Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Maraş’ın Çığlığı: “El Atan Yok Yapayalnız Kaldık”


Hafta başında meydana gelen sarsıntıların yarattığı yıkımın bilançosu henüz tam olarak ortaya çıkmasa da en çok etkilenen iki şehrin, depremin merkez üssü Kahramanmaraş ve Hatay olduğu açık.

Depremin ilk günü yoğun tipi nedeniyle Kahramanmaraş’a giremeyen VOA Türkçe ekibi, dün sabah erken saatlerde kente ulaştı. Yüzlerce binanın yıkıldığı ya da ağır hasar gördüğü kentte en büyük yıkım şehrin merkezinde görülüyor. Trabzon Caddesi, İsmetpaşa Caddesi ve Azerbaycan Bulvarı’nda onlarca bina yerle yeksan.

Bölgede yaşayanların “zelzele” ya da “afet” dediği depremin üzerinden günler geçmiş olmasına rağmen enkaz önünde, yanında, çevresinde toplananlar bir umut yakınlarına kavuşmanın hayalini kuruyorlar.

“Kepçeyle iş mi olur, bir el atan yok”

Oğlu, kızı, damadı ve bir buçuk yaşındaki torununun enkazdan çıkarılması için çırpınanlardan biri de İlkay Balta.

VOA Türkçe’nin konuştuğu Balta, “4 yavrum içeride; Onur Ali Balta, Tayfun Yüksek, Şaziye Yüksek, Eylül Yüksek. Bir el atan yok. Kepçe veriyorlar. Kepçeyle iş mi olur? Geciktiler, tabii geciktiler. İş makineleri daha dün geldi. Ama onlar ne olacak ki! Elle aramayı deneyen bir kişi yok. Hiç elle çalışan siz gördünüz mü?” dedikten sonra ağlamaya başlıyor ve “Canlıysa canlı, cansızsa cansız verin. Ne yapacağız böyle. Yapayalnız kaldık” sözleriyle yaşadığı hayal kırıklığını dile getiriyor.

Şikayet ettiği elle arama, Antakya’da olduğu gibi Kahramanmaraş’ta da yakınlarını arayanların en çok şikayet ettiği konu. Arama kurtarma personeli yetersizliği bir yana gelenlerin de büyük ölçüde donanımsız olmasının çalışmaları olumsuz etkilediği, deprem kentlerinde herkesin dilinde.

“Kuzularım içeride yüzünü beri çeviren yok”

O sırada yanına gelen dünürü Sahide Yüksek de çocuklarının fotoğraflarını gösterirken yalnız bırakıldıklarını ve bunun çok acı verici olduğunu söylüyor.

Yüksek, “Kuzularım içeride. Kimsenin baktığı yok. Biz de ‘mıykırı mıykırı’ çaresiz sabahlara kadar bekliyoruz yüzünü çeviren beri dönen kimse yok. Hiç mi bir yetkili yok?” dedikten sonra enkaz altından tüten koyu gri dumanı gösteriyor.

Sahide Yüksek, “Başkanımız ya da hangi yetkilimiz varsa duysun sesimizi, çocuklarımız içeride diri diri yandı. Allah’tan korksunlar. Bunu diyorum başka da bir şey demiyorum. Bizim devletimiz yoğumuş” sözleriyle isyan ediyor.

Yeniden enkazın başına dönüyor iki anne. Biri burada “ses geliyor” diye bağırıyor oraya yöneliyorlar. Ses dinleme aleti yok. Bir vatandaş enkaz başına gidiyor sesleniyor. Biri “ses duydum” diyor, öteki duymadığını söylüyor.

Her tarafta iş makinelerinin hafriyat kaldırırken çıkardığı güçleri sesleri bu çalışmayı da imkansız kılıyor. Çünkü biri durdurulsa uzaktaki yine çalışıyor. Yoğun bir kakafoni yaşanıyor.

Umut saatler içinde söndü

Derken bir yakınları enkazın önüne geliyor. Gözleri yaşlı. “Polis İrfan televizyonda görmüş. Onur yaşıyormuş. O olmalı, resmini gönderdi bana” diye bağırıyor.

Can pazarı bir anda mutluluk çemberine dönüyor. İlkay Balta, “Yavruma gideceğim. Diğerleri ne olmuş” diye aynı anda hem dövünüyor hem sevinç gözyaşları akıtıyor.

Hastanenin ismi bilinmiyor. Akrabalar aralarında konuşuyor. Bir kısmı hastaneleri gezmeye karar veriyor. Gidenler gidiyor, iki anne enkazın başında yine bekleyişe devam ediyor.

Enkazdan başka cenazeler çıkıyor. Herkes üzgün. Başka enkazlardan gelen “canlı çıktı” haberleri burada da bir “mucize” olarak çıkmıyor karşılarına.

Hastaneleri gezenler mutsuz bir şekilde geri döndükten birkaç sonra ilk yakınları çıkıyor enkazdan. Balta ve Yüksek ailelerinin yüreğine kor düşüyor. Tayfun Yüksek enkazdan çıkarılıp ceset torbasına yatırılırken, ailenin diğer bireyleri hakkında da umut kesiliyor.

Gözyaşları sel olup akarken umutlar sönüyor.

Yakınları tarafından zor zapt edilen acıdan kendinden geçmiş İlkay Balta’nın daha önce söylediği o sözleri geliyor akıllara “Maraş’ı tek başına bıraktılar. Kahramanmaraş’tık; gerçek kahraman kaldık, tek kaldık.”

Exit mobile version