Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

TÖP İstanbul İl Sözcüsü Kuş: Emek ve Özgürlük İttifakı, halkın karanlıktan çıkış adresi olma iddiasında

TÖP İstanbul İl Sözcüsü Kuş: Emek ve Özgürlük İttifakı, halkın karanlıktan çıkış adresi olma iddiasında


Yağmur KAYA


İSTANBUL – Emek ve Özgürlük İttifakı parti ve bileşenleri, il başkanları ve sözcüleri ile Haziran 2023 yılında yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin İstanbul’da yürüttükleri seçim çalışmalarını ve güncel meseleleri konuşuyoruz. ‘in HDP İstanbul İl Eş Başkanı Encu, EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk ve Emek Partisi (EMEP) İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros ardından dördüncü konuğu Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) İstanbul İl Sözcüsü Nilay Kuş oldu.

‘GİDEREK SERTLEŞEN BİR SÜREÇ ŞEKİLLENİYOR’

Emek ve Özgürlük İttifakı seçime yönelik çalışmalara başladı mı? İstanbul’a ilişkin planlarınız nedir?

Emek ve Özgürlük İttifakı, işçilerin, emekçilerin, kadınların, LGBTİ+’ların, gençlerin, Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere toplumun ezilen tüm kesimlerinin halkçı çıkışını yaratmak ve yeni bir toplumsal yaşamı halkla birlikte inşa etmek üzere yola çıktı. Seçimleri de gören ama seçimlerle sınırlı olmayan bir mücadele ortaklığını inşa etmeye çalışıyoruz. İçerisinden geçtiğimiz kritik süreç önümüzdeki dönemin belirleyeni olacak. Bu sebeple mücadele hattını uzun erimli ve bugünden örmenin ve halkın özneleştiği bir hatta evriltmenin önemli olduğunu düşünüyoruz. Halkın büyük bir çoğunluğu açlık ve yoksulluk sınırının altında ücretler ile geçinmeye çalışıyor. Ekonomik krizle boğuşurken diğer taraftan faşizmi kurumsallaştırmak isteyen iktidarın baskı ve şiddetinin arttığı ve giderek sertleşen bir süreç şekilleniyor. Bu belirsiz tablo, halkı umutsuzluğa sürükleyebiliyor. Ancak diğer yandan halkın öfkesinin de bilendiği ve yeni seçenek arayışına girdiği bir süreci de yaratıyor. İşte Emek ve Özgürlük İttifakı, arayışta olan halkın bu karanlıktan çıkışının adresi olma iddiasını taşıyor.

15 OCAK’TA İSTANBUL MİTİNGİ DÜZENLENECEK

Bu kapsamda İstanbul, Adana ve İzmir’de organize ettiğimiz buluşmalarda halk ile bir araya geldik ve bu buluşmaların diğer illerde de yapılmasını da planlamalarımız dahilinde. İstanbul’da 15 Ocak’ta bir mitingi önümüze koymuş durumdayız. Savaşa, baskılara, yoksulluğa karşı düzenleyeceğimiz mitingin en önemli vurgusu ise eşit, demokratik ve özgürlükçü bir yaşamı birlikte değiştirme çağrısı olacak. İstanbul, içine sürüklendiğimiz kaosun en çok hissedildiği kentlerden biri. Zenginler ve yoksullar arasındaki makasın hızlı ve keskin bir biçimde açıldığı, İstanbul’un birkaç ilçesine göz ucuyla dahi bakılsa anlaşılabilir. Ulaşım ve barınma gibi en temel ihtiyaçlara dahi erişilemiyor. Bu sebeple mitinge giderken birlikte değiştirme çağrısıyla ilçe ilçe, mahalle mahalle buluşmaların organize edilmesini ve çağrının sokak sokak bildiri dağıtımları ile bütün İstanbul halkına ulaştırılmasını ve mitingin yerellerden örgütlenmesini hedefliyoruz.

‘GİDEREK DERİNLEŞEN YOKSULLUK HALKIN EN DERİN SORUNU’

-Halkın temel sorunları, gündemleri neler? Bu bağlamda partinizin hem yürüttüğü çalışmaları hem de mevcut sorunlara ilişkin çözüm yolları nelerdir?

Halkın en yakıcı sorunlarının temel ihtiyaçlar ve haklar çerçevesinde şekillendiğini görüyoruz. Açlık ve yoksulluk sınırının altında bir asgari ücret ile geçinmeye, kira-fatura ödemeye, çocuğunu okula göndermeye çalışan büyük bir çoğunluk var Türkiye’de. Ücretini ödeyemediği için yurttan atılan, ev bulamayan ve eğitiminden vazgeçen bir üniversiteli gençlik gerçeği var. Yapılan zamlardan ve alınan vergiden dolayı ped, tampon gibi zorunlu hijyen ürünlerine erişemeyen kadınlar var. Giderek derinleşen yoksulluk halkın en temel sorunu şu anda.

