Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

ABD Dışişleri Bakanı Blinken İsveç’in NATO üyeliği hakkında konuştu: Türkiye’nin meşru çıkarları var


Finlandiya NATO’ya katılırken Ukrayna’daki savaş hâlâ devam ediyor ve burada Çin’in rolü giderek daha fazla dikkat çekiyor. 

Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Antony Blinken tüm bunları konuşmak üzere Brüksel’de Euronews’in Küresel Tartışmalar programının konuğu oldu. 

Efi Koutsokosta, Euronews: Finlandiya nihayet İttifak’a katıldı ama İsveç henüz bunu başaramadı. İsveç’in de yakın zamanda NATO’ya katılma şansı var mı yoksa bu kaybedilmiş bir dava mı?

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken: “Hayır, değil. Bunun olacağını düşünüyorum. Yakında gerçekleşecek. Temmuz ayında düzenlenecek Vilnius’taki NATO liderler zirvesinde, İsveç’in de NATO’nun en yeni ikinci üyesi olarak Finlandiya’ya katılacağını tahmin ediyorum.”

Euronews: Sizce bu Türkiye’deki seçimlere mi bağlı?

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken: “Bir süreç işliyor. Ve tabii ki neredeyse tüm NATO ülkeleri İsveç’in üyeliğine onay verdi. Türkiye ve Macaristan hariç. Ancak duyduklarıma dayanarak söylüyorum, daha bugün ve dün yaptığımız toplantılarda hemen hemen tüm müttefiklerimiz, İsveç’in mümkün olan en kısa sürede Finlandiya’ya katılması çağrısında bulundu. Bu sürecin Vilnius’ta yapılacak liderler zirvesine kadar tamamlanacağını tahmin ediyorum.”

Euronews: Türkiye’nin NATO’nun genişlemesini geciktirmeye hatta engellemeye yönelik tutumundan rahatsız mısınız?

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken: “Türkiye’nin meşru çıkarları var ve bu çıkar ve endişelerin bazılarını ele almak için hem Finlandiya hem de İsveç ile doğrudan ve etkili bir şekilde çalıştılar. Bu sürecin başarısını Finlandiya’nın NATO’ya katılımıyla gördüğünüzü düşünüyorum. Ve yine söylüyorum, aynısının önümüzdeki haftalarda ve aylarda İsveç için de geçerli olacağını tahmin ediyorum. Ve her hâlükârda Vilnius zirvesine kadar gerçekleşmesini bekliyorum.”

Euronews: Özellikle Türkiye’nin bunu Amerika Birleşik Devletleri’nden, muhtemelen F-16 savaş uçakları gibi bir şey almak için kullanacağını düşünüyor musunuz? 

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken: “Bu bizim için tamamen ayrı bir konu. Türkiye’nin yeni F-16’ları ve mevcut F-16’ların modernizasyonunu da içerecek şekilde, geliştirilmiş bir F-16 programına sahip olmasını destekliyoruz. Bu bizim için, Biden yönetimi için, NATO’ya katılım süreci ya da bu konuda başka herhangi bir sorudan bağımsız.”

Euronews: Çin’e geçelim. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping elinde bir barış planıyla Moskova’da Vladimir Putin’i ziyaret etti. Çin şimdiye kadar Ukrayna savaşı hususunda tarafsız kalmak istediğini söylüyordu. Bunun değişeceğini düşünüyor musunuz?

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken: “Burada birkaç nokta var. Öncelikle Çin’in masaya koyduğu barış fikirlerinden bazıları olumlu. Gerçekten de öyle. Çin’in ve birçoğumuzun uzun bir zamandır söylediği şeyleri yansıtıyorlar. Ancak masaya koyduğu ilk unsur olan egemenlik konusuna odaklanmalı ve Çin’in odak noktası, Rusya’yı Ukrayna’nın egemenliğine gerçekten saygı duymaya ve Ukrayna’nın egemenliğiyle Birleşmiş Milletler Antlaşmasını ihlal ederek zor kullanarak ele geçirdiği toprakları geri vermeye ikna etmek olmalıdır. Bence Çin de her iki yolu birden deniyor. Barışı sağlamaya çalışıyor gibi görünmek istiyor ama aynı zamanda Rusya’yı farklı şekillerde desteklemeye devam ediyor. Uluslararası kurumlarda retorik olarak davasını savunuyor, saldırganlık konusunda Rus propagandasını ileri taşıyor. Birkaç hafta önce söylediğimiz gibi, Rusya’ya öldürücü yardım bile sağlamayı düşünüyorlar.”

