Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Londra’da bir Ramazan Festivali ve entegrasyona dair

Londra’da bir Ramazan Festivali ve entegrasyona dair


YORUM | ŞEMSİNUR ÖZDEMİR

Kuzey Londra’da Amity Educational Foundation kuruluşunun ilk kez düzenlediği bir ramazan festivali vardı. Ramazanı “bayram” neşvesi içinde karşılamamıza vesile olan, katılanları adeta kanatlandırıp uçurarak İstanbul’a, Sultanahmet meydanındaki Ramazan şenliklerine götüren, tadımlık bir gün yaşadık. Elbette tebessümlerimiz buruk, kalbimiz depremlerle sarsılan ülkemizin acısıyla doluydu fakat festivalde yapılan ürün satışlarının depremzede kardeşlerimize gidecek olması ile teselli buluyorduk. Evet, bunca çaba, gayret, koşturmaca, yorgunluk ve uykusuzluklar kendimiz için değil, muhtaç insanlarımızın yaralarını sarmak içindi.

Bu güzel organizasyonun arka planından, hazırlık aşamalarından birkaç cümleyle bahsetmek istiyorum. Hasbelkader aralarında bulunmaktan onur duyduğum “Hizmet gönüllüsü” arkadaşlarımızla haftalar öncesinden hummalı bir gayretin içine girmiştik. İlk başta Ramazan’dan önce bir kermes yapılması için yola çıkılmış fakat sonrasında kapsamı genişletilerek festivale dönüşen bir etkinliğe niyet edilmişti. Evlerimizde hazırladığımız gıda ürünlerini, 2. el eşyaları vb satıp kazancımızla farklı ülkelerdeki özellikle mülteci insanlara yardım edecektik. 6 Şubat’ta Türkiye ve Suriye’de meydana gelen depremler sebebiyle, toplayacağımız yardımların hedefi deprem bölgelerindeki ihtiyaç sahipleri olarak değişti.

Öncelikle gönüllü gruplar arasında vazife dağılımı yapılmıştı. Vakit buldukça toplanıyor, mantı, sarma, içli köfte gibi dondurucuda bekleyebilecek ürünler hazırlanıyordu. Son 2 günde de taze taze tezgaha konacak tatlılar, pastalar, köfteler vb yapıldı. Ev yapımı gıda işlerini üstlenen kadınların belki tamamı birkaç yıl önce öğretmen, hukukçu, doktor, medya veya akademisyenlik gibi farklı mesleklerde çalışıyorlardı. Fakat iş başa düşünce daha önce farkında bile olmadığımız istidat ve kabiliyetlerimiz inkişaf ediyor demek ki. Bilhassa şu son birkaç yılda daha önce eline oklava almamış kadınlar dahi mutfak işlerinde ne kadar da becerikli olabileceklerini görüyordur. Hayatında hiç mantı yapmamış ben bile saatlerce oturup mantı yufkası açıyordum işte.. Ayrıca her birinin küçüklü büyüklü çocukları, dil kursları, yarı zamanlı veya tam zamanlı işleri olmasına rağmen ailece seferberlik ilan edilmiş gibiydi. Bilhassa gençler de faaliyetlere katılmaya teşvik ediliyordu.

Nihayet 19 Mart Pazar günü, özel bir okulun kapalı salonu ve bahçesine kurulan festival mekanında adeta bir bayram havası hakimdi. Bu mevsimde nadir yaşadığımız yağmursuz bir gün olması da büyük bir lütuftu. Serin ilkbahar havasına rağmen son saate kadar kalabalık hiç azalmadı. Kadınıyla erkeğiyle gençleriyle beraber çalışan organizasyon ekibi bir gün önceden tezgahları kurmuş, o gün erkenden gelen gönüllü gruplar da ürünleri yerleştirmişti. Gün boyu gıda tezgahlarının önünde uzun kuyruklar oluştu. Çocuklar koşturdu, oynadı, eğlendi. Uzak şehirlerden gelip buluşan dostlar hasbihal etti, hasret giderdi.

