Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Zübeyir Aydar: Seçimin sabote edilmemesi için herkes üzerine düşeni yapmalı


İSTANBUL – Eylemsizlik kararına rağmen Türkiye’nin süren saldırılarına karşı demokrasi güçlerine büyük bir sorumluluk düştüğünü belirten KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, “Seçim ortamının sabote edilmemesi için herkes üzerine düşen görevi yerine getirmeli” dedi. 

 

Türkiye, KCK’nin Mereş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin ardından aldığı eylemsizlik kararına rağmen KDP’nin desteğiyle Federe Kurdistan Bölgesi’ndeki Avaşîn, Metîna ve Zap alanlarına yönelik 17 Nisan 2022 tarihinde başlattığı saldırılarını sürdürüyor. Hava saldırıları devam ederken, son olarak KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, aldıkları eylemsizlik kararını 14 Mayıs seçimleri sonrasına kadar uzattıklarını duyurdu.

 

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, saldırıları, KCK’nin eylemsizlik kararı ile seçimlerde Emek ve Özgürlük İttifakı’nın rolüne dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulundu.

 

ATEŞKES KARARI

 

Kurdistan merkezli yaşanan depremlerde büyük bir yıkım ve trajedi yaşandığını belirten Aydar, halkın acılarını göz önünde bulunduran KCK’nin bu nedenle eylemsizlik kararı aldığını söyledi. “Burada savaşa ve çatışmaya devam ederek, daha fazla acının yaşanmaması için eylemsizlik kararı aldık. Buna kayıtsız kalmamız mümkün değildi. Bu çerçevede insani olarak yaklaştığımızı, eylemsizlik kararını bu yüzden aldığımızı ilan ettik. Hareketimiz sadece bu depremde bunu yapmadı, 1999 depreminde de aynı tavrı sergiledi. Çünkü insani ve ahlaki bir hareketiz, ancak maalesef karşı taraf buna hiçbir şekilde uymadı ve saldırılarına eskisi gibi devam ediyor. Bu kararımız karşı tarafla aramızdaki farkı çok net ortaya koyuyor” dedi. 

 

AKP-MHP-ERGENEKON İTTİFAKI

 

İktidarın depremin yaralarını sarmak yerine saldırılarına devam ettiğini vurgulayan Aydar, bunun hiçbir insani ve ahlaki tarafının olmadığının altını çizdi. Aydar, şöyle dedi: “AKP-MHP iktidarı tamamen zorla, baskıyla ranta dayalı olarak iktidarını devam ettirmek istiyor. Bu ittifak 2014’te kurulan AKP-MHP-Ergenekon ittifakıdır. Anti Kürt’tür. Kürt hareketini tamamen tasfiye etmek, eski statüde tutarak asimilasyonu devam ettirmek istiyorlar. Kürtleri, tamamıyla ortadan kaldırmak üzerine oluşturulan bir siyasetin ürünüdür. Bunlardan dolayı da deprem ya da başka bir şey onları durdurmuyor. Normalde bir ülkede bu tür büyük yıkım ve trajedi yaşandığında ülke bütün gücüyle hatta askeri gücüyle buna müdahale eder, yaraları sarmaya çalışır. Bu mağduriyeti azaltmaya çalışır. Fakat burada ordu hareketsiz kaldı. Çünkü yukarıdakiler bu yönde bir talepte bulunmadı, hatta ‘Savaş halindeyiz onun için orduyu böyle şeylerle meşgul edemeyiz’ saikiyle hareket ettiler. Saldırıların da bu şekilde devam etmesi ona dayanıyor. Bunlar açısında ne kadar insan ölmüş ne kadarı mağdur olmuş hiç önemli değil. Onlar için önemli olan kendi iktidarlarını ve rantlarının devam etmesidir.”