Elbette sadece yoksulluk da değil. Halkın çok geniş bir kesimine yayılan ve gün be gün sertleşen bir iktidar ve devlet şiddeti ile de karşı karşıyayız. İfade ve örgütlenme özgürlüğünün gözaltılar ile, açılan davalar ve verilen cezalar ile kriminalize edildiğini görüyoruz. İktidar meşruiyetini kaybettikçe karşısına çıkan herkesi ve her kesimi düşman ilan ederek adeta savaş açıyor. Halk dört bir yandan kuşatılarak susturulmak isteniyor.

Biz de Toplumsal Özgürlük Partisi olarak elbette bu süreci analiz ediyor ve halkın bu gidişattan çıkışını sağlayacak konumlar almaya çalışıyoruz. İlçelerde, mahallelerde halkla yan yana gelerek mücadeleyi örgütlüyoruz. Parti olarak yürüttüğümüz çalışmaların dışında ise toplumsal düzenin değişimi ve halka açılan topyekün savaşa karşı halkın barajını kurmak için ortak ve birleşik mücadeleyi önemsiyoruz. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın içerisinde yer almamızın nedeni budur.

‘HER İKİ İRTİFAK DA AYNI KUMAŞIN İKİ FARKLI RENKLERİ

-Emek ve Özgürlük İttifak nasıl bir Türkiye tahayyülü ile yola çıktı?

Cumhur İttifakının ve Altılı Masanın halka seçenek olarak dayatıldığı bir süreçten geçiyoruz. Biliyoruz ki her iki ittifak da aynı kumaşın farklı renkleri ve halka bir gelecek sunmuyor. Her iki ittifakta sermayenin ve patronların çıkarlarına hizmet eden, emek sömürüsünden ve halkı dışlayan politikaların uygulayıcısı konumunda. Cumhur İttifakı yani AKP-MHP iktidarı yıllardır halkı açlık ve sefalete sürüklüyor, baskı ve şiddetle toplumu ehlileştirmeye ve iktidarını korumak için ülkeyi savaş konseptiyle yönetiyor. Altılı Masa ise gerek hazırladığı Anayasa önerileri ile gerek açıkladığı Vizyon Belgesi ile Cumhur İttifakı’ndan farklı olmadığını, burjuvaziye hizmet etmeye devam edeceğini, ezilen ve sömürülen kesimlere sırtını döneceğini bir kere daha göstermiş oldu.

‘EMEK VE ÖZGÜRLÜK İRTİFAK’I ÖZGÜR, EŞİT BARIŞÇIL BİR YAŞAMIN TAHAYYÜLÜ İLE YOLA BAŞLADI’

Emek ve Özgürlük İttifakı ise mücadeleye bugünden başlayarak eşit, özgür, barışçıl ve demokratik bir toplumsal yaşamın tahayyülü ile yürüyüşüne başladı ve bu yaşamı kurabilecek tek seçenek olduğu iddiasıyla da yürüyüşünü sürdürüyor. Ücretlerin açlık ve yoksulluk sınırının üzerinde insanca yaşanacak bir seviyeye çıkarılması, istihdamın artırılarak işsizliğin önüne geçilmesi, az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınması gibi ekonomik yaşamın her alanında eşitliği sağlayacak politikaların hayata geçirilmesi ittifakın programının temellerinden birini oluşturuyor. Diğer yandan demokratik ve siyasal hakların güvence altına alındığı, yargının tarafsız ve bağımsız bir şekilde yapılandırıldığı, İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden imzalandığı ve uygulandığı, erkek şiddetine karşı kapsamlı bir mücadele hattının çizildiği ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir yaşamı kurmayı önüne koyuyor.

‘ALTILI MASA’NIN ANAYASA TEKLİFİ HALKA VE HALKIN SORUNLARINA HİTAP ETMİYOR’

