Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

TİP Genel Başkanı Erkan Baş: Sadece altı kişinin karar vermesine karşıyım


Son dönemde söylemleriyle toplumdaki görünürlüğünü artıran Türkiye İşçi Partisi (TİP)  mevcut şartlarda oluşturduğu ilgiyi bir siyasi rüzgara dönüştürmek istiyor. 

Özellikle işçi sınıfının sorunlarını gündeme getiren, yoksul kesimlerle dayanışmayı öne çıkaran TİP’in çabalarının seçimde ne kadarının oya dönüşeceği bilinmese de toplumda bir enerji yarattıkları herkesçe kabul görüyor.

Erkan Baş ile birlikte TİP milletvekilleri Sera Kadıgil, Ahmet Şık ve Barış Atay özellikle sosyal medyada gençlerin ilgisini çeken konuşmalar yapıyor.

Partinin Genel Başkanı Erkan Baş, seçimlere ne şekilde girecekleri, altılı masanın adayını destekleyip desteklemeyecekleri gibi gündemdeki konulara dair euronews’e açıklamalarda bulundu. 

Genel seçimlere parti olarak mı yoksa başka ittifaklarla mı gireceksiniz?

Şuanda Emek ve Özgürlük İttifakı oluştu. Türkiye’deki seçim sistemini iktidar ihtiyacına göre sürekli değiştirdiği için önümüzdeki seçimin hangi seçim kanunu ile yapılacağı bile belli değil. Eğer 2018’deki gibi yapılırsa, her parti kendi adayı ve belirlediği ittifaklarla seçime giriyor. Açıkçası ittifaklar açısından daha avantajlı bir sistem. Fakat 2022’de iktidarın yaptığı bir değişiklik var. İttifakları kendi içinde rekabete sürükleyen ve vekil sayısını arttırmak için kurguladığı bir oyun. Eğer bu kanunla girersek oyunu bozmak için bir hamle yapacağız. Ama en son düzenleme yürürlükte olursa, 81 ilin tümünde değil ama en az 41 ilde Türkiye İşçi Partisi seçime girecek. Burada da ittifakın diğer partilerin ilgili yerlerdeki ağırlıklarına göre çeşitli düzenlemeler yapmayı tartışacağız. Burada seçim kanunun kesinleşmesi önemli. Ama herhangi bir biçimde partimizin ve ittifakın en etkili olabileceği yola bakacağız. Bizim temel derdimizin, toplamda muhalefetin anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşması olmalıdır. Şimdi muhalefet buna ulaşacaksa teker teker partilerin vekil sayısı gibi küçük hesapları bir kenara bırakması gerekiyor.

Tek başına seçime girdiğiniz yüzde kaçlık bir destek bekliyorsunuz?

Türkiye’de sosyalistler 1965 seçimlerinde 2.9 oranında oy aldılar. Ve bu tarihsel eşik, sonrasında seçim sistemi bizim bu başarımız üzerine değişti. Türkiye’de barajlı seçim sistemine doğru gelen süreç aslında önce sosyalistleri, sonra Kürt hareketini parlamento dışına bırakmak üzerine kurgulandı. Ve yurttaşa bu partinin barajı aşamayacağı hissettiriliyordu. Baraj bize karşı kurulmuştu ama sonra HDP bu barajı yıktı. Sonra baraj fiilen boşa düştüğünden sistem değişti. Şimdi ise ittifakın şöyle bir avantajı var, ittifak toplamda barajı aştığında içinde yer alan partiler barajı geçmiş oluyor. Dolayısıyla her partiye yurttaş özgürce oy verebiliyor. İktidarın kendi küçük hesaplarının beklemediği bir sonucu oldu bu ve bir avantaj. Çünkü kendilerinden başka kimsenin ittifak kuramayacağını düşünüyordu. Biz hedef olarak 2.9 oy oranını aşmayı önümüze koyduk. Bizim temel amacımız sokakta mücadele edenlerin kendilerinin Meclis’te yer alması…

HDP listelerinden 20 vekil kontenjanı istediniz mi?

Böyle bir tartışma olmadı, TİP’in bugüne kadar tek bir vekil sayısı tartışması olmadı. Biz TİP olarak kendi adımız, adaylarımız ve listelerimizle girdiğimizde koyduğumuz hedeflerden biri parlamentoda bir grup kurmaktı. Bu da çok anlaşılabilir bir şeydi. 4 vekil ile konuşabilmek için kavga ediyoruz sürekli, sadece söz hakkı almak için günlerce mücadele veriyoruz. O nedenle tabi böyle bir hedefimiz var. Ama bu başkalarının listelerinden girmek, başkalarının oylarıyla milletvekili olmak gibi bir beklenti değil. Dayanışmada bir eksiklik bırakmadık bir beklenti içinde de yapmadık. Biz 1960’lı yıllarda daha kimse Kürt sorununu konuşamazken, TİP Kürt sorunu hakkında söyledikleri nedeniyle kapatılmış bir parti. Bizim açımızdan tarihsel bir boyutu var ve ahlaki bir sorumluluğu da var. Hiç bir partiden TİP’in bir vekil talebi yok. Biz halka güveniyoruz. TİP’in parlamentoda nasıl temsil edileceğine halk karar verecek. Bununla birlikte biz parlamentoda doğmadık, biz sokaktayız. O nedenle varlık, yokluk alanı değil bizim için.

