Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

İstanbul çevre planı delindi, mega projeler afet riskini artırdı

İstanbul çevre planı delindi, mega projeler afet riskini artırdı


Osman ÇAKLI


İSTANBUL – Uzmanların büyük bir deprem beklendiği yönünde sürekli uyarıda bulunduğu İstanbul’un depreme hazır hale gelmesi için ilk olarak dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2012 yılında başlatılan kentsel dönüşüm çalışmalarının üzerinden 11 yıl geçti. İstanbul hala depreme hazırlık tartışması yaşıyor. Şehir plancılarına göre bir kent yalnızca binaların yıkılıp yeniden yapılmasıyla afetlere hazır hale gelmiyor.

Son olarak 2009 yılında hazırlanan İstanbul’un 1/100.000 ölçekli çevre planında yer almayan Kanal İstanbul, Avrasya Tüneli, Üçüncü Köprü ve havalimanı gibi projeleri daha sonradan yapılan güncellemeler ile plana eklendi. Ancak “mega projeler” İstanbul Şehir Plancıları Odası Başkanı Pınar Pelin Giritlioğlu’na göre her ne kadar yasal olsa da meşru değil.

‘MEGA PROJELER AFET RİSKİNİ ARTIRDI’

1/100.000 ölçekli 2030 projeksiyonlu planda İstanbul’un nüfusunun 16 milyon olması bekleniyor. TÜİK’e göre İstanbul’un 2023 itibariyle nüfusu 15 milyon 907 bin civarında. Fakat çeşitli sivil toplum kuruluşlarına göre İstanbul’da yaklaşık üç milyon kayıt dışı nüfus barınıyor. Bu veri 2021 itibariyle Göç İdaresi’ne göre 1.8 milyon düzeyinde. Yani İstanbul için 2009 yılında hazırlanan ve 2030 projeksiyonlu rapor şimdiden aşılmış görünüyor.

Güncellenen çevre planlamasına göre, mega projelerle iki milyonluk nüfus yığılmasının olacağını belirten Giritlioğlu, şehir planlamasında yapılan hataların afet riskini artıracağını söyledi.

Pelin Giritlioğlu

‘ÇEVRE PLANLARI İSTANBUL KUZEYİNDE YAPILAŞMAYI REDDEDER’

İstanbul’un Onanlı İl Çevre Düzeni’nin en son 2009 yılında yapıldığını yineleyen Giritlioğlu, planların güncelliğinin ihtiyaca göre değiştiğini kaydetti. İstanbul’un çevre planındaki kriterlerin bugünden aşıldığına dikkati çeken Giritlioğlu, şöyle devam etti:

“Normalde yeniden bir planın hazırlanmaması gerekir. Hukuken mevcut plana uyulması gerekir. Fakat bu kenara bırakılıyor, çevre planlarına uyulmuyor. Kentin eşikleri böyle aşılıyor. Çevre planları İstanbul’un kuzeyinde yapılaşmayı reddeder. Biz Kanal İstanbul ve köprü projeleri ile planı deldik…”

‘ŞEHİR PLANINDA TEMEL İLKE KAMUCU POLİTİKALAR OLMALI’

Kentsel dönüşüm uygulamalarının bir yerleşkenin sorunlarından arındırılması için yapılması gerektiğini hatırlatan Giritlioğlu, planın kurgusunun toplumsal yaşamı daha dirençli hale getirmek olduğunu ifade etti.
“Burada temel ilkenin kamucu politikalar olması gerekir. Fakat, süreç kamu yararına yürütülmüyor. 1999 depreminden sonra kentsel dönüşümden söz etmeye başladık. Hem yasalar çıktı hem de kurumsal yapıların yeniden yapılandırılması sağlandı. Bakanlık tam yetkili hale getirildi. Belediyeler sürecin dışına çıkarıldı. TOKİ aldığı yetkiyle dönüşüm merkezinin ayağı oldu. Kamu kurumları kentsel dönüşüme müteahhitler gibi yaklaştılar.”