-Altılı Masa’nın Anayasa değişikliği önerilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kapitalist ve baskıcı sisteme dokunmayan ama ufak tefek dokunuşlar ile iyileştirmeyi hedefleyen restorasyon güçlerinin sunduğu Anayasa elbette ki halka ve halkın gerçek sorunlarına hitap etmiyor. Anayasa taslağını incelediğimizde halkın görmezden gelindiğini, ekonomik krize karşı halkçı çözümler üretilmediğini, var olan bölüşüm krizinin sürdürüleceğini görüyoruz. Bu anayasa taslağına, iktidara talip olan Altılı Masa’nın seçim sürecine girerken burjuvaziye verdiği garantinin bir belgesi diyebiliriz. Diğer yandan Cumhurbaşkanlığı sistemi yerine güçlendirilmiş parlamenter sistemi kurmak demokrasiyi güvence altına almak değildir. Halkın 4-5 yılda bir yapılan seçimlerde sandığa giderek oy kullanması halkın yönetimde söz sahibi olması demek değildir. Altılı Masa’nın Anayasa değişikliği önerilerinin bu anlamda da halka söz, yetki ve karar olanağı tanımadığını, aksine egemen düzeni devam ettirmek üzere hazırlandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Millet İttifakı, bu önerileri ile kapitalist ve neoliberal politikaların, emeğin haklarını yok saymanın, daha fazla rant için doğanın talanının garantisini burjuvaziye kanıtlamaya çalışmakta. Bu anlamda Altılı Masa’nın önerilerinin ve çıkışlarını burjuvaziye bir mesaj olarak algılamak gerekiyor. Demokratik ve siyasal hakların güvence altına alındığı, eşit yurttaşlığın esas alındığı, sistematik erkek şiddetine ve kadın ve LGBTİ+ cinayetlerine karşı kapsamlı bir mücadele hattının çizildiği, halkın egemenliğine dayanan yeni bir toplumsal düzenin inşası ancak halkçı ve demokratik anayasa ile mümkündür ve ittifakımız bunu gerçekleştirebilecek tek seçenektir.

‘İTTİFAK TEK BAŞINA BİR DEĞİŞİM YARATAMAZ, KENT KENT YERELLEŞMESİ İLE MÜMKÜN’

– “Üçüncü yol” olarak da ifade ettiğiniz dediğiniz Emek ve Özgürlük İttifakı’nın AKP oylarının geriletmek için hangi hamleleri yapması gerekir?

AKP iktidarı yıllardır yürüttüğü politikaların bir neticesi olarak toplumsal meşruiyetini günden güne yitiriyor. Ciddi ve artık gizlenemeyen bir yönetememe krizinin içerisinde. Devlet içindeki kliklerin kendi aralarındaki gerilimi ise eskisinden farklı olarak halkın şahitliğinde yaşanıyor. İstiklal Caddesi’nde gerçekleşen bombalı saldırı bunun en son göstergesi oldu. AKP-MHP blokundan veya Altılı Masadan kendi lehine bir çıkış göremeyen kitleler yüzünü ittifakımıza çevirmiş durumda. İttifak ilan edildiği günden itibaren halkın ilgi odağı oldu ve ne yapacağı nasıl hareket edeceği merakla takip ediliyor. Emek ve Özgürlük İttifakı tabii ki bu sürecin izleyicisi olarak konumlanmıyor, değişimi yaratacak siyasi özne olarak sahneye çıkıyor. Ancak ittifakın tek başına bir değişim yaratmasından bahsetmiyoruz elbette. İttifak programının halkla buluşması, o programın halkın talepleri ile genişletilmesi ve halkçı güçlerin özneleşerek ittifakla birlikte yürümesi gerekiyor. Halkın düzen içi ittifaklardan kopuşu, bu birlikte yürüyüşü güçlendirecek yan yana gelişlerin kent kent yayılması ve yerelleşerek Üçüncü seçeneğin rüzgarının estirilmesi ile mümkündür.

‘2022 BİZİM İÇİN BİR DİRENİŞ YILI

-Geride bıraktığımız bu bir yılı nasıl değerlendiriyorsunuz? Ülke için kayıplar ve kazanımlar neler oldu?

Pandeminin hem toplumda hem de siyasi hareketlerde durgunluk yarattığı bir gerçeklik. Ancak herkesin evlere kapandığı ve kısmen izole bir süreç geçirdiği pandeminin ardından 2022 bir direnişler yılı oldu diyebiliriz. İşçi direnişlerinden, kadınların sokakları zapt etmesine, Newroz’dan 1 Mayıs’a kitlesel mitinglerin gerçekleşmesine baktığımızda bu durgunluğun 2022’de aşıldığını ve alanların, meydanların yeniden hareketlendiğini tespit edebiliriz. Bir yandan direniş odakları yayılırken diğer yandan iktidar da faşizmin kurumsallaşma hamlelerinde el yükseltti. Sansür yasasının geçirilmesi, Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanması, devrimci avukatlara ceza yağdırılması, HDP’ye kapatma davasının açılması ve Kürt Özgürlük Hareketi’ne yönelik operasyonların genişletilmesi, İBB’ye yargı eliyle yapılan siyasi darbeye kadar buna pek çok örnek gösterebiliriz. Geride bıraktığımız 2022 yılı, devletin ve AKP-MHP iktidarının tüm saldırılarına karşın halkçı güçlerin durmadığı ve mücadeleyi elden bırakmadığı bir yıldı. Bu kararlılık ve cesaretin yayılarak ve örgütlenerek büyümeye devam etmesi halkın iktidarının önünü de açacaktır.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version