Görünürde ‘gazeteci’ olan Zihni Çakır ve Abdurrahman Şimşek’in, Hablemitoğlu dava dosyasında ‘kolluk’ gücü gibi çalıştığı ve sanık Nuri Gökhan Bozkır’ı sürekli yönlendirdiği ortaya çıktı.
İLKER DOĞAN | HABER YORUM
AKP rejiminin Hablemitoğlu cinayeti davasında MİT eliyle, ‘gazeteci’ Zihni Çakır üzerinden kurguladığı senaryo tam anlamıyla çöp oldu. Yayınlanan Segbis kayıtlarına göre davanın ‘tanıklarından’ Zihni Çakır, cinayeti Hizmet Hareketi’nin üzerine yıkmak için eski ÖKK çalışanı Nuri Gökhan Bozkır’a sürekli telkinlerde bulunuyor. Çakır, emniyet ve savcılık makamıyla birlikte hareket ediyor; zaman zaman kolluk gücü gibi çalışıyor. Gizli belgelere ulaşıyor, Bozkır’a sürekli bilgi verip yönlendiriyor.
Hiç bir somut delil olmadığı halde Mustafa Özcan ve Enver Altaylı ismini dosyaya dahil ettirmek için çırpınıyor. Ancak Nuri Gökhan Bozkır, bu isimleri Ukrayna’dayken savcıya gönderdiği dilekçede yazmadığı gibi, Türkiye’ye getirildikten sonraki sorgusunda da söylemiyor. Bunun sebebini ise şöyle açıklıyor: “Enver Altaylı ve Mustafa Özcan ilişkisini dilekçemde mutlaka belirtmemi istedi. ‘Zaten açık kaynaklarda bu bilgiler mevcut’ dedi. Tanımıyorum bilmiyorum efendim ben onları. O ilişkileri nasıl çıkardılar bilmiyorum, anlamıyorum.”
Nuri Gökhan Bozkır ve sanık avukatlarını Segbis dökümlerini okuyunca şunu net olarak anlıyorsunuz; Zihni Çakır bu davada ‘tanık’ değil ‘sanık’ olmalı. Başta ‘adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’ ve ‘soruşturmanın gizliliğini ihlal’ olmak üzere bir çok suçtan yargılanmalı. Yaptığı yalan yanlış telkinlerin ve cinayette asıl suçluların ortaya çıkarılmasını engellemek istemesinin sebebi sorulmalı.
Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 tarihinde, ikametgâhına ait açık otoparka geldiğinde silahlı saldırıya uğramış ve hayatını kaybetmişti. Hablemitoğlu soruşturması, cinayetten 20 yıl sonra MİT’le bağlantılı gazetecilerden Zihni Çakır’ın eski ÖKK çalışanı Nuri Gökhan Bozkır’ın yönlendirmesiyle alınan ifade sonrası ‘davaya’ dönüştü.
İlk duruşmada eski ÖKK subayı sanık Nuri Gökhan Bozkır, Hablemitoğlu cinayetinde zamanaşımını kesmek için yalan ifade verdiğini savundu. Ukrayna’da bulunduğu dönemde savcıya gönderdiği ve cinayetin nasıl planlandığını ve olay günü neler yaşandığını anlattığı mektubu yalanladı. Cinayetle ilgili hiç bir şey bilmediğini söyledi.
Nuri Gökhan Bozkır, cinayet öncesini ve anını daha önce savcılıkta verdiği ifadede ayrıntılı olarak anlatmıştı. Olay öncesinde ‘hurdacı’ kılığına girerek Hablemitoğlu’nun evinin etrafında keşif yaptığını, tespitlerini not alıp rapor haline getirdiğini, suikastı kendisinin gerçekleştirmediğini ancak tetikçiyi (Tarkan Mumcuoğlu) olay yerine götürdüğünü ve cinayet sonrasında da arabayla alıp evine bıraktığını’ söylemişti. Bozkır’ın savcılık ifadesine göre bu görevi kendisine veren kişi de Levent Göktaş’tı…
Davanın ilk duruşması 14 Şubat’ta yapıldı. Ardı ardına yapılan duruşmaların segbis kayıtları, Hizmet Hareketi’ne kurulan kumpası da deşifre etti. Davanın en önemli sanığı olan Nuri Gökhan Bozkır’ın anlatımlarına göre yargı, emniyet ve MİT, cinayeti Hizmet Hareketi’nin üzerine yıkmak için akıl almaz bir senaryo kurguluyor. Kurgulanan bu senaryo eski ÖKK çalışanı Bozkır üzerinden sahneye sürülüyor.
