Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Davutoğlu: 90’lı yılların aktörleri önce AK Parti’yi istila etti sonra da devleti

Davutoğlu: 90’lı yılların aktörleri önce AK Parti’yi istila etti sonra da devleti


Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Millet İttifakı ve AKP’den tasfiyesine dair konuştu.

2 Mart’ta Saadet Partisi ev sahipliğinde yapılan Millet İttifakı toplantısına kadar Cumhurbaşkanı adayını konuşmadıklarını söyleyen Davutoğlu, bakanlıklar hakkında da henüz konuşmadıklarını belirtti.

Tasfiye sürecini anlatan Davutoğlu, AKP’nin demokratik niteliğini koruyan isimler tasfiye edildiğini söyleyerek, “AK Parti’yi 90’lı yılların mantığına götürecek olan Bahçeli ve Perinçek sahneye çıktı. 15 Temmuz darbe girişimi de bunun bahanesi oldu” dedi.

Davutoğlu, 7 Haziran-1 Kasım arası dönemi anlatarak, “Bir anda 7 Haziran’dan sonra önceden başlayan hazırlıklar sonucu PKK, IŞİD, DHKP-C ve birçok başka örgüt başını kaldırdı. Böyle bir dönemde devleti yönetmek kolay değildi. Ama bütün bu şartlarda anayasal düzene halel getirmeden terörle de mücadele ettik, Türkiye objektif adil bir seçime de götürülebildi” ifadelerini kullandı.

T24’ten Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtlayan Davutoğlu, 2 Mart’a kadar yapılan ittifak toplantılarında cumhurbaşkanı adayını konuşulmadığını belirterek, “Bazı şeyleri erken konuşursanız erken krize sebebiyet verirsiniz. Konuşmadık gerçekten. Düşünün dört ay önce bir aday belirlemiş olsak belki o dört ay içinde öyle gelişmeler olurdu ki biz başka bir adaya yönelmek durumunda kalabilirdik” ifadelerini kullandı.

‘SEÇİMDEN ÖNCE BAKANLARI KONUŞMAK DOĞRU DEĞİL’

Bakanlıkların dağılımıyla neler konuşulduğu sorulan Davutoğlu, “Bakanlıkları parlamento tablosu ve milletvekili dağılımları ortaya çıktıktan sonra konuşabiliriz. Kazanmadan bakanlık konuşmak doğru değil. Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar. Ama o noktada eşitlik ve adalet önemlidir. Eşitlik genel başkanlar düzeyinde sağlandı. Ama adalet açısından bakanlıkların Meclis’teki milletvekili sayısına göre dağıtılması lazım” vurgusu yaptı.

‘HER LİDER İÇİN ÖNCEDEN BİR AYRIM GEREKECEK’

Seçimden önce konuşulmasını doğru bulmadığını belirten Davutoğlu, “Ama tabii arkadaşlar teklif getirirse değerlendiririz. Mesela aynı bakanlığa her parti içinde niyet eden farklı kişiler olabilir” diyerek şunları söyledi:

“Bu partiler arasında gereksiz bir iç rekabete döner ve bazı insanlar sükutu hayal yaşayabilir. Bir de milletvekili sayısı da hassas olacak. 299’da kalırsanız anlamı yok, 301’i bulmanız lazım, hatta mümkünse 360. İyi senaryoda diyelim ki 362 milletvekiliniz var o milletvekilleri arasından kimseyi bakan yapamazsınız çünkü anayasal çoğunluğunuz riske girer. Diyelim ki 302 milletvekiliniz var, kimse bakan olamaz o durumda. Dolayısıyla her lider için önceden bir ayrım gerekecek. Bir lider kimleri yürütmede düşünüyorsa onları milletvekili yapmaması daha doğru olacak. Bu zorunluluk nedeniyle belki de kişiler de tercihlerini yapacaklar.

‘HERKES DE EKİBİNİ BİLİYOR’

Seçimler kazanıldıktan sonra cumhurbaşkanı genel başkanlarla oturur, önce bakanlıkların tanzimi konuşulur, sonra da her lider bakan adayını söyler, cumhurbaşkanı da onaylar. Sürecin doğal gereği böyle işlemesi gerekir. Bugünden bunlar konuşulursa gereksiz bir tartışma başlar. Ama herkes de ekibini biliyor. Sadece bakanlıklar için değil… Önemli kurumların başına kimler gelecek? Karar verirken partinin gücü kadar o kişilerin ehliyetine, liyakatine bakacağız. O zamana kadar her birimiz “şu arkadaşımız şurada değerlendirilebilir” gibi hazırlık yapar herhalde.