Festivalin amaçlarından biri yetişkinlerin anılarını canlandırmak olduğu gibi, çocukların da yeni hatıralar biriktirmesine vesile olmaktı. Bu sebeple Türk-İslam ve Anadolu kültürünün belli başlı karakterlerinden Nasreddin Hoca, Karagöz-Hacivat gölge oyunu, Türk kahvesi, Osmanlı macunu, oyuncaklar, şekerlemeler vb çocuklara hitap eden şeyler de festivalde yerini almıştı. Nasreddin Hoca’nın çocuklarla sohbet etmesi, onları güldürmesi, fotoğraf çektirmesi iyi düşünülmüş bir detaydı. Ve elbette Festivalin olmazsa olmazı kitap standında hem çocuklar hem büyükler için değerli eserler yer alıyordu.

Bir ilk olması hasebiyle elbette eksikleri, fazlaları olmuştur ama yine bir ilk olmasına rağmen çok detaylı çalışılmış güzel bir organizasyondu. Yapılan yorumlara bakarak, gelecek yıllarda daha güzel faaliyetlerin mutlaka yapılması gerektiğini, bunun daha geniş çaplısının talep edileceğini şimdiden söyleyebiliriz. Belki hazırlıkları geniş bir takvime yayıp sadece bu etkinliği planlayacak bir ekiple bir festival hazırlanabilir. Ayrıca bu sefer “biz bize” gerçekleşse de, gelecek yıldan itibaren daha geniş bir mekanda, daha farklı topluluklardan insanların katılacağı, daha çeşitli kanallardan duyurusunun yapıldığı, yerel yöneticilerin ve medyanın da ilgisini çekecek bir festival hayal ediyorum.

Bilhassa çocuklarımızın “Müslüman” kimliğini gururla taşıması, kendisi gibi inanan ve benzer aidiyet sorunları yaşayan akranlarıyla tanışması, bir arada vakit geçirmesi, kültürüne ve inancına sahip çıkabilmesi açısından bu tarz organizasyonların büyük ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Göçmenler olarak geldiğimiz ülkelerde yeni bir hayata başlarken en çok kullandığımız kavramlardan biri “asimile olmadan entegre olmak”. Bunun için öncelikle bu toplumun kurallarına uyacak, gerektiğinde yerel sorunlara çözümler arayacak, dilini öğrenecek, komşuluk yapacak, yeni dostluklar kuracağız. Fakat bir taraftan da kendi dilimize, kültürümüze, inançlarımıza, değerlerimize sahip çıkmak; gelecek nesillere de bunları aktarmanın yollarını bulmak gibi sorumluluklarımız var. Çeşitli vesilelerle bir araya gelişlerimizin bu yüzden çok önemli bir ihtiyacı karşıladığı kanaatindeyim.

Bütün bu tesirlerin ötesinde, festivalde beni en çok etkileyen anlardan biri buradaki evladını ziyaret için Türkiye’den yeni gelmiş bir ablamızın duygularına şahit oluşumdu. Kendi ülkemizde haksızlıklar, zulümler, gözaltılar, tutuklamalar devam ederken, çocuklar anneleriyle cezaevlerinde büyürken, kanser hastası Yusuf Kerim annesine kavuşsun diye kampanyalar yapılırken, demokrat Avrupa ülkelerinde insanlar şiddet içermemek kaydıyla her türlü faaliyeti serbestçe yapabiliyor, en marjinal düşünceler bile özgürce ifade edilebiliyor. Festival alanına bakıp gözleri dolan ablamız “Burası ne kadar güzel, hürriyet ne büyük bir nimet..” diyordu. Bu duygu muhtemelen hepimizin aşina olduğu bir haldir.

“Yaşatmak için yaşama” idealine gönül veren Hizmet insanları, karınca kararınca hürriyet nimetinin hakkını vermeye çalışıyor, bir damla su ile de olsa yangınları söndürmeye, dertlere ilaç olmaya niyet ediyorlar. Rabbimiz kabul buyursun.

Bu kervan yürüyor ablacım, hamdolsun..

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version