Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Vahşet ve işkence unutulmasın diye…

Vahşet ve işkence unutulmasın diye...


Remzi BUDANCİR


DİYARBAKIR – Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevi, 12 Eylül 1980’de yapılan askeri darbenin ardından aralarında siyasetçi, gazeteciler, aydın ve yazarların da olduğu yüz binlerce kişi gözaltına alınarak ağır işkencelerden geçirildiği bir yer. Resmi kayıtlara göre cezaevinde 1981-1984 yılları arasında 34 kişi öldü. Ağır işkencelerden dolayı çok sayıda insan akli dengesini yitirirken, onlarca kişi sakat kaldı. Elektrikle işkence, falaka, kaba dayak, lağım çukuruna atma, dışkı yedirme, copla tecavüz uygulanan işkenceler arasındaydı. Diyarbakır 5 Nolu Askerî Cezaevi, The Times gazetesine göre Dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevinden biri.

5 NOLU CEZAEVİ HAFIZA MÜZESİ GİRİŞİM GURUBU

12 Eylül döneminde 5 Nolu Askeri Cezaevi olan, Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi, 2022 Ekim ayında boşaltıldı. 1980 döneminden sonra uzun yıllar 5 No’lu Cezaevi’nde ağır işkence gören mağdurlar, öldürülenlerin yakınları, hak örgütleri, sivil toplum kuruluşları o dönemle yüzleşilmesi açısından cezaevinin müze olmasını istiyor. Cezaevinde ağır işkenceler görenlerin oluşturduğu 78’liler Girişimi yıllardır cezaevinin müze olması için mücadele ederken, bu çalışmaya bir yapı daha dahil oldu. 12 Eylül döneminde cezaevinde kalanlar “5 Nolu Cezaevi Hafıza Müzesi Girişim Gurubu” olarak boşaltılan Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi önünde bir araya geldi.

AKP’LİLER DE CEZAEVİNİN ÖNÜNDE

Cezaevi önünde bir araya gele 5 Nolu Cezaevi Hafıza Müzesi Girişim Gurubu çağrısına ilgi yoğundu. İktidar partisinden de katılımlar vardı. 12 Eylül askeri darbesinin ardından cezaevinde işkence görenler, işkence mağdurlarının yakınları yanı sıra Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) MKYK Üyesi Abdurrahman Kurt, HDP Eski Milletvekili Altan Tan, AKP Diyarbakır İl Başkanı Şerif Aydın, STK temsilcileri ve dayanışma için gelen çok sayıda kişi vardı.

Cezaevinin müze olması için gelen mağdurlar Artı Gerçek’e konuştu.

5 NOLU ASKERİ CEZAEVİNİN KİMLİK KARTINI GÖSTERDİ

Cezaevi önüne gelenlerden biri Kutbettin Yıldız’dı. Elinde ise 12 Eylül Askeri darbenin ardından 5 Nolu Cezaevinde verilen cezaevi kimlik kartı vardı. 12 Eylül 1982’den itibaren 8 yıl bu cezaevinde kaldığını anlatan Kutbettin Yıldız, cezaevinde uygulanan tüm işkencelere, insanlık dışı uygulamalara, ölümlere bire bir tanık olanlardan biri olduğunu söyledi. Elinde tuttuğu kimliği çocuklarına hatıra bırakmak için yanında getirdiğini anlatan Yıldız, “Çocuklarıma bırakmak, o vahşetin belgesi olarak kalsın diye getirdim. O dönemde kimse çıkaramadı. Ben biraz geç çıktığım için bu kimlik bende kaldı. Bende atmadım. Çocuklarım, torunlarım o vahşeti unutmasınlar diye bunu bırakacağım” diye konuştu.

