Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

İHD’den birçok kentte ‘Barış Nöbeti’ eylemi


HABER MERKEZİ – İHD, bir çok kentte sürdürdüğü “Barış Nöbeti”nde, savaş politikalarının neden olduğu ekolojik yıkım, cezaevlerindeki baskı ve anadile yönelik uygulamalara dikkat çekti. 

 

İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye’de barışın sağlanması için her ayın ilk Cuma günü tüm şubelerde eş zamanlı olarak tutulan “Barış Nöbeti” eylemini gerçekleştirdi

 

ADANA 

 

İHD Adana Şubesi’nin dernek binasında gerçekleştirdiği nöbette, savaş politikalarının neden olduğu ekolojik yıkıma dikkat çekildi. Nöbette konuşan İHD Adana Şubesi Ekoloji Komisyonu Sözcüsü Yaşar Gökoğlu, kentte ekolojik tahribat ve buna bağlı olarak yaşanan hak ihlallerinin tüm hızıyla devam ettiğini belirterek, “Yumurtalık Sugözü Köyü’nde 20 yıldır çalışan, çevreyi zehirleyen İsken Kömür Santrali yetmiyormuş gibi şimdi de hemen yanı başında Emba Hunutlu Kömür Santrali’nin yapımına siyasi iktidar tarafından izin verildi, yapımı tamamlandı ve çalışmaya başladı. Her iki santral toplam olarak bir saatte 1.000 ton kömür yakıyor ve milyonlarca ton deniz suyunu soğutma amacıyla kullanıp kirletiyor. Tufanbeyli ilçesinde kurulu olan santral de 10 yıldır çalışmaya ve bir saatte 1.000 ton kömür yakmaya devam ediyor. Oysa, Paris Anlaşması’nı 2021 yılında onaylayan iktidar yetkililerinden beklenen mevcut kömür santrallerinin kapatılması için tarih verilmesi idi. İkinci kömür santralinin de çalışmaya başladığı Yumurtalık İlçesi Sugözü Köyü’nde kanser vakalarının arttığı ifade ediliyor. Sağlık Bakanlığı yetkilileri ise bu konuda bilinen istatistikleri yayınlamama konusunda tavrını sürdürüyor. Aynı zamanda bu bölgede tarım hasadında da düşüşler yaşandığı biliniyor. Yumurtalık sahillerinde, kömür santralleri yakınlarında denizin ısısı ve yapısı değiştiği için, bir geçim kaynağı olarak artık balıkçılık yapılamamaktadır. Bir hak ihlali olarak bu durumu da belirtmek gerekir” dedi.

 

Kentin yoksul mahallelerinde yakılan kömüre de değinen Gökoğlu, “Halka kömür dağıtımı uygulamasına, sağlıklı bir yaşam hakkı adına derhal son verilmelidir. Bereketli Çukurova topraklarının yapısı, kimyasal gübre ve tarım zehirlerinin her yıl artması sonucunda değişti, adeta kanser oldu. Kullanılan tarımsal zehirlerin üreticiler ve tarım çalışanları arasında da hastalıkların artmasına neden olduğu bağımsız, hükümet dışı kaynaklar tarafından ifade ediliyor. Bütün bunlara ilave olarak şimdi de Ceyhan ve Yumurtalık ilçeleri sınırları içinde kalan geniş bir bölgeye ‘Kimya Organize Sanayi Bölgesi’ kurulması için çalışmalara başlandı. Şehrimizin temel tatlı su kaynağı olan Çatalan Barajı’nın titizlikle korunması gerekirken, yakın zamanda yayımlanan bir Kanun Hükmünde Kararname ile Çatalan Barajı koruma alanından çıkarıldı. Bu alan içerisinde endüstriyel tarıma ve endüstriyel işletmelere izin verilmemelidir. Çatalan Barajı’na iki ilçenin atık suları arıtmasız olarak taşınmaya devam etmektedir. Bu ilçelerin atık su arıtma tesislerinin yapılmasına öncelik verilmelidir. Dünyanın ve ülkemizin birçok bölgesinde yaşanan kuraklık göz önünde bulundurularak, Adana’nın temel içme suyu rezerv alanı korunmalı, bu alanda yaşanabilecek hak ihlallerinin önüne geçilmelidir” diye belirtti. 

