Osman ÇAKLI
İSTANBUL – Maraş merkezli iki depremin ardından İstanbul merkezli olası depreme ve yıkıcılığına dair tartışmalar yeniden gündem oldu. İstanbul Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından 2021 yılında hazırlanan “İstanbul İl Afet Risk Azaltma Planı” (İRAP) depremin olası etkileriyle ilgili barajların yıkılmasından, ulaşıma, binlerce konutun yıkılmasından, toplanma alanlarının yetersizliğine kadar pek çok eksikliğin bulunduğunu kayıt altına aldı. Maraş merkezli depremde ‘yetersizliği’ ile eleştirilerin odağında olan AFAD, raporda olası depremde ‘güçlü yönler’ başlığının ilk sırasında yer alıyor. büyükşehir Belediyesi’nin yetkisizleştirilmesi ise ‘dezavantajlar’ başlığı altında sıralandı.
Raporun hazırlanmasında 138 kurum ve kuruluşla birlikte 550 teknik personel görev aldı. Afet riskinin azaltılmasına yönelik hazırlanan raporda, akademik çevreler tarafından Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın İstanbul’un bazı kesimlerinin içinden, bazı kesimlerine ise çok yakın geçmesi nedeniyle 7,0 ve üzeri büyüklükteki Marmara depremi beklendiği belirtiliyor.
34 BİN KONUTUN YIKILMASI BEKLENİYOR
Mart 2022’de yayınlanan raporda depremin önümüzdeki 30 yıl içerisinde olması beklendiğine dikkat çekiliyor. İstanbul’da 34 bin konutla birlikte 10 ilde yıkım olacağı tahmin ediliyor. İstanbul’daki yapı stokunun büyük bir bölümünün deprem yönetmeliğinin tanımladığı koşulları taşımadığı ifade ediliyor. İstanbul’da bulunan bir milyon 165 bin 526 konutun yaklaşık yüzde 70’inin 2000 yılı öncesinde inşa edildiği belirtilirken bu konutların yüzde 23’ünün ise 1980 yılından önce yapıldığına da dikkat çekildi.
MÜDAHALEDE ZORLUK YAŞANACAK İLÇELER
Olası büyük depremde Bakırköy, Avcılar ve Zeytinburnu ilçelerinin tamamının etkileneceği öngörülen raporda şu tespitler öne çıkıyor:
“Özel, devlet ve şehir hastanelerinin, okulların bu ilçelerde yoğun olması, yapı stokunun eskiliği, olası etkiyi arttırmaktadır. Bağcılar, Bahçelievler, Esenler, Gaziosmanpaşa, Kadıköy, Kağıthane, Kartal, Küçükçekmece, Maltepe, Pendik, Ümraniye ve Üsküdar ilçeleri, kalabalık ve yoğun nüfuslu ilçeler olmaları ve kapanması muhtemel yollar nedeniyle müdahale sürecinde diğer ilçelere göre fazlaca zorluk yaşanabilecek ilçeler olarak değerlendirilmiştir”
‘BARAJ GÖVDELERİNDE HASAR OLUŞACAK, ŞEHİR SUSUZ KALACAK’
Raporda ayrıca olası 7,5 büyüklüğündeki deprem sonrasında İstanbul’un su ihtiyacını karşılayan Ömerli ve Terkos barajlarının gövdelerinde hasar oluşabileceği öngörülüyor. Bu durumda, barajlardan su alımı durdurularak Terkos Barajı’nın alternatifi olarak Alibeyköy Barajı’na, Ömerli Barajı’nın alternatifi olarak Melen Hamsu İsale Hattı, Yeşilçay İsale Hattı ve Darlık Barajı’na yönlendirme yapılabileceği belirtiliyor. Ancak Hamsu terfi binalarından arıtma tesislerine su ileten ana isale hatlarında meydana gelebilecek hasarın sebep olabileceği su baskını ve su kesintileri nedeniyle şehir hatlarına su verilmemesi durumunun doğabileceği tahmin ediliyor.
İSTANBUL DEPREMİNDE EN BÜYÜK AVANTAJ AFAD’MIŞ
Raporda tekil olarak ele alınan afetler içerisinde deprem başlığında İstanbul için ‘güçlü yönler’ ile ‘zayıf yönler’ sıralaması da yapıldı. Maraş merkezli meydana gelen depremin 11 ildeki yıkıcı etkisi karşısında arama kurtarma çalışmalarında yetersiz kalmasıyla eleştirilen AFAD, olası İstanbul depreminde rapora göre ‘en güçlü yönler’ sıralamasında ilk sırada yer alıyor. Resmi kayıtlara göre İstanbul’daki AFAD merkezleri depremden en çok etkilenecek ilçelerde bulunması da dikkat çeken başka bir başlık.
ZAYIF YÖNLER
Olası İstanbul depreminde İRAD raporuna göre ‘zayıf yönler’ kategorisinde mühendislik hizmeti almadan inşa edilmiş çok sayıda binanın bulunması, bazı yerleşim alanlarında yeraltı su seviyesi ile oturma ve sıvılaşma potansiyelinin yüksek olması gösteriliyor. Ayrıca, deprem konusunda etkin kurumlar arasında iletişimin zayıflığıyla, kontrol ve denetim mekanizmalarının işleyişindeki zorluklar da zayıf yön olarak sıralandı.
‘OLASI DEPREMDE İBB’NİN YETKİSİZLEŞTİRİLMESİ DEZAVANTAJ’
Aynı raporun ‘tehditler’ kısmında da çarpıcı ifadeler yer alıyor. Deprem ile ilgili tehditler arasında kentsel dönüşüm ile kamu-özel paydaşları arasındaki koordinasyonun sınırlı olması ifade ediliyor. Ayrıca İstanbul’da yerleşik çalışanların afetzede olması nedeniyle sistemlere anında müdahale edemeyecek durumda olması da başka bir tehdit. Kent genelinde bulunan OSB’lerin barındırdığı kimyasal atıkların çevreye yayılma ihtimali de tehditler listesinde yer alıyor.
Dönüşüm şemalarının İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve ilçe belediyeleri gibi yerel makamların onayına ya da izinlerine tabi olmamasının tehdit olarak algılandı. Ancak 2021 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararıyla Marmara Denizi ve Adalar’daki imar planı yapma ve onaylama yetkisi İBB’nin elinden alınmıştı. Yine benzer bir karar Ağustos 2022 yılında Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından verilmişti. Bakanlığın kararına göre “Bütün toplu ulaşım hizmetlerini yapma, yaptırma ve planlama yetkisi” genelge ile İBB’nin elinden alınmıştı.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***