Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Kadına karşı şiddetin önlenmesini amaçlayan 6284 neden tartışılıyor?


Yeniden Refah Partisi’nin (YRP) AK Parti ile temaslarında 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un kaldırılmasını talep etmesi kanunun içeriğini ve amacını yeniden tartışılır hale getirdi.

Kadının şiddetten korunmasını amaçlayan 6284, LGBTİ derneklerinin ve kurumlarının kapatılması ve de süresiz nafakanın kaldırılması Yeniden Refah Parti’sinin Cumhur İttifakı’na katılım şartları arasında yer aldı.

Bu taleplerden biri olan 6284’ü tartışmaya açan diğer parti ise Hür Dava Partisi oldu. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ı destekleme kararı aldıklarını açıklayan HÜDA-PAR da kamuoyuna yaptığı açıklamada; ‘’Biz de İstanbul Sözleşmesi’nin ailenin köküne kibrit suyu döktüğünü, 6284 sayılı yasanın isminin her ne kadar aileyi koruma kanunu olsa da şiddeti önlemediğini daha önce basınla paylaştık’’dedi.

Görüşmeler sonrasında gelen tepkilere Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık sessiz kalmadı. Twitter hesabından, ‘’6284 sayılı kanunun ruhuyla ve mevcudiyetiyle varlığı son derece önemlidir. Varlığının tartışmaya açılması dahi bizce kabul edilemez’’ açıklamasında bulundu.

Peki Bakan Derya Yanık’ın ‘’Varlığının tartışmaya açılması dahi kabul edilemez’’ dediği 6284 nedir? Ve neden HÜDA-PAR ile Yeniden Refah Partisi’nin Cumhur İttifakı’na destek verme şartları arasında? 

6284 Sayılı Kanun, İstanbul Sözleşmesi’nin bütüncül sistemini (Önleme, Koruma, Kovuşturma, Ceza) kabul ediyor. 

Kanunun genel mekanizması şiddetin failini önleyen, şiddete maruz kalan kadın ve çocukları koruyup destekleyen, faili cezalandıran ve şiddeti izleyen bir teorik altyapıya dayanıyor. 

‘İlkeler ve Tanımlar’ başlıklı maddesi, herhangi bir medeni hal, kan bağı, akrabalık ayrımcılığı yapmadan her kadının şiddete maruz kalabileceğinden ve her erkeğin şiddet uygulayabileceğinden hareketle ‘şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi’ amacını içeriyor.

Herhangi bir medeni hal ayrımı yapmaksızın tüm kadınlara, kendilerine yönelen şiddetin uygulayıcısı kim olursa olsun, mekanizmalara başvurma, tedbir talep etme hakkı bu kanunla tanındı.

Bu kanunla hakime, şiddetin sona ermesi ve kadının hayatının korunması için gerekli, somut, duruma uygun tedbirlerin alınabilmesi yetkisi ve görevi verildi.

Polise, uzaklaştırma kararı alma, uygulama yetkisi ve görevi verildi.

Kadınların coğrafi sınır olmaksızın istedikleri mahkemede koruma ve destek hizmetlerinden ücretsiz yararlanabilmesi, tedbir kararının tebliği gerekli olmaksızın uygulanabilmesi gibi birçok adım atıldı.

Peki kadına karşı şiddetin önüne geçmeyi amaçlayan bu kanun neden tartışılıyor?

Bu sorunun yanıtını da avukat Hülya Gülbahar veriyor ve diyor ki: ”6284 ve İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açanların asıl hedef aldığı konu kadınlarla erkeklerin eşitliği fikri”  

‘’Eşitlik fikrine karşı savaş açılmış durumda. Dolayısıyla tek bir talepleri yok. Medeni yasanın ortadan kaldırılması, aile reisliğinin geri getirilmesi, erkeğin kadınlar ve çocuklar üzerinde mutlak bir hakimiyetinin olması ve sınırsız bir şiddet uygulama özgürlüğünün olmasını talep ediyorlar. 6284 sayılı yasaya yönelik eleştirilere bakıldığında şiddet uygulama hakkının tanınmasını istediklerini açıkça görüyoruz.’’

Her iki partinin Cumhur İttifakı ile temaslarında 6284 sayılı yasaya dair benzer taleplerinin konuşulmasının ise tesadüf olmadığı görüşünde avukat Hülya Gülbahar. 

Ve şöyle bir uyarıda bulunuyor: ”Siyasal islam çizgisindeki partilerin Cumhur İttifakı’na katılma veya destek verme kararı ile kadın karşıtı politikalar, kadınların kazanılmış haklarına yönelik saldırılar IŞİD politikalarına sıçrayabilir.”

”Siyasal islamın toplumlara verebileceği olumlu herhangi bir şey olmadığını Türkiye ve tüm dünyadaki uygulamalarda net bir biçimde gördük. Neo-liberal vahşi kapitalizmin en korkunç uygulamaları bu rejimler eliyle icra edildi. Siyasal islam ülkesindeki demokrasi ve hukukun tüm kurum ve kurallarını imha etti. Diğer sistemlerden farkını bütün bir topluma ve dünyaya aile ve kadın politikaları üzerinden ifade etmeye çalışıyor. Dolayısıyla kadını ve aile kavramını merkezi siyasal simgesi olarak kullanıyor. Önce kadın haklarına saldırmasının nedeni de budur. Topluma hiçbir şey veremeyeceği için onlara çarpıtılmış bir din anlayışı ile yoğurduğu kadın ve çocuklar üzerinde hakimiyet kuracakları bir toplum modeli sunuyor. Tarikat ve dini topluluklarının yaşamlarına bakıldığında en temel konunun kadınlar, çocuklar ve onlarla yaşanacak cinsellik ve de tahakküm olduğunu net bir şekilde görüyoruz. Din adamlarının en çok ilgilendikleri konunun kadınlar, çocuklar ve bunlar üzerinde erkeklerin girişeceği cinsel eylemler olması rastlantı değil.”

Avukat Hülya Gülbahar, İstanbul Sözleşmesi kararı sonrasında 6284 ile ilgili benzer bir adımın gelmesi neticesinde daha çok kadının öldürülmesi, sakat kalması ya da daha ağır koşullar altında yaşamasının ortaya çıkacağının altını çiziyor. 

‘’ 6284 sayılı yasa sadece Türkiye’ye özgü değil, tüm dünyada kadına karşı şiddet ile mücadelenin anahtar kavramlarını ve mekanizmalarını içeren bir yasa. Şiddet uygulayanın mağdurun evine, işine, okuluna yaklaşmamasını sağlayan koruma emri gibi şiddeti etkili bir şekilde önlemeye yönelik hükümler içeriyor. Yasaya karşı çıkanlar, şiddetin belgesi yoksa koruma kararı verilmesin gibi argümanlarla devletin şiddeti önleme görevinden vazgeçmesini istiyorlar. İkinci olarak da şiddete maruz kalan kadın ve çocukların devlet tarafından yalnız bırakılmalarını, karakoldan sağlık mekanizmalarına kadar işlem yapılmamasını talep ediyorlar. Bu da kadınların can güvenlikleri dahil olmak üzere hayat hakları dahil olmak üzere şiddetsiz yaşama hakkını erkeklerin insafına terk etmek anlamına geliyor. Bu bir toplum için son derece tehlikeli bir girişimdir. Türkiye’de resmi olmayana rakamlara göre en az üç kadın öldürülüyor. Bu yasanın kaldırılması bu oranların daha da artması anlamına gelecek. Daha çok kadının öldürülmesi, sakat kalması ya da daha ağır koşullar altında yaşaması anlamına gelecektir.’’

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version