Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Depremde oğlu ve gelinini kaybeden baba: Şunu gördüm orada; AFAD demek, ölüm demek!

Depremde oğlu ve gelinini kaybeden baba: Şunu gördüm orada; AFAD demek, ölüm demek!


| İLKER DOĞAN 

Silivri’de tutuklu bulunduğum dönemde tanıdığım çok değerli bir insanın da Hatay’da göçük altında kalarak hayatını kaybettiğini öğrendim. Türkiye’den telefonla arayan bir ortak arkadaşımızın anlattığına göre cenazesi ancak depremin 11. günü çıkarılabilmiş.

Üniversitede öğrenciyken, 21 yaşında tutuklanmış, eğitim hayatı bitirilmişti. ‘Terör örgütü üyesi olmak’ suçundan yargılandı, 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. 44 ay tutuklu kaldı, yaklaşık 2 yıl önce tahliye oldu. Telefonla son yaptığımız görüşmede düğünün ardından bir süre daha Hatay’da kalacağını söylemişti.

İnanılmaz mütebessim bir insandı. “B…, haydi tehecüüd namazı” diyerek uyandırdığımızda bile gülerek açardı gözlerini. Teheccüd namazı kılmadığı bir geceyi hatırlamıyorum. Birlikte tutuklu kaldığımız dönem boyunca 35 kişilik koğuşta bir kişinin bile kalbini kırdığını görmedim, duymadım.

Konuşurken sesini bile yükseltmezdi. Bir gün bile halinden şikayet ettiğine şahit olmadım. Cemaat sayısının azaldığı tesbih namazlarının da müdavimlerindendi.

İstanbul’da defnedildi dün. Babasıyla telefonla görüşme imkanımız oldu. Yıllar önce açık görüşte tanışmış, tahliye olduktan sonra da bir kaç defa telefonlaşmıştık. Üzgündü. Hem oğlunu, hem aynı zamanda akrabası olan gelinini kaybetmişti.

Konuştukça sinirlenmeye başladı. Konuşmasının bir yerinde, “Ben şunu gördüm orada.” dedi; “AFAD demek, ölüm demek!”

Ardından oğlu ve gelininin bulunduğu enkazın önünde 10 gün boyunca yaşadıklarını anlatmaya başladı:

Yurt dışındaydım. Depremi haber alınca oğlumu aradım, ulaşamadım. Üçüncü gün sabah Hatay’a geldim. Enkazın başında onlarca insan yakınlarından haber almayı bekliyordu. Ancak kimse yardıma gelmedi. Bu günlerce sürdü.

Defalarca yetkililere gittik, derdimizi anlattık. Apartmanda onlarca insan olduğunu söyledik. 80’den fazla daire vardı binada. 1 hafta sonra AFAD’dan bir ekip geldi. 5 dakika bile durmadı, “Buradan bir şey çıkmaz.” diyerek gitti. Çağırdığımıza da pişman olduk.

Ben AFAD’ı profesyonel ekip sanıyordum; olmadıklarını yaşayarak öğrendim. Enkaz başında her kafadan bir ses çıkıyordu. Ne yaptıkları belli değildi.

Daha sonra Hollanda ekibini getirdim. Köpekleri vardı. Enkazda çalışmaya başladılar. Bir kaç saat geçmeden AFAD geldi ve adamları kovdular. Ne olduğunu bile anlayamadık. Hollanda ekibine, ‘Neden gidiyorsunuz’ diye sorduk, ‘Gitmemiz istendi’ diyerek cevap verdiler.

İnanılmaz bir koordinasyonsuzluk ve kaos vardı. ‘Tek yetkili AFAD’ diyorlardı ancak AFAD’a gidip derdine derman bulan görmedim. AFAD’ın bir enkazda çalışma yapması için oradan ses gelmesi ya da canlı olduğuna dair bir emare olması yetmiyor; talimat gelmesi lazım!

Oğlum ve gelinimin cenazesini ancak 11. gün çıkarabildim. İkisi de aynı odadaydı. İlk bir kaç günde müdahale edilse yaşıyor olabilir miydi, bilemiyorum. Ancak şunu söyleyebilirim; enkaz altında kalan yüzlerce belki binlerce insan zamanında müdahale edilemediği için can verdi.

Ben evladımın cesedini alabildiğim için şükrediyorum; yakınlarının ölüsünü bulamayanlar var. İnsanlar ne yapacaklarını şaşırmış durumda. Enkaz başında beklemekten başka ellerinden hiç bir şey gelmiyor. Çok acı…

 

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version