Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, “Sayın Erdoğan’ı kurtaracak demokratik formül yok. Ancak sandığı çalarak yenebilirler. Çok açık ara önde çıkmalıyız ve tartışmaya mahal bırakmayacak bir başarıyı elde etmek mecburiyetindeyiz” dedi. Uysal, yarın yapılacak altılı masada ilk kez aday isminin konuşulacağına işaret ederek, “Sadece anketler üzerinden olsa 85 milyonun elinde telefon var, elektronik demokrasi işletiriz. Siyasi ölçüler sadece sayılardan ibaret değil. Siyasi süreç de işliyor. Bu masada oluşan birlikteliği, toplumsal birlikteliği dağıtmak gibi bir hakkımız yok” değerlendirmesini yaptı.
T24’ten Eray Görgülü‘nün haberine göre, masada aday konusunda kriz yaşanması ve masanın bu nedenle dağılması riski olduğunu düşünmediğini, bu riski görmediğini belirten Uysal, “Şubat ayında açıklanabilir. El kaldırma oylamayla değil, bir mutabakat işleyerek bu süreç nihayetlenir. İsimler konuşulur ancak sonuçta masadan birden fazla aday çıkacağını zannetmiyorum” düşüncesini dile getirdi. Uysal, daha önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu kazanacak aday olarak gördüğünü söylediğinin anımsatılması üzerine, “Bazı verilerimiz var. Ana muhalefet liderinin aday olma potansiyelinden daha tabii bir şey olamaz. Bunu söylüyoruz” diye konuştu.
-Masanın dağılma riski var mı?
Yok görmüyorum. Bu masada oluşan birlikteliği, toplumsal birlikteliği dağıtmak gibi bir hakkımız yok. Bunu uygulanabilir formüllere stratejilere kavuşturmak bizim sorumluluğumuz ve bu aklı işletiyoruz.
-Masadan birden fazla aday çıkabilir mi, nasıl bir yöntemle belirleyeceksiniz?
Zannetmiyorum masadan birden fazla adayın çıkacağını. Bütün partilerin ortak bir teşhisi var. Hangi siyasi parti olursa olsun, elbette tahrik etmek için, bölmek için iktidarın pek çok teşebbüsü var. Elimizi kolumuzu sallayarak siyaset yaptığımız bir dönem değil. Operasyonlar döneminin içerisinden geliyoruz. Pek çok müdahaleyi yaşayarak geldik. Bugün de bir partiyle rekabet etmiyoruz. İşte Muğla’da olanlar. İmamlara bile celp çıkartmışlar mitinge katılmaları için. Geldiğimiz yer burası. Türkiye’de kolay değil o yüzden. Ama ben insanımızın sağduyusu olduğunu ifade ediyorum. İktidarın muhalefetin hiçbir şekilde bir araya gelemeyeceği düşüncesi vardı. Ama öyle olmadı.
Elbette verilerden de mutlaka istifade edilir. Bunlar zaten yapacağımız değerlendirmeler. Realiteden kopuk değerlendirmeler olmaz. Ama bir terazinin iki tane kefesi de yok. Yani sadece ve sadece anketler üzerinden olsa 85 milyonun elinde akıllı telefonlar var. Önüne koyarız, o saniye bir elektronik demokrasi işletiriz. Şu anda bir süreç işletiliyor. Seçim öncesi var, seçim sonrası var. Elbette herkesin usulleri, öncelik sıralamaları var. Bu ölçüler verilerden de beslenecektir ama siyasi ölçüler sadece sayılardan ibaret değil.
-Yarın geçiş sürecinin yol haritasını açıklayacaksınız. Tüm detayları görecek miyiz? Örneğin Cumhurbaşkanı yardımcılıkları ile ilgili Ahmet Davutoğlu’nun “Cumhurbaşkanı tek başına karar alırsa kriz çıkar” sözleri çok tartışıldı. Cumhurbaşkanı yardımcılıkları bir netliğe kavuştu mu? Buna yarın mı karar verilecek?
