Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

IŞİD’den döndüler ama… ‘Cihat’tan vazgeçmediler, çocuklarını hastaneye bile yollamıyorlar

IŞİD'den döndüler ama... 'Cihat'tan vazgeçmediler, çocuklarını hastaneye bile yollamıyorlar


Hale GÖNÜLTAŞ


ANKARA – IŞİD’in Irak ve Suriye’de toprak kaybetmesinin ardından “güvenli bölge” olarak Türkiye’ye yerleşmesi ciddi bir güvenlik tehdidi yaratmış durumda. IŞİD Suriye’de örgütlenme açısından da hâlâ Türkiye sınırına yakın ve TSK’nin kontrolündeki bölgelerde yerleşik. Örgütün, sınır kentlerine en fazla 40-50 kilometre mesafede bulunuyor olması, dönen militanlar açısından da bir ‘güven unsuru’ olarak görülüyor.

Türkiye’de ciddi bir IŞİD yapılanması mevcut. Bu değerlendirmeyi, güvenlik güçlerinin hemen her gün farklı illerde gerçekleştirdiği operasyonların yanı sıra saha çalışmaları, uluslararası kuruluşların hazırladığı radikalleşme raporları ve en önemlisi, IŞİD’in sözde Türkiye Vilayet Sorumlusu Kasım Güler’in MİT operasyonu ile Türkiye’ye getirilmesinin ardından verdiği ifadelerle desteklemek mümkün.

HİZBULLAH GEÇMİŞİ OLANLAR DA ‘ŞERİAT’ İÇİN IŞİD’E GİTTİ

El Kaide ve IŞİD yapılarına ‘cihat ve şeriatın katı kuralları’ içinde yaşamak için aileleri ile birlikte giden, ‘radikal’ olarak nitelenebilecek binlerce Türkiyeli militanın büyük bir bölümü, 2012-2013 yıllarındaki çatışmalarda öldü. Hizbullah geçmişi olanlar arasında da ‘şeriat’ için gidenlerin olduğunu söylemek mümkün.

‘KÜRTLERİ ÖLDÜRMEK’ İÇİN GİTMEK DE MOTİVASYONLARDAN BİRİYDİ…

Gidenlerden bir kısmının motivasyonu da, cihattan çok PKK’ye duydukları tepki, Kürtlerle savaşmak ve Kürtleri öldürmekti…

Ailevi ve psikolojik sorunlar, kendilerini ‘göstermek’, ifade etmek, güçlü görünmek, para kazanmak, birden fazla kadınla beraber olabilmek gibi gerekçelerle gidenlerden bir bölümü de karşı karşıya kaldıkları katı kurallar ve hayal ettikleri gibi bir ortamla karşılaşmadıkları için kısa sürede geri döndü ya da dönüş yolunda çeşitli nedenlerle öldü.

‘MACERA’ ARAYANLAR, SEKÜLER YAŞAYIP HAPİS CEZASINDAN KAÇANLAR…

Öte yandan, bölgeye macera için gitmek isteyen, daha önceden IŞİD veya ‘cihat’ hakkında bilgi sahibi olmayan fakat eleman toplayanlar tarafından “dini eğitimlerle” örgüte kazandırılıp götürülenlerin sayısı da azımsanmayacak ölçüde. Ayrıca seküler bir yaşam tarzı sürerken, haklarında çeşitli suçlardan kesinleşmiş ve üst mahkemelerce onanmış hapis kararı olanlar da cezaevine girmemek için aileleri ile cihat bölgesine gitti.

‘GANİMET’ ALIP ZENGİN DÖNENLER VAR

IŞİD’e “şeriat kuralları ve cihata olan inançla” gitmeyenlerden bir bölümü ise döndüklerinde oldukça varlıklıydı. Zira Suriye ve Irak’ta ev yağmalamalarından, banka kasalarından çıkan altın, dolar ve eurolardan “ganimet” almışlardı… Bu kişilerden bir kısmı Türkiye’ye dönse de, daha fazla ganimet için bölgede kalanların sayısı da oldukça fazlaydı.

