sağlık Bakanlığı’nın salgın hastalıklar, aşılama oranları ve yabancı göçmenlerin sağlık durumları hakkında verileri yayımlamaması da endişeleri tetikliyor.

Türkiye’de aşılamada yaşanan krizi, Sağlıkta Dönüşüm Programı, Sağlık Ocakları sistemi yerine getirilen Aile Hekimliği uygulaması ve yaşanan salgın krizini, sağlıkta geçmişe dönüşü CHP Bursa Milletvekili, Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala ve İstanbul Aile Hekimleri Derneği (İSTAHED) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Serkan Özbakış ile konuştuk. Pala ve Özbakış, 1961 yılında yasalaşan ve 1963 yılında uygulanmaya başlayan Sağlık Ocakları sistemini başlatan ve sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesini içeren reformların 2023 Türkiye’sinden daha başarılı olmasının arka planını da değerlendirdi.

PROF. DR. KAYIHAN PALA: KIZAMIK TANISI KONULANLAR AŞISIZ

Prof. Dr. Kayıhan Pala, günümüz Türkiye’sinde kızamık tanısı konulan ve tedavi altına alınan çoğunluğu çocuk hastaların aşısız olduğuna dikkat çekiyor. Pala, salgın hastalıklara karşı en önemli tedbirin aşı olduğunu hatırlatırken; kızamık başta olmak üzere salgın hastalıklarla mücadelede yapılması gerekenleri ve Türkiye’nin eksikliklerini şu sözlerle anlatıyor:

“Bölgeler arası farklılığı Sağlık Bakanlığı yayınlamadığı için bilmiyoruz. Ama aşının yeterince yapılmamasından kaynaklanan bir olgu artışıyla karşı karşıya olduğumuz aşikar. Kızamık etkili aşısı olan hastalıklardan bir tanesi. O yüzden çağdaş dünyada iyi bir sağlık sistemi olan herhangi bir ülkede kızamık vakasına ya rastlayamazsınız ya tek tük olur; kızamık salgın yapmaz.”

AKP’NİN SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI NEDENİYLE SALGIN HASTALIKLARI TEKRAR KONUŞUYORUZ

Prof. Dr. Kayıhan Pala’ya göre Türkiye’de salgın konusunun yeniden gündeme gelmesinin sebebi ise AKP tarafından gündeme getirilen Sağlıkta Dönüşüm Programı. Pala, AKP’nin ilk Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın 2002’de başlattığı programın sağlık hizmetlerini ticari bir konu olarak ele aldığını ve bugün yaşanan sorunların kaynağında bu bakış açısının yattığını ifade ediyor. Pala, Akdağ’ın ısrarla Türkiye’de bağışıklamada iyi noktaya gelineceğini savunduğunu, kendisinin de dahil olduğu uzmanların bu teze karşı uyarıda bulunduğunu hatırlatırken AKP iktidarının Türkiye’de toplum sağlığını riske atan hamlelerini madde madde açıklıyor:

TÜRKİYE’NİN AİLE HEKİMLİĞİ MODELİNİN MODERN ÖRNEKLERİ İLE ÇOK AZ BENZERLİĞİ VAR

“Sağlık Ocağı sisteminin ortadan kaldırılıp, AKP’nin hekim seçme özgürlüğü diye adlandırdığı, ama ağırlıklı olarak sağlığın ticarileştirilmesine odaklandırılmış bir sağlık sisteminin gündeme gelmesi nedeniyle. Bu sağlık sisteminin de birinci basamak sağlık hizmetlerini sağlığı koruyucu ve sağlığı geliştirici bir bütünlükten yoksun hale getirmesiyle ilgilidir.

Örneğin Sağlık Ocakları sisteminde kişilerin hasta olmadan evlerinde, iş yerlerinde, okullarda ziyaret edilmesi ve yoğun bir bağışıklama kampanyası sürdürülmesi söz konusuyken AKP’nin getirdiği sağlık hizmetlerinde birinci basamak ağırlıklı olarak aile hekimliği diye adlandırdığımız modelde (bu modelin çağdaş aile hekimliği modeli ile çok az benzerliği var) insanların başvurusuna odaklanmış bir benimsendi.”

