Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

The Economist: ‘Türkiye giderek dengesizleşen Erdoğan’ın yönetiminde felaketin eşiğinde’

Erdoğan’dan ‘kara harekatı’ açıklaması: En uygun olan vakitte tepelerine bineceğiz


ENSAR NUR | TR724 HABER

The Economist dergisi, bu haftaki sayısında Türkiye’yi ve Erdoğan rejimini kapağına taşıdı. “Türkiye’de yaklaşan diktatörlük” başlığı atılırken, Erdoğan rejimi hakkında çeşitli analiz yazıları yeni sayıda yer alıyor.

İngiliz The Economist dergisi bu haftaki sayısında “Erdoğan İmparatorluğu’na” geniş bir yer ayırdı. 14 Mayıs olarak açıklanan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Türkiye’nin geleceği açısından oldukça kritik bir dönemeç olduğunun altını çizen analizler, Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi halinde ülkenin artık bir diktatörlük olacağını söylüyor.

Dergide yer alan bir analizde ise Batılı liderlerin artık Erdoğan’a karşı seslerini yükseltmeleri gerektiği ifade ediliyor. “Erdoğan, çekingenliği avantajını arttırmak için bir neden, sertliği ise arayı düzeltmek için bir teşvik olarak gören bir kabadayı,” diyen The Economist, Erdoğan ülkeyi uçurumdan aşağıya yuvarlamadan önce artık Batı dünyasının bir ses çıkarması gerektiğinin altını çiziyor.

“Erdoğan ülkeyi uçurumun kenarına getirebilir”

Seçimlerin çok yakından takip edilmesi gerektiğini vurgulayan dergi, “giderek dengesizleşen cumhurbaşkanının yönetiminde ülke felaketin eşiğinde. Erdoğan’ın seçim yaklaşırken sergileyeceği davranışlar, bugün son derece kusurlu bir demokrasi olan ülkeyi tam anlamıyla bir diktatörlüğe sürükleyebilir” ifadelerini kullandı.

Derginin özel raporu, “Türkiye’nin demokrasisinin zarar görmüş olsa da varlığını sürdürdüğünü ve bu nedenle seçim sonucunun önceden belli olmadığını” savunuyor.

Ancak Erdoğan’ın bir dönem daha seçilmesinin tehlikelerine dikkat çekiyor: “5 yıl daha sürecek bir ‘Erdoğancılık’ ülkeyi daha açık bir şekilde otokrasiye doğru itecektir. Erdoğan’ın başkanlık ettiği patronaj ağları şimdiden öylesine yerleşmiş durumda ki, Türkler hükümetin iktidarı elinde tutmak için aşırıya kaçabileceğinden korkuyor. Ayrıca, Erdoğan’ın yirmi yıllık iktidarından sonra, onsuz bir ülkenin neye benzeyebileceğini hayal etmekte zorlanıyorlar. Erdoğan’ın özellikle dış politika ve güvenlik alanında yaptığı pek çok değişiklik kalıcı olacak.”

Batılı liderler seslerini yükseltmeli

Dergi, Batılı liderlerin seslerini yükseltmeleri gerektiğinin altını çiziyor. Analizler, her ne kadar Erdoğan’ın elinde Batı’ya karşı kozlar olsa da, Erdoğan’ın da Batıya ihtiyaç duyduğunu ve bunun değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.

“Amerika ve AB, sorunlu da olsa çok önemli bir müttefiki yabancılaştırma korkusuyla Erdoğan’ı eleştirmekten çoğu zaman geri durdular. Hiç kimse Türkiye gibi önemli bir ülkenin tamamen yoldan çıkmasını istemez. Herkes kızgın ve yalnız bir Türk Cumhurbaşkanı’nın büyük kötülükler yapabileceğinin farkında.”

“Ancak, en azından yıpranmış ekonomisine biraz istikrar kazandırmak için Türkiye’nin de Batı’ya ihtiyacı var. Üyelik görüşmeleri tıkanmış olsa da, Türkiye hala AB ile gümrük birliğini geliştirip genişleterek büyümeyi artırmayı umuyor. Siyasi ve ekonomik belirsizlik nedeniyle düşüşe geçen doğrudan yabancı yatırımları canlandırmanın bir yolunu bulması gerekiyor. Türkiye, düşük verimliliğini artırmak için Batı teknolojisine güveniyor. Ve başta Amerikan savaş uçakları olmak üzere Batılı silahlar istiyor. Erdoğan demokrasiye sırtını dönüp diktatörler kulübüne katılırsa bunların hiçbirini elde edemeyecektir.”