ZİHNİ ÇAKIR, MİT’E ÇALIŞTIĞINI SÖYLÜYOR
Bunu bizzat Nuri Gökhan Bozkır, mahkemedeki ifadesinde söylüyor. Onun antalımlarına göre Zihni Çakır, MİT’e çalıştığını söylüyor. Kendisine Şanlıurfa’da durdurulan mühimmat yüklü TIR’la ilgili davanın düşürüleceği garantisini veriyor. Çakır, Bozkır’a, Hablemitoğlu davasında ise gizli tanık yapılacağını vaat ediyor. Ancak dilekçesinde Mustafa Özcan ve Enver Altaylı’nın adının mutlaka geçirmesini istiyor.
Tarkan Mumcuoğlu’nun avukatı Mehmet Eren Turan’ın, “Bu yönlendirmeler doğrultusunda ifade vermeniz halinde etkin pişmanlıktan yararlanabileceğiniz size vaad edildi mi?” sorusu üzerine Bozkır, “Vaad edildi. Gizli tanık olacağımı hatta Urfa dosyamla da ilgili nasıl diyeyim beraatımı sağlayacaklarını yani.” diyor.
Levent Göktaş’ın avukatı Ali Soykan, “Zihni Çakır’ın sizi yönlendirdiğini söylediniz. Fikret Emek’in ismini söylediniz. (Zihni Çakır, defalarca Fikret Emek ve annesinin f.töcü olduğu telkininde bulunmuş) Tarkan Mumcuoğlu’nun ismini verdiğini söylediniz. Başka isim verdi mi size Zihni Çakır?” diyor. Bunun üzerine Nuri Gökhan Bozkır, “Senaryonun Enver Altaylı, Mustafa Özcan kısmını da Zihni Çakır söyledi. Hablemitoğlu’nun Enver Altaylı ve Mustafa Özcan tarafından hedef gösterildiğini söylüyordu. Diyordu ki (cinayeti) özel kuvvetler içerisindeki fetö yapılanması yapmış olabilir. Yoksa ben bilmem zaten tanımam.”
MUSTAFA ÖZCAN’I TANMIYORUM Kİ ADINI VEREYİM!
Mehmet Turan’ın, “Siz Zihni Çakır’a, Mustafa Özcan, Enver Altaylı, Levent Göktaş ile ilgili bir bilgi verdiniz mi?” sorusuna Bozkır, “Tanımıyorum ki! Mustafa Özcan’ı bilmiyorum bile. Levent Göktaş’ı da ben söylemedim.” karşılığını veriyor.
Enver Altaylı’nın avukatı Dilara Yılmaz, “TEM’deki sorgunuzda polisler üstü kapalı telkinlerde bulundular mı?” sorusuna şöyle cevap veriyor: “Tabi tabi, bulunuldu. Yani Zihni Çakır’ın bana telkin ettiği şekilde ifade verdiğim takdirde kurtulabileceğim… Ben aptal değilim, anlıyordum işin bana yıkılacağını. Müebbete gidiyorsun diyorlardı TEM’de.”
Zihni Çakır defalarca telkinlerde bulunmasına rağmen Nuri Gökhan Bozkır, ne Ukrayna’dan gönderdiği dilekçede ne de Türkiye’ye getirildikten sonra emniyet ve savcılıkta verdiği ifadelerde Enver Altaylı ya da Mustafa Özcan’ın adını vermiyor. Avukatlar bunun sebebini soruyor. Bozkır, kısaca “Tanımıyordum ki!” cevabı veriyor.
