Yağmur KAYA
Artı Gerçek- Yurttaşların en temel ihtiyacı olan giyim ve ayakkabı dudak uçuklatan rakamlarda. Marka giyim ve ayakkabı fiyatları bir yana ikinci el mağazalar, pasajlar bile marka ürünlerin fiyatıyla at başı olarak gidiyor.
Marka bir kazak, süveter 500 lira, bir kaban ya da mont bin 500, 2 bin lira arasında değişiyor. “İyi, kaliteli bir ayakkabım olsun, hem birkaç yıl kullanırım” dediğimiz deri ayakkabı ya da çizmeler 2 bin liradan aşağı değil. Suni deri ayakkabı almaya kalkışmanın yurttaşa olan maliye de az değil. En düşük 500 liradan başlıyor suni ayakkabı fiyatları. Bu da bir süre bu suni ürünü kullanıp bir süre sonra silikonun açılması ya da derilerinin çatlaması demek.
Ekonomist ve akademisyenlerden oluşan Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG) göre kasım ayı enflasyon hesaplamasına ilişkin sonuç, enflasyonun en fazla aylık yüzde 15,40 ile giyim ve ayakkabı kaleminde gerçekleştiğini gözler önüne seriyor.
Rekor kıran zamlar elbette en çok yoksul halkı etkiliyor. Dolasıyla alım gücündeki düşüş yurttaşların yeni bir ürün almak yerin eski kıyafet ve yahut ayakkabılarını tamir ve tadilata vermeye sevk ediyor.
Meslekte 40 yıllarını geride bırakan mahalle terzileri Hasan Üçyol, Selim ve deri imalat ve tadilat işletmesi bulunan Murat Akyıldız, yurttaşların alım gücünün düşmesi nedeniyle tamir ve tadilat işlerinde artış olduğunda hemfikir. Yaşları 60’ın üzerinde olan bu üç zanaat ustasının hemfikir olduğu bir diğer konu ise alıp başını giden zamlar. Ustalar “Bu yaşa geldim, böyle bir zam görmedim” diyor.
Yağmurlu ve soğuk bir İstanbul günü kapılarını çaldığım zanaatkarlarla zamları ve alım gücü düşen vatandaşın taleplerini konuştuk.
Hasan Üçyol’u Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) “İkinci Yüzyıla Çağrı Buluşması” sloganıyla gerçekleştirdiği toplantıyı televizyon ekranından izlerken buluyorum. Meramımı kısa bir girizgahla anlattıktan sonra Üçyol, Kılıçdaroğlu’nun ekranda olduğu televizyona bakarak ekonominin düzelmesinin temel koşulunun demokrasiyle mümkün olacağını söylüyor. Yaşamında kendisi için bir beklentisinin pek de olmadığını ifade eden Üçyol, “Ama Türkiye güzel olsun, demokrasi yerine gelsin, adalet yerini bulsun, kimse evinde aç kalmasın, üniversiteyi bitirenler boş gezmesin tek hayalim, umudum. Adam üniversiteyi bitirmiş, geliyor anasından babasından para istiyor. Ben bir şey istemiyorum bunlar düzelsin yeter bana. Ondan izliyorum Kılıçdaroğlu’nu, ne vaatte bulunacak ondan izliyorum. Benim yaşım 70. Benim çocuklarımın durumu iyi. Benim bir beklentim yok ama memleket için diliyorum” diyor.
EKONOMİNİN BU HALE GELMESİNİN NEDENİ YANLIŞ POLİTİKALAR
Ekonominin siyasetten bağımsız olmadığı gerçeğini bildiğini vurgulayan Üçyol, yurttaşların yeni bir ürün almamasının nedenin yanlış politikalardan kaynaklandığını vurguluyor:
“60 yıldır şu İstanbul’dayım. 10 yıldır da bu sokaktayım. Laleli’de deri işi yapıyordum. Mağazamı kapattım, 10-15 sene boş gezdim. Baktım olmuyor terzi dükkanı açtım kendime oturuyorum. Parası olana yapıyorum parası olmayana da bedava yapıp gönderiyorum. Ne yapayım!
