“Taraftarın da etkisi büyüktü. Bütün bunlar bir araya gelince aslında zayıf olmayan sonuçlar bile zayıf göründü.”
Banu Yelkovan’a göre Galatasaray’ın ilk 11’ini erken bulması, istikrarla oynatması, set oyunları yaratması, oyuncuların birbirlerine ve set oyunlara alışmasından doğan kimya ve sıkışan maçlarda yıldızlarla çözümü bulması saha içi ve dışında taktiksel olarak iyi yaptığı şeyler arasında.
Rezzan Yetiş, Galatasaray savunmasının üst düzey bir performans sergilediğini ifade ediyor ve bunun hem orta saha oyuncularına hem de hücumdaki isimlere daha fazla özgürlük ve güven sağladığını söylüyor. Buna ek olarak da takımın kötü oynadığı maçlarda dahi kazanmayı başarması maç sonuna kadar disiplinden kopmayan bir takım görüntüsü çizdiğini belirtiyor.
Özellikle 14 maçlık galibiyet serisini işaret eden Emre Özcan ise Galatasaray’ın çok iyi bir pres ve karşılama takımı olduğunu dile getiriyor:
“Rakibi kompakt bir şekilde karşılayıp, kadro kalitesinin getirdiği öndeki yaratıcılık sayesinde çok kolay pozisyon bulan bir takım oldular. Okan Buruk, derinde bekleyen takımlara karşı set oyunlarında, her ne kadar mükemmel olmasa da, bir şekilde savunmada çok sıkıntı yaşamadan pozisyon bulan bir takım yaratmayı başardı.
“İki oyunda da Galatasaray son derece mahirdi. Zaten bence diğer takımlara göre en büyük avantajları da buydu. Oyunun iki fazında da karşılamada ve topa sahip olmada, kontrada ve set oyununda standartların oldukça üzerine çıkabilmeleri fark yarattı.”
Yönetim bu başarıyı istikrarlı olarak sürdürebilir mi?
Galatasaray, transfer harcamalarında 2017/18 sezonundan bu yana ilk kez bu sezon 40 milyon euronun üzerine çıktı.
Transfermarkt verilerine göre 2017/18’de 44,8 milyon euro harcayan sarı kırmızılı takım, buna karşın 36,71 milyon euroluk da transfer geliri elde etmişti.
Ancak transfer gelir ve giderleri arasındaki fark bu sezon çok daha büyük. Üstelik döviz kurundaki büyük yükseliş de futbol kulüplerinin borçları için çok önemli bir faktör.
Emre Özcan da kulüp yönetiminin bu yıl çok maliyetli bir kadro inşa ettiğini ifade ediyor.
Futbolculara verilen yıllık maaşları hatırlatan Özcan, “Mevcut gelirlerle bu maaşları düzenli bir şekilde vermek ne kadar mantıklı, bu tartışmaya açık” diyor.
Ancak Galatasaray’ın bu sezonki toplam maaş bütçesinin çok yüksek olmadığını, son 10 sezonun ortalamasının çok altında olduğunu da vurgulayan Özcan, düzenli başarı için, özellikle de Şampiyonlar Ligi gruplarına katılım durumunda birkaç benzer harcamanın daha yapılabileceğini, bu durumun ise “hesapların şaşmasına neden olabileceğini” söylüyor:
“Süper Lig’in mevcut konjonktüründe bu kadar pahalı, yüksek ücret alan yabancı oyuncularla gidebileceğini çok düşünmüyorum. Bir şekilde farklı yönlerden bu maaş bütçesini çok fazla aşmadan Galatasaray buralarda tutmayı başarırsa mantıklı ve sürdürülebilir olabilir.”
Rezzan Yetiş ise sürdürülebilir başarı için yönetim, teknik direktör ve kadro istikrarını vurguluyor.
Başarı varken her şeyin sürdürülebilir olduğunu söyleyen Banu Yelkovan ise Türk futboluna ilişkin şu eleştiriyi getiriyor:
“İlk tökezlemede fikir ayrılıkları ortaya çıkmaya başlar. Türkiye’de genelde olan budur.”
Cumhuriyet’in 100. yılında gelen şampiyonluk
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı sezon başında dört büyük kulüp dahil kulüpler için de sembolik bir anlam ifade etti.
Kulüpler başarı ve şampiyonluk parolası ile sezona başladı.
Galatasaray’ın 23’üncü şampiyonluğunun böylesi bir yılda gelmesinin önemini hatırlatan Banu Yelkovan, “Galatasaray Türkiye’de en çok şampiyon olan takım, son 10 senede 4 şampiyonluğu var. Bu sadece rakamsal değil, psikolojik olarak da büyük bir üstünlük sağlaması demek” diyor.
Bağış Erten ise Galatasaray’ın “en winner takımı” olduğunu savunuyor. Erten’e göre söz konusu şampiyonluk bu görüntüyü iyice perçinledi.
Diğer takımlar için şampiyonluk yolunda pek çok unsur bir araya gelmesi gerekirken Galatasaray’a herhangi biri yettiğini söylüyor.
“Mesela Fenerbahçe, hele de son 10-15 yıldır, ancak ve ancak bütün koşullar doğruysa kupaya uzanabilecek gibi görünüyor. Winner’lık için asıl tanım bu sanırım. Bunu Real Madrid’de de, Bayern Münih’te de görürsünüz. Başarı alışkanlığı bir kez oturdu mu, ihtimal en uzakta bile belirse odaklanabiliyor bu kulüpler. İşlerin iyi gitmesi yönünde gidiş yolunu bulmaları yetiyor.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***