Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

İşkence raporu: Akli dengesini yitiren insanlar gördüm, öleceğimi sandım…

İşkence raporu: Akli dengesini yitiren insanlar gördüm, öleceğimi sandım…


Londra merkezli insan hakları kuruluşları London Advocacy ve Human Rights Solidarity, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle Türkiye’de süre giden işkenceler hakkında bir rapor yayınladı.

Gözaltı merkezlerinde ve emniyet müdürlüklerinde kötü muamele ve işkence gören 10 KHK’lı ile yapılan mülakatlara yer veren rapor, İngiltere Mülteci Ofisi’ne, Birleşmiş Milletlere ve Avrupa Konseyi’ne de sunulacak.

Raporda 44 yaşındaki M.G. adlı bir öğretmen, Ankara Mali Şube Müdürlüğü’nde  ‘Mustafa’ ismindeki bir müdür yardımcısının kendisini sorguladığını, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmaya zorladığını, istediği cevabı alamayınca başına çöp poşeti geçirip fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığını söyledi.

“GÖTÜRÜN BUNU, CESEDİNİ KİMSE BULAMASIN”

M.G.’nin gördüğü işkence raporda şöyle kayıt altına alındı:

“Ben ayakta duruyordum ve yüzüm duvara dönüktü. O da arkamda, sağ tarafımda duruyordu. Ellerim kelepçeliydi. Bana sürekli bağırıyor ve cevap beklemeden sorular soruyordu. Bu adamın bana vurmasını bekliyordum çünkü hakaret ediyor ve bağırıyordu. Sonra polis gözlerimi siyah bir şeyle bağladı. Kafama bir çöp torbası geçirdiler. Poşeti kafama geçirdikten sonra birkaç kez boynuma doladı. Nefes alıyordum ama bir süre sonra poşet yüzüme yapıştı. Bunları erkek polisler yapıyordu, kadın polis de izliyordu. Sürekli ‘bana bir isim ver’ diyordu, sanırım beni korkutmak için yaptılar. İsim vermeyi reddettim, bu yüzden siyah bantla gözlerimi bağladılar. Sonra torbayı taktı ve eliyle sıktı, nefes alıp verdim ve ‘şimdi ölüyorum’ diye düşündüm. Ölmek üzere olduğumu düşündüğümde torbayı çıkardı. Sonra ‘Hala bize isim vermeyecek misin?’ dedi. Sonra torbayı aynı şekilde tekrar kafama geçirdi. Sonra ben öleceğimi düşünürken kadın polis memuru geldi ve kolumu sıkıca tuttu. Gözlerim kapalıyken adamın ‘Götürün onu, buradan sadece bu kişinin cesedi çıkacak, kimse bulamayacak’ dediğini duydum. Sonra kadın polis memuru gözlerim bağlıyken kolumu tuttu ve beni sağa sola, masalara ve kapılara çarparak nezarethaneye götürdü.”

“BANA BUNU YAPANLAR BAŞKALARINA NELER YAPMAZ”

M.G.’nin yaşadıklarını çizimle anlatılan bir kısa film de yarın yayınlanacak.

Üç çocuk annesi  M.G., OHAL döneminde Ağustos 2016’da gözaltına alındı. Ankara Emniyeti’nde 5-6 metrekarelik bir nezarette 8-10 kadınla birlikte kaldı ve bir gece yarısı ‘mülakat’ adı altında yanında avukatı olmadan sorgulandı. Yapılan tüm sorgularda eşiyle, çocuklarıyla ve ölümle tehdit edildi.

Barodan gelen avukat ise M.G.’yi savunmak yerine polisler gibi etkin pişmanlıktan yararlanmasını söyledi. Avukattan ailesini arayıp iyi olduğunu söylemesini rica eden M.G.’ye “Bunu polislere sormam lazım.” diye cevap veren avukat, mahkemeye de işi olduğunu gerekçe gösterip katılmadı.

Hakkındaki iddialardan beraat eden M.G., “Etrafımdaki insanların ‘Gerçekten işkence var mı, yapıyorlar mı’ dediklerini duyunca yaşadıklarımı anlatmaya karar verdim. Bir kadın olarak bana bunları yaptılarsa başkalarına neler yapmazlar! Lavaboların kanlar içinde olduğunu gördüm. Mahkemede akli melekesini yitirmiş, işitme duyusunu kaybetmiş insanlar vardı.” dedi.

