İSTANBUL – FİDH Genel Başkan Yardımcısı Reyhan Yalçındağ, Türkiye’nin AİHM kararlarına karşı direnmesi durumunda konunun Avrupa Konseyi’ne taşınacağını ve konseyden atılması sürecine gidilebileceğini söyledi.
AKP’nin savaş politikalarına dönmesiyle 30 Ekim 2014’te Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında karar altına alınan ve 2015’te devreye konulan “Çöktürme Planı” kapsamında demokratik siyaset hedef alındı. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Meclis Genel Kurulu’nun 20 Mayıs 2016 tarihli oturumunda milletvekili dokunulmazlıkları kaldırıldı. Hakkında yüzlerce fezleke bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile milletvekilleri, 4 Kasım 2016’da siyasi darbe sonucu gözaltına alınarak tutuklandı.
HDP Hukuk Komisyonu’nun yaptığı başvuru üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ile 13 milletvekili hakkında 8 Kasım 2022’de karar verdi. Mahkeme, HDP’li milletvekillerinin tutukluluğunun haksız olduğuna, tutuk hallerinin haksız olarak devam ettirildiği, ifade özgürlüğü ile seçme ve seçilme haklarının ihlal edildiği, tutuklanmaları ile bağlantılı olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 18’inci maddesinin ihlal edildiğine hükmetti. Başvuruyu karara bağlayan mahkeme, Türkiye’yi 184 bin 600 Euro manevi tazminat ödemeye mahkum etti.
Bunun üzerine Türkiye, karara itiraz etti. İtirazı değerlendiren AİHM Büyük Daire, Türkiye’nin itirazını reddetti. Böylece Türkiye hakkında verilen karar kesinleşmiş oldu.
Merkezi Fransa’nın Paris kentinde bulunan Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FİDH) Genel Başkan Yardımcısı ve siyasetçilerin avukatı Reyhan Yalçındağ, AİHM kararını ve Türkiye’nin itirazını değerlendirdi.
AİHM KARARININ ÖNEMİ
AİHM kararlarının tarihi bir süreci analiz ettiğine işaret eden Yalçındağ, “Çözüm süreci” ve 7 Haziran seçim sonuçları ile sonrasında yaşananları hatırlattı. Verilen dört ayrı kararda da bu hususların yer aldığını aktaran Yalçındağ, “Gözaltı, tutuklama ve cezaların yer aldığı sürecin tümünün siyasi olduğu artık uluslararası bir mekanizma olan AİHM’in aldığı kararlarla ortaya çıktı ve netleşti. Kararlar hukuki açıdan çok önemli. Bu kararlar daha çok konuşulacak. Çünkü AİHM’in kararını uygulamamakta olan yerel mahkemeler silsilesi var karşımızda. Aynı zamanda bunun tarihi, siyasi ve sosyoloji yönleri de var” diye konuştu.
‘TÜRKİYE YASA DEVLETİ OLMAKTAN ÇIKTI’
Türkiye’de 2015’ten sonrası “yazılı” hukukun dahi rafa kaldırıldığını ifade eden Yalçındağ, “Türkiye, hukuk devleti olmaktan hep uzaktı. Bizden önceleri Sıkı Yönetim Mahkemeleri, biz ise Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde de (DGM) ve Özel Yetkili Mahkemeleri gördük. Yine 2009’da başlayan ve adına ‘KCK operasyonları’ denilen süreçte, daha sonradan FETÖ adı altında görevden alınan hukukçuların eliyle binlerce Kürt belediye başkanı, seçilmişi ve siyasi parti yöneticileri tutuklandı. Bu nedenle, hukuk hiçbir zaman uygulanmadı. 2015’ten bugüne ise yazılı hukukun da hiçbir şekilde uygulanmadığı, ‘yasa devletinden’ de uzaklaşmış bir dönemi yaşıyoruz” diye kaydetti.
18 MADDE İHLALİ YÖNÜNDEN KARAR
Anayasa’nın 90’ıncı maddesine işaret eden Yalçındağ, bu maddeye göre uluslararası mevzuat ve normların dikkate alınması gerektiğini söyledi. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 311’inci maddesine atıfta bulunan Yalçındağ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Burada da çok açık bir düzenleme var. AİHM kararları kesinleştikten sonraki bir yıl zaman içerisinde örneğin ceza verilmişse ve kesinleşmişse dahi yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulur. Ayrıca bu dosyalar yeniden açılır ve yeniden yargılama yapılır. Dosyaların düşmesi gerekiyor. Bunun yarı sıra Türkiye ilk defa AİHS’in 18 maddesinden mahkum edildi. Nedir bu? Sadece siyasi saiklerle bu insanları tutuklamışsın demek. Demirtaş ve diğer dosyalarda da aynı madde yönünden karar çıktı. Bir bütün olarak sürecin siyasi yürütüldüğü, dokunulmazlıklarının kalkmasından itibaren bütün yargılamanın sadece iktidarın siyasi hizmetine sunulduğu ve siyaseten istenildiği için bu işlemlerin yaşandığı yönünde karar çıktı.”