Pandemi zamanında millete maske yaptım. Belediye, polisler bile buraya gelip maske alıp millete dağıtıyordu. Bak benim yaptığım maskeler burada. Yapıp millete bedava dağıtıyordum. Pazardan 10 metre kumaş alıyordum yap yap bitmez, dağıt dağıt bitmez.
‘MÜŞTERİ 20 LİRA BİLE VEREMİYOR ARTIK’
“Müşteriler hepsi beni tanıyor. Parası olmayan geliyor ‘ya abi’ diyerek rica ediyor… ‘Tamam’ diyorum. Ben müşteriyi tanıyorum, müşteri beni tanıyor. Çünkü parası olmadığını biliyorum. Orada eşyasını aldığı zaman müşteri bana bakıyor ben ‘tamam’ diyorum gidiyor. Pantolon parçasını 20 liraya yapıyorum. E düşün sen artık! 20 lira. Adam 20 lira bile veremiyor artık.
“Yama işi geliyor. Ya bir pantolon geliyor, yama yapmışım, yaması yırtılmış tekrar geliyor, yamanın üstüne bir yama daha vuruyorum, o yama da yırtılmış tekrar bir yama. Üçüncü yama. Zaten üçüncü yamanın hiç lafı olmaz. Adam diyor, ‘Abi ne yapayım yok’. Pantolon cebinden gitmiş. Bir yama yapmışım, yama da yırtılmış. İkinci yama gelmiş, ikinci yamayı da yapıyorum, üçüncü yama için geliyor. Hepsi değil ama üçüncü yama yaptıklarım da var. Öyle bir adam var ki! Maksim Gazinosu’nun çalgıcısı. Bülent Ersoy gibi sesi var. Daha önce müthiş bir hayatı var. Adam düşmüş şimdi, emekli de ama yetmiyor. O bile gelip yama yapıyor. Pantolon alıyor, daha pantolonu giyinmeden diyor bana yama yap. Yırtılmasın diye. Ya diyorum kardeşim yeni pantolona yama mi olur? ‘Yırtılmasın’ diyor.
‘BEN BÖYLE KRİZ HAYATIMDA GÖRMEDİM’
“Buranın kirasını benim çocuklarım ödüyor. Bana harçlık bırakıyor gidiyor her ay. Ben böyle kriz hayatımda görmedim. Eskiden gider tenekeyle peynir alırım. 18-20 kilom şimdi bir kalıp alamıyorum. Bir kalıp peynir olmuş 100 lira. Domatesin kilosu 30-40 lira. Eskiden böyle değildi.”
MURAT AKYILDIZ: TAMİR-TADİLATTA AŞIRI DERECEDE ARTIŞ OLDU
45 senelik deri imalat ustası Murat Akyıldız, Şirinevler Kocasinan Caddesi üzerinde bulunan deri imalat ve tadilat dükkanını 10 sene önce açtıklarını söylüyor. 63 yaşındaki Akyıldız, son aylarda deri ceket gibi yeni ürün yapmaktan çok, yurttaşların kullandıkları ürünleri tamir-tadilat yapmakla meşgul olduklarının altını çiziyor. İki çocuk babası Akyıldız, çevresinde bulunan ürünleri işaret ediyor ve ekliyor:
“Ben ortalama 45 senedir imalat, tamir buna benzer işler, sipariş ayakkabılar yapıyorum. Tadilat işleri geliyor. Mesela buradakilerin hepsi tadilat. Milletin alım gücü olmayınca mecburen çareyi ayakkabıları yaptırmakta buluyor. Bugün deri bir ayakkabı bin liradan aşağı değil. Suni deriler bile 500-600 lira. Bir ay giyer giymez o ayki performansa, malzemenin kalitesine bağlı. Şunlar boyaya geldi, şunlar yapışmaya geldi. Ürünler çok. Suni deridir bu. Tabanı açıldı. Yani düşük bir kalitedir. Şu tabanı yapıştı tekrar deri bir ayakkabı, burada boyası yapılan var. Hep bunlar eski ayakkabılar. Tamir, tadilatta aşırı derecede artış oldu, çok fazla.
