Cumhuriyet yazarı Eren Aysan, bugünkü köşesinde, “Kemal Kılıçdaroğlu’na açık mektup” isimli bir yazı kaleme aldı.
14 Mayıs seçimlerine bir gün kala yazılan mektupta, Brezilya Devlet Başkanı Lula’nın sözlerine atıfta bulunan Aysan, “belki cennetin kapısını ardına kadar açmayacak ama cehennemin kapısını kapatacak günlerin” özlemini duyanlardanız dedi.
Kılıçdaroğlu’nun yolda karşılacağı engelleri aşacağına dair umunun tam olduğunu söyleyen Aysan, Kılıçdaroğlu’na hitap ettiği mektubunda şunları söyledi:
Bizlerin de laikliği öne koyan, piyasacı anlayışa set çeken, Aydınlama değerlerini sahiplenen, işçiden, emekçiden olduğu kadar sanatçıdan ve onun yaratıcı gücünden yana bir anlayışın hâkim olmasına sonuna kadar sahip çıkan direncimiz hem aklımızda hem de kalbimizde yazılıdır.
*
Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi Tunus’a bağımsızlığını kazandıran Habib Burgiba, Sadiki Koleji’nde eğitim görürken defterinin ilk sayfasına büyük harflerle, “Kahrolsun müstemlekecilik, yaşasın Türkiye…” yazar. Bu cümlede sömürgeciliğe karşı isyanın yanında yeni kurulan Atatürk Türkiye’sinin ezilen halklara armağan ettiği bitmez tükenmez umut vardır. Burgiba, kendi ülkesinde Kurtuluş Savaşı’nı verip devlet başkanı olduğunda ise ağzından “Biz de Türkiye’de olduğu gibi bir kültür sanat devrimi yapmak mecburiyetindeyiz!” sözleri dökülür. Gerçekten de ülkemizde yalnızca ekonomik değil, kültür sanat alanında devrimler yaparak bütünsel kalkınmayı esas alan kadro, Cumhuriyet kurulduktan sonra ilk olarak Musiki Muallim Mektebi’ni açar. Onu, Devlet Konservatuvarı, Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu izler. Bu tarihsel noktaları neden mi hatırlatıyorum?… Erken Cumhuriyet dönemi bize, istenirse kültür ve sanatla beslenen bir toplum yaratılabileceğine dair dev bir fener tutuyor.
*
“SEÇİLMENİZE EN ÇOK SEVİNECEKLERİN BAŞINDA SANATÇILAR GELİYOR”
Ülkemizde 80’li yılların sonu 90’lı yılların başında birçok sivil toplum örgütü ve yerel yönetimlerin işbirliği ile kurultaylar düzenlendi. Darbe sonrasının sancılı günlerindeki karanlık ortamı atlatmak adına yapılan girişimlerin hepsi çok değerliydi. Dahası SHP’nin iktidara yürüyüşünde kültür sanat alanındaki bu çalışmalar bir hazırlığın varlığını kanıtlıyordu. Bildirgelerde yazılanların büyük çoğunluğu yerine getirilemedi ama en azından ne yapılması gerektiğine dair bir yol haritası çıktı ortaya.
Bugün sizin cumhurbaşkanı seçilmesine en çok sevineceklerin başında baskı ve sansürün her türlüsünü tatmış sanatçılar geliyor. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında aşınmış, örselenmiş sanat kurumlarından yasal düzenlemelerin yokluğuna, sanatın eğitim politikasıyla örgütlenmesi gerekliliğinden YÖK’ün sanat eğitimine vurduğu darbelere kadar büyük sorunlar var karşımızda. Buna karşın sanat alanında somut bir çalışma ve program henüz açıklanmadı. Kültür sanat politikasını üretmek popülist ve liberal söylemlerle değil kararlı, cesur, hızlı ve yapıcı adımlarla oluşmalı düşüncesindeyim.
*
Yalnızca İzmir’de değil tüm Türkiye’de sanata sahip çıkan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in başkanlığında, eski İzmir milletvekili Zeynep Altıok örgütlülüğünde, 6-7 Mayıs tarihlerinde “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Kültür ve Sanat” başlıkı bir sempozyum gerçekleşti. Farklı sanat disiplinlerinden 47 konuşmacının ortak değinisi de tarih boyunca her zaman sorunlu olan devlet ile sanat ilişkisinin son 21 yılda örselendiği üzerineydi. Böylece Soyer ve Altıok’un çabasıyla son düzlükte de olsa, sanat ve sanatçının içinde bulunduğu büyük sıkıntılar konuşuldu, çözüm yolları arandı.
“KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI AYRILMALI”
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu,
Sorunların çözümü için reçete kurultayın sonuç bildirgesindedir. İlk önce Kültür ve Turizm Bakanlığı ayrılmalı; sanat turizmin altında bir başlık olarak ele alınmaktan kurtulmalı; sanat özgür, kurumları da özerk olmalı; sanat kurumlarını sanatçılar yönetmeli; yaratma ve yayımlama özgürlüğünün önü açılmalı; sanat üreticisi yetiştirmek kadar sanat alıcısı yetiştirmek de eğitimin bir parçası olmalı; ilgili yasal düzenlemeler tez zamanda çıkarılmalı; bütün bunları yaparken de piyasacılığın ve popülistliğin albenili yanlarından kaçınarak yeni bir imkâna doğru ilerlenmelidir. Önceki gün gazetemde kaleme aldığınız, “Devlet tekrar saygın ve herkesin olacaktır” başlıklı yazınızda bilim ve aklın egemen olacağına değiniyorsunuz. Bilim ve akıl yanında sanatın da esas olacağı bir Türkiye’nin özlemini duyuyorum. Sözlerimi Shakespeare’in “Bazı yıkılışlar, yeni kalkışların teşvikçisidir” diyerek bitiriyor, yeni ve güzel günleri özlemle bekliyorum.
Saygılarımla.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***