IŞİD’E ELEMAN TOPLAYAN BİRÇOK ESKİ CİHATÇI ŞU ANDA TÜRKİYE’DE

Afganistan, Çeçenistan gibi “cihat” bölgelerinde savaşıp Türkiye’ye dönen ve yaşamlarını burada sürdüren radikal eski militanların yıllar içinde güvenlik güçlerince nasıl bir takip altında oldukları ya da olmadıkları konusunda net bir bilgiye ulaşmak zor. Lakin, “radikal, ileri yaştaki eski militanların” IŞİD’e eleman götürme ve yetiştirme konusunda Türkiye, Suriye ve Irak’ta görev aldıkları bilgisi verilebilir. 55-65 yaş aralığına ulaşmış bu kişilerin şu anda Türkiye’de olduklarını da bilgiye dayalı olarak söyleyebiliriz.

IŞİD’e macera için gidip aileleri tarafından geri getirilen, çocuk yaşta sayılabilecek sempatizanlar da örgütle bağlantılarını kesip, ailelerinin desteği ile kimi zaman kent ve çevre de değiştirerek, yeni bir yaşam kurdu.

‘TÜRKİYE SORUMLUSU’ ANLATMIŞTI: SİLAHLARI SINIRDAN NASIL GEÇİRDİLER?

IŞİD’in Türkiye yapılanmasının ciddiyetini ortaya koymak için Temmuz 2011’de MİT operasyonu ile Suriye’den Türkiye’ye getirilen IŞİD’in sözde ‘Türkiye Vilayeti’ sorumlusu Kasım Güler’in ifadesini anımsamak gerek. Kasım Güler, terörle mücadele ekiplerine verdiği ifadede IŞİD’in Ankara, Adana, Hatay, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Elazığ, Antalya, Kayseri, Adıyaman, Konya ve İstanbul’da örgütlendiği bilgisini verirken, sınırdan kaçakçılar aracılığıyla Türkiye’ye silahların geçirildiğini anlatıyordu:

“El Bab bölgesinden kaçakçıları kullanarak silahlar Türkiye tarafına geçiriliyor, kaçakçılar silahları Türkiye sınırları içerisinde sınıra yakın bir yere gömüyordu. Gömülen yer, IŞİD’in Türkiye’de bulunan bir mensubuna bildiriliyor ve bu kişi silahları bulunduğu yerden alarak verilen talimat uyarınca İstanbul, İzmir, Mersin, Denizli, Van ve Adana’da kendi belirlediği uygun bir yere toprağa gömüyordu. Gömdüğü yerin fotoğraflarını ve koordinatlarını tekrar bize bildiriyordu, silah sevkiyatı bu şekilde yapılıyordu.”

Güler, gömülen silahların “kalaşnikof, RPG roketatar, bixi, uzi marka tabanca” olduğunu, susturucu ve bu silahlara ait mühimmatların da bulunduğu bilgisini veriyordu.

ÇOCUKLARINA OKULA YOLLAMIYOR, HASTANEYE GÖTÜRMÜYORLAR

Türkiye’de hâlâ “cihat” talebinden vazgeçmeyen, adanmış, ciddi bir IŞİD yapılanması var. Devleti “tağut” (IŞİD’in savaş ilan ettiği tüm devlet, kurum, grup ve kişiler) olarak gören IŞİD’liler, çocuklarını devlet okullarına göndermedikleri için medreselerde “cihat” eğitimi veriyor. Bu sistem, çocuklarını hastalandıklarında hastaneye götürmüyor. Zira onlara doktorlar, “tağut” olarak gördükleri devletin görevlileri. Günlük yaşamlarını “İslami kurallara göre” sürdürüyorlar. Bu kişiler son tahlilde, Türkiye’de “kendilerini ve ailelerini cihata adamış radikal bir grubun” varlığına işaret ediyor.

