Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Zübeyir Aydar: Paris’teki katliamları Fransa ve Türkiye gladyosu organize etti


HABER MERKEZİ – Paris’teki katliamlara ilişkin konuşan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, katliamların Fransa ve Türkiye gladyosunun organize ettiğini söyledi. 

 

Fransa’nın başkenti Paris’te 23 Aralık 2022’de KCK Yürütme Konseyi Üyesi Emine Kara (Evîn Goyî), Mîr Perwer ve Abdurrahman Kızıl’ın katledilmesine yönelik tepkiler sürerken, Yeni Yaşam Gazetesi’ne konuşan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, 9 Ocak 2013 ile 23 Aralık 2022 Paris katliamlarının arka planına dikkat çekti. 

 

9 OCAK KATLİAMI

 

9 Ocak’taki katliamda hedefin yönetim düzeyindeki arkadaşları olduğunu kaydeden Aydar, saldırıda katledilen Sakine Cansız’ın PKK’nin kuruluş kongresinde yer almış 22 kişiden biri olduğunu hatırlattı. 9 Ocak katliamının çözüm sürecinin başlangıcından yapıldığına işaret eden Aydar, “Oslo süreci 2011 yılı yazında tıkandı. Oslo süreci 2006 başlarında dolaylı, 2007’de yüz yüze görüşmelerle başladı. Çok zaman vardı, isteselerdi çok rahat çözebilirlerdi ama 2011 seçimlerinden sonra da Tayyip Erdoğan kendisine göre alabileceğini almıştı. O dönem plan yapılarak Sri Lanka modeli devreye konuldu. 2011’de, hareketin yönetiminde olan 54 kişilik liste yapıldı ve basına da yansıtıldı. O isimleri tasfiye edebilirsek biz bu işi bastırırız mantığıyla hareket edildi. Bu 54 kişilik listenin bir kısmı da Avrupa’daydı. 2012’de savaş çok şiddetliydi. Sonuç alamayıp farklı ihtiyaçlar ortaya çıkınca yeni bir çözüm süreci anlayışıyla beraber bir planlama da yürüdü. İmralı’daki görüşmelerin resmi olması 2012’nin sonlarındadır ve milletvekili heyetinin ilk gidişi 3 Ocak 2013’dür. Tayyip Erdoğan’ın bu meseleyi açıklaması da 2012’nin sonlarındadır” diye belirtti. 

 

ERDOĞAN ONAYLI SALDIRILAR

 

Aydar, o dönemde yapılanların hiç birinin Erdoğan’dan bağımsız olmadığını söyleyerek, “Ortaya çıkan belgelere göre yapılanların hiçbiri Tayyip Erdoğan’ın dışında değil, sıradan ve tesadüf değil, her şey onun bilgisi ve onayı dâhilinde yapıldı. Bu devlet içerisinde ‘birileri yapıyor, birileri karşıdır’ olayı değil, hepsi merkezi bir biçimde planlanan şeylerdir. Amaç çok açık ve net! çözüm yok, zaman kazanma vardı. Nitekim 2015’te İmralı görüşmeleri kesildi. Birileri çok fark etmeyebilir ama İmralı kapıları kapandığında bunun karşı taraftaki yansıması ölümdür, zulümdür, savaştır, saldırıdır. Önce o kapı kapatıldı, ardından 24 Temmuz’da Lozan’ın yıldönümünde büyük bir saldırı yapıldı. Bunun da anlamı vardı: ‘Biz sizi yok edeceğiz’ demekti. Lozan’ın bu sene yüzüncü yılını yaşıyoruz, Kürtlerin yok edilme anlaşmasıdır, bizim açımızdan ülkemizin ölüm fermanıdır. Onlar da zaten öyle değerlendiriyorlar” diye kaydetti. 

 

SUİKASTLER MERKEZİ: PARİS

 

Bu saldırıların Kürtlere yönelik tasfiyeyi hedeflediğini dile getiren Aydar, şunları söyledi: “Türkiye ve Fransa gladyosunun işbirliği yeni değil. Bütün bu gladyonun hepsinin birbirleriyle NATO çerçevesinde zaten ilişkileri var. Ama Fransa ile özel bir ilişki var. Bu ilişki bana göre 1980’lerde özel bir durumla oturtuldu. O dönem Asala öncülüğünde Ermenilerin Türkiye’ye karşı saldırıları vardı. Asala’nın aktif olduğu ülkelerin başında Fransa geliyordu. Çünkü Fransa’da ciddi bir Ermeni nüfus var. Asala’nın birçok militanı Fransız vatandaşıydı. O dönemde Türkiye Fransa’da oturan ülkücü mafya Abdullah Çatlı’yı kullandı. O dönemde iki gladyo bir araya geldi ve Türkiye gladyosunun Fransa’daki eylemleri devletin himayesi, gözetimi ve oluruyla yapıldı. Abdullah Çatlı’nın başında olduğu grup Marsilya operasyonu diye operasyonlar yaptılar. Fransa’da bombalar patlatıldı, bazı insanlar infaz edildi, fakat Fransa’da kimsenin yakalandığını duymadık. Yaşananlar derin devlet ilişkilerinin sonucudur.