‘YIKIP YENİSİNİ YAPINCA KENTİ DÖNÜŞTÜRMÜŞ OLMUYORSUNUZ’

Sosyal konut meselesinin önemsenmediğine vurgu yapan Giritlioğlu, sosyal konut yerine ucuz konut yapıldığını belirtti. Sosyal konut uygulamalarının toplumsal yapıyı dirençli hale getirmede önemli bir rolü var düşünen Giritlioğlu, üstelik toplumsal faydanın maliyetinden çok daha yüksek olduğunu söyledi. Giritlioğlu’na göre sosyal konut anayasal hak olan barınma hakkına da bir cevap niteliği taşıyor. Giritlioğlu, kentsel dönüşümün yalnızca bina yapmakla kalmayacağını da sözlerine ekledi:

“Kentsel dönüşüm uygulamalarında sosyal konutun ivedilikle ele alınması gerektiğini söyleyelim. Mesele sadece konutları dönüştürmek değil. Kenti yeniden yapmak sadece konut inşa etmek anlamını taşımıyor. Böyle kent yaratılmaz. Kent bir sistemdir. Kamu yapıları, spor alanları, sağlık ve eğitim tesisleriyle bir bütündür ve böyle düşünülmesi gerekir.”

‘KENTSEL DEĞİL BÖLGESEL PLANLAMA ŞART’

Kentsel dönüşüm tartışmalarında Şehir Plancısı Giritlioğlu, Maraş merkezli depremlerle birlikte yeniden gündeme gelen sürecin bölgesel olarak konuşulması gerektiğini düşünüyor. İstanbul’da beş milyon metrekare alanda 20 milyondan fazla insan yaşadığını ve bunun sürdürülebilir olmadığına dikkati çeken Giritlioğlu, nüfusun seyreltilmesi gerektiği görüşünde:

“Farklı bölgelerde istihdam yaratmak gerekiyor. Özellikle İstanbul’da nüfus ciddi sorun teşkil ediyor. Kentlerin içi artık biraz nefes almalı. Görüyoruz, parklar ve toplanma alanlarında AVM’ler yapıldı. Yenikapı ve Maltepe gibi yerlere insanlar çaresizlikten akın edecek. İstanbul’daki dolgu alanları depremde zarar görecek yerler arasında. Bugün demografik yapı planlamasını da öngörmek ve değerlendirmek gerekiyor. Bugün bütün sanayi Marmara Bölgesi’ne yığılmış durumda. Deprem olunca bütün üretiminiz durmuş olacak. Her anlamda doğru bir politika bu yoğunluğu dağıtmak olacaktır.”

‘DEPREMDE KARŞIMIZA ÇIKACAK’

Kurumlar arasındaki koordinasyonsuzluğun ve yok saymanın kentin yeniden planlanmasında engel olduğunu anlatan Giritlioğlu, “Şehir plancıları ve meslek odaları uzun zamandır planlamaların dışında tutuluyor. Bundan 10 yıl önce belediyeler teknik bilgiye hakim kişilere danışırdı. Bu terk edildi. Meslek odaları kamucu noktada dururlar. Bu da kimsenin işine gelmiyor. Sermaye ile iş birliği yapmayı tercih ettiler. Sonuçlarını depremde görüyoruz” dedi.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Antakya’da afet koordinasyon merkezinde 28 Şubat’ta yaptığı konuşmada “İstanbul’da 1,5 milyon riskli konutu belirlediğimiz iki rezerv alana, hem Anadolu hem Avrupa yakasına taşıyacağız” demişti. 2009 yılında yapılıp daha sonra mega projelerle delinen çevre planında İstanbul’daki rezerv alanlarından biri Kanal İstanbul çevresi.

Giritlioğlu, bakanın bahsettiği rezerv alanın henüz bilinmediğine fakat Kanal İstanbul çevresine insanların daha önce taşınmasının daha önce de konuşulduğunu yineleyerek bunun “yalan” olduğunu söyledi. Giritlioğlu, böyle bir kararın hangi bilgi ve plan çerçevesinde alındığını bilmediklerini ifade ederek, çevre planına dair şunlar söyledi: “Biz 1980’li yıllarda plansızlıktan yasa dışılıktan dem vuruyorduk. Bugün çok sinsi işler yapılıyor. Planlama ilkelerine aykırı durumlar, ayrıcalıklı imar afları gibi durumlar torba yasalarla yasallaştırıyor. Ancak yasal olsalar da meşru değiller. Bütün bunlar depremde karşımıza çıkacak.”

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version