“Mesela bir buçuk sene önce bu durumlar olmuyordu. Tek tük yapıyorduk. Şu an ayakkabı satışı az ama tadilat-tamirat aşırı derecede yüksek. Bugün bir spor ayakkabı alsan mesela 300 liralık spor ayakkabı bin lira, bin 200 lira. E ne yapıyor? Ufak tefek tamirat yerleri oluyor. Biz onları düzeltiyoruz bir sene giyecek şekilde ayarlamaya çalışıyoruz.
“Ortalama 120-150 arası işin performansına göre yapıyoruz. Bin liradan kurtarmış oluyoruz müşteriyi Bizim burası çok sapa bir noktada. Bizi internetten buluyorlar. Bir işi temiz yapıyorsan yorum yapıyorlar. O şekilde bize geliyorlar. Deri mont yapan arkadaşımızda öyle mesela. Temiz iş yapınca elimizden geldiğince rağbet oluyor.
“Valla ekonomi yerle bir olmuş. Şimdi hadi biz kazanıyoruz. Ben şimdi buradan kazanıyorum. Evimde benim mülk. Ben geçinebiliyorum. Ama bugün 15 bin lira kazanan kişi bile kirada oturuyorsa geçinemez. Bir peynir 170-180 lira. Ben mesela bir buçuk sene önce 200 liraya sattığım ayakkabı şu an bin liradan aşağı satamıyorum. O zaman daha iyi para kazanıyordum. Alım gücüm fazlaydı şu an bin liraya sattığımız bile bin lirayı cebine koyuyorsun markete gittiğin zaman sıfır gibi çıkıyorsun yani bir şey almıyorsun.
“Şimdi benim yaşım 63-64. Ben böyle bir şey görmedim. Paramızın değeri yok. Para pul olmuş. 200 lirayla bir yere gidip yemek yiyemezsin.”
‘FİYATI ARTTI GRAMAJI AZALDI’
Murat Yıldırım, tadilat- tamirat işleri için kullandıkları ürünlere de fahiş fiyatta zam geldiğini aktarıyor. Elinde tuttuğu ürünü örnek veren Yıldırım, “Bu bir Alman yapıştırıcı ilacı. Bir buçuk sene önce şunu ortalama 6, 6.30 liraya alıyordum. Şu an 30-32 lira. Bu ‘Protokol’ adında bir Alman ilacı. Bir de mesela gramajı daha fazlaydı. Hem fiyat artış oldu hem de gramajı düştü. Bir de böyle bir sistem var yani. Bir liraya aldığımız şeyler 4-5 lira oldu. Mecburen imalatın üzerine koyacaksın” diyor.
Asgari ücretli bir yurttaşın ekmeği bile zor aldığını dikkati çeken zanaat ustası Yıldırım, ” Ben alabiliyorum ama bugün 5 bin 500 lirayla geçinen insan ekmeği zor alıyor. Bugün kiralar burada (Şirinevler) 8-10 bin lira. Bin 609 liraya yukarda oturan iki kardeş vardı. Ev sahibi zorla, taciz ederek çıkardı. Şu an 6 bin 500 liraya kiraya verdiler. Bak bin 600 nerede, 6 bin 500 lira nerede. Şu an bu fiyata da kiralık ev yok” diye kaydediyor.
MÜŞTERİ KAYA: MONT ALAMIYORUZ, EVDEKİLERİ TAMİR ETTİRİYORUZ
O esnada ayakkabısını almak üzere bir müşteri içeri giriyor. Geçen sene 300 liraya aldığı ayakkabının şu an bin 500 lira olduğunu ifade eden Hüseyin Kaya, emekli olduğunu ancak geçinemediği için ek iş yaptığını vurguluyor. Ayakkabı tamiri için 150 lira verdiğini kaydeden Kaya, “Mont almıyoruz evdekileri tamir ettiriyoruz. Üzerimdeki montu geçen sene 800 liraya aldım şu an bin 800 lira. Aradan bir yıl geçmeden -oda indirimden almıştım- emekliyim ama hala çalışıyorum. Ev benim ama hala ek iş yapıyorum çünkü geçinemiyorum.”
