Depremin en çok etkilediği kentlerin başında gelen Hatay’da enkaz kaldırma çalışmaları devam ederken, olayın üzerinden 3 ay geçmesine rağmen acılarının halen taze olduğunu ifade eden depremzedeler yıkımın yarattığı psikolojiden kurtulamıyor.
6 Şubat’ta meydana gelen depremlerde on binlerce kişi yaşamını yitirirken, birçoğu vücutlarının bir parçasını enkaz altında bırakmak zorunda kaldı. Deprem sonrası hastanelerde tedavi olanlar taburcu oldu ancak depremin yarattığı ağır psikolojik travma halen devam ediyor.
Hataylı depremzedelerden Cansu Gamze Aşıkoğlu, deprem sonrası enkaz altında geçirdiği 3 günü VOA Türkçe’ye anlattı. Aşırı soğuk ve susuzluk nedeniyle umudunu yitirip ölüme teslim olduğu anda İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiyesi tarafından kurtarıldığını belirten Aşıkoğlu, “Enkaz altındayken bir an olsun ısınmak için altıma idrarımı yapıyordum. Uyursam öleceğimi biliyordum, buna rağmen annemin hareketsiz bedenine sarılıp uyudum. Enkazdan çıkınca deprem değil savaş olduğunu düşünmüştüm. Deprem psikolojisinden kurtulamıyorum, ben artık umudumu yitirdim. Benim için bundan sonra yaşam yok’’ ifadelerini kullandı.
Hatay Büyükşehir Belediyesi personeli Cansu Gamze Aşıkoğlu, “Deprem olduğunda hepimiz uykudaydık. Antakya’da daha önceden zaman zaman küçük depremler olduğu için yine ufak bir sarsıntıdır diye düşündüm ama daha çok şiddetlendi. 7 katlı bir binanın beşinci katındaydık. Yaklaşık 20 saniyede benim yaşadığım bina yıkıldı. Biz annemle son anda kanepe ve sehpa arasına sığınabilmiştik. Binamız yıkıldıktan sonra da biz enkazın altında depremi halen hissediyorduk 1 buçuk dakika boyunca” sözleriyle o anları anlattı.
“Küçük kızın çığlığını 1 saat boyunca duyduk, çığlık kesilince durumun şiddetini anladım”
Aşıkoğlu, “Deprem sırasında annemin kolu kanepenin altında kaldı, onun çığlık sesleri vardı. Üst katımızda 5 yaşında bir kız çocuğu vardı yine onun çığlığını 1 saat boyunca duyduk. İlk önce kabus gibi geliyordu bana ama 1 saat sonra çocuğun çığlığı kesilince durumun çok şiddetli ve ölümcül bir durum olduğunu fark ettim. Telefonum yanımdaydı, şarjım da vardı ama şebeke hiç çekmedi. 112 acil servisi bile arayamadım” dedi.
Aşıkoğlu ilk başta yıkımın bu kadar büyük olduğunu düşünmemiş, sadece kendi apartmanlarının yıkıldığını sanmış.
Aşıkoğlu, “İlk birkaç saat en üst kattan çıkarılma kurtarma seslerine benzer sesler duydum. Daha sonra öğrendim, kendi akrabaları kurtarmaya gelmiş. Annem 5 saatin sonunda bilincini kaybetmeye ve halüsinasyonlar görmeye başladı. İlk zamanlar ben de kurtarılmayı bekledim ama enkaz altındayken 3 gün geçince umudumu yitiriyordum. Hava alacak bir yerim vardı ama gökyüzünü göremiyordum mezar gibi bir yerin içerisindeydim. Bağırıyordum, yardım istiyordum, ikinci gün sesim kısıldı. Üçüncü gün annem yanımda kaskatı kesilmiş hiçbir tepki vermiyordu ve ben umudumu tamamen yitirmiştim” diyor.
“Enkazdan çıkınca deprem değil savaş olduğunu düşündüm”
Aşıkoğlu enkazdan üçüncü günde nasıl kurtarıldığını da şu sözlerle anlattı:
“Depremin üçüncü günü saatim 12.27’ydi. Hava çok soğuktu, bir an olsun bedenim ısınsın diye idrarımı yaptım. Uyursam öleceğimi bildiğim halde uyumak için hiç tepki vermeyen anneme sarıldım. Yaklaşık 10 dakika sonra bir ses duydum ‘Sesimi duyan var mı?’ diye. Halüsinasyon gördüğümü düşünerek çok ciddiye almadım. Aynı sesi tekrar duyunca buradayım diye bağırmaya başladım ama sesim kesilmişti kimseye duyuramıyordum. Ses biraz yaklaşınca ‘Buradayım’ dedim, elimle alkış yapıyordum ve beni duydular. Daha sonra ayak sesleri duydum ve yukarıda bir hareketlilik olduğunu anlayabiliyordum. Yukarıdaki sese evin salonunda olduğumu söyledim, onların sorusu üzerine herhangi bir yerimde kesik ya da hissizlik olmadığını ve 2 kişi olduğumuzu söyledim. Saatler süren çalışmanın sonunda bana ulaşan ve İstanbul İtfaiye ekibinden Fatih Yağcı olduğunu söyleyen kişiyle diyalog kurmaya başladık. O anda yeniden sarsıntı başlayınca elimi tutan Fatih Yağcı bana korkmamamı ve bizi kurtaracaklarını söyledi. Herkes kaçtı Fatih Bey yanımda kaldı ve bareti ile yeleğini bana verdi. Neyse ki yeni bir yıkım olmadı. Kazmaya devam ettiler. Kurtarıldığımda artık gece olmuştu ve ben halen çıktığıma inanamıyordum. Sedyeyle ambulansa taşınırken alkış seslerini duydum. Çevreme baktığımda sanki deprem değil de savaş olmuş gibiydi. Ben de annem de bir süre hastanede tedavi gördükten sonra çıktık. Annemin tedavisi halen devam ediyor.”
“Bizi kurtaran AFAD ve Kızılay değildi“
Yaşadığı apartmanda 28 kişinin öldüğünü, 12 kişinin uzuv kaybı yaşadığını söyleyen Aşıkoğlu, “Benim ailem 3 gün boyunca cesedime ulaşmak için beklemiş. Psikolojik süreç halen devam ediyor. Birçok akrabamı ve yakın arkadaşımı feci bir şekilde kaybettim. 3 ay geçti halen toparlanamadık. Bu psikolojik travma geçmeyecek bunu biliyorum. Ben artık umudumu kaybettim. O süreçte insanların dayanışması bizi kurtardı. Bizi kurtaran AFAD ve Kızılay değildi. Gönüllü gelen insanlardı” diye konuştu.
“İçeride düşündüğüm şuydu; ben artık bir değişim görmek istiyordum”
“Bu yaşadığınız olay sizde nasıl bir değişim yarattı? Dünyaya bakışınızı değiştirdi mi?“ sorumuzu Aşıkoğlu, “İçeride düşündüğüm şuydu, ben artık değişim görmek istiyordum. Artık bir değişime hazır olan Türk toplumunda ölürsem en çok pişmanlığım şu olacaktı; ben de bu değişimi görmek istiyordum. Ayrıca şunu da belirmek isterim ki, bundan sonra küçük şeyleri çok dert etmeyeceğim. Çok eşya almayacağım. Benim için her şey gelip geçici. Benim için artık bir yaşam yok. Depremi yaşayan herkes için artık bir yaşam yok” şeklinde yanıtladı.