Fight Club
David Fincher
1999
Filmin bir çok temasından biridir “Kaos ve Toplumsal çözülme.”
Ve buradan yeni ezilen sınıfa, yeni proleter sınıfa – ki sınıf bilinci en eksik sınıftır- bağlanırız: Beyaz yaka.
İzlediğimiz her şey ergenlikten çıkamamış bir beyaz yakalının acıklı sanrılarıdır.
Beyaz yakanın en temel problemi de filmin bir diğer temasıdır: “İzolasyon, ve yalnızlık.”
Öyle yalnızız ki kendimize insan bulamayız da, kendi içimizde bölünüp kendimize kendimizden kimlikler yaratırız.
Bir bilgisayar ekranında bir Haiku görürüz :
“Worker bees can leave, Even drones can fly away, The queen is their slave.”
İşçiler oligarşinin kölesi gibi görünseler de, oligarşi tamamen onlara bağımlıdır.
Kraliçe arı kovanı terk bile edemez.
Tabiyetindeki arılar onu beslemese anında yok olup gider.
Buradan Hegel’in köle – efendi diyalektiğine gireriz.
Kendisini, statüsünü, yaşamını riske etmemek, köleyi köleliğe bağlar ve bu korku üzerinden efendinin efendiliği kurulur.
Bu aynı zamanda efendiyi kölenin iradesine bağladığı için diyalektik bir süreçtir.
Bu zinciri kıracak şey kölenin ölüm korkusunu yenmesi ve hayatını riske atmasıdır.
“Anlatıcı” bunu yapabilmesi için Tyler’a ihtiyaç duyar.
Ancak sonra kaçınılmaz olarak Jack ve Tyler arasında köle-efendi diyalektiği kurulur. Bundan çıkış da “Anlatıcı”’nın Tyler’ı öldürmek için hayatını riske atıp kafasına sıkmasıdır.
Filmin finalindeki sahneyi bu nedenle Hegel üzerinden okumak çok anlamlı olacaktır.
Hemen arkada ismi olanlar da filmin yapım ekibindeki isimlerdir.
Yani bu sahneyi sinema emekçileri üzerinden de okumak lazım.
Onlar da filmin anlatısının bir katmanı olan beyaz yakalılar gibi sömürülmektedirler.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***