Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Cezaevindeki TİP milletvekili Can Atalay neden tahliye edilmiyor?

Gezi davasının tutuklu sanıklarından avukat Can Atalay, 14 Mayıs seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) milletvekili seçildi ancak henüz hapisten çıkmadı.


Gezi davasının tutuklu sanıklarından avukat Can Atalay, 14 Mayıs seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) milletvekili seçildi ancak henüz hapisten çıkmadı.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Atalay’la ilgili yargı sürecinin devam ettiğini ve TBMM Başkanlığı’na başvurular olduğunu belirtip “Yargıtay’dan gelecek cevaba göre Meclis Başkanlığı hareket edecektir” dedi.

TİP ise Anayasa’nın ilgili maddeleri uyarınca Atalay’ın tutukluluk halinin derhal kalkması gerektiğini savunuyor.

Süreçle ilgili BBC Türkçe’ye konuşan TİP Parti Meclisi üyesi avukat Özgür Urfa, mazbatanın alınması ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuru yaptıklarını, dosyanın burada tutulduğunu, kararın verilmesi için dosyanın Başsavcılık tarafından Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderilmesi gerektiğini ancak henüz dosyanın dahi gönderilmediğini söyledi.

Atalay’ın durumunu BBC Türkçe’ye yorumlayan Anayasa Hukuku Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ise Atalay’ın hukuken hemen serbest bırakılması gerektiğini savunurken geçmişte Mustafa Balbay, Sebahat Tuncel ve Leyla Güven’le ilgili verilen kararları hatırlattı.

Atalay’la ilgili süreç nasıl gelişti?

Gezi Eylemleri Davası’nda ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna yardım” suçundan 18 yıl hapis cezasına çarptırılan Atalay, Nisan 2022’den bu yana Marmara Cezaevi’nde (eski adıyla Silivri) bulunuyor.

Atalay, 14 Mayıs seçimlerinde Hatay’dan milletvekili seçildi.

Avukatları, Atalay’ın mazbatasını Hatay Adliyesi’nden aldıktan sonra tahliyesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu.

Ancak Atalay’ın tutukluluğu henüz sona ermedi.

Avukat Özgür Urfa, dosyanın Başsavcılık tarafından kararı verecek olan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderilmemesine ve kendilerine her bir açıklama yapılmamasına tepki gösteriyor:

“Esas problem burada. Gönderilmemesinin hiçbir izahı yok çünkü Yargıtay Savcılığı’nın bir inceleme yapıp hukuki bir denetim yapması söz konusu değil.

“Ortada yargılama ile ilgili bir inceleme yok. Talep de yargılama ile ilgili değil. Talep, tahliye edilmesi için Anayasa’nın ilgili maddesinin uygulanması yönünde. Bu noktada maalesef sürecin hukuki değil siyasi olarak ilerlediği ortaya çıkıyor.

“Anayasa’nın 83’üncü maddesi çok açık diyor ki ‘Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili hakkında yargılama veya bir soruşturma yapılması ya da tutuklanması ancak Meclis kararıyla olabilir. Haliyle de seçilmesi itibariyle yargılamanın durması ve tahliye edilmesi gerekiyordu.”

Bakan Tunç: Meclis Başkanlığı Yargıtay’dan gelecek cevaba göre hareket edecek

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, konunun “Adalet Bakanlığı’nın uhdesinde olmadığını” söyledi:

“Onunla ilgili yargı süreci devam ediyor. TBMM Başkanlığı’na başvurular var. Bu başvurular neticesinde elbette yargı süreciyle ilgili Meclis Başkanlığı gelen cevaplara göre hareket edecektir. Adalet Bakanlığı’nın uhdesinde değil.”

Tunç, Gezi davasının anayasal düzen ile ilgili olduğunu belirtti:

“Yargıtay’da görülen bir dava. Gezi davasıyla ilgili hususu sordunuz. Yargıtay’da şu anda hükümlü olarak dosyası devam ediyor, hüküm verilmiş.

“Biliyorsunuz Gezi davası anayasal düzenle alakalı bir konu. Anayasa’nın 14. maddesindeki dokunulmazlık kapsamı dışında olan dosyalardan.

