İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, katıldığı bir televizyon programında, Kahramanmaraş ve Hatay depremleri sonrası yaşadıklarını ve çıkardığı dersleri kamuoyuyla paylaştı.
Habertürk‘te “Olaylar ve Görüşler” programına katıla Ekrem İmamoğlu, gündeme ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtladı.
“Mesele sistemde, rejimde. En tepeden her konuda icazet alınır mı?” diyen İmamoğlu, “Bu şehirde biz hastane yangını söndürdük, Cumhurbaşkanı danışmanı, ‘Sayın Cumhurbaşkanı’nın izniyle yangını söndürdük’ dedi, daha ötesi var mı?” örneğiyle durumu açıkladı.
“BU HATADAN HEP BERABER DÖNMELİYİZ”
Gündem maddesinin depremin oluşturduğu programda konuşan İmamoğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
İnsanımızı ev değil tabutlarında yaşattık. Bu hatadan hep beraber dönmeliyiz. Sürece sen, siz diye bir tarifle bakarsak doğru sonuca ulaşamayacağımızı biliyorum. Herkesin hataları eksikleri vardır. Düzelecekse hep birlikte düzelecektir. Bunun üzerinde durmamız gerektiğinin, en önemli meselemiz olması gerektiğinin, partiler üstü yere oturtulması gerektiğinin, tüm depremle ilgili İstanbul başta, seçim vaadi ile değil, daha farklı bir kurumsallıkla ele alınması gerekir.
İstanbul’un Hatay ile eşleştirildiği bilgisi ekrana yansıtıldı. Biz de oraya gideceğimizi anlamıştık. Hazırlıklarımızı yaptık.
“ENKAZDA İNSAN VAR”
Kahramanmaraş’a üçüncü gün gittik. Ziyaretimin yüzde 80’inde telefonla konuşmak yoktu. Belediye Başkanına telefon açamadık. AFAD’a da uğramaya çalıştık bilgi verecek birisi varsa. Üç Vali Bey İslahiye’de bizi karşıladı. 20’ye yakın yere uğradık. Bilgi aldık, dileklerimizi ilettik.
Başka bir AFAD buluşmasında, şöyle yolunda böyle yolunda her enkazda insan var… O yoldan geliyoruz, yapma. Ona ne demelisin. Şu eksiğe eksiğimiz var, toplantı yapmamız lazım. Dudaklar kapalı, diller kilitli. Şimdilik isimsiz konuşuyorum, günü geldiğinde bunun da hesaplaşılacağı alan var.
“EN TEPEDEN İCAZET ALINIR MI?”
Mesele sistemde, rejimde. En tepeden her konuda icazet alınır mı? Bu şehirde biz hastane yangını söndürdük, Cumhurbaşkanı danışmanı, ‘Sayın Cumhurbaşkanı’nın izniyle yangını söndürdük’ dedi, daha ötesi var mı? Bu kadar şeyi demiş midir? Dememiştir, diyemez ki. Onları demeye kalksa Cumhurbaşkanı’nın başka işi kalmaz.
Konseyi kurun dedim. Bütün tartışmalar bu masada sönecek. Çünkü CHP de orda AK Parti de orda, MHP de orda İyi Parti de orda. Bir araya gelemez, rejim buna müsaade etmez.
“İSTANBUL’UN TARANMASI ŞART”
Mühim olan İstanbul’un taranması şart. Yüzde 35’de başarılı olabildik. 120 bine yaklaştık şimdi, insanlar ‘gelin binamızı kontrol edin’ deniyor. Sokağa çıkıyorum 10 kişiden 7’si ‘gelin binamıza bakın’ diyor. Şu ana kadar 2000 öncesi yapıların kapılarını çaldık. Silivri’den başladık. Fay hattına yakın bölgelere odaklandık. Zemini zayıf, yapı stoku eski olan yapılara odaklandık. Esas hedef o zaten.