TERZİ SELİM: HEPSİ ESKİ, YENİ BİR ŞEY GÖREMEZSİN
40 yıllık terzi Selim, artık mesleğinden para kazanamadığı için terzi dükkanında başka bir firma için parça başı ürün dikiyor. Günlük 8-9 saatlik bu işten 300 lira kazandığının altını çizen Selim, halkın alım gücünün olmadığını bu nedenle yeni bir ürün almak yerine yenilemeye getirdiğini vurguluyor. Bu durumun haliyle işleri de etkilediğini ifade ederek, tezgahında üzerinde yenilenmeyi bekleyen oldukça eskimiş, yıpranmış ve neredeyse lime lime olmuş montları, pantolonları göstererek şunları aktarıyor:
“Yeni bir şey yok yani. (Tezgahın üzerindekileri kastediyor). Eskiden terzilerde yeni kıyafetler olurdu. Vatandaşın getirdiğine bakın. Bunun tamir edip giyinmeyi umut ediyor. 5 bin 500 lira asgari ücretle çalışan bunu nasıl 2 bin 500 liraya alsın, sırtını ısıtsın? Mecbur bize getiriyor. Aslında biz esnaflıktan çıktık. Sosyal hizmet yapıyoruz burada. Hepsi eski. Yeni bir şey göremezsin. Giyinmek zorunda kalıyorlar.
“Biz de zaten işi değiştirdik. Farklı şeyler yapmaya çalışıyoruz ayakta duralım diye. Bunları bize getiren 8-10 yıllık müşterilerimiz genellikle. Alım gücü düştüğü için bize geliyor. Eskiden para kazandığımız insanların bugün alım gücü yok, getiriyor, rica ediyor, yapıyoruz. Bakın, pantolonun buraları aşınıyor. Bu adam 5 bin 800 liraya çalışıyor. Bu pantolonu nasıl alsın 600 liraya… Dünyanın en kötü ülkesinde bu koşullar yoktur. Ve bu halka bunları yaşatanlar hala yüzde 30’larda oy alıyorlar, işin en kötü tarafı da budur!
‘SON 2-3 SENEDİR PANTOLON PAÇASI İŞİ GELMİYOR’
Burada size yeni bir mamül göstermeye çalışıyordum da… 40 yıllık terziyim. Buranın 10 yıllık bir geçmişi var. 4-5 sene öncesine kadar şöyle söyleyeyim: 5 tane 6 tane, bazen 10 tane yeni pantolon gelir, paçasını kısaltırdık. Ama maalesef son 2-3 senedir bize paça işi gelmiyor. Parmakla sayılacak kadar ya geliyor ya gelmiyor.”
Terzi Selim, artık kendilerinin de para kazanamadığını belirtiyor. “5 liraya pantolonun paçasını kısaltırken ekmek 75 kuruştu. Hesaplar mısınız kaç tane ekmek geliyordu? 8 tane. Şimdi 8 tane ekmek 40 lira. 40 lira ben komşumdan istesen var ya bir daha kapımdan geçmez. Adam pantolon alamıyor 40 lira tadilata verecek! Eskiden pantolon paçasını kısaltıp 3 ekmek parası veriyordu şimdi ama şu an yapamıyor. Biz de farklı iş yapıyoruz. Büyük, kapitalist firmalara günde 500 tane dikeceğiz de bize 300 lira para kalacak. 300 lirayla eve iki kilo et alamıyoruz” diye belirtiyor.
Mahalle terzisi Selim’in konuştuğu esnada, iki çocuk annesi bir kadın içeri giriyor. Yıllardır kullandığı pantolonun paçalarının yapılması ve kızının eski montuna yeni bir fermuar takılması gerektiğini aktarıp ayrılıyor terziden. Toplumsal olaylara duyarlı olduğunu, demokratik siyasetin içinde mücadele ettiğini, ülkesini çok sevdiğini uzun uzun anlatan Terzi Selim, söz konusu haberimizin konusuna dair son sözlerini, kadının yenileme yapmak üzere bıraktığı eşyaları göstererek noktalıyor:
“Bak kadın iki parça bir şey getirdi ikisi de eski. İkisi de eski yani! Yeni kıyafet gelmez. Çok zor.”
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***