Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

ÇEVİRİ | Anti-popülizmin çıkmazı

Serbestiyet


Erdoğan’ın giderek otokratikleşen ve baskıcı bir hal alan yirmi yıllık iktidarına son verme umuduyla altı muhalefet partisi, bir yıl boyunca gerçekleştirdikleri müzakerelerin ardından, Mayıs ayında yapılacak seçimlerde tek bir cumhurbaşkanı adayının arkasında birleşti. Altılı Masa olarak adlandırılan grup, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu gibi olası adayları bir yana bırakarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığında mutabık kaldı.

Eğer otoriter ve popülist bir rejim demokrasiye yönelik mainpülasyonlara kalkışıyorsa, muhalefet partilerinin seçimleri kazanabilmeleri için güçlerini birleştirmeleri gerekir. Öte yandan, böylesi bir birliktelik gerekli olsa da nihai başarı için yeterli değildir. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu türden durumlarda işin en zor kısmı birliktelik kararından sonra gelir.

Belirli bir lideri veya partiyi – özellikle de “popülist bir diktatörü” – ortadan kaldırmak için birleşen muhalefet partileri, bu zorunluluğu diğer siyasi endişelerin üzerinde tutmalıdır zira popülist liderler demokrasinin altını oyma konusunda oldukça mahirlerdir ve yeniden seçilmeleri halinde demokrasiye daha da fazla zarar vereceklerine inanmak için her türlü nedene sahibiz. Örneğin Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, hiç de adil bir biçimde gerçekleşmeyen seçimlerin hemen ardından oldukça problemli politikaları kültür savaşlarını fitillemek için kullandı.

Popülist liderlerin istediği tam da bu. Bu liderler, kutuplaşma siyasetini ve her meseleyi kişiselleştirmeyi kendi çıkarları uğruna kullanmakta ustadırlar:

Halkı gerçekten temsil eden tek lider olarak herkes bana karşı!”

Siyaset bilimcilerin son zamanlarda yaptığı önemli çalışmalar, otoriter-popülist liderlere oy veren kitlelerin, bu liderlerin demokrasiyi içeriden erozyona uğratan politikalarından ve yolsuzluklarından habersiz olmadığını göstermiştir. Ancak bu kitleler, “biz ve onlar” mantığı ve günün sonunda nihai niyetleri belirsiz bir muhalefet koalisyonu ile karşı karşıya kaldıklarında, “kötünün iyisi” olarak algıladıkları şeyi tercih edebilme eğilimi gösteriyorlar.

Dahası, biraraya gelmiş muhalefet partileri, genel olarak karşı çıktıkları lidere çok benzeyen, sadece bu liderlerden daha demokratik olan adaylar üzerinde uzlaşma eğilimindedir. Buna bir örnek, Macaristan’da oldu. Geçtiğimiz yıl Macaristan’daki muhalefet ittifakı, aşırı sağcı ve popülist bir lideri yenmek için muhafazakar ve Katolik bir figürü destekleme kararı aldı. Benzer şekilde İsrail’de de muhalefet koalisyonu, emekli general Benny Gantz gibi radikal merkez sağ figürleri önererek Netanyahu’yu alt etmeye çalıştı.

Demokrasinin restorasyonunun siyaseten “yıllanmış” kişiler tarafından idare edileceği yönünde yaygın bir varsayım bulunuyor. Bu varsayım 2020’de Amerika Birleşik Devletleri’nde Demokratların, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da Batı Avrupa’da, sırasıyla Konrad Adenauer ve Charles de Gaulle gibi paternalist figürlerin siyasete hakim olduğu dönemlerde işe yaramıştı.

Ancak bu tür stratejileri benimsemek, ya muhalefeti bütünüyle tepkisel gösterdiği ya da iktidardaki popülistler tarafından inşa edilen siyasi parametrelerin “yeni normal” haline geldiğine dair imalarda bulunduğu için genellikle başarısız oluyor. Örneğin, Türkiye’de Altılı Masa, milliyetçi hattın dayatmalarına boyun eğdi ve Kürtler lehine bir siyasi vizyon sunan Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) reddetti. Benzer şekilde, Netanyahu’nun aşırı sağcı hükümetine karşı mevcut muhalefet hala Arap temsilcileri bünyesine dahil etmeyi reddediyor. Dışlayıcı bir milliyetçilik ve azınlık haklarına dönük kayıtsızlık, siyaseten “olağan” ve “verili” kabul ediliyor.

Anti-popülistler ortak bir rakibe karşı birleşebilseler bile, siyasetin parametrelerini değiştirmek çok daha zor bir iştir. Sadece ama sadece popülist lidere dönük hoşnutsuzluğa oynamak yerine, daha geniş bir dizi konuyu tartışmaya açarak politika önerileri ve temel ilkelerle ilgili meselelere kafa yormalılar. Popülist bir iktidarı yenmek adına ideolojik farklılıklar bir kenara bırakılabilse de, gerçekten böylesi bir iktidar bozguna uğradığında, seçmenler bu türden koalisyonların nasıl işleyeceği konusunda şüphe duyabiliyor.

Altılı Masa, hukukun üstünlüğünü yeniden tesis etmek ve Erdoğan’a neredeyse sınırsız yetkiler veren hiper-başkanlık sistemini ortadan kaldırmak için uzun bir yol kat edecek yapısal reformların ana hatlarını belirlemeyi başardı. Benzer şekilde Masa, RTÜK ve YÖK gibi popülistlerin “halk” adına ele geçirdiği kurumları yeniden özerk hale getirecek. Muhalefet, sultanistik bir yönetim yerine kurumlara güvenmeyi taahhüt ederek, Erdoğan’ın alışılmışın çok dışındaki hiper-enflasyonist ekonomik stratejilerinden ve istikrarsız dış politikasına açık açık meydan okuyor.

Ancak mevzubahis “kurumsallık” vaadi oldukça soyut. Dahası, siyaseten oldukça heterojen olan muhalefet ittifakının sunduğu politikalardaki uyuşmazlıklar vurgulanarak bu “kurumsallık” anlatısı kolayca sorgulanabilir. Eğer muhalefet galip gelmek istiyorsa, basitçe iktidara reaksiyon göstermek yerine seçim sürecinin çerçevesini şekillendirmek zorunda.

Muhalefet, kendi başına yolsuzluğun iktidar partisini devireceğini basitçe varsaymak yerine neyin yanlış gittiğini vurgulamalı ve farklı bir gelecek tahayyülünün kitlelerde duygu uyandıracağı güçlü semboller bulmalı. Türkiye’de meydana gelen son deprem felaketi ve rejimin deprem konusundaki sorumsuzluğu Türk muhalefeti için seçim öncesinde bir referans noktası olacaktır. Ancak farklı bir geleceği tahayyül etmek çok daha zorlu bir görev olarak karşılarında duruyor.

Çeviri: Hasan Ayer

Kaynak: https://www.project-syndicate.org/commentary/anti-populism-dilemmas-for-fragile-opposition-coalitions-turkey-hungary-by-jan-werner-mueller-2023-03

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version