TÜRKİYE, HIFZISIHHA ENSTİTÜSÜ’NÜN KAPATILMASIYLA AŞIDA TAMAMEN DIŞA BAĞIMLI HALE GELDİ

Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün AKP iktidarında kapatılmasıyla Türkiye’nin aşı üretemez hale geldiğini ve aşıda dışa bağımlı olduğunu ifade eden Prof. Pala; “Bütüncül bir sağlık bakımı perspektifinden uzak, ticarileştirilmiş, sağlık sermayesine kar elde etmek için sağlık alanını sermayeye açmış bir sağlık sistemi bu kızamık ve benzeri hastalıkların salgın yapabilme potansiyelinin temel arka planındaki nedenidir” sözleriyle yaşanan krizi özetliyor.

AİLE HEKİMLİĞİ: AKP, PİLOT KANUNU HERHANGİ BİR DEĞİŞİKLİĞE UĞRATMADAN UYGULAMAYA KOYDU

Prof. Dr. Kayıhan Pala sorumuz üzerine Türkiye’de uygulanan ve sağlık hizmetlerinde koruyucu ve geliştirici olması beklenen Aile Hekimliği sisteminde yaşanan krizin kökeninde pilot kanunun eksikliklerin tamamlanmadan ülke genelinde uygulamaya konmasını yattığını kaydediyor.

“Buradaki temel sorunlardan bir tanesinin birinci basamak sağlık hizmetlerinin bir kamucu anlayış ile örgütlenmemiş olmasıdır” diyen Prof. Dr. Kayıhan Pala, Aile Sağlığı Merkezleri’nin hekimler tarafından kiralandığını, merkezlerin ekonomik giderlerinin bir bölümünün de hekimler tarafından karşılandığını belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Aile Sağlığı Merkezleri; normal, çağdaş, olması gereken binalarda değil en ucuza kiralanabilen yerlerde hizmet sunmaya çalışırlar. Bazen bir apartman dairesinde, bazen hiç uygun olmayan bir yerde. Dolayısıyla hizmetin ihtiyacı karşılamasına dönük bir mekânsal düzenleme bile yapılamamaktadır. O yüzden aile hekimliği kanunumuz birinci basamağa, kamucu niteliğe dönüştürecek, sağlığı hak olarak algılayacak, sağlığın ticarileşmesine zemin hazırlamayacak bir perspektifle mutlaka yeniden düzenlenmesi gerekir.”

1963’TE UYGULAMAYA KONAN KANUN VERİYE DAYALI ANALİZ YAPABİLMENİN ARKA PLANINI HAZIRLADI

1961 yılında yasalaşan ve 1963’te Muş’ta başlatılan Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun’un uygulanmasıyla Türkiye’de sağlıkta reform başlatılan yılları değerlendiren Pala kanunun temel özelliklerinden bir tanesinin veriye dayalı analizlerle sorunların çözümünün tespit edilmesine zemin hazırladığına da vurgu yapıyor.

SAĞLIK BAKANLIĞI, AŞI TEDİRGİNLİĞİNİN ÖNÜNE BİLİMSEL AÇIKLAMAYLA ENGEL KOYMAZSA ENDİŞE VERİCİ SONUÇLARA YOL AÇABİLİR

Türkiye’de aşı tedirginliğinin Covid-19 pandemisinde yaşananlar nedeniyle arttığına da dikkat çeken Pala, “Eğer Türkiye’de aşı tedirginliğinin önüne Sağlık Bakanlığı, bir bilimsel açıklamayla engel koymayacak olursa bunun dalga dalga yayılması, özellikle az eğitimli, birtakım saiklerle tutucu davranan insanların hem kendilerinde hem de çocuklarında endişe verici sonuçlara yol açabilir. Türkiye’nin bu tutumunu bir an önce değiştirmesi lazım. Yoksa özellikle çocuklar ve genç kuşaklar ciddi bulaşıcı hastalık tehdidi ile karşı karşıya kalabilir” uyarısında bulunuyor.

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI’NDAN İVEDİ OLARAK VAZGEÇİLMELİ

Prof. Dr. Kayıhan Pala, “Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndan ivedi olarak vazgeçmek gerekir” uyarısında bulunurken; “En başta birinci basamak olmak üzere ikinci ve üçüncü basamağı da kapsayacak şekilde kamucu, eşit, ücretsiz ve nitelikli bir sağlık sistemini hayata geçirmek gerekir” sözleriyle sağlıkta krizin çözümü için iktidara çağrıda bulunuyor.