 

MERSİN 

 

İHD Mersin Şubesi, dernek binasında nöbet eylemini gerçekleştirdi. Emek ve demokrasi güçlerinin de destek verdiği nöbette konuşan Şube Eşbaşkanı Hakkı Demir, cezaevlerindeki hak ihlallerine değindi. Ardından açıklamayı okuyan İHD Mersin Şubesi Hapishaneler Komisyonu üyesi Bekir Sıtkı Keçeci, Adalet Bakanlığı Cezaevi Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, ülke genelinde 14 F tipi, 19 Yüksek Güvenlikli ve 6 S Tipi cezaevinin bulunduğunu söyledi.

 

Cezaevi koşullarının tutukluların güvenliğini tehlikeye attığını belirten Keçeci, şöyle dedi: “F tipi, S Tipi ve Yüksek Güvenlikli hapishanelerin uygulamaya konulması akabinde uzmanlar ve hak savunucuları tarafından siyasi iktidarlara yapılan uyarıların haklılığı ortaya çıkmış, bu hapishanelerde tutulan mahpusların başta yaşam hakkı olmak üzere sağlık, aile ve özel hayata saygı, avukatı ile görüşme ve haberleşme hakları sürekli bir şekilde ihlal edilerek, infaz yasasına aykırı uygulamalar meydana gelmiştir. Ceza ve Tevkif Evleri’nin en son açıkladığı 01 Ocak 2023 verilerine göre, 399 Ceza İnfaz Kurumu’nda 341 bin 497 mahpus bulunmaktadır. Mahpuslardan 5 bin 765’i 65 ve üzeri yaştadır. Bu kadar mahpusun hapishanelerde tutulması bile başlı başına büyük bir soruna işaret etmektedir. Uzun bir süredir Türkiye kamuoyunda yer edinen hasta mahpusların tedavi hakkına erişememesi ve hapishanede kalabilecek durumda bulunmayan ağır hasta mahpusların tahliye edilmemesi sorunu da tıpkı hapishanelerde yaşanan diğer tüm ihlallerde olduğu gibi siyasi erkin meseleye insan hakları perspektifinden uzak bir şekilde oluşturduğu güvenlikçi politikalarla bakmasından kaynaklanmaktadır. Yakın zaman önce Adalet Bakanlığı’nın ‘hasta tutuklu’ düzenlemesine rağmen ağır hasta ve yaşlı mahpuslar hapishanelerde tutulmaya devam edilmektedir. Türkiye hapishanelerinde yaşanan hak ihlallerin giderilmesi için güvenlikçi politikalardan vazgeçilerek, insan haklarını ve evrensel kuralları merkezine alan bir anlayışa geçilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor, tüm yetkilileri barışın, adaletin ve onurlu yaşamın tesisine çağırıyoruz.” 

 

ANKARA 

 

İHD Ankara Şubesi de, dernek binasında gerçekleştirdiği nöbette, anadile yönelik baskılara dikkat çekti. Nöbete, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara İl Eşbaşkanı Pakize Sinemillioğlu ve araştırmacı yazar Huriye Şahin’in yanı sıra birçok kişi katıldı. Anadilin doğuştan gelen bir hak olduğunu belirten İHD Ankara Şubesi Eşbaşkanı Fatin Kanat, “Ne yazık yaşadığımız coğrafyada anadil hakkı da en çok tepinilmiş ve çiğnenmiş hakkın başında geliyor. Bir kıyım politikası izlenmiş. Anadil üzerindeki bu haksızlıklar, soykırım ve katliamları da içerisinde bulunduruyor. Anadil hakkının tanınması ve bununla ilgili acilen yasal bir düzenleme gerekiyor” dedi.

 

Daha sonra konuşan araştırmacı yazar Huriye Şahin, Ermenilerin 4 bin yıldır bu topraklarda yaşayan bir halk olduğunu dile getirerek, “En son 1915 soykırımı ile yok edildi ama bu son değildi. Hrant Dink ile devam etti ama onun öncesi de vardı. Kürt sorunun temelinde dahi Ermeni sorunu olduğunun bilinmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer bunun üzeri örtülürse her şeyin hava kalacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı. 

