İnşaat Mühendisi KHK’lı Prof. Dr. Hasan Kaplan, Kahramanmaraş merkezle deprem ve sonuçlarıyla ilgili çok önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin yapı stoğunun sorunlu olduğunu anlatan Kaplan, bunun temel sebebinin ise ‘imar rantı’ olduğunu anlattı.
Kahramanmaş’ta yıkılan binalarla ilgili yapım aşamasında akademisyenlerin uyarılarda bulunduğunu anlatan Kaplan, “Rahmetli benim öğrencim olan bir profesör vardı. Bu öğrencimin asistanları benim memleketim Maraş’ta göçen binaların yapım aşamasında dayanaksız olduğuna dair tez yazdılar. Beton sulanmadı, taşıyıcı sistemi yetersiz, zemin kötü, buraya bina yapılamaz diye bağırdılar akademisyenler. 2003-2005 yıllarıydı. Ama hiç kimse duymadı. Çünkü sesini duyuracak mekanizma yoktu.” dedi.
Resul Cengiz’in YouTube kanalına konuşan Hasan Kaplan’ın açıklamasından önemli bölümler şöyle:
- Erzincan depremi benim hayatımın dönüm noktalarından biri oldu. Bizim esas misyonumuz bir şeyin ‘nedenini’ bulmak. Sorguladıktan sonra binanın yapısal olarak depreme dayanıklı yapılmadığını tespit ettik. Ondan sonra tüm akedemik çalışmalarımı depreme dayanıklı yapılar üzerine yaptım.
- Erzincan’dan döner dönmez, Denizli’de ne yapabiliriz diye çalışmalar yaptık. 55 bina tespit edilerek, özellikle kamu binaları üzerinde çalıştık. Denizli Devlet hastanesi 2.000 yılında güçlendirme çalışması yapıldı.
- Pamukkale Üniversitesi’nin kurucu üyelerinden biriydim. Yeni bölümlerin açılmasında da öncü oldum. Pamukkale Üniversitesi’nin deprem araştırma laboratuarının da kurucusu benim.
- Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğimiz var, 2018’de de revize edildi. Oldukça mükemmel. Yönetmeliğe göre yapılan binalar ayakta. Bir kere binaları projelendirirken gelmesi muhtemel tüm yükleri göz önüne almalıyız.
- Deprem yükünü binadaki taşıyıcı sistemler karşılar. Biz muhtemel proje depreminde en büyük depremde binanın hasar görmesini ama ayakta kalmasını istiyoruz. Ayakta kalacak ki, içindeki insanlar canlı olarak kurtulacaklar. Ama bina onarılacak ya da yıkılacak.
- Yani bir tasarım depreminde binanın hiç hasar görmemesi diye bir durum yok. Ama biz binalarımızı yatay yük taşıyıcı sistem dediğimiz perde duvarsı yapıyoruz. Özellikle çok katlı yapıların deprem perdeleri olmadan yapılması deprem bilgisinin eksikliğine işaret eder.
- Çok katlı yapıda mutlaka deprem perdesi olmalı, perde duvarlarca yatay yüklerin karşılanması öngörülmelidir.
- Birinci eksiğimiz taşıyıcı sistem dediğimiz depreme dayanıklı yapıda taşıyıcı sistem hatası yapıyoruz.
- İkincisi, yapıların betonarme yapıların özellikle yapımında beton ve demiri bir arada tutmamız gerekiyor. Beton ve demiri bir araya getirince betonarme oluyor. Ama orada beton ve demir bir arada tutulamayacak kadar malzeme kalitesi çok kötü. Demek ki ikinci yıkılma nedeni, malzeme kalitesinin yetersizliği.
- Göçmelerin en önemli nedeni denetimsiz yapıldığı için malzeme kalitesinin düşük olması. Adeta tuzak bir binanız var. Beton dayanımı, taşıyıcı sistemi yetersiz. Deprem olduğu anda siz insanlara tuzak kurmuş oluyorsunuz.