İSTAHED YÖNETİM KURULU BAŞKANI DR. SERKAN ÖZBAKIŞ: PİLOT UYGULAMANIN ÜZERİNE 18 YILDA BİR ŞEY KOYAMADIK

İstanbul Aile Hekimleri Derneği (İSTAHED) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Serkan Özbakış, 2005 yılında pilot uygulama ile başlatılan ve 2010 yılında tüm Türkiye’de uygulamaya konan Aile Hekimliği sisteminde hekimlik dışında pek çok iş yüküne maruz bırakıldıklarını ifade ediyor. Pilot uygulamanın üzerine 18 yıldır bir şey konulmadığını söyleyen Özbakış, aile hekimlerinin baktıkları hasta sayılarının yüksek olduğunu hatırlatıyor.

NÜFUSUN TAMAMINA YAKININI AŞILASAK BİLE YURT DIŞINDAN GELENLERİN ÇOĞUNLUĞU AŞISIZ, SALGIN HASTALIKLAR TEKRAR HORTLUYOR

Dr. Serkan Özbakış, tüm bunların yanında yurt dışından kontrolsüz gelen göçmenlerin aşılarının ve takiplerinin Türkiye’de de yapılmamasının salgın hastalıkların önünü yeniden açtığına şu sözlerle dikkat çekiyor:

“Biz nüfusumuzun tamamına yakınını aşılasak bile yurt dışından gelenlerin çoğunluğunun aşısız olmasından dolayı bu tarz hastalıklar tekrar hortluyor, Türkiye’nin görmediği ve bitirilme noktasına gelen hastalıklar bu politikalardan dolayı tekrar arttı.”

GÖÇMEN SAĞLIĞI POLİKLİNİKLERİ ARTIRILMALI

“Burada öncelikle Aile Hekimliği sisteminin güçlendirilmesi, daha iyi bir sağlık hizmeti için aile hekimlerinin hasta sayılarının düşürülmesi gerekiyor. Göçmen hastalar için göçmen sağlığı polikliniklerinin artırılması gerekiyor. Yurt dışından gelen kişilerin ilk başta aşılarının tamamlanmasıyla topluma karıştırılmaları gerekiyor. Bunlar yapıldığı zaman bulaşıcı hastalıklar azalacaktır.

CEMAATLER VE TARİKATLAR İNSANLARIN KAFASINI BULANDIRIYOR

Türkiye’de aşı kararsızlığı ve karşıtlığının artması, aşılama oranlarının düşmesi hakkında değerlendirmede bulunan Dr. Serkan Özbakış, “Aşı kararsızlığı da ne yazık ki belli cemaatler ve tarikatlar tarafından gündeme getiriliyor ve insanların kafası bulandırılıyor, aşıya karşı tepki oluşturuluyor” diye konuşuyor.

TÜRKİYE 1955’TE KENDİ AŞISINI ÜRETEN SAYILI ÜLKELERDENDİ, 2010 YILINDA İSE ÜRETİLEN AŞI SAYISI 0

Peki Türkiye’de aradan geçen onlarca yıl içinde neler yaşandı da halk sağlığı krizi ile baş başa kalındı? Dr. Serkan Özbakış, Türkiye’nin 1955 yılında Türkiye kendi aşısını üreten dünyadaki 5-6 ülkeden biri olduğunu, 15-16 aşının yine Türkiye’de üretildiğini hatırlatırken 2010 yılında bu rakamın ‘0’ olduğunu vurguluyor.

Sağlık Bakanlığı’nın aşı karşıtlığı ve aşı tedirginliği mücadelesi yürütmesi gerektiğini belirten Özbakış; tedbir alınmayan her sürede bu bakış açıklarının güçlendiğini de sözlerine ekliyor.

SORUN EKSİKLERİ TAMAMLAMADAN PİLOT UYGULAMAYI ANA UYGULAMA HALİNE GETİRMEKTE

“Sorun bizde bir sistem değiştirildiği zaman eksiklerini tespit etmeden pilot uygulamayı ana uygulama haline getirerek, eksikleri tamamlamadan aynı şekilde devam ettirmekte” ifadeleriyle Aile Hekimliği sistemindeki temel soruna değinen Özbakış; alternatif sistemlerin de bölgelere göre gündeme alınabileceğine dikkat çekiyor.