Millet İttifakı’nın adayı sizin kriterlerinize uygun bir aday çıkarırsa, destekler misiniz?

Türkiye’de bu seçimlere girerken ortak bir adayla ilk turda Tayyip Erdoğan’ı yenmek gerekir fikrini ilk söylemiş partilerden biriyiz. Her hafta sonu yaptığımız toplantılarda yurttaşlara en büyük beklentiniz nedir diye sorduk. Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarına son vermek yanıtını aldık. Ve bunun için herkesin sorumlu davranması gerekiyor. 2018 seçimlerinde muhalefet hatta kendimi de katarak söylüyorum şöyle düşündük; ne kadar çok aday çıkarsa Erdoğan’ın ilk turda kazanması zor olur, ikinci tura kaldığında da muhalefetin en çok oy alan adayı kimse ona oy veririz.”

 Fakat sokakta muhalefet adayları birbiriyle rekabet ettiler. İkinci tura kim kalacak rekabeti Erdoğan’ı yenmenin önüne geçti, üzülerek ifade ediyorum. Bu pratik bir sorundu ve zarar verdi. O gün çağrı yaptık muhalefete ilk turda ortak adayla bu işi bitirelim… Bu tespitimiz herhangi birisi tarafından kendilerine bir mecburiyet olarak algılanıyorsa ve zaten Erdoğan’dan insanlar bıktı ne olursa olsun bize oy verecekler diye düşünüyorlarsa buna da prim vermeyiz. Son dakikada karşımıza bir Ekmeleddin İhsanoğlu çıktığında halkımız çaresiz kalmamalı. Söylediğimiz budur, ilk turda Erdoğan’a hayatının en büyük yenilgisini yaşatalım. Millet İttifakı gelecek bizimle görüşecek hiç demedik ama şunu dedik; tek adamın yönetimine ne kadar karşıysak, sadece altı kişinin karar vermesine de karşıyım. Altı genel başkan karar verecek, neden kardeşim ne özellikleri var. Aylardır yıllardır toplantı yapıyorsunuz, bir sendika kapısı çalıp işçi kardeşim ne düşünüyorsun demiyor. Mesela kadın derneklerine sizin görüşünüzü almak istiyoruz diye bir teklif gitti mi hiç? Bizim kriterimiz açık ve net, Tayyip Erdoğan’a ne kadar uzak olursa bize o kadar yakın olur.”

Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekler misiniz?

İsme şu aşamada cevap vermem. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu ne için aday olacak, onu görmem lazım. Bana CHP Merkez Yürütme Kurulu karar aldı, Kılıçdaroğlu aday olacak deseniz o zaman CHP’nin programına, seçim beyannamesine bakarım, ona göre karar veririm. İsim önemlidir ama o ismin neyin adayı olduğu önemlidir. Kemal Bey Altılı Masa’nın adayı olursa başka CHP’nin adayı olursa başka. Hangi hedeflerle karşımıza bir aday olarak çıkıyor bunları bilmem gerekiyor. Ben bir yurttaş olarak Altılı Masa’nın uzlaştığı fikirleri bilmiyorum.

Geçmiş dönemde TİP’in Meclis faaliyetleri vardı. Aynı işlevi gördüğünüzü düşünüyor musunuz?

Koşullar farklıydı, o bizim için bir hedef. 65-70 arası TİP öyle bir muhalefet yarattı ki o güçle bile daha iktidar olmadan verilen mücadeleye karşı Türkiye rejimi 1971’de muhtıra ile 1980’de askeri darbe ile 90’lı yıllar boyunca da baskı ve şiddet ile var oldu. Bizim şimdi yapmaya çalıştığımız şey, parlamentonun çok daha işlevsiz olduğu, muhalefetin iç tüzük ve çeşitli iktidar entrikalarıyla olabildiğince susturulduğu bir dönemde bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bu konuda inatçıyız. Türkiye’deki iç tüzüğe baktığınızda grubu olamayan bir partinin hiç bir şey yapamayacağını düşünürsünüz. Ama bizi grubu olan partilerle mukayese ediyor yurttaş. TİP’in o dönem grubu vardı, parlamento bugüne oranla daha işlevseldi. Fakat bizim sesi duyulmak istemeyenlerin sesini duyurmaya çalışıyoruz.

