– İngiliz kamu yayıncısı BBC, 14 Mayıs seçimlerine beş gün kala deprem bölgesinde yaşayanların nabzını tuttu. Orla Guerin imzalı, “Türkiye seçimleri: Depremin vurduğu ülkede öfke ve keder artçı şokları” başlığı taşıyan haberde “Antakya’da seçim heyecanı yok. Sadece enkaz ve büyük acı var” dendi.
‘ERDOĞAN HİÇ OLMADIĞI KADAR SAVUNMASIZ GÖRÜNÜYOR’
“Türkiye’nin İslamcı lideri, 14 Mayıs’ta yapılacak parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde daha önce hiç olmadığı kadar savunmasız görünüyor. Otoriter Erdoğan döneminin sonu -eğer gelirse- daha özgür, daha demokratik bir Türkiye anlamına gelmeli. Cezaevleri daha az kalabalık olabilir ve Batı ile ilişkiler daha az gergin olabilir” yorumunun yapıldığı haberde, “Seçimler yaklaşırken, Türklerin, devletin Şubat ayındaki depremlere yavaş tepki vermesinden harabeye dönmüş bir ekonomiye kadar şikayet edecek ve üzülecek çok şeyi oldu. Resmi enflasyon oranı yüzde 50. Gerçek rakam bunun iki katı olabilir. Uzmanlar, başkanın kibarca “alışılmışın dışında” olarak nitelendirilen ekonomi politikalarını suçluyor. Burada Türkiye’nin güneyinde siyaset ve ekonomi ölümün gölgesinde kalıyor” ifadeleri kullanıldı.
‘OY PUSULAMI POLİS VE ASKERİN ÖNÜNDE YAKMAYI DÜŞÜNÜYORUM’
BBC’ye konuşan ailesinden dört kişiyi 6 şubat depremlerinde yitiren 68 yaşındaki Fethiye Keklik oğlunun ölümünden doğrudan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı sorumlu tuttu. “Canlarımızı çaldılar. Onun bize bir faydası yok. Sadece zarar veriyor. Oy pusulamı polis ve askerlerin önünde yakmayı düşünüyorum” dedi.
45 yaşındaki oğlunun mezar taşı bulunmayan mezarının başında konuşan Fethiye Keklik aile üyelerinin ölümünden neden Erdoğan’ı sorumlu tuttuğunu da şu sözlerle anlattı: “Birincisi o. Çünkü bu tür insanlara fırsat verdi. Müteahhitler belediyelere rüşvet veriyor, onlar da inşaat yapıyor. Rüşvet verip inşaat yapıyorlar. Hepimizi öldürdüler. Türkiye bitti. Erdoğan gittiğinde Türkiye yükselecek.”
‘ERDOĞAN ELİNDEN GELENİ YAPTI’
BBC’nin Antakya’da görüştüğü kişilerden bazıları ise yaşananları kadere bağlayarak Erdoğan’ı savundu. Bunlardan biri 62 yaşındaki İbrahim Şener adlı Antakyalıydı. Şener “Evimiz baştan sona çatladı. En büyük kabusu evin içinde yaşadık. Hayatta kaldığımız için mutlu olamıyoruz çünkü ailemizi ve arkadaşlarımızı kaybettik. Telefon hattı yoktu, internet yoktu. Kimse kimseye yardım edemedi. 5-6 saat sonra kardeşimin öldüğü haberini aldım” diyerek depremde yaşadıklarını anlattı ancak Erdoğan’ı savunmayı sürdürdü. “Allah’ın takdiri oldu. Bu siyasete alet edilmemeli. Depremi yaratan bizim cumhurbaşkanımız değil. Cumhurbaşkanımız elinden geleni yaptı” dedi.
‘BİZE YARDIM ETMEK ZORUNDA OLAN HÜKÜMETTİ’
BBC, Antakya’da sokak kedilerini besleyen 29 yaşındaki Gözde Burgaç ve 50 yaşındaki teyzesi Süheyla Kılıç’a da mikrofon uzattı. Erdoğan’ı savunan Antakyalı İbrahim’in söylediklerine tepki gösteren Gözde gözyaşları içinde “Az önce duyduklarım beni gerçekten gücendirdi, çünkü kimse bize hiçbir şekilde yardım etmedi. Biz mi başka bir evrendeydik, yoksa o mu? Erdoğan hakkında söyledikleri kesinlikle doğru değildi. Onun suçu. Bize yardım etmek zorunda olan hükümet ama burada kimse yoktu. Kendi çabamızla, kendi imkanlarımızla depremin olduğu ilk saatlerde ailelerimize ulaşmaya çalıştık. Cenazelerine saatler, günler sonra ulaştık” dedi.
‘ERDOĞAN’I İSTEYENLER NE OLURSA OLSUN İSTİYOR’
BBC haberinin sonunda kamuoyu araştırmacısı Can Selçuki’nin yorumlarına da yer vererek “Tüm ölümler ve yıkımlar seçim günü ibreyi değiştirecek mi? Cevap hayır olabilir. Depremlerin ardından yapılan anketler, devletin yavaş tepkisi için özür dileyen cumhurbaşkanına verilen desteğin yalnızca küçük bir düşüş gösterdiğini gösteriyor. Ayrıca iddialı bir yeniden inşa programı sözü verdi. İstanbul merkezli kamuoyu araştırmacısı Can Selçuki’ye göre “Bu Erdoğan’ı etkilemeyecek. Bu seçim performansla ilgili değil. Kimlikle ilgili. Onu isteyenler ne olursa olsun istiyor” ifadelerini kullandı. (DIŞ HABERLER)
Volkan Demirel Alman basınına konuştu: Depremden önceki son galibiyet hayatımın en mutlu günüydü
Kaynak:
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***