Böyle bir tartışma zemininde konuşmak istemem, ilerlemek de istemem açıkçası. Çünkü
sanki adayın eli kolu bağlanıyormuş gibi. Cumhurbaşkanının birtakım yetkileri ve sorumlulukları var. Onları hiçbir şekilde bir mekanizmaya falan zaten tabi tutamazsınız. İkincisi de sanki siyasi partiler oturup da bir şey paylaşıyormuş gibi. Bu verilen mücadeleyi çok düşük profilli bir noktaya iter. Yani doğru da değil bu. Hem doğru değil hem propaganda stratejisi açısından da doğru değil. Bir taraftan anayasal, yasal mevzuat çerçevesi var. En etkin yönetim modelini ortaya koyabilmek için süreç yürüyor. Bu açıdan da bizim de farklı bir perspektifimiz var. Açıkçası her siyasi parti kendi analizini yaparak bu süreci formüllemeye çalışıyor. O noktada ortak usul anlamında bir çerçeve inşallah kamuoyuyla paylaşılır.
-Yarın karar verilir mi bununla ilgili?
Muhtemelen, inanıyorum bir karar verilir.
-Peki, örneğin cumhurbaşkanı yardımcısı bakanlar kurulu toplantısına katılabilecek mi? Temsiliyet ve karar mekanizmaları nasıl olacak? Bugüne kadar konuşuldu mu? Yarın mı değerlendirilir?
Bu kamuoyunun ilgisini çekiyor ama ne kimin ne olacağı mesele değil. Mesele, Türkiye’nin ne olacağı.
-Bakanlıklarla ilgili masada somut bir paylaşım yapıldı mı?
Hayır böyle bir şey konuşulmadı. Neticede siyaset bir güç denklemi üzerinden ilerler. Tabii temsiliyetin icap ettirdiği gibi olmalı. Yoksa süreç sağlıklı ve etkin işlemez. O çerçevede seçimin neticesinde bir tablo çıkacaktır.
-Anketler gösteriyor ki birinci turda seçimin kazanılması için HDP seçmeninin de oyu gerekiyor. HDP de kendi adayını çıkartacağını söylüyor. HDP masaya eklenmese bile HDP ile resmi bir görüşme yapma konusu masaya geldi mi, gelecek mi?
Yok bu ana kadar böyle bir görüşmemiz, konuşmamız olmadı. HDP bir üçüncü ittifakı oluşturdu, kamuoyuna beyanları ortada. Dördüncü, beşinci ittifaklar da olabilir. Seçmenlerin de partilerin de bu seçimin önemine bakarak hareket edeceğini düşünüyorum.
-Cumhurbaşkanı, seçim tarihini 14 Mayıs olarak açıkladı. Bu durumda Cumhurbaşkanının yeniden adaylığına itirazınız olacak mı?
Evet. Demokrat Parti olarak çok açık net yani kuvvetli bir vurguyla ifade edeyim. Yani bugün zaten Türkiye’de itirazımızın temel gerekçesi o. Siz anayasayı, kanunları zamana, şartlara Sayın Erdoğan’a, AKP’ye uzaklığına, yakınlığına, lehine, aleyhine işlediğine işlemediğine göre uygulayabilir misiniz? Böyle bir şey var mı? Anayasanın çok amir, açık hükmü var. Yüksek Seçim Kurulu iki tane mazbata düzenliyor. Demokrat Parti olarak kuvvetli itirazımız var. Sayın Erdoğan’ı kurtaracak demokratik formül yok. Ancak sandığı çalarak yenebilirler. Çok açık ara önde çıkmalıyız ve tartışmaya mahal bırakmayacak bir başarıyı elde etmek mecburiyetindeyiz. Meclis, yenileme kararı almadığı müddetçe Sayın Erdoğan’ın aday olabilme imkanı yok. Hukuku çiğnemesi lazım. Hukuku çiğneyeceğini de ifade ediyor. Bu kuralı muhalefet koymadı ki. İktidar bunu kendi açısından manipüle eder diye anayasanın çiğnenmesine göz göre göre en azından Demokrat Parti olarak fikrimiz buna itiraz ederiz. Millete de anlatırız yani.
-30 Ocak’ta da ortak hükümet protokolünü açıklayacaksınız. Tüm vaatlerde ortaklaşma sağlayabildiniz mi? Örneğin DEVA Partisi, anadilde eğitimle ilgili programını açıkladı ve bu da tartışıldı. Ortak adayınız, vaatlerde bir söylem birliği sağlayabilecek mi?
Türkiye’de tartışılan, konuşulan her siyasi meselenin bir ortak programın içerisine girme mecburiyeti yok. Siyasi partilerin farklı tercihleri var. Ancak mutabıklaşılan konular girer oraya. DEVA Partisi’nin böyle bir siyasi tercihi var. Partiler bir yandan da kendi siyasi mücadelesini verecek elbette.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***