Kutbettin Yıldız

‘TÜM VAHŞETİN TANIĞIYIM’

Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevinde kesintisiz olarak 8 yıl kaldığını yenileyen Yıldız, o dönemde yaşadıklarını şöyle anlattı:

“18 Eylül 1982’de yakaladılar beni. Beni buraya getirdiler. 1990’a kadar buradaydım. Bir fiil bu cezaevinde kaldım. Cezaevinde olup bitenleri, işkenceleri, açlık grevlerini, felç olanların hepsini biliyorum hepsine tanığım. Mazlum Doğan’ı, Kemal Pir’i ve diğer hepsinin nasıl öldüğünü biliyorum. İnsanlık dışı ne varsa burada yaşandı. Bizi insan dışkısı içinde süründürdüler, askıya aldılar, dışkı yedirmeye çalıştılar. Askerler iki taraftan elimizi kolumuzu tutuyordu, diğeri ayağı ile başımıza bastırıp dışkı çukuruna sokuyordu. Günlerce, aylarca yemek vermiyordu. O kadar çok vahşet yaşadık ki burada anlatamam”

UTANÇ MÜZESİ OLMALI

İktidarın cezaevini müze yapacağını açıklaması üzerine mağdurlar olarak bu sürece dahil olmak için bir araya geldiklerini ifade eden Yıldız, şunları söyledi:

“Artık seçim için mi, bunu yapıyor bilemem. Ama bizim dediğimiz gibi müze yaparsa iyi olur. Burası utanç müzesi olmalı. Biz tanıkların yaşadıkları, anlatımların hepsi burada gösterilecekse yapılması iyidir. O zaman burası utanç müzesi olmalı diyoruz ama yapacaklarını sanmıyorum. Utanç müzesi yapmazlar. Biz ona rağmen buradayız, tanığı ve mağduruyuz. Biz anlatalım diyoruz. Utanç mezesi onsunki bir daha o vahşet yaşanmasın.”

‘MÜDAHİL OLMAK İSTİYORUZ’

12 Eylül askeri darbe döneminde ağır işkencelerden geçirilen Nuri Sınır, Diyarbakır Cezaevinin müze olması ile ilgili devlet yetkilerinin aldığı kararı olduğunu hatırlattı. Cezaevi önünde toplanan kitlenin hepsinin 1980-1984 arası burada kalanlar olduğunu belirten Sınır, “O günkü vahşete şahitlik etmiş, o vahşete tanıklık etmiş, bizzat işkencelerden geçen insanlardır. Bizde müze yapılacağı açıklanan bu yere müdahil olmak istiyoruz. En azından devlete, Kültür Bakanlığına o gün yaşananları dile getirmek için, belge, resim, ölenler nerede öldürüldü, kim nasıl öldürüldü, nasıl işkenceler yapılıyordu bunları aktarmak istiyoruz. İyi bir hafıza merkezi müzesi oluşturulma çabası içerisindeyiz” diye konuştu.

Kimse sizinle temasa geçti mi sorusuna Sınır, “İsim vermek doğru değil ama o zaman Meclis İnsan Hakları Komisyonunda konuşmuştum. Yaşananları, yaşadıklarımızı dile getirmiştim. Eğer siyasal bir yatırımla, seçim hesabı olmazsa iyi bir şey ortaya çıkacağına inanıyorum” diye cevapladı.

‘BURADA TEK KELİME İLE VAHŞET YAŞANDI’

12 Eylül’de cezaevinde kalan kadınlardan olan Rahime Karataş, tek kelime ile bu cezaevinde yaşanılanın “vahşet” olduğunu söyledi. Vahşetin 1980’den başlayıp 1984 yılına kadar devam ettiğini ifade eden Karataş, “1985 direnişinden sonra taviz vermeye başladılar. O işkence döneminde çok zorluk çektik. Açlık vardı, bitlenme vardı, susuzluk vardı, dayak vardı. Tırnaklarımız söküldü, neler neler yaşadık. İnsani olabilecek hiç bir şey yoktu. Sadece işkence ve dayak vardı. Ölenler vardı, sakat kalanlar vardı. Kimliksizleştirmek için her şey yapıldı. Alman biri sünnet ettirildi. Aklınıza gelecek her şey, işkenceye dair her şey yapıldı. Biz buranın mağdurları, bu vahşete tanık olanlar diyoruz ki burası müze olmalı. Utanç müzesi olsun ki bir daha o vahşet yaşanmasın. Gelecek kuşaklar burada ne vahşetin yaşandığını bilmeli, öğrenmeli ki bir daha tekrarlanmasın” dedi.