‘ARTIK TOPLUMUN BARIŞMASI LAZIM’

Davutoğlu, Kılıçdaroğlu’nun Alevilik kimliği üzerine yapılan tartışmalara dair ise şunları söyledi:

“Sayın Kılıçdaroğlu’nun kimliği üzerinden bir tartışmayı hiçbir zaman doğru görmedim, görmem. Artık toplumun barışması lazım. Sonra siyaset yaparız, önce bir yaraları telafi edelim. Türkiye’de çok büyük bir ekonomik enkaz var, çok büyük bir siyasi enkaz var. Biz altı lider birbirimize kimliğimizi sormuyoruz. Bu siyasi enkazdan ülkeyi nasıl çıkarırız onu soruyoruz. Bu basireti, bu hikmeti gösteremezsek Türkiye aynen bazen Ortadoğu, bazen Asya ya da bazen Balkanlar’da gözlenen etnik ve mezhebi çatışmaların ülkesi haline gelir ve ben bu konuda kaygılıyım.

‘YSK BU ADAYLARIN ADAYLIĞINI ONAYLADI?’

7 Haziran – 1 Kasım dönemini anlatan Davutoğlu, “Gerçekten kritik bir dönemdi. Meclis’te çoğunluğu olmayan bir partinin başındaydım” diyerek şunları kaydetti:

“Bir anda 7 Haziran’dan sonra önceden başlayan hazırlıklar sonucu PKK, IŞİD, DHKP-C ve birçok başka örgüt başını kaldırdı. FETÖ yapılanması devlet içinde kendince bir hareket alanı bulmaya ve hukuk dışı eylemlere kalkışmaya yöneldi. Böyle bir dönemde devleti yönetmek kolay değildi. Ama bütün bu şartlarda anayasal düzene halel getirmeden terörle de mücadele ettik, Türkiye objektif adil bir seçime de götürülebildi.

23 Ağustos 2019’da yaptığım o açıklamanın sebebi şuydu; o günden kısa bir süre önce 2019 belediye seçimlerinde seçilen belediye başkanlarının bazılarının yerine kayyum atanmıştı. Ben de bunu eleştirdim. “Eğer bu belediye başkanları suçlu idiyse neden YSK bu adayların adaylığını onayladı? Bu demokrasiye aykırı bir harekettir” dedim.

‘ERDOĞAN DA PARTİ İÇİNDE BENİM ALEYHİME KAMPANYA YAPIYOR, OYUN ÇEVİRİYORDU’

Bu arada hala AK Parti üyesiyim. Ben bunu deyince Bahçeli bana saldırdı. Erdoğan da sessiz kaldı. Ben de buna karşı şunları söyledim, “Ben 7 Haziran – 1 Kasım arasında terörle mücadele ederken Bahçeli evinde dizi seyrediyordu. Erdoğan da parti içinde benim aleyhime kampanya yapıyor, oyun çeviriyordu.” 7 Haziran-1 Kasım arasında devleti ayakta tutabilmek için verdiğim mücadeleyi o güne şahit olanlar bilir. Bütün o terör saldırılarının hepsini takip ettik ve hiçbirini de gerekli hukuki işlemler yapılmadan bırakmadık.

‘PARTİ’Yİ 90’LI YILLARIN MANTIĞINA GÖTÜRECEK OLAN BAHÇELİ VE PERİNÇEK SAHNEYE ÇIKTI’

Biz çekildik sahneden, sahneye Bahçeli ve Perinçek girdi. AK Parti’nin demokratik niteliğini koruyan isimler tasfiye edildi. AK Parti’yi 90’lı yılların mantığına götürecek olan Bahçeli ve Perinçek sahneye çıktı. 15 Temmuz darbe girişimi de bunun bahanesi oldu. Hadi madem bu konuya girdik açık ifade edeyim. 17 Temmuz’da Sayın Cumhurbaşkanı ile bir görüşmem oldu evinde. Kendisine üç tavsiyede bulundum.

Bir, Yüksek Askeri Şura’yı derhal toplayın ve askeri bir düzene koyalım. Silahlı Kuvvetler ciddi bir itibar darbesi yaşadı. Geciktirmeyin, bir an önce darbeye bulaşmamış isimlerle orduyu tekrar düzene koyun.

İkincisi bütün siyasi muhalefeti de bütün partileri toplayın ve yeni bir demokrasi dönemi başlatın, Türkiye tarihinin en büyük demokratik hamlesini yapın. Askeri darbeyi yenmiş bir iktidar olarak şimdi elimizde büyük bir itibar var. Sayın Kılıçdaroğlu’nu, Sayın Bahçeli’yi, bütün liderleri çağırın ve yeni bir demokratik dönem başlatıyoruz deyin, yeni demokratik bir anayasa ruhunu devreye sokun.

Üçüncüsü de -şimdi sizin sorunuza cevaben söylüyorum- Türkiye’de çok karanlık dönemlerin işareti olan 90’lı yılların birtakım unsurları tekrar kendini göstermeye kalkışabilir. 90’lı yılların karanlık aktörlerinin tekrar siyasete, demokrasiye ve devlete sızmalarına asla izin vermeyin. Bunları kendisine samimiyetle ifade ettim çünkü görüyordum tabloyu.