Asala, lider ve yöneticilerinin öldürülmesiyle bir süre sonra kendisini feshetti. Fakat iki Gladyo arasındaki ilişki kaldı. Avrupa içinde Kürtlere yönelik kararlar alındığında, ‘Biz Avrupa’da da Kürt liderlerini infaz edebiliriz’ dendiğinde hazır ilişki vardı. Bu ilişki canlandırıldı ve tekrar devreye girdi.”

 

LEJYONER KİMDİR?

 

Paris’teki 2 saldırının birbirine benzediğini aktaran Aydar, saldırıyı yapanlar ve sonrasındaki gelişmeleri şöyle sıraladı: “Bu katliamda bir tek kişiyle sınırlı kalındı. Dava dosyasında, Ömer Güney’in pasaportu var. Türkiye’ye giriş çıkışları var. Ellerinde Ömer Güney’in Türkiye ile görüştüğü telefonlar var ve karşı taraftaki MİT’tir. Ömer Güney’in MİT’in çalıştığı seyahat acentesinden kendisine alınan biletler var. Cemaat ve AKP’nin mücadelesinde belgeleri ortaya çıktı, ses kayıtları var. MİT belgesi yayınlandı, orada Kaynak ve Lejyoner diye iki isim var. Kaynak, eylemi yapacak kişi Ömer Güney’dir. Lejyoner’in kim olduğu çıkarılıp deşifre edilmedi. Lejyoner bana göre adı Zekeriya Çelikbilek… Fransa’da kalıyor, bu işin arkasındaki isimlerden biridir. Brüksel davasından biliyorum kendisini. Bütün bu bilgilere rağmen dosya tek kişi ile sınırlı kaldı. Devletlerarası ilişkilerden ötürü Fransa’da, Paris’te dava açılması istenmedi. Dava bir kişiye karşı açıldı, bu kişinin hastalığı biliniyordu, duruşma da ölüm tarihine göre ayarlandı.

 

FRANSA ORGANİZE EDİYOR

 

Brüksel’de, benim de ve Remzi Kartal’ın da içinde olduğu bize yönelik bir suikast planlandı. Biz bir biçimde duyduk, Brüksel polisi ile paylaştık, onlar önlem de aldılar. Zekeriya Çelikbilek’in de içinde olduğu bir grup gelip bizim binamızın etrafında keşif yaptı. Bunlar polis kayıtlarında var. Onların telefon konuşmaları da var. Buna rağmen o kişiler gözaltına alınıp bırakıldı. Paris davasındaki hâkim ve emniyet görevlisi geldiler şahit olarak benim ifademi de aldılar. Brüksel’de federal poliste avukatın beyanıyla resmi ifade verdim, bu bilgileri onlara da açtım, iddialarımı orada da sürdürdüm. Ama Zekeriya Çelikbilek sorgusu geçiştirilmiş. Brüksel ile ilgili olayda da merkez Fransa’dır. Suikast girişimi Fransa’dan organize ediliyor. 

 

ÖMER GÜNEY’İN KAÇMA PLANLARI

 

Paris davasındaki dosyada farklı bir bilgi daha var. Ruhi Semen diye bir isim. Almanya’da kalıyor ve Ömer Güney’i cezaevinde ziyaret eden bir isim. Belgelerden anlaşılıyor ki o da MİT elemanı. Ömer Güney onun aracılığıyla ‘adını şu an tam hatırlayamadığım ama dosyada adı var, abla’ diye birisine hitap ediyor; ‘Ben ona güveniyorum, o bu işi halledebilir’ diye ve bir kaçış planı yapıyor. Hastaneden nasıl kaçacağını, ne kadar silah gerektiğini, nasıl olması gerektiğinin krokisini de yapıyor. Fransa polisi konuşmaları görüşmede dinliyor, kayıt altına alınıyor. Ruhi Semen’i çok fazla soruşturmuyorlar, otele bir baskın yapıyorlar sonra bırakıyorlar. Almanya’da evine polis baskını yapılıyor, krokiler ele geçiyor. Ömer Güney’e firar girişiminden dolayı dava açılıyor fakat tek sanıklı… Ruhi Semen yok içinde. Ona dava açılmıyor.

 

GİZLİLİK KARARI

 

On yıldır gizlilik kararı var bu dosyada. Bu dosyada belgelerin yanı sıra iki MİT elemanı 2017’de Süleymaniye’de gerillalar tarafından yakalandı. Bunların sorgusu var. Bu sorguda Paris’teki suikaste ilişkin bilgiler veriyorlar; Ömer Güney ile kim ilgilendi, kim bu işi yaptı, MİT içinde kim organize etti, bundan dolayı kim terfi etti… Hepsi ifadelerinde var. Bu ifadeler Fransa’daki dosyada da var. Ama buna rağmen bu dosya kapatılmak istendi. Avukatlar müracaat ettiler, bir soruşturma devam ediyor ama on yıldır gizli.