YARGILANMANIN İADESİNE RED
Yalçındağ, kararın çok net olduğunu ve tüm sonuçların ortadan kaldırılması yönünde olduğunu dile getirdi. Karar ile tutuklu ve hükmü kesinleşmiş olanların tahliye edilmesi, cezaevinde olmayan ya da verilen cezayı bitirenlere dair yapılan yargılamaların da yenilenmesi gerektiğini ifade eden Yalçındağ, “Şu anda Demirtaş ve Yüksekdağ tutuklu konumunda. Onun dışında bu dosyalarda yer alan diğer milletvekilleri zaten hükümlü hale geldi. Örneği İdris Baluken hükümlüydü ve verilen cezayı tamamladı. Bir lütuf yok. Sadece tahliye etmemek ile kalmadılar; hükmü kesinleşen dosyalarda ise yargılamanın iadesi taleplerimiz bir bütün olarak reddediliyor” diye paylaştı.
KLİŞE ARGÜMANLAR İLE SAVUNMA
Son olarak Yüksekdağ ve 12 milletvekili hakkında 8 Kasım 2022’de verilen ve 3 Nisan’da AİHM Büyük Daire tarafından kesinleşen karara dair Türkiye’nin itirazına değinen Yalçındağ, Türkiye’nin tekrar “klişe argümanlar” ile kendini savunmaya çalıştığını söyledi. Yalçındağ, “Türkiye, sadece zaman kazanmak için Yüksekdağ’ın kararına itiraz etti. 3 aylık bir süre var ve Türkiye son gün itirazı yaptı. Türkiye, bu pratiğini 90’lı yıllardan beri sürdürüyor. Her zaman son gün itirazını yapar. Çünkü kendisi de çok çok iyi biliyor ki; reddedilecek. Çünkü mahkemenin içtihadı ve sözleşmenin ruhu da açıktır. Hukukun ‘h’sinden anlayan birisi bunun böyle sonuçlanacağını bilir. Ama bunların bütün angajmanları siyasi olduğu için ve farklı düşünen, Kürt adına siyaset üretene veya HDP’lilere karşı düşmanca hareket ettikleri için bu onların itiraz argümanlarına da yansıyor. Sonuç olarak boş, kof, dipsiz ve soyut kaldığı için mahkeme tarafından hemen reddediliyor” şeklinde konuştu.
‘ÇÖZÜM SÜRECİ’ CEZALANDIRILIYOR
Kararın kesinleştiği gün Yüksekdağ’ın tahliye edilmesi için Kobanê Davası’nın sürdüğü Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvuru yapıldıklarını aktaran Yalçındağ, “Tutuklandıkları dosya ile bu dosya ayrıymış gibi tutum sergiliyor. Derece mahkemesi siyasi saiklerle karar vermeyi sürdürüyor. Evet, 4 Kasım’da siyasetçiler tutuklandı ama burada da aynı fezleke aynı gerekçe aynı tweet var. AİHM de bunun farkında. Sadece süreci uzatma, bu insanların siyaseten yıpratma güdüsü var. Bunun yanı sıra bir nevi ‘çözüm sürecini’ ve akabindeki o çözüm umutlarına dair havayı cezalandırmaya dair bir yaklaşım var. Şunu da eklemeye lazım; bu karar tüm Kürt siyasetçileri için geçerli ve kapsıyor” dedi.
‘MÜTALAA YOK HÜKMÜNDEDİR’
Yalçındağ, Kobanê Davası’nda savcının verdiği ceza talepli mütalaaya da tepki gösterdi. Yalçındağ, HDP’liler hakkında AİHM’in verdiği kararlara işaret ederek, bu kararlar nedeniyle mütalaanın “yok” hükmünde olduğunu söyledi. Yalçındağ, “Bu mütalaayı çökerten, hükümsüz hale getiren kararlar bunlar. Dolasıyla bu saatten sonra bunları konuşmamız bile mesai kaybıdır. Çünkü bunlardan dönmek zorundalar. Daha fazla sürdüremezler. Bu deli saçması halini bu hukukun zerresini dahi uygulamama halini daha fazla sürdüremezler. O yüzden daha fazla zaman kaybı yaşanmadan bu insanların derhal tahliye edilmesi gerekiyor” diye belirtti.
Yalçındağ, mütalaanın alelacele verildiğini ve bu durumun ise seçimde iktidarın laf üretmek için yaptığını söyledi.
ATILMA SÜRECİ BİLE YAŞANABİLİR
Yalçındağ ayrıca Türkiye’nin AİHM kararına direnmesi durumunda konunun Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AK BK) önüne gideceğini belirtti. Yalçındağ, Türkiye’nin de içinde yer aldığı komitenin, Türkiye’nin oy kullanma haklarının askıya alma ve bir dizi işlem ile başlatabileceğini söyledi. Yalçındağ, “Hatta Türkiye’nin konsey üyeliğinden atılmasına kadar gidebilir süreç” diye dikkat çekti.
MA / Mehmet Aslan
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***