‘ERDOĞAN’LA ÇOK KONUŞTUM, ÇOK RAPORLAR VERDİM’

Sayın Erdoğan’ın o zaman önünde iki yol vardı. Birinci yol şuydu; bizleri AK Parti içinde tutarak yeni bir reformla, yeni bir heyecanla demokrasi çıtasını yükseltmek için çalışarak muhalefeti de içine alacak şekilde sivil ve demokratik bir anayasaya doğru yürümek. İkinci yol ise 90’lı yılların aktörleriyle birlikte otoriter bir yapıya yönelmek. Ben birincinin olması için Sayın Erdoğan’la çok konuştum, çok raporlar verdim.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin Meclis’e sunulduğu gün bunun ne kadar mahzurlu olduğunu anlatan 17 sayfalık bir rapor verdim.

‘BİZİM YERİMİZE ERDOĞAN, BAHÇELİ’Yİ ORTAK SEÇTİ, PERİNÇEK’İ ORTAK SEÇTİ’

2018’de tekrar verdim. Cumhur İttifakı oluşurken “Aman böyle bir ittifaka yönelmeyin, bu AK Parti’nin doğasını bozar. AK Parti’nin demokratik niteliklerini zayıflatır” dedim. Ve bunların hepsini kayda geçirdim. Sonra korktuğum oldu. Biz AK Parti’den tasfiye edildik. Bizim yerimize Erdoğan, Bahçeli’yi ortak seçti, Perinçek’i ortak seçti. Perinçek vurgusunu yapma sebebim şu; bugün Beştepe’de o zihniyete sahip olan insanlar egemen. Beştepe’nin en etkili bazı danışmanları 70’li, 80’li yılların dogmatik Maoist, ulusalcı isimleri. Biliyorsunuz AK Parti Genel Merkezi’nin şu an Türk siyasetinde bir etkisi yok. Güç Beştepe’de. AK Parti MYK’sının bir etkisi yok. Biliyor musunuz kim var MYK’da. Eskiden bilirdiniz tüm üyelerin isimlerini.

‘AKP’NİN GEÇMİŞİYLE ALAKASI YOK’

Bir tek Sözcü Ömer Çelik’in ismini bilirsiniz. Başka var mı? Öbür tarafta Beştepe’deki baş danışmanlar AK Parti genel başkan yardımcılarından daha şöhretli ve bunların AK Parti’nin geçmişiyle alakası yok. Tabiri caiz ise 90’lı yılların aktörleri önce AK Parti’yi istila etti sonra da devleti.”

Çamlıbel’in “Dış politika bağlamındaki tartışmalarda devletin içindeki Avrasyacı kanat diye bilinen ekipleri mi kastediyorsunuz?” sorusuna ise Davutoğlu şunları söyledi:

“Evet. Ben bunu Avrasya’ya karşı olduğum için söylemiyorum. Biliyorsun ben bakanlık dönemimde Rusya ile ilişkilerin de geliştirilmesi gerektiğini söylediğim için eksen değiştiriyorum diye eleştirildim de. Ama bir dengedir bu. Avrasyacılık ile kastedilen Türkiye’nin otoriter bir yapıyla Asyatik bir devlet modeline dönüşmesi ise işte buna karşıyız. Türkiye’nin Avrasya’da güç sahibi olması ise buna taraftarız elbette.

‘MAFYATİK YAPIYA DÖNÜŞÜYOR’

Ben bunu maalesef Erdoğan’ın iktidarda kalma çabasının bir parçası olarak görüyorum. Otoriterleşme iktidarda kalmanın bir aracı. Yanlışlık da burada zaten. Yollarımızın ayrıldığı yer de burası. Benim için İslam insanı özgürleştiren bir şeydir, köleleştiren bir şey değil. Benim gençliğimden beri savunduğum değerler Allah inancının insanı özgürleştirdiğidir. Bu özgürleşme insanın kendi nefsine karşı özgürleşmesinden toplumsal özgürlüğe kadar uzanır. Ama şimdi bunlar öyle bir muhafazakarlık geliştirdiler ki körü körüne itaat sanki imanın bir gereği. O körü körüne itaat ettiği lider de iktidarını korumak için birtakım ilişkiler işine girmişse bir müddet sonra bu mafyatik yapılara dönüşür.

‘BİRİLERİ TÜRKİYE’DE KAOS ÇIKARTMAK İSTİYOR’

Bugünkü AK Parti bizim bıraktığımız AK Parti değil. Bugünkü AK Parti 90’lı yılların 28 Şubat zihniyetiyle mücadele eden bir AK Parti değil. Doğu Perinçek bir 28 Şubatçıdır. Şeytan Ayetleri kitabını Türkçe’ye çevirerek Sivas Olayları da dahil birçok olayı tetikleyen bir provokatördür. Şimdi nasıl AK Parti yanlısı oldu? Çünkü birileri Türkiye’yi kimlik temelli olarak bölmek istiyor, birileri Türkiye’de kaos çıkartmak istiyor.”(Kaynak)

Kaynak:
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version