Büyük çoğunluğu muhafazakar bir toplumda sosyalizmi anlatıyorsunuz. Dindar muhafazakarlara bir mesajınız var mı?

“Emeğin hakkını, alın terinin hakkını savunmak istiyorlarsa yapacakları en hayırlı iş Türkiye İşçi Partisi’ne oy vermektir. Bizim Türkiye İşçi Partisi’ni kurarken bir iddiamız vardı; dedik ki bugüne kadar sosyalizm hep anti komünistler tarafından, karşı devrimciler tarafından, sosyalizmin düşmanları tarafından bu halka anlatıldı ve biz sosyalizmin sosyalistler tarafından halka anlatılacağı bir dönemi açacağız dedik. Bugünkü etkimizin önemli bir boyutu, özel olarak TİP’in başarısı değildir, sosyalizmin fikri gücüyle ilgilidir TİP’in başarısı.”

“Yıllarca dış mihrak, önce anarşist sonra terörist olarak suçlanan sosyalistlerin komünistlerin temsil ettikleri değerler açısından Türkiye toplumunun çok büyük bir bölümü ile ne kadar yakın olduklarını, iç içe olduklarını fark ettik.”

“Biz görüyoruz, son zamanlarda özellikle artarak devam ediyor. Diyelim ki kendisini muhafazakar olarak ifade eden arkadaşlar merak ediyorlar. Yıllarca sosyalizm, komünizm bunlara öcü olarak anlatılmış. İlk defa hayatında ilk defa sosyalistle iletişim kurma şansı var.  Bizimle temas edince ‘gerçek solcu benmişim’ diyor, ‘farkında bile değilmişim’ diyor.”

“Ya da kendini ülkümü, milliyetçi, vatansever olarak tarif eden vatandaşlarla oturuyoruz konuşuyoruz, diyor ki ya ben ‘tamamen yanlış anlamışım’ diyor ve ‘bu ülkeyi sevmek için Kürtlere, Alevilere düşman olmam gerektiğini düşünüyordum’ diyor. ‘Onları bölücü düşünüyordum’, ‘sizi de öyle düşünüyordum’ diyor.”

“Bugün siz gelmeden önce Meclis’i arayan bir arkadaşımız, ‘ben yıllarca onlar hakkında ileri geri konuştum, özür dilemek için arıyorum’ dedi. Ben utandığımdan aramak istemedim. Yani çünkü kişisel olarak benden özür dilemesini gerektirecek bir şey yok ki çünkü onun suçu değil”

“AKP, ezilenlerin hareketiymiş gibi bir demagoji ile geldi, yoksulların hareketiymiş gibi bir izlenim yarattı. AKP’liler Türkiye’nin zenginleri ama AKP’ye oy veren milyonlar değil Türkiye’nin zenginleri. AKP’nin tepesine çöreklenmiş bir avuç her gün servetlerine servet katıyor”

“Bizim en çok karşılaştığımız ne biliyor musunuz, AKP ile, muhafazakar mahalle diyelim, aynı mahallede doğan büyüyen gençler, yanındaki gençlere bakıyorlar mesela, parti yöneticisi babanın oğlu bütün olanaklar onun önünde açılıyor ve o aslında diyelim ki daha az yetenekli olmasına rağmen, daha az çalışmasına rağmen hızla yükseliyor ve zenginleşiyor oysa hemen onun yanındaki daha çalışkan daha zeki daha fazla çaba harcayan çocuğun hayatı mahvoluyor. Orada muazzam bir ayrışma yaşanıyor. Son üye dalgasıyla değişti ama Türkiye İşçi Partisi üye sayısı 10 bin iken yaptığımız bir araştırmaya göre yüzde 10’u daha önce herhangi bir sol ya da sosyalist partiye üye olmuş. Yüzde 80’i daha önce hayatında hiçbir siyasi partiye üye olmamış olanlardan oluşuyordu. Yüzde 10 civarı da daha önce baya bildiğimiz sağ partilerde çalışmış arkadaşlarımızdan oluşuyor. Sosyalizmin temsil ettiği değerler Türkiye halklarına yabancı değerler değildir. Siz Anadolu’nun herhangi bir yerine gittiğinizde, göreceğiniz muamele aslında sosyalistleri, insanlar arasındaki ilişkilere dair söylediklerine çok paraleldir. Ne bilim herkes Neşet Ertaş dinlemiyor mu? Neşet Ertaş sağcı mı? Türkiye’de Ahmet Kaya milyonlar tarafından benimsenmiyor mu? Bakın şöyle halkın sevdiği sanatçıların önemli bir bölümünün aslında solcu, sosyalist dünya görüşünden en azından etkilenmiş olduklarını görürsünüz.”

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version