‘AĞABEYİM ÇOK İŞKENCE GÖRDÜ’

Rabia Yerlikaya, ağabeyi Şemsettin Güneş’in uzun yıllar burada kaldığını, ağır işkenceler gördüğünü söyledi. O tarihte yakınlarının içerde, aileler olarak kendilerinin dışarıda çok acıya tanık olduğunu hatırlatan Yerlikaya, şunları söyledi:

Ağabeyim o dönem buradaydı. Bizde gelip gidiyorduk. Çok işkence vardı o zaman. 1982-1983 dönemleriydi. Biz yakınları olarak çok zor şartlarda cezaevine girip çıkıyorduk. Ağabeyim çok ağır işkenceler gördü burada. Görüşme süremiz sadece 3 dakikaydı. Yakınlarımız içerde, biz dışarıda çok acı çektik. Burada yaşanılanların gelecek nesillere aktarılması gerekiyor. Bilsinler ki bir daha onlar yaşanmasın. O acı hatıralar kalmalı, korunmalı burası bir utanç müzesi olmalı.”

Rabia Yerlikaya ve Rahime Karataş

‘5 NOLU LABARATUAR OLARAK KULLANILDI’

5 Nolu Cezaevi Hafıza Müzesi Girişim Gurubu cezaevi önünde basın açıklaması yaparak taleplerini dile getirdi. Basın açıklamasının Kürtçe metnini Nuri Sınır, Türkçe metni ise Rahime Karataş okudu. 12 Eylül Askeri Darbenin ardından yüzlerce insanın işkence ve kötü muameleden öldüğü, binlercesinin sakat kaldığını hatırlatan Rahime Karataş, Diyarbakır Cezaevinin sadece işkence merkezi olmadığını, aynı zamanda siyasal, sosyal bir deney merkezi olarak kullanıldığını söyledi. Karataş, “İnsanların kimliklerinin yok edilip, teslim alınmak üzere kurulmuş asimilasyon okulu, şiddetle beslenen özel bir kişiliksizleştirme laboratuvarıydı” dedi.

‘SÜRECE DAHİL OLMAK İSTİYORUZ’

Mevcut iktidarın aldığı kararla cezaevinin 20 Ekim 2022 tarihinde boşaltılarak Turizm Bakanlığına devredilerek “cezaevinin müze yapılacağı” duyurusu yapıldığını hatırlatan Karataş, “Bizler, 5 Nolu’da 1980-84 yıllarında yaşanan bu vahşet döneminin tanıkları olarak, cezaevinin müze yapılması ile ilgili alınan kararlarda muhatap olmak ve bu süreçte müdahil olmak istiyoruz” dedi.

‘CEZAEVİ 80-84 YILLARINDAKİ DURUMUNA UYGUN HALE GETİRİLSİN’

Dünyanın bir çok yerinde örnekleri olduğu gibi bu cezaevinin de müze olmasını istediklerini belirten Karataş, taleplerini sıraladı:

-Cezaevi binası, fiziki değişiklik yapılmadan, 80-84 yıllarındaki durumuna uygun hale getirilsin.
-Cezaevinde duvar yazıları, resimler o günkü atmosfere uygun olsun, görsel ve işitsel efektlerle desteklensin.
-Cezaevinde işkence sonucu öldürülen ve hayatlarını kaybedenlerin isimleri öldükleri tarih ve yerlere yazılarak tespit edilsin.
-Müze materyallerinin toplanmasında, Adalet Bakanlığı ve Kültür Turizm Bakanlığı bizlerle ortak çalışma yürütsün.
Bu vesileyle bir kez daha kamuoyuna, hak ve hukuk savunucularına, barış ve insan hakları taraftarlarına, 5 Nolu’nun Hafıza Merkezi olması için duyarlı olmaya, bu konudaki haklı taleplerimizi sahiplenmeye ve destek olmaya çağırıyoruz.

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version