 

Son olarak konuşan HDP Ankara İl Eşbaşkanı Pakize Sinemillioğlu da, çocukluk döneminde Türkçe bilmediği için yaşadığı kötü anıların hala hafızasında taze olduğunu kaydederek, “Barışın gelmesini istiyorsak, eşit yurttaşlık için, anadil eğitimi için mücadele etmeye devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum” dedi.

 

Nöbet, konuşmaların ardından Kürtçe, Ermenice, Gürcüce ve Arapça söylenen şarkılar ile okunan şiirlerle son buldu.

 

HATAY

 

İHD Hatay Şubesi ve İskenderun Temsilciliği de dernek binalarında nöbet gerçekleştirdi.

 

AMED 

 

İHD Amed Şubesi, “Barış Nöbeti” eylemini, İHD Amed Şubesi Vedat Aydın toplantı salonunda gerçekleştirdi. “Herkes için Barış” pankartının açıldığı nöbete, Barış Anneleri, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Amed Emek ve Demokrasi Platformu, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) üye ve yöneticileri katıldı. Nöbet eyleminde basın metnini İHD Amed Şube Sekreteri Yakup Güven okudu. 

 

Bölgede temel insan haklarının korunmadığını, yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı ihlallerinin rutine dönüştüğünün altını çizen Güven, cezaevlerinde tutuklulara yönelik hak ihlallerinin her geçen gün artığına işaret etti. Güven, demokratik değer ve ilkelerin rafa kaldırıldığı bir dönemden geçtiklerini vurgulayarak, “İçinde bulunduğumuz koşullarla beraber, hukuksuz ve antidemokratik uygulamalar, hak savunucuları olarak önümüzdeki engelleri çoğaltmakta, yüklendiğimiz sorumluluğu ağırlaştırmaktadır. Öte yandan bu zorlu şartlar, toplumun barışa ve adil bir hukuk düzenine olan arzusunu artırmaktadır. Bu arzunun ancak, hak savunucuları tarafından ortaya konacak güçlü bir dayanışma ve barış talebi ile gerçeğe dönüşebileceğinin bilincindeyiz” ifadelerini kullandı. 

 

KÜRT SORUNU 

 

Yaşanılan hak ihlallerinin büyük kısmının Kürt sorunun çözümsüzlüğünden kaynaklandığına dikkati çeken Güven, “Kürt kimliğinin tanınmaması, anadilde eğitim hakkının engellenmesi, 90’lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetler ve gözaltında kaybettirmeler, köy yakmaları, yaklaşık kırk yıldır süren çatışmalı ortamda yaşanan can kayıpları, gözaltı birimlerinde uygulanan işkence ve kötü muameleler, hapishanelerdeki ağır hasta mahpusların durumu gibi birçok ihlal ve öte yandan bu ihlallerin faillerini koruyan cezasızlık sistemi bir bütün olarak, devletin ve siyasi iktidarların Kürt meselesini çözmemekte ısrar etmelerinden kaynaklanmaktadır” diye belirtti.

 

‘ÖNCE TECRİT KALDIRILSIN’ 

 

Nöbet eyleminde söz alan Barış Annesi Nazmiye Yürek ise PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride işaret ederek, “Avukatlar Öcalan ile görüşürlerse barış kendiliğinden gelecektir. Annelerin üç, dört çocuğu cezaevinde. Öcalan üzerindeki tecrit kalkarsa, cezaevleri de rahatlar, halkımız da rahatlar ve annelerimiz de rahat nefes alır. Bakanı, cumhurbaşkanı seçim derdine düşmüş. Hiç kimse Öcalan üzerindeki tecridi dile getirmiyor. Biz anneler olarak önce tecridin kalkmasını istiyoruz. Öcalan’ın avukatları gidip kendisiyle görüşme yapsın. İmralı’daki diğer tutuklulardan da aileleri bilgi alamıyor. Onlar da gidip çocuklarıyla görüşsün, sonra seçimden bahsedilsin. Önce görüşme sağlansın sonra Kürtler’den oy istesinler. Öcalan’a uygulanan tecridi kaldırsınlar. Dağlarımızdan talanı, saldırı ve operasyonları çeksinler sonra seçimden bahsetsinler” şeklinde konuştu.

 

 

 

 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version