“Bu da Batılı liderlere pazarlık gücü vermelidir. Erdoğan, çekingenliği avantajını arttırmak için bir neden, sertliği ise arayı düzeltmek için bir teşvik olarak gören bir kabadayı. Bu nedenle Batılı liderler, İmamoğlu ve HDP’ye yönelik olası yasaklara karşı seçimden önce özel ve kamuoyu önünde konuşarak Erdoğan’a davranışlarını ne kadar önemsediklerini göstermelidir. Erdoğan’ı uçurumun kenarından döndürmek için henüz çok geç değil. Ancak Batı’nın onu şimdiden uyarmaya başlaması gerekiyor.”

Demokratik reformlardan otoriterliğe

“Mart 2003’te ilk kez başbakan olduğunda Erdoğan Türkiye için çok şey vaat ediyordu. Laikler onun aşırı İslamcı bir gündemi olmasından korktular, ancak o ve Adalet ve Kalkınma (Ak) Partisi bu gündemi takip etmekte fazla ileri gidemediler. Erdoğan’ın hükümeti ilk yıllarında, on yıllardır her ikisinden de yoksun olan ülkeye yeni bir ekonomik ve siyasi istikrar kazandırdı. Sık sık siyasete karışan ve darbeler düzenleyen generalleri etkisiz hale getirdi. Ekonomiyi canlandırmak için reformlar yaptı. Hatta Türkiye’nin en büyük etnik azınlığı olan ve uzun süredir ordunun zulmüne maruz kalan Kürtlere barış elçileri gönderdi. 2005 yılında kendinden öncekilere nasip olmayan bir ödülü hak ederek aldı: Türkiye’nin bir gün Avrupa Birliği’ne katılmasına ilişkin görüşmelerin resmen başlatılması.”

“Ancak Erdoğan iktidarda kaldığı süre uzadıkça daha da otokratikleşti. 11 yıl başbakanlık yaptıktan sonra cumhurbaşkanı seçildi ve daha önce zayıf olan bu makamı baskın bir makama dönüştürmeye başladı. 2016’daki darbe girişiminden sonra on binlerce insanı işlerinden tasfiye ettirdi ya da tutuklattı. Çoğu zaman da komplodan sorumlu tutulan dini grupla en ufak bir bağlantı fısıltısı yüzünden, örneğin çocukken bu grubun okullarından birine gitmiş olmak gibi.”

“Bu sayıdaki özel raporumuzda da açıklandığı üzere, kurumları istikrarlı bir şekilde ele geçirdi ve denge ve denetleme mekanizmalarını aşındırdı. Medyanın büyük bölümünü devlet propagandasının bir aracı haline getirdi. İnterneti fiilen sansürledi. Muhalefet liderleri de dahil olmak üzere pek çok eleştirmeni hapse attı. Ak Parti içindeki rakiplerini saf dışı bıraktı. Muhalifleri taciz etmek için mahkemeleri kullanarak yargıya boyun eğdirdi.”

“İktidardaki üçüncü on yılına yaklaşırken, devasa bir sarayda oturuyor ve kendisine yanıldığını söylemekten korkan saray mensuplarına emirler yağdırıyor. Giderek tuhaflaşan inançları hızla kamu politikası haline geliyor. Yaşam standartları düşüyor; sinirler yıpranıyor.”

“Erdoğan bir keresinde demokrasiyi bir tramvay yolculuğuna benzetmişti: hedefinize ulaştığınızda inersiniz. Onun döneminde seçimler nadiren tamamen adil oldu, ancak çok sayıda seçmenin katılımıyla genel olarak özgür oldular. Bu seferki endişe, Erdoğan’ın yenilgiden korkarak tramvaydan inmesi ve seçimlerin ne adil ne de özgür olmasını sağlamamasıdır.”

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version