Osman ÇAKLI
İSTANBUL – Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) düzenlediği Demokratik Cumhuriyet Konferansı ikinci gün programıyla devam etti. Bakırköy Cem Karaca Kültür Merkezi’nde ikinci günün ilk konuşmacısı Nilgün Toker oldu. İkinci yüzyılda cumhuriyet fikrinden, cumhuriyetin demokrasiyle imtihanına, eşit yurttaşlığın değişen biçimlerine kadar pek çok başlık tartışmaya açıldı. Konferansın ilk oturumu Bekir Ağırdır, Füsun Üstel, Cengiz Çiçek ve Elçin Aktoprak’ın konuşmalarıyla 12.40’ta son buldu.
YURTTAŞLIĞIN İKİ SORUNU
Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nda eşit yurttaşlığın değişen biçimlerinden, Türkiye toplumunun demokrasi kültürüne kadar pek çok konu tartışıldı. Konferansın ilk oturumunda Füsun Üstel’in eşit yurttaşlığın mümkünlüğü üzerine yaptığı konuşma dikkat çekiciydi. Üstel’e göre yurttaşlığın karakterinden kaynaklanan ikili sorun var. Üstel, yurttaşlığın hem içeren hem de dışlayan bir olgu olduğuna dikkati çekti. “Cumhuriyetin ikinci yüzyılında daha eşitlikçi, daha kapsamlı bir cumhuriyet oluşturabilir miyiz?” sorusundan hareketle Üstel, şunları söyledi:
“Cumhuriyet rejimiyle özdeşleşmiş bir yurttaşlık yok. Cumhuriyet rejimi ve yurttaşlık bağlantısına bakarsak, çok farklı yurttaşlık anlayışı var. Reel cumhuriyete bakarsak, yurttaşlık cumhuriyeti bile gerektirmiyor olabilir. Eşit yurttaşlığa dair benim karamsar bir bakış açım var. Eşit yurttaşlık mümkün değil. 18. Yüzyıldan itibaren yani modern devletin ortaya çıkmasından itibaren yurttaşlık iki bir özelliğe sahip. Herkese açık olan bir kimlik, statü değil. Ayrıcalıklı bir statü. Yurttaş olanla olmayan arasına bir çizgi çiziyor. Kimlerin hak hamili olacağını, olmayacağını düzenleyen bir kurum yurttaşlık. Modern ulus devletle birlikte yurttaşlık ve milliyet eş anlamlı hale geliyor. Milliyet meselesi de yurttaşlığın sınır koyucu niteliğini pekiştiriyor.”
‘YURTTAŞLIK YURTSUZLAŞTI’
Üstel, ikinci bir nedene de değinerek mutlak eşitliğin olmaması noktasındaki öznel görüşlerini paylaştı. Evrensel eşitlik idealinin sorunlu olduğuna işaret eden Üstel, şöyle devam etti:
“Bireylerin birbirine benzer olduğu iddiasına dayanan bu anlayış, herkesin aynı haklara sahip olması gerektiği şeklinde bir durum kurguluyor. Oysa reel hayatta insanlar eşit değiller, farklılar. Yani bu karşılık bulan bir ideal değil. Bireylerin konumlarını sınıflarını ya da farklı hallerini almıyor. Yurttaşlığın olumlu tarafı da var. Yurttaşlık statik bir olgu değil, dinamik bir olgu. Yurttaşlık farklı hak ve eşitlik mücadeleleri ile gelişiyor. Yurttaşlık mücadeleleri içinde önce sivil haklar daha sonra siyasal haklar, sosyal haklar vs. gibi giderek çeşitlenen bir anlayış ile karşı karşıyayız. Olumsuz bir cumhuriyet anlatısından hareket edebiliriz. Fakat, yurttaşlığın kimlik, aidiyet gibi şeyleri dayattığı bir tarih var. Bunu dikkate almamız lazım. Ben yurttaşlaşma sürecini dikkate almamız gerektiğini düşünüyorum. Yurttaşlık artık farklı ölçeklerde yurtsuzlaştı. Bunun bir takım sonuçları var. Yeni bir kamusal alan ortaya çıktı. Ulusal-kamusal alandan daha çok parçalı ve katmanlı kamusal alana geliş var.”
‘HDP YENİ CUMHURİYET TARTIŞMASI AÇARAK FİKRİ MEYDAN OKUYOR’
Nilgün Toker, “İkinci yüzyılda Cumhuriyet fikri” üzerine yaptığı konuşmada, konferansı HDP açısından fikirsel olarak meydan okuma olarak algıladığını söyledi. Toker, “Birileri Cumhuriyeti onarmak istiyor. Onarılacak bir Cumhuriyet yok. Ortada bir şey kalmadı. Yeni bir şey üzerine düşünmek gerekiyor. HDP bunu yaptı” diye konuştu.
Liberalizmin sivillik iddiasının demokratik bir iddia olmadığını söyleyen Toker, şöyle konuştu:
“Toplumun hegemonik ilgilerini iktidar yapma meselesi sağcı bir tutumdur. Yapısı gereği ayrımcıdır. Böyle bir cumhuriyet hikayemiz var. Bugün ne cumhuriyet var ne de demokrasi. Bu yurttaşlık için de geçerli. Yurttaşlık dışlayıcılığı içeriyordu. Bunun içine girmeye çalışıyorduk. Fakat bugün yurttaşlık da kalmadı. Yurttaş yoksa cumhuriyette yoktur. Şahane bir durumdayız aslında. Çünkü bunlar yoksa yeniyi düşünme şansına sahibiz. Bizim hesaplaşmamız gereken şey sadece cumhuriyet tarihi ya da bu tarihteki liberalizm değil. Hem cumhuriyeti hem demokrasiyi ortadan kaldıran şeyi de atlamamız lazım.”
‘DEVLETİN MAKBUL VATANDAŞ UYDURMA ROLÜ VARDI’
“Cumhuriyetin demokrasiyle imtihanı” üzerine konuşan Bekir Ağırdır ise Türkiye toplumunda demokrasi kültürünün eksik olduğuna vurgu yaptı. Ağırdır, herkesin umut yorgunu olduğunu sözlerine ekleyerek, bugün nötr bir zeminde dahi olunmadığını geriye gidildiğini belirtti. Ağırdır, demokrasinin hep seçimlere indirgendiğini sözlerine ekleyerek şöyle devam etti:
“Oysa demokrasi böyle bir şey değil. Benim demokrasiden anladığım şey, bana dair kararlara katılabilmeliyim ya da bilgim olabilmeli. Üstelik kimliğimden dolayı avantajım ya da dezavantajım olmamalı. Bunun hangisi var Türkiye’de? Hiçbiri yok. Partiler de demokrat değil. Önümüzde seçim var. HDP’yi tenzih ediyorum. 2023 seçimlerinde bu Altılı Masa’daki liderler kendi 600’er listelerini yazacaklar. Parti içi demokrasileri yok. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren devlete yüklenen bir rol var. Kalkınma, modernleşme, makbul tanımlama gibi. Makbul olmayanları ise kendine uydurmak gibi rolü vardı. Artık bundan da vazgeçildi, ‘giderlerse gitsinler’ moduna gelindi.”
Ardından Cengiz Çiçek’in “Cumhuriyet ve Demokratik Ulus” konuşması ile Elçin Aktoprak’ın online katılımıyla gerçekleşen “Yerel demokrasi ve ulus-devlet” konuşmalarının ardından ikinci oturum için ara verildi.
Demokratik Cumhuriyet Konferansı: İlk günden gömleğin nasıl yanlış düğümlendiğini görmüş olduk
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***