- Türkiye’de Denetim Mevzuatı var. Yapı Denetim Yasası çıkmadan önce denetimi belediyeler yapıyordu. Fenni mesulü vardı, her bir inşaatın. Dolayısıyla bunu denetleyen kim, yine belediyelerdi. İnşaat mühendisleri odaları da illerde protokol yaparak her bir projeyi hatta beton denetimi de dahil olmak üzere denetliyorlardı. Proje denetlenmeden belediyeden ruhsat verilmiyordu.
- Şimdi yapı denetimini insanlar çok yanlış anladı. Yapı denetim o binanın başından sonuna denetiminin yapılması zorunlu kılan bir mevzuattır esasında. Sizin prizinizin yanlış olması da yapı denetim konusudur esasında. Burada bir bilgi eksikliği var. Mevzuatta herşey var ama mevzuatı uygulayamıyoruz.
- Mevzuatı uygulayacak olan teknik elemanların otoriteleri ellerinden alınmış durumda. Bir kişinin parası varsa, her şeyi yapar hale geldi. Sen inşaat mühendisisin ama istediğini yaptıramıyorsun. İmza atmaması gerekiyor ama bugün bir çok insan maalesef sadece imza atarak mesleğini sürdürmek zorunda kalıyor.
- Belediyeler değil, artık yapı denetim kuruluşları denetliyor. Türkye’nin her yerinde. Yapı denetim kuruluşları demir bağlama aşamasında gelip bakıyor, ‘Tamam kardeşim proje uygun olmuş’ deyip bakıp gidiyor.
- Beton dökme aşamasında ne yapıldığına bakmıyorlar maalesef. Betona su karıştırılor mu, vibratör kullanılıyor mu, sıkıştırma yapılıyor mu bakmıyorlar. Yerindeki uygulamaya bakmıyorlar.
- Temel sorun bilgi eksikliği. Sorumlu biziz. Sorumlu eğitimciler. Şimdi ‘uzaktan eğitime’ geçtik. İnşaat mühendisinin uzaktan eğitimi olur mu? O labaratuarda görere, kirişleri kırarak, malzemeyi karıştırarak yetişmesi gereken bir meslek erbabı.
- Eğitim yetersizliği… Bunun için bir seferberlik ilan edilmesi lazım. Dİğer bir husus bizim ypapı stoğumuzun bir çoğu mühendislik eğitimi almaksızın yapılan binalar. Adam iki katlı bina yapıyor ama mühendislik hizmeti almamış. Sonra üzerine bir kat daha çıkmış. Sonra biz o binalara ‘imar affıyla’ kullanım izni veriyoruz. Bu feceat…
- Esasında bizim en büyük hatamız nedir biliyor musunuz? Şehirlerin yerleşim alanlarının imar planlarının yapılmaması. İnsanlar yerleştikten sonra imar planı yapıyoruz. Bir kere yerleşim alanlarının önceden planlanması gerekiyor. İnsanlar imar planı yapılmış bir yere gidip bir bina yapabilirler.
- Kahramanmaraş… Yapıların çok yıkıldığı bölgeye gititğinizde oranın tarım arazisi olduğunu görüyorsunuz. “O bölgeye yapı yapamazsın, ben imara açmıyorum” deseydin, bu işin önüne geçilebilirdi. Planlama hatası yapıyoruz, en baştan.
- Diğer acı bir gerçek; planlamayı da ranta göre yapıyoruz. Kişilerin arazisine göre arsa üretiliyor. Herkes arsa üretirken rant peşinde koşuyor. Bugün Türkiye’nin en büyük rant geliri maalesef inşaat. Kat sayılarının fazla olması, yapı yoğunluğunun fazla verilmesi…
- Sorun şu; imar planlarının hazırlanması aşamasından başlayıp binalara imar izni verilmesine kadar bir süreçte maalesef rant hesabı yapılıyor. Bunu açıkça konuşalım. Şehirlerin kentlerin nereye büyüyecekleri, hangi tarafa genişleyecekleri belli çevreler tarafından önceden, proje aşamasında biliniyor ve oradaki araziler belli insanlar tarafından satın alınıyor. Sonra o arazilerden imar planı geçirerek çok fahiş fiyatlarla satılıyor.
