MEREŞ – Mereş’in Bazarcix ilçesine bağlı köylerde, yurttaşlar ağır hasarlı raporu verilen evlerde kalıyor. “Yasak değil mi” diye sorduğumuz köylüler, “Polis geldi ‘oturmayın’ dedi. Biz de oturacağımızı, başka çaremizin olmadığını söyledik. Bize ‘mesuliyeti bize ait’ diye bir belge imzalattı ve gitti” diyor.
Depremin 18’inci gününde Mereş’in Bazarcix ilçesinde yıkılan binaların enkazı kaldırılmaya devam ediyor. Öte yandan daha önce ağır hasarlı olduğu tespit edilen yapılar bir bir yıkılıyor. Yıkım sırasını bekleyen Bazarcixlilar da evlerini ve işyerlerini boşaltmaya çalışıyor. Köylerde de hasar tespit komisyonları evlerin hasar durumunu tespit etmeyi sürdürüyor. Gittiğimiz Xidiran (Yolboyu), Bölükçam ve Salmanıpak köylerinde ağır hasarlı olduğu tespit edilen yapılar güvenlik şeridiyle çevrelendi. Buna rağmen bazı köylüler, yıkımla yüz yüze olan evlerde yaşamaya devam etmek zorunda kaldıklarını belirtiyor.
Bazarcix sokaklarını dolaştıktan sonra bir kez daha ilçeye bağlı köylere gidiyoruz. İlk olarak 40 haneli olan ve 20 ailenin yaşadığı Xidiran (Yolboyu) köyüne gidiyoruz. Köyde yıkılan binaların altında kalan yurttaş olmadığını öğreniyoruz. Köylüler kendi köylerinden Meloş İltemiş ve 13 yaşındaki engelli çocuğunun Narlı’da enkaz altında kalarak yaşamını yitirdiğini, kızı ve eşinin ise sağ kurtulduğunu belirtiyor. Narlı’dan köye gelin olarak gelen bir yurttaşın da babası ve yeğeninin yaşamını yitirdiğini söylüyor.
Deprem sırasında Bazarcix’ta oturduğunu söyleyen Gülistan Ürgüp, hem ilçede hem de köydeki evlerinin ağır hasarlı olduğunu, ikisinin de yıkılacağını söyledi. Ürgüp, Bazarcix’taki evlerinin merdiveni çöktüğü için içerideki eşyaları dahi çıkaramadıklarını kaydetti.
YIKIM KARARI VERİLEN EVDE KALIYOR
Köyün içini dolaşırken, etrafı güvenlik şeridiyle çevrilmiş ve yıkım kararı verilen tek katlı evinin bahçesinde karşılaştığımız Mehmet İlkan, eşiyle birlikte yıkım kararı verilen evde kaldıklarını söylüyor. Eşinin rahatsız olduğunu ve dışarıda kaldıkları bir gece perişan oldukları için yeniden eve girdiklerini söyleyen İlkan, hem ilçedeki hem de köydeki evleri için yıkım kararı verildiğini ifade ediyor. İlkan, “Eşim hasta ve lavaboya dahi gidemiyor, dışarıda yaşayacak durumda değil. O yüzden onunla birlikte evde kalıyoruz. Çocuklar ve gelin çadırda kalıyor” diyor. “Peki yasak değil mi sizin kalmanız?” diye sorduğumuzda, Mehmet İlkan şu yanıtı veriyor: “Polis geldi biz de durumu anlattık, ‘yapacak bir şey yok kalacağız’ dedik. Bize bir belge imzalattı, bir şey olması durumunda mesuliyetin bize ait olduğuna dair. Biz de imzaladık ve gittiler.”
Ardından Bölükçam köyüne gidiyoruz. Yüzden fazla hanenin bulunduğu ancak 16 ailenin yaşadığı köyün neredeyse yarısı için yıkım kararı verilmiş. Köylülerden İbrahim Sümbül, depremden hemen sonra 48 saat boyunca yağmur altında kaldıklarını söylüyor. 18’inci günde hala dışarıda olduklarını hatırlatan Sümbül, “Köyün yarısı için yıkım kararı var. Çadırda kalıyoruz ve çok zor. Tabi sadece bizim için değil, herkes için böyle. Bazarcix’a gittik kendi durumumuza şükrettik” diyor.
10 BİN LİRA SUS PAYI MI?
Üç çocuğu olan Sedef Bıçkıcı ise, 10 bin lira ile ne yapacaklarını soruyor: “Benim evim yok, eşim çoban ve kendini ifade edemiyor. Ben astım KOAH hastasıyım. Evime yıkım geldi. Evimi nasıl taşıyacağım. Devlet 10 bin lirayı sus payı için mi verdi? Bu 10 bin lira ile evimi götürdüm, benim sonum ne olacak. Böyle olmaz, sesimi duyurun. Hiçbir gelirim güvencem yok, ne yapmam lazım. Çocuğumu kardeşim gelip götürdü. Zaten iki göz odası var, kendisi de kirada. Beni mi, çocuğumu mu, eşimi mi idare etsin. Bu deprem oldu daha kimse buraya gelmedi. Devletin hiçbir yardımını göremedik. Yaklaşık 40 küçükbaş hayvanım enkazın altında kaldı. Bugüne kadar kendi imkanımızla ayakta durmaya çalışıyorduk. Şimdi ne yapacağız. Sağ olsun yurt dışındaki yardımseverlerimiz gıda gönderdi. Yemek içmek kolaydır şimdi sonumuz ne olacak. Biz daha bir görevli göremedik bu köyde. Siz söyleyin ne yapmamız lazım. Devlet bugüne kadar bir şey yapmadı bari bundan sonra yapsın. İş gıdayla, suyla, ıslak mendille bitmiyor. Bundan sonra halimiz ne olacak önemli olan bu.”
‘DERDİMİZ ÇOK UÇACAK KANADIMIZ YOK’
Ardından Salmanıpak köyüne gidiyoruz. Köyde yıkılan yapı ve enkaz altında kalan yurttaş yok. Ancak 30 haneli köyde bazı evler hakkında yıkım kararı verildiği, geriye kalanlar hakkında da ‘oturulabilir’ raporu verildiğini öğreniyoruz. Salmanıpak’ın mezarının da bulunduğu köyde bizleri dolaştıran ve evleri gösteren Ali Dul, “Oturulabilir raporu verilen evlere de kimse güvenmiyor. Çünkü bazı yapılarda kolonların zarar gördüğünü görüyoruz ama oturulabilir raporu verildi. Ben ekiplere gelin siz oturun dedim güldüler bana” diye anlatıyor.
Köyü dolaşırken yıkılacak bir evin yanında oturan Mustafa Torun ile karşılaşıyoruz. Yaşadıklarını şiirsel bir dille anlatan Torun, 13 senedir yalnız yaşadığını, her çayı demlediğinde dertlerinin gözyaşı olup demlediği çaya damladığını ve daha sonra bardağa doldurup içtiğini belirtiyor. “Durumun nasıl?” diye sorduğumuz Torun, “Derdê me pir in mîna bayê kur in qenadê me tunin em bifirin” (Derdimiz çok, derin rüzgarlar gibi ama uçacak kanadımız yok) diyor.
MA / Abdurrahman Gök – Rukiye Adıgüzel
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***