Euronews: Fakat biz burada konuşurken Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen Pekin’de bulunuyor. Rusya üzerinde daha fazla baskı oluşturmak amacıyla Çin ile bir şekilde angaje olmayı hedeflediklerini söylediler. Siz neyi başarmalarını bekliyorsunuz?

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken: “Çin’in Rusya’yla ona bir takım avantajlar sağlayan bir ilişkisi var. Abartmak istemiyorum ama ona biraz güç veriyor. Rusya da giderek Çin’e daha bağımlı hale geliyor. Bu ilişkide küçük ortak konumunda ancak Çin’e bağımlılığı giderek artıyor. Dolayısıyla Çin’in Rusya’ya karşı sahip olduğu söz hakkını, sahip olduğu kaldıraç gücünü, adil ve kalıcı bir barışa doğru ilerlemek için kullanmasını umuyoruz.”

Euronews: Peki Avrupa Birliği’nin Çin’e karşı yeni yaklaşımı ve Ursula von der Leyen’in ayrışma değil de risk azaltmaya yönelik gönderdiği mesaj hakkında ne düşünüyorsunuz?

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken: “Komisyon Başkanı von der Leyen’ın konuşması oldukça güçlü ve bizim ve çoğu ortak ve müttefikimizin Çin’e yönelik yaklaşımıyla tamamen tutarlıydı. Ve von der Leyen kesinlikle haklı. Bu ayrışmayla ilgili değil. Risk azaltmakla ilgili. Örneğin ekonomik ilişkiler söz konusu olduğunda bu böyledir. Evet, bunu sürdürmemiz gerekir çünkü bu hepimiz için önemlidir ama güvenliğimizin risk altında olabileceği kritik sektörlerde riskleri azalttığımızdan da emin olmamız gerekir. Hepimizin Çin’le karmaşık ve çok önemli sonuçları olan ilişkileri ve bağlantıları var. Bence son birkaç yıldır Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve aynı şekilde Asya’daki kilit ortakları arasında giderek büyüyen bir yakınlaşma olduğunu görüyoruz. Çin ile ilişkilere yaklaşımımızda giderek aynı noktaya geldiğimizi görüyoruz.”

Euronews: Tayvan ve o bölgede gerilimin tırmandığı zamanlar olduğunu da görüyoruz. Süper güçler arasında bir çatışmaya ne kadar yakınız? Burada, Çin ile ABD ilişkilerinden bahsediyorum.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken: “Bir çatışma arayışında olmadığımızı çok açık bir şekilde ifade ettik. Çin’i kontrol altına almaya çalışmıyoruz. Aksine, barışı, istikrarı korumak ve fırsat yaratmak istiyoruz. Tayvan’la ilgili on yıllardır tutarlı bir politikaya sahibiz. Çin anakarası ve Tayvan arasındaki herhangi bir anlaşmazlık barışçıl yollarca çözülmelidir. Her iki taraf da statükoyu bozacak herhangi bir şey yapmamalı ve buna izin verecek tek taraflı adımlardan kaçınmalıdır.”

Euronews: Şu an değişen bir şey var mı?

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken: “Bizim bakış açımıza göre bu Pekin’e bağlı. NATO müttefiklerimizin ve Asya’daki ortaklarımızın çoğuyla yaptığım görüşmelerde duyduğum üzere, Çin’in Tayvan’a yönelik eylemleri sonucunda bir kriz yaşanması halinde, bunun dünyadaki tüm ülkelerde yankı uyandıracağından endişe ediliyor. Küresel ticari trafiğin yüzde 50’si her gün Tayvan Boğazı’ndan geçiyor. Akıllı telefonlarımız, bulaşık makinelerimiz ve arabalarımız için ihtiyaç duyduğumuz yarı iletkenlerin yüzde 70’i Tayvan’da üretiliyor. Eğer Çin’in bir hareketi sonucunda bu tür bir kriz yaşanırsa, bunun küresel ekonomi üzerinde son derece yıkıcı etkileri olacaktır. Bu nedenle dünya genelinde ülkeler herkesin sorumlu bir şekilde davranmasını ve hareket etmesini bekliyor. Amerika Birleşik Devletleri olarak biz, Çin ile ilişkilerimizi sorumlu bir şekilde yönettiğimizden emin olmak konusunda kararlıyız. Diğer ülkelerin beklediği ve bizim de yapmaya çalıştığımız bu. Tekrar ediyorum, kimse bir çatışma arayışında değil. Tam tersine. Bundan kaçındığımızdan emin olmak istiyoruz. Evet, rekabet halindeyiz. Rekabet adil olduğu sürece bunda yanlış bir şey yok. Ancak bu rekabetin çatışmaya dönüşmediğinden emin olmak istiyoruz.”

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version