Peki Zihni Çakır, senaryoyu neden Nuri Gökhan Bozkır üzerinden ete kemiğe büründüyor? Bunun cevabını da bizzat Bozkır’ın kendisi veriyor. Buna göre Çakır, kendisinin gazeteci olduğunu, cinayeti ÖKK içerisindeki f.tö yapılanmasının işlediğini söylemesinin inandırıcı olmayacağını ancak bunu Bozkır’ın dile getirmesinin eski bir ÖKK çalışanı olduğu için dikkate alınacağını anlatıyor.
ABDURRAHMAN ŞİMŞEK: İKİ SENE YATAR ÇIKARSIN!
Segbis kayıtlarına göre MİT’e çalışan ve soruşturmada ‘kolluk’ gibi çalışan tek gazeteci Zihni Çakır değil. Sabah Gazetesi Özel Haber Koordinatörü Abdurrahman Şimşek de soruşturma sürecinde aktif rol oynuyor. Nuri Gökhan Bozkır, Şimşek’in 2020 yılının şubat ayında kendisini Ukrayna’da ziyarete geldiğini anlatıyor: “Abdurrahman Şimşek geldi, bana dosyayı gösteriyor. Ben bilmiyorum dosyada kimlerin olduğunu ama o bak diyor Aydın Köstem var, Mehmet Narin var diyor.”
Mahkeme başkanının, “Her bir sanık açısından teker teker ne biliyorsunuz, bu cinayet ile bağlantıları var mı yok mu ne biliyorsunuz?” sorusuna Bozkır şöyle cevap veriyor: “Net söylüyorum Aydın Köstem Bey, 2010’dan sonra tanıdım efendim. Onun bu davaya müdahil olduğunu Ukrayna’ya gelen Abdurrahman Şimşek’ten öğrendim. Gönderdiğim ‘gizli’ dilekçe elinde! Basın mensubunun elinde efendim.”
Levent Göktaş’ın avukatı Ali Soykan, “Size geldiğinde dosya içeriği ile ilgili herhangi bir belge gösterdi mi?” sorusu yöneltiyor. Bozkır, “Kendinde her şey vardı. Avukatımda olmayan gizli dosya. Hatta bana ‘Kardeş iki sene yatar çıkarsın’ dedi.”
GAZETECİLİK DIŞINDA HERŞEY YAPLMIŞLAR
Gelinen noktada Hablemitoğlu davası ilginç bir noktaya evrildi. 20 yıl sonra açılan davanın amacının gerçek suçluları bulmak olmadığı gün gibi ortada. Emniyet, yargı, MİT ve ‘medya’ ayağıyla bir senaryo yazılmış. Ancak o senaryo daha ilk duruşmada çöktü. Savcı Zafer Ergün ve ekibinin cinayeti Hizmet Hareketi’nin üzerine yıkmak için yeni bir tetikçi bulması gerekebilir!
Davanın tanığı olan Zihni Çakır ve ‘gazete’ çalışanı Abdurrahman Şimşek’in dosyada ‘kolluk gücü’ gibi çalıştığı görülüyor. Bir tanık ya da ‘gazeteci’ bir cinayet davasında kolluğun işini yapabilir mi? Dosyada gizlilik kararı var; ancak avukatların bile ulaşamadığı dosyalara Zihni Çakır ve Abdurrahman Şimşek rahatlıkla ulaşabiliyor. Bu nasıl oluyor?
Tam bu noktada mahkeme kayıtlarından bir bölüm aktaralım; sanıklardan Mehmet Narin’in avukatı Vural Ergün, Zihni Çakır’ın herhangi bir kurum bağlantısından bahsedip etmediğini soruyor. Bozkır, “Görüştüğünü söyledi.” diyor. Bunun üzerine Ergün, “Hangi kurum?” sorusu yöneltiyor. Bozkır, “MİT ile görüştüğünü söyledi. TEM ile, Ankara, İzmir ve İstanbul TEM ile görüştüğünü söyledi.” cevabı veriyor.
Nuri Gökhan Bozkır ve sanık avukatlarının dosyaya ilişkin verdikleri bilgiler Zihni Çakır ve Abdurrahman Şimşek’in ‘tanık’ değil, ‘sanık’ olarak sorgulanması gerektiğini ortaya koyuyor. Özellikle Zihni Çakır’a Nuri Gökhan Bozkır’a yaptığı telkinlerin sebebi ve gizli belgeleri nereden temin ettiği sorulmalı…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***