Kentsel dönüşüm dendiği yerde size bir şey söyleyeyim. Kirazlıtepe’de size yardımcı olmak istiyorum diye Üsküdar Belediyesi’ne söyledim. Sayın Murat Kurum’a ‘Siyaseti bir kenara itin, beni sizin doğru yaptığınız doğru işlerde siyasetin s’sini anmayacağım’ dedim. Onunla centilmenliği bozmadık. Ama centilmenliği bozan AK Parti’nin başka temsilcileri oldu. Bir araya gelmeye rejim müsaade etmez. Sayın Cumhurbaşkanı ‘şunu engellediniz, bunu engellediniz’ diyor. İstanbul meselesine samimi yaklaşıyorsanız, konseyi kurun biz ona tabi olalım. Şu kapıdan giren, öbür kapıdan çözümle çıksın. 2015’de Beylikdüzü’nde 5 bin konutluk, 80’li yıllarda yapılmış kooperatif alın, Siteler diye geçer. Göreve gelir gelmez meclis kararlarını alıp, süreci başlattık. 7 sene sonra temel atabildik. Bu sistemsizlik 7 senede o da 1300 konutta temel atmamıza imkan tanıdı. Biz bu şekilde devam edersek 100 senede bitiremeyiz İstanbul’un dönüşümünü.
“ZEMİNİ ZAYIF, YAPI STOKU ESKİ OLAN YAPILARA ODAKLANDIK”
Benim umudum hiç bitmez. Ben koşa koşa gider masaya katılırım. Ne gerekiyorsa yaparım. İstanbul’da hafta sonu yaptığımız toplantıdan sonra birtakım stratejiler belirledik. Bir kere tespit çalışmalarının güçlenerek devam etmesi lazım. AFAD’ın, Şehircilik Bakanlığı temsilcilerinin şimdi sıcak baktığı yönde duyumlarımız var. Buna da seviniyoruz açıkçası. Bir kısmını ilçe belediyelerine aktarılacak. Mühim olan İstanbul’un taranması şart. Yüzde 35’de başarılı olabildik. 120 bine yaklaştık şimdi, insanlar ‘gelin binamızı kontrol edin’ deniyor. Sokağa çıkıyorum 10 kişiden 7’si ‘gelin binamıza bakın’ diyor. Şu ana kadar 2000 öncesi yapıların kapılarını çaldık. Silivri’den başladık. Fay hattına yakın bölgelere odaklandık. Zemini zayıf, yapı stoku eski olan yapılara odaklandık. Esas hedef o zaten.
Serbest Görüş:
İki kritik husus var. Bir tanesi 2000 öncesi olması. İkincisi ruhsatı ve projesi olmayanlar. Hiçbir kayıt yok. Bu ne yazık ki yüzbinlerce. Yaklaşık 600-700 bin civarında yapı bu şekildi. Şimdi mahalle mahalle isim de verebiliriz. Öncelikle bu meseleyle ilgili şunu söyleyelim, tapu sorunun çözümü ile ilgili ciddi adımlar atıyoruz. Tapu sorununun ardından planlama ile ilgili oradaki dönüşümü hızlandırma meselesi. 70 yıla dayanan yapı stokundan bahsediyoruz. Bugünün sorunu değil bu, birikmiş. Ne yazık ki, kalıcı çözüm yerine insanların önüne fırsatmış gibi sunulan imar affı, yapı tescil belgesi gibi tariflenen süreçlerle gelinmiş. Biz güçlendirmeyle ilgili bir altlık oluşturmaya başlayacağız. İlk çıkmış mecburen ruhsatlı, projesi olan binalara eğileceğiz.
“ŞİMDİ SİSTEM DEĞİŞTİ, AMA YİNE MIŞ GİBİ DEĞİŞTİ”
Biz İstanbul için deprem konseyi öneriyoruz. Belediye başkanı değil iken bir bakandan randevu aldım. ‘Ben müteahhit olarak yapı denetim firmasıyla pazarlık ediyorum, denetleyecek kişiye parayı ben veriyorum, böyle olmaz’ dedim. Şimdi sistem değişti ama yine mış gibi değişti. ‘Kamu kurumları, belediyeler üzerinden bu alana ekstra ödenek ayrılarak bu işi yaparız’ dedim. Ruhsatı veren ilçe belediyesi, biz sorun gördüğümüz yeri denetleriz. Yetki alanlarımız belli. İmara aykırı ise gider soruşturmayı açar, mühürleriz. Ruhsatların büyük çoğunluk ilçe belediyeleri tarafından verir.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***