Şu anda bir Avrupa ülkesinde yaşayan M.G.’nin Kronos’a yaptığı açıklamalar şöyle:

“Ağustos 2016’da gözaltına alındık. 15 gün Ankara Emniyeti’nde gözaltında kaldım. Bizi minibüsle Ankara’ya götürdüler. Önce Mali Şube’nin nezaretine gittik. Orada birkaç saat durduktan sonra beni önce karanlık bir odaya götürdüler, sivil kıyafetli iki kişi vardı. Biri masada oturuyordu, biri ayakta duruyordu. Ben odaya girince, oturan kişi elini masaya vurdu ‘Cemaat ablası anlat bakalım, konuş’ Cemaat ablası olmadığımı söyledim. ‘Öylesin’ diye defalarca bağırdı.

İDDİALARDAN MAHKEMEDE BERAAT ETTİM

Ben KPSS sınavından iyi bir puan almıştım. Beni soru çalmakla itham ettiler. ‘Sen soruları çaldın, soruları kimden aldın diye, göreceğiz bakalım nasıl yapmışsın o soruları, onları getirip önüne koyacağım, bakalım yapabilecek misin, aynısı gibi yapma, gör bak sana neler yapacağım diye tehdit etti. İlk şokumu böyle yaşadım. Sonra oradan çıktıktan sonra bu sefer beni şube müdür yardımcısının odasına götürdüler. Mustafa adında biriydi. O da beni aynı şekilde sorguladı. Beni sınavda soru çaldın diye gözaltına aldılar. Mahkemede bu iddialardan beraat ettim. Örgüt üyeliğinden 6 yıl 3 ay ceza verdiler.

Şube müdür yardımcısı da beni isim vermeye zorladı. ‘Bak çocukların var, savcıyla konuşayım, bu akşam evine git’ dedi. Oradan beni Organize Şube’nin nezarethanesine götürdüler. Yanlış hatırlamıyorsam 6 nezarethanede vardı ama hepsi doluydu. Erkekleri oraya almışlar. Küçük bir avukat görüşme odası vardı, bizi de oraya koydular. Beş buçuk altı metrekarelik bir yer. İlk gittiğimde üç kişiydik, daha sonra 8-10 kadın olduk. 4-5 gün sonra bir gece beni uykumdan uyandırdılar. Gece yarısı 24.00 gibiydi. Nereye gittiğimi bilmiyorum. Oradayken şöyle bir şey oluyordu. Bazı kişileri her gün, bazılarını iki günde bir sağlık kontrolüne götürüyorlardı ve bunu gece de yapıyorlardı. Ben de sağlık kontrolüne götürüldüğümü zannettim.

“EŞİN ŞU AN NE HALDE, GÖRSEN TANIYAMAZSIN”

Sonra baktım ki, Mustafa’nın odasına götürdüler. Mustafa bana yine aynı şekilde ‘Buradan çıkamayacaksın, 30 gün seni burada tutarım, yetmedi bir 30 gün daha tutarım, çocuklarını düşünmüyor musun, çocukların bu ülkede hiçbir şey yapamazlar’ dedi. Zaten beni orada sürekli eşimle ve çocuklarımla tehdit etti. ‘Şu an çocukların nerede biliyor musun?’ dedi. Çocuklarımın annemlerin yanında olduğunu biliyorum ama bana sürekli sordukça acaba bir şey mi oldu diye endişelendim. Çünkü hiç kimseyle irtibat kuramıyoruz.

Aynı şekilde ‘Biliyor musun eşin şu an ne halde, görsen tanıyamazsın’ dedi. Sonra benim yüzümü duvara döndürdü. Sağ tarafımda durarak bana bağırmaya başladı (ağlıyor). Hatta ben içimden bu adam sarhoş mu diye düşünmeye başladım. Sürekli bağırıyordu, isim vermem için omzuma, kafama vurup baskı yaptı.

“GÖZLERİMİ KAPATIP, BAŞIMA POŞET GEÇİRDİ”

Sonra gözümü bağladı, kafama da çöp poşeti geçirdi, sonra poşeti büzdü, boğazıma gelen kısmı büzdü. Boğazımı sıkmadı da poşeti büzdü. Ben nefes alıp verirken poşet suratıma yapışıyordu. Bir süre sonra artık ben nefessiz kalmaya başladım. Dedim ki bitti her şey, son yere geldim, o da onu anlamış olacak ki poşeti çıkardı. Yine söylenmeye başladı. Sonra poşeti ikinci kez kafama geçirdi. O an orada öleceğimi hissettim. Sonra tekrar poşeti çıkardı, gözlerimi açmadı. Bu arada bunlar olurken odada erkeklerin yanı sıra bir kadın vardı. O kadın benim koluma girdi. Mustafa dedi ki ‘Bunu alın götürün, kimse hiçbir şekilde bulamasın’. Sürekli beni bir yerlere çarptırarak, kapılar açılıyor, kapanıyor… Zannettim ki, beni hakikaten bir yere götürüyorlar. Öyle yürüdük yürüdük, baktım ki nezarete getirdiler.