Bir parantez açıp anımsatalım: Geçen ekim ayında Ankara’nın Başpınar Mahallesi’nde IŞİD yapılanmasının olduğu bir mekana, “yeğenini İslam yolunda kaybetmiş bir teyze” olarak girmiştim. 70’e yakın çocuğun şeriat eğitimi verildiği, çocukların devlet okuluna gönderilmediği, tek öğün yemek verildiği ortaya çıkmıştı. Sonrasında IŞID’lilerin “Ribat” (ileri sınır karakolu) olarak nitelediği mekan ve çeşitli evlere terörle mücadele ekiplerinin düzenlediği operasyonlarda, polisin açıklamasıyla öğrendik ki, gözaltına alınanlardan üçü üst düzey IŞİD yöneticisi, 16’sı da yine örgütün çatışma bölgelerinde yer almış şahıslardı.

SURİYE’YE NEDEN DÖNMEK İSTİYORLAR?

Türkiye’deki “IŞİD varlığı-yapılanması” çalışmasını hazırlarken çok sayıda mekân ve yerde bulundum; IŞİD’den dönen dört kişi ile mülakat gerçekleştirdim. Dördü de IŞİD’de uzun süre kalmıştı. Ortak özellikleri ise yeniden IŞİD’e dönmek istemeleriydi….

AİLESİNE KARŞI GELEREK IŞİD’E KATILAN AHMED…

Görüştüğüm kişilerden biri, 33 yaşındaki Ahmed… İlkokul mezunu. Ailesini ‘dini bütün’ olarak tanımlıyor, babasının ise “Alparslan Türkeş fanatiği” olduğunu söylüyor. Çocukluğunda abisi ile birlikte Kur’an kursuna gönderilmiş. Anlattığına göre 14 yaşında bir çay ocağında çalışmaya başlamış. Daha sonra akrabalarının oto tamir atölyesine çırak olarak verilmiş.

Önce El Kaide sempatizanları ile tanışmış. Abisi ve kuzenleri de bu yapılanmaya dahilmiş. Baba ve amca ise çocuklarının radikal İslamcı örgütlerle temas halinde olduğunu öğrendiklerinde, Ahmed’in kendi tabiri ile “kıyamet kopmuş”, babası onu odun kütükleri ile dövmüş.

Fakat aile baskısı ve şiddetinin, İslamcı gruplarla ilişkisinin daha da kuvvetlenmesine neden olduğunu savunuyor. Abisi ve kuzenleri Suriye’ye geçtiklerinde, ulaştıkları bölge itibariyle IŞİD’e katılmış. Ahmet de arkalarından Kilis üzerinden Suriye’ye geçmiş.

Gidiş motivasyonunu, “Kendimi o insanlara çok yakın hissettim. Bana emek verdiler, ailemden çok onlara ait hissettim” sözleri ile açıklıyor. Sadece 15 gün silahlı eğitim almış. IŞİD’e gitmeden öğrendiği Arapçasını ilerletmiş, ardından çatışmaların en yoğun olduğu dönemde kendi isteği ile sürekli çatışma bölgelerinde kalmış. Silah kullanmanın “çocukluğundan bu yana en büyük tutkusu olduğunu” söylüyor, Çeçen savaşçıların yanında çatıştığı sırada ağır yaralanınca bir süre geri göreve çekildiğini ve Rakka kent merkezinde kaldığını anlatıyor. Ahmed bu süreçte, Lecne (IŞİD’in komisyonları, kurulları) toplandığında dışarıda nöbet tutmuş, IŞİD emirleri Makar’a (örgüte ait karargah) giderken araçta yanlarında koruma olarak yer almış.

KİLİS’TEN KAÇAK OLARAK DÖNDÜ, İKİ SAAT SONRA YAKALANDI

Abisi ve iki kuzeninin çatışmalarda öldüğünü, IŞİD’in toprak kaybetmesine karşın Türkiye’ye dönmek istemediğini anlatıyor. Fakat abisinin ölümünden sonra annesinin sağlık sorunlarından haberdar olmuş; abisinin ölümünün ardından annesi ile iletişimini sıklaştırmış, annesinin “Ölmeden önce seni görmek istiyorum” demesiyle sınırdan kaçak olarak Türkiye’ye dönmüş.