 

DEMOKRASİ GÜÇLERİ TAVIR ALMALI

 

Halk Savunma Merkezi’nin (HSM) yaptığı açıklama ve eylemsizlik kararına rağmen Türkiye’nin saldırılarına devam ettiğine dikkat çeken Aydar, buna rağmen KCK’nin eylemsizlik kararını seçim sonrasına bıraktığını hatırlattı. Türkiye’nin yakın bir tarihte sandık başına gideceğini ve bu seçimin herkes için önemli olduğunun altını çizen Aydar, “Bu seçim bizim için de demokrasi güçleri açısından da çok önemli. Ta öteden hareketimize buna yönelik talepler de vardı; Seçim ortamında farklı bir şey olmasın, eylemler olmasın karşı tarafa bahane verilmesin diye. Bizde, seçimlerin demokratik bir ortamda demokrasi güçlerinin kendilerini daha rahat hissetmeleri, iktidara bahane yaratılmaması için kararı seçim sonrasına kadar uzattık. Seçim sonrasında ayrı bir değerlendirme yapılacaktır. Bu insani ve ahlaki çabamızı karşı taraf görmezden geliyor. Eylemsizlik kararına rağmen Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar, tehditleri var. ‘Operasyonlara devam edeceğiz’ diyor. Kuzey Kurdistan’da, Rojava’da ve Başur’da net belirlemelerle devam edileceği belirtiliyor. Kim ne derse desin bu tavır uzatılan eylemsizlik kararına en üst düzeyde verilmiş yanıt olarak değerlendiriyoruz. Kararımızı insanlarımız ve kamuoyu takdir etmelidir. Demokrasiden yana olan güçler bunu değerlendirmeliler” diye belirtti.

 

Eylemsizlik kararına karşı Türkiye’nin savaş politikalarında ısrar etmesine karşı tüm aydın ve demokrasi güçlerinin ortak tavır takınması gerektiğini sözlerine ekleyen Aydar, “İktidarın savaş ısrarına karşı herkes tavır koymalı. Tüm aydınlara ve demokrasi güçlerine, sivil toplum örgütlerine, dünyadaki dostlara şunu söylemek gerek; eylemsizlik kararını onlarda istiyorlarsa, bunu selamlamasını, pozitif yanını ortaya koymalarını ve hükümet üzerinde de baskı kurmaları gerekir. Seçim ortamının sabote edilmemesi için bu karara karşılık üzerlerine düşen görevi yerine getirmeliler. Bu konuda imza kampanyaları, açıklamalar, bu yünde eylemlikler görüşmeler olabilir. Yani bu çerçevede herkesin hassasiyetini ortaya koymasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

 

TÜRKİYE’NİN KÜRT DÜŞMANLIĞI 

 

Hükümetin iç ve dış politikasının tamamıyla Kürt karşıtlığı üzerine kurulu olduğunu belirten Aydar, özellikle Lozan ve Cumhuriyet’in 100’üncü yılı dolayısıyla bu politikalara yoğunluk verildiğine dikkat çekti. Lozan’ın devam etmesi için çalıştıklarını ve kendilerine göre bir takım belirlediklerini dile getiren Aydar, “Cumhuriyet’in 100’üncü yılında Kürt serhildanını tamamıyla bastırmayı hedefliyorlar. Bu yönde içerde ve dışarıda böyle bir çaba içindeler. Özellikle son dönemde Türkiye’nin Rojava’ya yönelik provokasyonları, saldırıları söz konusu.  Rojava’ya saldırılar devam etti. Kara operasyonu yapamadılar. Şimdi Rusya’nın desteğiyle Suriye ile birlikte bunu yapmaya çalışıyorlar. Türkiye’nin Moskova’daki buluşması, İran’ı da katmaya çalışıyorlar. Böyle bir karar var. Bu tamamıyla Türkiye hükümetinin anti Kürt politikasının dışarıya yansımasıdır. Dışarıdaki bütün ilişkilerini buna göre düzenliyor. Kurdistan halkı dört parçada bunu görmeli. Türkiye’yi şu an yöneten rejimin anti Kürt politikasını görmeli, ona göre tavır almalıdır. Kimsenin mevcut rejime payende olmasını istemiyoruz. Herkse bunu görerek özgürlük güçlerinin yanında yer almalıdır” dedi.

