Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Ekrem İmamoğlu’ndan ürküten açıklamalar: İstanbul’da 90 bin yapı tehdit altında

Ekrem İmamoğlu’ndan ürküten açıklamalar: İstanbul’da 90 bin yapı tehdit altında


İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da 90 bin yapının olası bir depremde tehdit altında olduğunu söyledi. İmamoğlu, “Biz görevi devraldığımızda İBB’nin bizden önceki döneminin bitirdiği envanterde 40 bin ila 50 bin riskli yapıdan bahsediyordu. Bizim yaptığımız çalışmada şu an itibariyle ağır ya da çok hasarlı, yani yıkılma tehdidiyle karşı karşıya olan 90 bin yapı olduğunu düşünüyoruz. Keşke İstanbullulara huzurla evinizde uyuyun diyebilsem.” ifadelerini kullandı.

Ekrim İmamoğlu’nun sorulara verdiği cevaplar şöyle:

‘HAYATA NASIL KATKI SUNABİLİRİZ’ DİYE YOLA ÇIKTIK

Depremin ikinci günü oradaydık. Bölgeyi, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ve belediye başkanlarımızla beraber tümden dolaştık diyebilirim. Bu coğrafyada vatandaşlarımızla bir arada olmak, onların dertlerini dinlemek, sıkıntılarını hissetmek önemliydi.

İster istemez insan çok etkileniyor. Ben de çok etkilendim. Her giden etkilendi oraya. Orada konakladık. O bölgede akşam geçirdik, gündüz kalktık. ‘Hayata nasıl katkı sunabiliriz’ diye tekrar yola çıktık. Sokakta yürüdük, caddede yürüdük insanlarımızın arasında.

ŞANLIURFA’DA KARŞIMA DİKİLEN ÇOCUĞUN SORUSU MANZARANIN ÖZETİ

Çoğu zaman biz çocuklara soru soramadık. Şanlıurfa’da bir çocuk karşıma dikildi ve şunu şöyle biliyor musunuz? ‘Başkanım’ dedi, ‘Biz evimize ne zaman gideceğiz?’. ‘Ne zaman gideceğiz’ sorusuna tabii cevap vermeyiz. ‘Evinize bakıyoruz, işte sağlam mı değil mi’ dedim. ‘E peki ne zaman cevap alacağız’ dedi.

KADER DİYEREK GEÇİŞTİREMEZSİNİZ

Depremin doğal afet olduğunu hepimiz biliyoruz. Yani deprem var. Yani deprem bir kader. Ama kader olmayan bir şey var: O da binaların yıkılması, insanların ölmesi. Bu kader değil. Yani buraya bu yaklaşımla bakamayız. Ve bu bizim inancımıza da aykırı.

Burada, deprem bölgesinde yaşadığını bilen yöneticileriz bizler. Dolayısıyla burada, bu yıkımın sebebi bizleriz. ‘Bizleriz’ derken, bunun içinde yöneticiler var. Bunun içinde teknik insanlar var. Bunun içerisinde o sektörü ilgilendiren, inşaat sektöründen tutun da birçok paydaşı, birçok aşaması var.

NE YAZIK Kİ KENDİMİZE BİNA, EV, İŞ YERİ YAPAMADIK, TABUT YAPTIK

İstanbul’un 17 Ağustos 1999’da depremi yaşadığı tarihten sonra, bütün Türkiye’de daha derin hissedilmeye ve yaşatılmaya ve yaşanmaya başlamıştır. Ne yazık ki biz, kendimize bina yapmadık, ev yapmadık, iş yeri yapmadık; kendimize tabut yaptık. Bakın bu kadar net. Bu söylemden vazgeçmeyeceğim. Çünkü görüntüler, çok üzüntü verici.

BAKIN HER CÜMLEMDE ‘SİZ, BİZ’ DİYE BİR TARİF YAPMIYORUM

Bakın her cümlemde ‘siz’, ‘biz’ kelimesi kurmuyorum. Her cümlede ‘sen’, ‘ben’ diye bir tarif de yapmıyorum. Kendimi dışında tutarak da konuşmuyorum. ‘Sorumlular bizleriz’ diyorum. Demek zorundayız. Yani ‘İktidar, hükümet, her şey mükemmel, harika, çok iyi’ filan. Ya kardeşim, geziyoruz; öyle değil yani. Sıkıntılarımız var.

BAKIN BU DERS ÇIKARMA ÜSLUBU DEĞİL

Bazen şu cümleyi kullanıyoruz ya: Asrın felaketi. Bakın öyle dersek olmaz. Bakın bu ders çıkarma üslubu değil. Yarınlara çok özenli davranma üslubu değil. ‘Asrın felaketi’ diye bir tarif yapar, süreci başka bir yere koyarsanız, koyarsak, buradan çözüm çıkmaz. Biz artık bunu bırakmalıyız.