- İmar rantı dediğimiz bir rant söz konusu. Bu siyasi partiden farksız; A, B, C demiyorum. Hiç bir siyasi partinin yanında yer alamam, ben akademisyenim. Ama Türkiye’de önceden beri devam eden bir yanlış rant sistemi var. Olayın kökünde ‘ahlak’ var. İmar rantı herşeyin önüne geçtiği için başımıza bu korkunç felaketler geliyor. Enkazların altında kalıyoruz.
- İmar planlarının hazırlanmasında otoriteler geç kalıyor. Vatandaş imar alanı dışındaki bölgelere bina yapıyor. Kimse de gidip bunun hesabını sormuyor. İmar açısından bir fecaatle karşı karşıyayız.
- Bu rant düzeninin bitmesi lazım. Yapı Denetim Mevzuatı’nın uygulanması sağlanmalı. Rantın hesabı sorulmalı. Bunların tespiti çok kolaydır. Bir insanın mal varlığının nasıl arttığı belli. Belli yıllarda mal beyanında bulunacaksın. O mal beyanlarını takip edeceksin.
- Kahramanmaraş’ta, ‘bu bölgeye izin vermeyelim, iki katla sınırlı olmalı’ denilirken çok katlı binalar yapıldı. ‘O bölgede faylar geçiyor, bu bölgeyi taşıyalım’ denilirken diğer tarafta hızlı hızlı imar izni verildi. Ve o binalar göçtü.
- İmar planları tüm tarafların katılımıyla yapılmalı. Bütün insanlar rantı paylaşmalı, halka yayılmalı. Bu iyi bir şeydir. Ancak rant belli bir zümreye verilmemeli. Denizli’de yaşandı. Projenin içinde yer alan isimler 30’a aldıkları arsayı imar planını değiştirin 3 ay sonra 300′ e satmadı mı? Bunu herkes biliyor Denizli’de…
- Bir binanın deprem bakımından güvenli olmasında en önemli sorumlu proje müellifi. Proje depreme dayanıklı mı değil mi, ona bakıyoruz. O projeyi kontrol eden teşkilatına, yapı denetim firmalarına bakıyoruz. Kontrol edilmiş mi? Şantiyede inşaatı yaparken malzeme kalitesi kontrol edilmiş mi?
- Kahramanmaraş’taki yıkılan binalarda şu anda çok hızlı bir şekilde beton ve donatı, malzeme kalitesinin kontrol edilmesi lazım. Yerinden alınacak karot numuleler, beton numunelerle… Resimlerinin alınması lazım.
- Beton kalitesini hemen görecek orada. Bu betonun kalitesinin böyle olmasından sorumlu kimdir? Silsile olarak hesap sorulacak. Betona su karıştırırsanız betonın dayanımını yüzde 40 yüzde, 50 azaltırsınız. Kolondan örnek alıyorsunuz, elinizde dağılıyor. Beton dayanımı zayıf.
- Bir de doğrudan müteahhitleri suçluyorsunuz. Halbu ki ona imza atan teknik elemanlar sorumlu. Kaosun en başında planlama hatası var.
- Siz yapı yapıamayacak yere yapı izni vermeyeceksiniz. Önceden dereymiş, dere doldurulmuş. Bunun üzerine gelip 8-10 katlı bina yapıyorsunuz ve bu binayı yapanlar da betonu hiç sulanmadan…
- Rahmetli benim öğrencim olan bir profesör vardı. Bu öğrencimin asistanları benim memleketim Maraş’ta göçen binaların yapım aşamasında dayanaksız olduğuna dair tez yazdılar. Beton sulanmadı, taşıyıcı sistemi yetersiz, zemin kötü, buraya bina yapılamaz diye bağırdılar akademisyenler. Ama hiç kimse duymadı. Çünkü sesini duyaracak mekanizma yoktu.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
ÖNCEKİ YAZIDepremlerde hayatını kaybedenlerin sayısı 41 bin 156’ya yükseldiSONRAKİ YAZIAK Partili ve cemaat mensubu müteahhitlerin akıbeti
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***