“Tabii ki bunun takdiri Meclis Başkanlığımızla Yargıtay arasındaki yazışma sonrası ortaya çıkacak hususlar.”

Anayasa’nın 83. maddesinde “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz” ifadesi yer alıyor.

Aynı maddede, “Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır” cümlesi de bulunuyor.

Madde 14’te ise “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz” diye yazıyor.

Kaboğlu: Balbay, Tuncel ve Güven kararlarında içtihat oluştu

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Atalay’ın kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olmamasına dikkat çekiyor:

“Can Atalay İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 18 yıl hapse mahkûm edildi. İstinaf mahkemesi tarafından onanan ceza, Yargıtay’da ilgili daireye sevk edilmemişti.

“Şu aşamada hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olmayan Atalay’ın Anayasa madde 83/2 hükmü gereği, tahliye edilmesi ve hakkındaki yargılamada durma kararı verilmesi gerekmektedir.”

Kaboğlu, Atalay’ın durumunu değerlendirirken geçmişte yaşanan benzer olaylarla ilgili de örnekler veriyor ve içtihat vurgusu yapıyor:

“Anayasa Mahkemesi içtihatları gereği milletvekili seçilen birinin tutuklu bulunması durumunda, tutukluluk halinin son bulması gerekmektedir.

“Mustafa Balbay, Sebahat Tuncel ve Leyla Güven kararlarında bu husus oturmuş bir içtihat halini almıştır.

“Anayasa Mahkemesi, Enis Berberoğlu ve Ömer Faruk Gergerlioğlu kararlarında ise bu içtihadını geliştirerek ayrıca dokunulmazlığın istisna hali olan Anayasa madde 14 açından da kapsamlı bir değerlendirme yapmıştır.”

İbrahim Kaboğlu, “Gerek yasama dokunulmazlığını koruma altına alan Anayasa’nın 83. maddesi ve gerekse temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmasını yasaklayan Anayasa’nın 14. Maddesi, ancak demokrasinin korunması bağlamında ve hak eksenli yorumlandıkları takdirde işlevlerini tam olarak yerine getirebilir” diyor ve tahliyenin bir zorunluluk olduğunu savunuyor:

“Sonuç olarak, milletvekili seçilmesinden ve genel olarak yasama dokunulmazlığına sahip olmasından sonra Can Atalay’ın tahliye edilememesi ve yargılamasından durma kararı verilmemiş olmasının Anayasa’nın 19. ve 67. maddesi ile korunan haklarını ihlal ettiği açıktır. Can Atalay’ın tahliyesi ve yargılamanın durması hukuki bir zorunluluktur.”

Bundan sonra ne olabilir?

Avukat Özgür Urfa, önümüzdeki dönemde hem sürecin uzaması hem de Yargıtay’dan tahliye kararı çıkmaması durumunda Anayasa Mahkemesi’ne başvurulacağını söylüyor:

“Makul sürenin geçmesi, Yargıtay tarafından kısa vadede bir karar verilmemesi durumunda Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapılması gündeme gelecektir.

“Yargıtay’dan olumsuz bir karar çıkması durumunda da Anayasa Mahkemesi’ne bir başvuru yapılması gündeme gelecektir. Aslında bundan önce birçok milletvekili hakkında Anayasa Mahkemesi’nin verdiği emsal kararlar var.”

Kurtulmuş: Ümit ediyorum ki en kısa süre içerisinde mahkeme kararını verir

Konuyla ilgili iktidar cephesinden yorum ise TBMM Başkanlığı’na aday olan AKP İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’tan geldi.

Kurtulmuş şu an devam eden bir mahkeme süreci olduğunu ve kararın verilmesi gerektiğini söyledi:

“Bu konuda şu anda devam eden bir mahkeme süreci var. Tutuklu olan bir kişiden bahsediliyor. Ümit ediyorum ki en kısa süre içerisinde mahkeme kararını verir.

“Öncelikle şahsın tutukluluk halinin bitmesi, kararın bir an evvel verilmesi lazım. Bizim baştan beri söylediğimiz şey yargının adil olmasının temel prensiplerinden biri mümkün olduğu kadar kısa süre içinde kararını vermesidir. Biz kararın bir an evvel kesinleşmesini temenni ederiz.”

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version