TAHLİYE OLDUKTAN SONRA EL KAİDE KÖKENLİ ARKADAŞLARININ YANINDA KALDI

Sınırı geçtikten yaklaşık iki saat sonra jandarma tarafından yakalanan Ahmed, terör örgütü üyeliğinden hüküm giydi. Tahliye olduktan sonra ise El Kaide kökenli bekar erkek arkadaşlarının evinde kaldı. Annesinin ısrarı ile evlendirildi, çocuğu oldu. Fakat aklı halen IŞİD’teki arkadaşlarında. Türkiye’ye gelmesine “annesinin duygusallığının” neden olduğunu düşünüyor, bu nedenle ona karşı öfkeli. “Aklının, zihninin, ruhunun” Suriye’de ve oradaki arkadaşlarında olduğunu söylüyor…

‘KELEŞ KULLANMAYI ÇOK ÖZLEDİM’ DİYOR…

Türkiye’de gittiği mescidin veya ev buluşmalarının hiçbirinin kendisini tatmin etmediğini anlatıyor, IŞİD’in Suriye’de kendisine ihtiyacı olduğu görüşünde… Görüşmemizde, “Keleş kullanmayı, taşımayı çok özledim” cümlesini kurdu.

CEZAEVİNDEN ÇIKAR ÇIKMAZ REYHANLI’DAN SURİYE’YE DÖNEN HÜSEYİN…

34 yaşındaki Hüseyin ise IŞİD’e 2012’te gitti. Yaklaşık 10 ay sonra kız kardeşinin aile arasında bir toprak kavgasında seken kurşunla vurularak ölmesinden haberdar oldu; kaçak yollardan memleketine döndü. Hüseyin yaşadığı kasabaya geldiğinde, akrabalarından biri onu jandarmaya ihbar etti. Terör örgütü üyeliğinden tutuklandı, iki yılı aşkın süre hapis yattı. Çıkar çıkmaz Reyhanlı’daki bağlantısı ile temasa geçti, iki gün sonra yeniden Suriye saflarındaydı.

Görüşmemizde, çatışma bölgelerinde IŞİD saflarında yer aldıktan sonra Ribat (nöbet) görevine özellikle gönüllü olduğunu, mistik bir hava ile anlattı. Aktardığına göre, Ribat sonrasında dinlenirken gördüğü rüyalarda, “düşman kurşunu ile şehit olup Allah’ın huzuruna çıkıyordu”…

‘DİNİ EĞİTİM VERDİĞİM YERALTI MERKEZİNDE OLMAYI HAYAL EDİYORUM’

Hüseyin, IŞİD’in mevzi kaybetmesiyle, Türkiye’ye dönüş koridorunda özellikle kadın ve çocuklara yardım görevini üstlenmiş. Bu süreçte kurşunla yaralanmış, bir süre güvenli addedilen bir bölgede tedavi edilmiş. Dönmek istemese de, o kaos sırasında kendini sınıra yakın bir bölgede bulmuş ve güvenlik güçleri tarafından yakalanıp cezaevine konmuş.

Yaklaşık dokuz aydır dışarıda. Ankara’nın merkezinde ve ilçe semt pazarlarında yevmiye karşılığı meyve-sebze satıyor. “Kendisini hiçbir şeyin tatmin etmediğini” söylüyor. “En çok olmak istediği yerin Suriye’de yeni gelenlere dini eğitim verdiği ve bir ay boyunca gün yüzü görmediği yer altındaki mekân” olduğunu anlatıyor.

‘BÜTÜN KÖTÜ İNSANLARI ÖLDÜRMEK İSTEYEN’ MEHMET…

31 yaşındaki Mehmet, Hüseyin’in arkadaşı. Anadolu’da bir kentte yaşıyor. Bir süredir Ankara’da IŞİD’den dönenlerle beraber kalıyor. Kadın olduğum için yüzüme bakmıyor, sırtı dönük konuşuyor. Ankara’ya arkadaşlarının yanına geliş nedeni, aile içinde kesici aletle yakınlarına zarar vermesi.

Sürekli çok sinirli olduğunu, bazen sokakta yürürken “bütün kötü insanları öldürmek istediğini” söylüyor. Hüseyin’e göre “ana yurdu Suriye çölleri”. Suriye çöllerinde ölmek istiyor. Kendi ifadesi ile “Suriye çöllerinde kafirler yok”… Suriye çölünde, “her anını Allah’a ibadet ederken son nefesini (açlık ve susuzluktan) vermeyi” hayal ediyor.