 

KİRALIK KATİLLER

 

Bu iki devlet arasındaki anlaşmadan ötürü gizlidir. Çünkü o dosya açıldığında hem Fransa’nın bazı makamları için iyi olmayabilir, hem de Türkiye için. İşte bütün bundan dolayı tam on yıl oldu bu gizlilik sürüyor. Bu son olay da on yıl önceki olayın başka bir versiyonudur. Bu son olayda bir kişi bulunmuş. Biz biliyoruz; devletlerin suikastler yapmak için mafya ile, farklı kiralık kesimlerle nasıl işler yaptıkları bellidir.

 

BENZERİ SALDIRILAR OLABİLİR

 

Henüz dosyaya tam olarak ulaşamadık. Bu olaya ilişkin biz de kendimize göre araştırıyoruz. Bu girişim tek başına Paris’le sınırlı değil. Farklı yerlerde de bu tür girişimler oluyor, bazı duyumlar alıyoruz, ondan dolayı elimizde bilgiler var. Bazı şeyleri netleştirmeden de açıklamak doğru olmaz. Başka yerlerde de şüpheli durumlar var. Netleştirmek lazım. Paris benzeri saldırıların olabileceği yönünde bilgiler var.”

 

HEDEF NET 

 

2’nci Paris katliamına da dikkati çeken Aydar, şunları söyledi: “Bu kişi olaydan 11 gün önce cezaevinden tahliye edilmiş… Peki, on gün içinde nasıl bu kadar mermi buldu, Kürtlerin yerini keşfetti. DAİŞ’ten nefret eden biri DAİŞ ile savaşta yaralanmış birini hedef alıyor ve ilk kurşunu ona sıkabiliyor. Bu çok tesadüfi bir şey değil. Olayın gelişimine baktığımızda derneğin kapısında vurmuş Evîn’i, sonra Abdurrahman ve Mîr Perwer’i vuruyor. Evîn arkadaşı önce göğsünden vuruyor, sonra gidiyor tekrar başına kurşun sıkıyor ölsün diye. Sen Kürtlerden nefret ediyorsan, niye derneğin içine girip hepsini kolaçan etmedin? Hedef belli… Vurunca geri gidiyor.

 

GLADYO DEVREDE

 

Burada hedefin gösterildiği, fotoğrafların ve bilgilerin olduğu, bu kişinin tek başına hareket etmediği, lojistik kısmının var olduğu, arkasında birilerinin olduğu ve bilgilerin verildiği kanaatindeyiz. Bu daha önceki gibi Ankara merkezlidir. Sakineler katledildiğinde, Ankara açıklama yaptı ‘bizim alakamız yoktur, kendi iç hesaplaşmalarıdır’ dedi. Şimdi de ‘kriminal biri bulundu, bizimle ne alakası var, yabancılara yönelik kin ve nefretten dolayı bir saldırıdır’ dedi. Olay açık ve net! Bu kişi cezaevinde kimlerle kaldı? Nasıl bir motivasyon gelişti? Babası, “oğlum cezaevinde değişti” diyor. Çıktıktan sonra kimlerle ilişkisi vardı? Nasıl hareket etti? Bütün bunların araştırılması lazım.

Fakat bu konuda rahat değilim! Ben Fransa devleti içindeki tüm kesimlerin yaklaşımının aynı olduğunu söylemiyorum. Ama gladyo kesiminin bu işte bilgi sahibi olduğu ve Türkiye gladyosu ile ilişkide olduğu yönünde kanaatim var.” 

 

HÜSRANA UĞRAYACAKLAR

 

2’nci Paris katliamında tek bir fail ile sınırlı bırakılmak istenildiğine vurgu yapan Aydar, “Hakikatin ortaya çıkması ve adaletin sağlanması için ciddi mücadele vermemiz gerekiyor. Biz de bu olayın tüm detaylarıyla ortaya çıkması için elimizden gelen çabayı göstereceğiz. Bu zihniyet bir bütün olarak Kürdü yok etme çabası ve kararlılığını zaten açıkladı. Biz de bu anlayışı bilerek mücadele edeceğiz. ‘Bu işi bitiriyoruz, bitireceğiz’ diyorlar ama mücadele büyüyerek devam ediyor. Bu bir parti mücadelesi değil bir halk mücadelesidir. 50 milyon nüfusu aşan bir halk ve potansiyel, bu kadar büyük tecrübe ve 50 yıllık mücadele, bu kadar yaratılmış değerler varken güçleri yetmeyecek, hüsrana uğrayacaklar. Bu halk bir yerde boşluk yaratılsa da doldurabilecek potansiyele, bu hareket de her yönüyle saldırıları savuşturacak tecrübe ve imkânlara sahiptir. İnanıyorum bu halk başaracak.” 

 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version