Deprem gerçeğiyle, depremle yaşamayı öğrenmeliyiz. Depremle yaşamanın asla vazgeçilmeyecek aşamaları var. Bakın Japonya’dan bahsetmiyorum. Japonya, gelişmiş bir ülke ve dünyanın en önemli iki üç ekonomisinden biri. Şili’den bahsediyorum. Yani gelişmekte olan, bizim gibi bir ülke.

OTURUP KONUŞMALIYIZ, ‘ASRIN İHMALLERİNİ’ YAPMIŞ MIYIZ

Burası bir deprem ülkesi. Bu işin tarafı yok. Bu işin hükümeti, muhalefeti yok. Bu işin belediyesi veya AFAD’ı yok. Ya da bu işin bürokratı, seçilmişi yok. Hepimiz aynı masadayız. Ne demek el sıkmamak? Ne demek selam vermemek? Dünya örneklerine baktığımızda öyle biz ‘asrın felaketi’ diyemeyiz. Ama şunu diyebiliriz: ‘Asrın ihmali var mı bu işte’ diye oturup hesap vermeliyiz hep beraber. Oturup konuşmalıyız; ‘asrın ihmallerini’ yapmış mıyız?

HEP BİRLİKTE KONUŞMAYI BAŞARALIM

Bugün gördüğümüz yıkımlarda, neredeyse şehirlerin yüzde 60’ı gitmiş. Bazı şehirlerde yüzde 70-80’i kullanılamaz halde yıkılmış ya da yıkılmak zorunda. E peki ne yaptık biz buraları yönetirken? Kim yönetti? Hükümet kimlerdi? Belediyeler kim? Bizler nasıl imaller yaptık? Böyle bakmayacak mıyız sürece? Böyle bakmayacağız.

Efendim akşamdan sabaha, ‘Biz, 1 yılda bina yapacağız.’ deniliyor. Nasıl bina yapacağız? Nerede yapacağız? Kaç kat olacak vesaire. Bırakın bu beton kafalılığı. Bu beton anlayışı. Beton yapmak! Öyle bir şey değil. ‘Bir yılda bütün binaları yapar veririm!’ Bunu bir kimse beklemiyor sizden şu anda. İnsanlar sağlam binalar istiyor. Hala aynı noktada duruyoruz.

İSTANBUL’DA 90 BİN YAPI YIKILMA TEHDİDİYLE KARŞI KARŞIYA

İki şey önemli, bir tanesi İstanbul’un yapı envanteri. Biz görevi devraldığımızda İBB’nin bizden önceki döneminin bitirdiği envanterde 40 bin ila 50 bin riskli yapıdan bahsediyordu. Bizim yaptığımız çalışmada şu an itibariyle ağır ya da çok hasarlı, yani yıkılma tehdidiyle karşı karşıya olan 90 bin yapı olduğunu düşünüyoruz.

İş yeri olan da var konut olan da var. Çok hızlı hareket etmemiz gerektiğinin farkındayız. İBB ya da hükümet 1999’dan sonra birçok şey yapmış İstanbul’da ama hepsini topladığımızda 80 sene daha çalışmamız gerekiyor ki yapı stoğunu güçlü hale getirelim. Böyle olmaz.

İSTANBUL’DA İMAR BARIŞI UYGULAMASINDA KAYIT BELGESİ VERİLEN YAPI SAYISI 317 BİN

İstanbul’da ‘İmar Barışı’ uygulamalarında yapı kayıt belgesi verilen yapı kaç biliyor musunuz? 317 bin. Şimdi ‘İmar Barışı’ uygulamasının o kadar riskli bir uygulama olduğunu nasıl ifade edebilirim size?

Yani hatta reklam filmini işte gösterdiler. Tekrar hatırladık. Birisi kaçak bir bina yaptığını anlatıyor. Ne zaman yaptığını bile bilmiyor. Nasıl yaptığını bile hatırlamıyor. Buna da belge alabilecek miyim diyor. Tabii ona da belge alacaksın ve seviniyor vatandaş.

Ya devlet bunu dememeliydi. Devlet bunu yapmamalıydı. Yani milletin bir vergi alma adına parasını alıyorsunuz ama bina sakat. Bina yanlış yerde. Bina orada olmamalı. Bina başına çöktü. Şimdi böyle bir anlayışla İstanbul’da hareket edilemez. Yani keşke İstanbullulara huzurla evinizde yatın uyuyun diyebilsem.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version