 

EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI 

 

Türkiye’deki ittifaklara da değinen Aydar, AKP-MHP iktidarının oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın bütün halklara düşman olduğunu söyledi. “20 yıldır AKP’nin Türkiye’yi ne duruma getirdiği özellikle son 8 yıldır savaşta nelerin yaşandığı hepimizin gördük” diyen Aydar, Cumhur İttifakı’nın kazanması durumunda Türkiye’de demokrasiden bahsetmenin mümkün olamayacağını belirtti. Aydar, ittifaklara ilişkin şöyle devam etti: “Kaos ortamları yaşanacaktır. Öbür tarafta ise 6’lı Masa ya da Millet İttifakı dediğimiz ittifak var. Millet İttifakı’nın da kendisine göre bir restorasyon ve raydan çıkmış devleti tekrar eski sisteme göre restore etme gibi bir projeleri var. ‘Türkiye sorunları’ diye geniş bir program açıkladılar. Maalesef bunların içinde Türkiye’nin en temel sorunu olan Kürt sorununa değinen tek bir şey yok. Kürtlerin hak, hukuk durumu çözülmeden ne demokrasi işlenebilir, nede devlet çarkı istendiği gibi işlenebilir. Öbür taraftan Halkların Demokratik Partisi (HDP) öncülüğünde oluşmuş Emek ve Özgürlük İttifakı’nın programına bakıldığında aslında Türkiye’deki sorunları bir bütünüyle çözümünden yana, Türkiye demokrasisi açısından, Türkiye’de gelişecek demokratik değerler açısından güvence olacaktır.”

 

DEMOKRATİK CUMHURİYET

 

Millet İttifakı’nın şuanda kendisine göre bir alternatif oluşturduğunu ancak amaçladığı sistemle henüz Türkiye’yi demokratikleştirecek bir sistemi inşa edemeyeceğini kaydeden Aydar, “Tabi ki bu hükümetin gitmesi önemli ama yerine geldiğinde Türkiye’nin yeniden kurulması ancak demokratik bir cumhuriyetle mümkün olacaktır. Demokratik yöntemlerle çözülecek sorunların başında Kürt sorunu geliyor. Bu şekilde Türkiye demokratikleşebilir. Bu açıdan seçim olayında bana göre en önemli şey mevcut hükümetin Cumhurbaşkanlığı sisteminde bir bütün olarak kaybetmesidir. Öbür taraftan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın en güçlü şekilde parlamentoya yansımasıdır. Parlamentoya güçlü bir şekilde yansıdığı takdirde yapılacak yeni Anayasa konusunda demokrasi güçlerinin eli güçlenmiş olacak. Türkiye büyük bir deprem ve  ekonomik kriz sürecinde seçime gidiyor. Türkiye halkının demokratik yönde değişim beklentisi var. Herkes ona göre tavrını ortaya koymalı.  Aynı zamanda iktidarın devletin gücünü kullanarak sandıkları manipüle etme, seçim sonuçlarını kendisine göre hileyle, farklı yöntemlerle ‘ben kazandım’ demek gibi durumlarına karşı da şimdiden herkesin tedbirini alması gerekir” ifadelerini kullandı.

 

‘DİKTATÖRLÜK DEVAM EDER’

 

Bu seçimlerin sıradan bir seçim olmadığının altını çize Aydar, Türkiye’nin tümüyle bir diktatörlük rejime doğru gittiğini söyledi. “Tek adam rejimi” kazandığı takdire halkın elinde var olan en ufak hak kırıntılarının dahi elinden alınacağına işaret eden Aydar, şöyle devam etti: “Türkiye’de yaşayan herkes buna göre davranmalı, demokrasi güçlerinin daha fazla parlamentoda yer alması için daha fazla çaba sarf etmesi lazım. Türkiye’nin de temel sorunları ancak bu şekilde çözüm yoluna kavuşur. Herkes şunu görmeli; Türkiye’de Kürt sorunu çözülmediği sürece yeni diktatörler gelecek, yine savaşlar olacak, yine ekonomi kötüye gidecek. Türkiye’deki ekonomik krizin temel nedeni savaştır. Son 8 yıldır bütün kaynaklar savaş yatırılıyor. Bu anlamda demokrasi güçlerinin, halkların bunu iyi görmeleri gerekir. Bunun için 14 Mayıs’ta halktan ve demokrasi güçlerinden beklentimiz bütün sorunların diyalog içinde çözümü çerçevesinde hareket edecek kadroyu seçmeleri.”

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version