İSTANBUL – S ve Y tipi cezaevleriyle tecridin daha da yoğun yaşandığını dile getiren Av. Seda Şaraldı, bu tip cezaevleriyle tutuklular arasındaki kollektif yaşamının da hedef alındığını söyledi.
Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, “İnfazda eşitlik ve umut hakkı” başlığı ile Şişli’de bulunan Nazım Hikmet Ran Kültür ve Sanat Evi’nde sempozyum düzenledi. “İnfaz rejiminde ayrımcılık” başlığıyla yapılan ilk oturumun ardından ikinci oturumda, “Hapishane tipleri ve infaz rejimi” başlığı ele alındı. Bu başlıkta Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Avukat Ahmet Baran Çelik, moderatörlüğü üstlenirken, avukatlar Seda Şaraldı, Rezan Gezer ve Ruken Altun ise konuşmacı olarak katıldı.
İlk olarak konuşan “Yeni hapishane modelleri” başlığında söz alan avukat Şaraldı, Y Tipi Cezaevleri’nin mimarı yapısına değindi. Bu tipte cezaevlerinin güneşe ters konumda yapıldığını dile getiren Şaraldı, tutukluların tek başına tutulduğunu söyledi. Bu tiplerde salt ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen tutukluların kaldığının ileri sürüldüğünü ancak başkaca cezalar alan tutukluların da burada kaldığını söyleyen Şaraldı, yoğun tecrit uygulandığını belirtti.
‘TECRİT BİR SALDIRI ARACIDIR’
“Tecrit bir saldırı aracı” diyen Şaraldı, bu haliyle siyasi tutukluların moralinin alt üst edilmeye çalışıldığını ifade etti. Şaraldı, “Bu bir politikadır. S ve Y tipleri tecridin geldiği son noktadır” dedi. Tutukluların bu tiplerdeki hücreleri “kuyu” olarak değerlendirdiğini ifade eden Şaraldı, bir tutuklunun kaldığı Antalya Y Tipi’nin dizaynın da yer aldığı mektubu gösterdi. Tutukluların kaldığı hücrelerin kapılarının otomotik ve uzaktan açılabildiğini söyleyen Şaraldı, tutukluların bu yönüyle gardiyanları dahi göremez hale getirildiğini belirtti.
‘KAPATILMASI GEREKİYOR’
Bu tiplerle tutuklular arasında gelişen kollektif yaşamın da sonlandırıldığını ve tutukluların yalnızlaştırıldığını belirten Şaraldı, “Yeni Y ve S Tip’leri açılmaya devam ediliyor. Tutuklulara yönelik tecrit sistemi gün geçtikçe ağırlaşıyor. Türkiye, ABD hapishanesi sistemine geçmeye çalışıyor. Bu tiplerin özellikle ABD’deki cezaevleri ile benzerliği var. Tutuklular kabul edilmez koşullarda tutuluyor ve bu tiplerin kapatılması gerekiyor” diye konuştu.
TEDAVİ HAKKI
“Açık hapishaneler ve denetimli serbestlik” başlığı bağlamında konuşan avukat Ruken Altun, açık cezaevlerinde tutukluların ucuz iş gücü olarak kullanıldığını söyledi. Altun, siyasi tutukluların açık cezaevi haklarının engellendiğini belirtti. “R Tipi hapishaneler ve sağlık hakkı” bağlamında söz alan Av. Rezan Gezer de, bu tiplerde kalan tutukluların hastane raporlarına göre tedavi edilmediğini ve ayrımcılığa maruz kaldıklarını söyledi.
‘SEVK SIRASINDA İŞKENCEYE UĞRADILAR’
Sempozyumun son oturum ise, “İnfazda: cinsiyet, etnik, kimlik ve suç tipine bağlı ayrımcılık ve deprem etkisi” başlığına ayrıldı. İlk olarak söz alan avukat Mehtap Sert, depremin ardından Hatay’da bulunan tutukluların yaşadığı sorunlara dikkat çekti. Depremin meydana gelmesi ile birlikte cezaevini aradıklarını ve “hiçbir sorun yok” şeklinde yanıt aldıklarını ancak daha sonra cezaevleri ile bağlantının koptuğunu bu nedenle yaşanan gelişmelere dair bilgi alamadıklarını belirten Sert, daha sonra tutukluların sevk edildiğini söyledi. Sevk edilen 22 tutuklunun Kuzey ve Doğu Suriyeli olduğunu paylaşan Sert, bu tutukluların sevk sırasında da işkenceye maruz kaldığını dile getirdi. Sert, “Adalet Bakanlığı hala nakil edilenlerin sayısını açıklamadı. Oysa bizim bilgi edinme hakkımız var. Bu bilgiyi vermesi gerekiyor. Bu onun bir sorumluluğudur. Ancak böyle bir paylaşım gerçekleşmedi. İskenderun’da iki cezaevi vardı. Buradaki tutukluların avukat ve aile hakları kısıtlandı. Bu noktada İmralı’daki sistemi deneyimlemiş olduk” diye konuştu.
KADINLARA YÖNELİK ŞİDDET
Kadınların toplumda kapatılmaya maruz kaldığını bunun üstüne cezaevine atılması ile bu kapatılmanın hat safhaya çıktığına dikkat çeken Av. Jiyan Kaya da, kadınlara yönelik ayrımcılığın önlenmeye dair bir düzenlemenin de olmadığını söyledi. İnfaz düzenlenmesinin “tek tip” için düzenlendiğini dile getiren Kaya, “Kadınların cezaevinde maruz kaldığı şiddet olayları da çok fazla. Türkiye cezaevlerinin yüzde 90’nında çıplak arama yapılmaktadır. Kadınların ihtiyaçları erkek gardiyanlar tarafından yapılıyor. Özel alanları ihlal ediliyor. Bu da psikolojik bir şiddettir. Ayrıca koğuş aramaları da erkek gardiyanlar tarafından yapılmaktadır. Kadınlar vücut çukurlarına kadar aranıyor. Bu da çok ciddi travmalara yol açıyor” dedi.
‘CİNSEL TACİZE MARUZ KALIYORLAR’
Cezaevlerindeki atölyelerin erkeklere göre dizayn edildiğini ve bu nedenle kadınların yeterli düzeyde faydalanamadığını belirten Kaya, görüştüğünü söylediği bir LGBT bireyi ve Roman tutukluya dair gözlemlerini aktardı. LGBT’lilerin de erkek gardiyanlar tarafından arandığını dile getiren Kaya, cinsel istismara varan saldırıların yaşandığını ifade etti. Kaya, “Gardiyanlar cinsel içerikli notlarla tacizde bulunuyor. Kadın bedeninde olmasına rağmen erkek cezaevinde tutuluyor” ifadelerini kullandı.
Oturum, yapılan konuşmaların ardından son buldu.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***