AİLE HEKİMLERİ HEKİMLİK DIŞINDA BİR ÇOK ŞEYİ YAPIYOR VE YAPMAK ZORUNDA

İlgili kanun ve yönetmeliğin hekimlere Aile Sağlığı Merkezleri’nde işleri dışında yük yüklediğini belirterek sisteme tepki gösteren Dr. Serkan Özbakış; “Aile Sağlığı Merkezi’nin boyasından tutun da giderdeki probleme, elektrik, su, doğalgaz faturasından, kirasına, çalışanların maaşlarına kadar her şey aile hekimlerinin üzerine yıkılmış vaziyette. Devlet bununla ilgili cari gider ödeneği veriyor ama bu ödenek bir aile sağlığı merkezinin giderlerini karşılamaya yetmiyor artık. Bu gider ödeneği her yıl memur maaş zammı oranında artıyor. Ama giderler memur maaş zammı oranının çok çok üzerinde artıyor. Kullandığımız medikal malzemeler ve faturalar bunun çok üzerinde arttı. Kurumun işletmesini de bizim yapmamız gerekiyor” sözleriyle kanun ve yönetmeliğin doktorlara yaşattıklarını anlatıyor.

ÖDENEK YETMEDİĞİ TAKDİRDE CEBİMİZDEN KARŞILIYORUZ

Özel kişilerden kiraların binaların kiralarının çok yüksek olduğuna dikkat çeken Özbakış; “Cari gider ödeneği yetmediği takdirde cebimizden karşılıyoruz. 10 yılı doldurduktan sonra istedikleri kira artışını yapabilir ev sahipleri. Cari gider memur maaş zammı oranında yüzde 30 artarken kiralar yüzde 50, yüzde 100, yüzde 200 oranında artıyor. Bazı aile hekimleri Aile Sağlığı Merkezleri’nden atılmakla tehdit ediliyor ev sahipleri tarafından istenen kira artışları yapılmadığı takdirde. Bu da bu sistemin sürdürülebilir olmasının önüne geçiyor” ifadelerini kullanıyor.

TAŞERON GİBİ ÇALIŞIYORUZ

Devlet tarafından taşeron gibi çalıştırıldıklarını kaydeden Dr. Özbakış, “Ödenekten ASM kirasını, çalışanların maaşlarını, faturaları, kullandığımız medikal malzemeleri karşılamamı istiyor. Ocakta cari gider ödeneğimiz memur maaş zammı oranında artarken devlet benden aldığı kiraya yüzde 72 zam yapıyor. Sen bana verdiğin paranın daha fazlasını benden istiyorsun? Nereden karşılayacağım?” sözleriyle iktidarın uygulamasına isyan ediyor.

SATRANÇ OYNAYABİLİR RAPORUNDAN SEKSEK OYNAYABİLİR RAPORUNA…

Aile hekimlerinin iş yükünden dolayı koruyucu ve geliştirici sağlık hizmetlerini yürütemediğini kaydeden Dr. Serkan Özbakış, sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Satranç oynayabilir raporundan seksek oynayabilir gibi birçok rapor talebi her gün başımızda. Aile Sağlığı Merkezi yönetimi bizim üzerimizde. Bu işlerden asıl işlerimize yeterli zaman kalmıyor. Bunu hükümet de bakanlık da biliyor. Biz her gündeme geldiğinde koruyucu sağlık hizmetleri, aşılama, kronik hastalık takiplerinin, kanser taramalarının, aşıların, aile planlamasının yapılmasının bizler için daha önemli olduğu, asıl görevimizin bunlar olması gerektiğini söylerken ne yazık ki rapor, poliklinik, rapor, angaryalar yükü altında aile hekimleri kayboluyor. Bu sistem sürdürülebilir olmaktan çıkıyor, eğer gerekli düzenlemeler, değişim yapılmazsa bu sistem bitmeye doğru gidiyor. Biz iyi bir hizmet verebilmek elimizden geleni yapıyoruz.”

 

Kaynak: Gerçek Gündem

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version