Hukuk tarihine adını bir ‘skandal’ olarak yazdıran Gezi davası kapsamında Nisan 2022’den bu yana tutuklu bulunan ve geçtiğimiz ay Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili seçilmesine rağmen halen tahliye edilmeyen avukat Can Atalay, gelişmeleri T24’ten Candan Yıldız‘a değerlendirdi.
Cezaevinden halen çıkamamasıyla ilgili olarak iki ihtimal olduğunu dile getiren Atalay, şunları kaydetti:
“Birincisi yargıda birileri siyasal iktidarın işaretini bekliyor ve siyasal iktidar bu konuda henüz bir karar veremedi. İkincisi ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı dosyanın bütün ile ilgili ‘tebliğname’ öncesinde bir işlem yapmama eğiliminde. Bu da hukuka aykırıdır kanımca, içtihat çok açık. Üstelik Hatay’da yapılacak çok iş var ve iradesinin yok sayılarak ‘beklemeye alınması’ dayanaksızdır.”
Yıldız’ın soruları ve Atalay’ın bunlara verdiği yanıtlar şöyle:
– 28 Mayıs akşamı televizyondan mı takip ettiniz seçim sonuçlarını? Hatay’dan seçildiğiniz bilgisini nasıl öğrendiniz? Yorumunuz tepkiniz duygunuz ne oldu?
14 Mayıs akşamı erken sayılabilecek bir vakitte arkadaşım Timur Soykan’ın Halk TV’de ‘haberi’ vermesi ile öğrendim. Ama sevinemedim. Kilit soruna Cumhurbaşkanlığı seçimi olan bir rejimde sevinilecek bir hâl yoktu. 28 Mayıs’ta önce bir ‘acaba’ dedik ama sonra manzara netleşti.
– Bekliyor muydunuz seçilmeyi? Zira TİP ve Yeşil Sol Parti Hatay’da ayrı listelerden girdi…
Açıkçası merak içindeydim. Hatay’dan gelen haberler hep çok olumluydu ancak ben hem ittifak içi durum nedeniyle hem de Hatay dışına çıkanların oy kullanımı ne oranda olacak bilemediğim için hep bir merak içindeydim.
– Yeşil Sol ve TİP arasında liste tartışmasının artçılarını takip edebildiniz mi bilmiyorum ama, geriye nasıl bir muhasebe kaldı sizce?
Emek ve Özgürlük İttifakı içinde yaşanan ‘liste tartışmaları’nda Hatay özel olarak ele alınmalı. Ben mahpustayken dışarıda olanlarla ilgili yorum yapmayacağım. ‘Muhasebe’ çıkınca gündemim olacak diye umuyorum.
– Mazlumder’den de tahliye edilmeniz gerektiğini söyleyen bir açıklama geldi. Kamuoyunda da bu konuda bir farkındalık var. Ama diğer yandan yeni Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un Anayasa 14’e atfı var… Sizin tahliye edilip edilmemeniz yeni kabine için ne söyleyecek?
Mazlum-Der açıklamasını sizin aracılığınızla öğrendim. Hukuken ve demokrasinin yanında durdukları için teşekkür etmeyi borç bilirim.
Adalet Bakanı’nın açıklaması akla ziyandır. Üç ihtimal var: 1- Bakan Bey konu ile ilgili Anayasal durumu ve içtihatları bilmiyor. 2 -Biliyor ama doğruyu söylemiyor. 3- Yargıyı olmaz işleri oldurma yönlendirme çabası telaşı içinde.
Bu üç ihtimal de birbirinden vahimdir. Bu tahliye siyasal iktidar açısından turnusol kağıdı niteliğindedir. Bir adım daha hukuki hiçbir dayanağı olmayan Gezi davasında insanlara zulmedilmeye de artık son verilmelidir.
– Anayasa Mahkemesi ise, Adalet Bakanı’nın atıf yaptığı Anayasa 14. Madde ile ilgili daha önceki kararlarında “öngörülebilir ve belirlilik yok” demiş. Bakan sizce bu kararı bilmiyor olabilir mi?
Bilmiyorsa üzücü ama öğrenebilir anlamına da gelir bu. Bir yönüyle de sevindirici olabilir. Ama biliyor da doğruyu söylemiyor ve yargıyı olmaz işlere yönlendirmeye çalışıyorsa yazık bu memlekete…
– TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a da çağrıda bulundunuz. “Yasama meclisinin bir üyesinin hakları ihlal edilmekte, görevini yapması hukuka aykırı biçimde engellenmektedir, görevinizin size yüklediği sorumlulukla davranmanızı talep ediyorum” dediniz. Adalet Bakanı da “Yargıtay’dan gelecek cevaba göre TBMM hareket edecektir” dediniz. Kurtulmuş’un nasıl bir sınavı olduğunu düşünüyorsunuz?
Numan Bey’in Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçildiği seçimde ben de adaydım. Sonuçta -beklendiği üzere- Numan Bey seçildi. Numan Bey görevinin sorumluluğu ile davranacak mı davranmayacak mı? ‘Kilit altında’ bir milletvekili olan bir meclis nasıl ‘milli irade’den söz eder? Milli irade bölünebilir mi? Ne demokrasi ne de milli irade bölünemez.
Mazbatanızın verilmesine rağmen, şu ana kadar tahliye edilmemenizi neye bağlıyorsunuz?
İki ihtimal var. Birincisi yargıda birileri siyasal iktidarın işaretini bekliyor ve siyasal iktidar bu konuda henüz bir karar veremedi.
İkincisi ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı dosyanın bütün ile ilgili “tebliğname” öncesinde bir işlem yapmama eğiliminde. Bu da hukuka aykırıdır kanımca, içtihat çok açık. Üstelik Hatay’da yapılacak çok iş var ve iradesinin yok sayılarak “beklemeye alınması” dayanaksızdır. Ötesi Gezi davasını doğrudan ilgilendiren önceki Yargıtay kararı (Çarşı davası ile ilgili) ve Gezi davası ile ilgili istinafın önceki bozma kararında belirtilen “usuli nedenlerle” dahi dosyanın hiç gecikmeden bozulması zorunlu. Dosyada hiçbir sanıkla ilgili “cebir ve şiddet” iddiası daha olmayışını, delilsizliği, daha önce verilen beraat kararlarını muhalefet şerhini, AİHM kararı gibi çok sayıda “esastan bozma” nedenini bir an için unutarak bu “usuli bozma” nedenlerine işaret ediyorum.
– Tahliye olduğunuz ilk gün planınız? Hemen Hatay’a mı gideceksiniz?
Cezaevinden çıkar çıkmaz bulduğum ilk uçakla Hatay’a gideceğim.
– Cezaevinde günleriniz nasıl geçiyor? Davalarını takip edebiliyor musunuz? Davacı ailelerden mektuplar alıyor musunuz?
Sabah spor, sonra okuma/yazma, çok geçmeden avukat ziyaretleri başlıyor. Oralarda da yine okuma… Akşamları belki bir dizi, bir film yahut maç, sonra yine kısa bir spor sonra yine okuma… Bütün dosyalarımızla ile ilgili düzenli bilgi alıyorum. Sağ olsunlar ne Somalılar, ne Sakaryalılar ne Aladağlılar ne de Çorlulular ne de diğer müvekkiller hiç yalnız bırakmadılar.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***