IŞİD’LİLERİN ZORUNLU ASKERLİK MESELESİ

22 yaşındaki Cemal ile yaptığım mülakatta ise IŞİD’e dönmek istemesinin temel nedenlerinden birinin “zorunlu askerlik” olduğu ortaya çıkıyor. Zira cihadçı selefilikte askerlik hizmeti “küfür, kafir eden bir fiil” olarak anılıyor. IŞİD’e 16 yaşında katılıp 20 yaşında dönen Cemal, terör örgütü üyeliğinden hapis cezasını tamamlayalı bir yıl olmuş ve zorunlu askerlikle karşı karşıya.

‘ASKERLİK HİZMETİ IŞİD’LİYE GÖRE KAFİR EDEN BİR EYLEMDİR’

Avukat Onur Güler, IŞİD’le bağlantısı bulunanların hüküm giyip tahliye edilmesinin ardından zorunlu askerlik konusunda nasıl bir prosedür uygulandığını anlattı. “Hiçbir IŞİD sempatizanı askere gönüllü olarak gitmez. Çünkü askerlik hizmeti tekfirci selefiliğe göre küfürdür, kafir eden bir fiildir” diyen Güler, müvekkillerinden zorunlu askerlikle karşı karşıya kalan olup olmadığı sorusuna da “Müvekkillerimden askerlik hizmetine gidene denk gelmedim” yanıtını verdi.

ASKERLİK KANUNU NE DİYOR, IŞİD’LİLER ASKERE ALINIYOR MU?

Peki süreç nasıl işliyor?

Avukat Güler’in aktardığına göre, IŞİD üyeliğinden hüküm giyip tahliye olduktan sonra celp gelmesine karşın askere gitmeyen kişiye Asliye Ceza Mahkemelerinde Askerlik Kanunu’na muhalefetten davalar açılıyor. Dava sonucunda IŞİD sempatizanı ceza alıyor ve yoklama kaçağı durumuna düşüyor. Şu ana kadar IŞİD terör örgütü üyeliğinden ceza aldıktan sonra zorunlu askerlik görevini yerine getiren olup olmadığı sorusunun yanıtı net değil.

Güler, Askerlik Kanunu’ndaki “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan ve askerliğe elverişli oldukları anlaşılan yükümlülerden, yoklama kaçağı ve bakayalar dahil bu Kanunda yazılı geçerli mazereti olmayanlar, Millî Savunma Bakanlığınca belirlenecek celp ve sevk esaslarına göre silah altına alınırlar” hükmünü anımsatıp, “Eğer askerlik görevine alınan IŞİD’li var ise de mutlak kanun gereği geri göreve verilmiştir” değerlendirmesinde bulunuyor.

GELEN SORULARA KISA BİR YANIT: IŞİD’LİLERLE İLETİŞİM KURMAK…

“IŞİD’lileri bulmak, konuşmak, temas kurmak bu kadar kolay mı?” sorusuyla sık karşılaşıyorum…

Kadın gazeteci olarak (namahrem) iletişim kurmanın bir hayli zor ve kimi zaman yıpratıcı olduğunu söyleyebilirim. IŞİD’e 2011 yılında gidenleri haberleştirmek için 2015’ten sonra dönenlerle mülakatlar yaptım, yapmaya çalışıyorum.

Ayrıca 28 yıllık meslek yaşamımda hem bir kuruma bağlı olarak çalışırken, hem de bağımsız gazeteci olarak, Suriye, Irak, Afganistan bölgelerinde farklı yıl ve olaylarda çeşitli sürelerle çalıştım. Radikal ya da sempatizanlarla bir gazeteci olarak iletişim kurarken, güven sağlama tekniklerine hakim olmak mülakatları görece kolaylaştırıyor.

Elbette söyleşi talebini kabul ettirmekte en çok zorlandıklarım, “adanmış/radikaller”. Görüşmelerde çoğunlukla “namahrem” saydıkları için benimle sırtlarını dönerek konuşuyorlar….

YARIN: IŞİD ve uyuşturucu pazarı.

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version