Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Rubin’den dikkat çeken analiz: Suudi Arabistan 20’nci yüzyılda neyse, Türkiye de 21’inci yüzyılda o hale geldi

Rubin’den dikkat çeken analiz: Suudi Arabistan 20’nci yüzyılda neyse, Türkiye de 21’inci yüzyılda o hale geldi


“Suudi Arabistan 20’nci yüzyılda neyse, Türkiye de 21’inci yüzyılda o hale geldi” diyen Rubin, Türkiye’nin AKP iktidarı altında küresel radikal militanlık için bir destek motoruna dönüştüğüne dikkat çekti.

Rubin’in yazısından bir bölüm şöyle:

”Suudi Arabistan 20’nci yüzyılda neyse Türkiye de 21’inci yüzyılda o hale geldi: Aşırılık için bir petri kabı ve küresel militanlık için bir destek motoru.

Türk lider Recep Tayyip Erdoğan iktidardaki ilk yıllarında ılımlılığı benimsemiş olsa da bu bir yanılsamaydı. Genç Erdoğan’ın Amerikan karşıtı safraları dinlediği (video) ya da Afgan terörist Gülbeddin Hikmetyar’ın dizinin dibinde tavsiye aradığı bu videoyu düşünün. Erdoğan’ın başbakanlığa yükselmeden önce yaptığı açıklamalar gerçek gündeminin açık bir yansımasıydı. Erdoğan’ın Batı yanlısı, ılımlı söylemi kural değil istisnaydı.

George W. Bush’tan Donald Trump’a kadar başkanlar Erdoğan’da bir ortak görürken, Erdoğan’ın eylemleri farklı bir gündemi işaret ediyor.

Gizli telefon dinlemeleri Erdoğan’ın ofisinin Nijerya’daki İslamcı militanların silahlandırılmasına yardım ettiğini ortaya koydu. Pek çok kişi Erdoğan yönetimi ile İslam Devleti (IŞİD) arasındaki bağların, Dünya Ticaret Merkezi saldırıları öncesinde Suudi yetkililer ile El Kaide arasındaki bağlar kadar büyük olduğunu iddia edebilir. Türk vekiller Afrin gibi kuzey Suriye bölgelerini yerel Kürt yetkililerden devraldıklarında, buraları ülkenin en radikal militan toplama alanlarına dönüştürdüler. Bu sürpriz olmamalı: Erdoğan ve yandaşları Türkiye’nin Kuzey Suriye’yi işgalini dini bir çerçeveye oturttu.

Son dönemde basına sızan gizli belgeler Ukrayna’ya odaklansa da Wagner Grubu’nun Türkiye’den silah istediğinin ortaya çıkması da bir o kadar önemli. Türkiye’nin bunu yapıp yapmadığı gizli kalsa da, Türkiye’nin Kremlin’i ihbar etmediği kesin.

Türkiye, (ABD’de) hükümetin en üst düzeyinde serbest geçiş hakkı elde etmeye devam ediyor. Türkiye’deki eski ABD büyükelçileri ve savunma ataşeleri genellikle Türkiye içinde ya da Türkiye üzerinden boru hatlarıyla petrol taşımak isteyen enerji firmaları için iş yapıyorlar. Bir zamanlar Erdoğan’ın militanlıkla bağını reddederlerken, kanıtların çokluğu bunu imkansız kılıyor; bunun yerine Türkiye’nin NATO üyeliğine ve sözde askeri önemine işaret ediyorlar. Pek çok kişi Türkiye’den hesap sormanın onu Rusya ya da Çin kampına itmek anlamına geleceğini savunuyor. Ancak bunun bir endişe kaynağı olması bile ilişkilerin temelindeki çürümeyi ortaya koyuyor.

Amerikalı politika yapıcıların şimdi düşünmesi gereken soru, bugün Türkiye ile birlikte 20. yüzyılın sonlarında ABD-Suudi ilişkilerinde yapılan hataları tekrarlayıp tekrarlamadıkları ve Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı, Pentagon ve düşünce kuruluşu camiasında Türkiye’nin suiistimallerine kılıf sağlayanların ABD ulusal güvenliği için hayati önem taşıyan bir ilişkiyi koruyup korumadıkları ya da istemeden de olsa Suudi Arabistan’ın 11 Eylül öncesinde sahip olduğu cezasızlığa olanak tanıyıp tanımadıklarıdır.”

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version