“HER GECEM KABUSA DÖNDÜ”

Ondan sonra benim her gecem kabusa döndü, yine mi çağıracaklar diye. Bir kadın olarak bana bunu yaptılarsa ben buradan nasıl çıkacağım, başıma neler gelecek diye düşünmeye başladım. Bir an önce ifademi mi alacaklar, tutuklayacaklarsa da tutuklasınlar yeter ki buradan kurtulayım istedim. Gözaltında kaldığım yerde genelde TRT’den, Danıştay’dan, Sayıştay’dan memurlar vardı. Hepsi bana ‘Biz sana çok üzülüyoruz, biz buradan bir şekilde çıkarız ama sana ne olur’ diyorlardı. Nezarete geldim, korkudan kime anlatacağımı, ne söyleyeceğimi bilemedim.

“DOKTORA DA ANLATMAKTAN VAZGEÇTİM”

Ertesi gün beni sağlık kontrolüne götürdüler. Ben bu olayı doktora anlatayım, en azından kayda geçsin diye içimden geçirdim. Ama yine de korkuyorum acaba ne olur diye. Tam ben böyle düşünürken sağlık kontrolünde şöyle bir olay oldu. Kürt biri adam işkence gördüğüyle ilgili doktora söylemde bulunmuş, bunu polis öğreniyor. Polis ‘yalan söylüyor’ diye orada kıyamet koparttı. Doktor ‘Tamam problem değil, düzeltiriz’ dedi. Ben bunu duyduktan sonra doktora da söylememeye karar verdim.

“MAHKEMEDE AKLİ MELEKESİNİ, İŞİTME DUYUSUNU KAYBETMİŞ İNSANLAR VARDI”

İlk çıktığımız mahkemede, Asliye Hukuk’ta fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldığımı söyledim. Hakim hiç ilgilenmedi. Tek bir soru bile sormadı. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde savunmamı yaparken de söyledim. Hakim yine ilgilenmedi. ‘Bunlar bu mahkemenin konusu değil’ dedi. Salonda işkence görenler vardı. Asıl hikayeler mahkeme salonlarında. Anlatılanlar çok acı. Akli melekesini, işitme duyusunu kaybetmiş, hakimin sorduğu soruya cevap vermeyen insanlar vardı. Avukatlar hakime ‘Siz bu duruma şahit oluyorsunuz, işkenceyle ilgiyle sizin savcılığa başvurmanız gerekiyor’ dedi, hakim oralı bile olmadı.

Serbest Görüş:

“LAVABOLARI KANLAR İÇİNDE GÖRDÜM”

15 gün gözaltında kaldıktan sonra ilk mahkemede beni serbest bıraktılar. Türkiye’de yapılanlara inanmayan insanlar var, çevremizdeki insanlar bile bazen ‘işkence diye bir şey var mı, yapıyorlar mı gerçekten’ diye söyledikleri için anlatmaya karar verdim. Benim başıma bunlar geldiğine göre başkaları kim bilir ne yaşamıştır, bana yapanlar başkalarına neler yapmaz. Ben orada lavaboları kanlar içinde gördüm. Gözaltında birlikte kaldığım bir kadının kocasını, karısının yanında dövdüler. Ailem yanıma avukat gönderdi, bizi avukatla görüştürmediler. İlk sorguda avukat istediğimi söyledim. ‘Avukata gerek yok, biz seninle sadece muhabbet edeceğiz.’ dediler.

“BARO AVUKATINA AİLEMİ ARAMASINI RİCA ETTİM, POLİSTEN İZİN ALMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİ”

İfadem alınacak, barodan bir avukat geldi. Avukat benden önce komiserlerden biriyle 15 dakika görüştü. Ben sadece avukata şunu söyledim. ‘Ailemi arayıp iyi olduğumu söyler misiniz’. ‘Benim bunu polis memurlarına sormam lazım’ dedi. Düşünebiliyor musunuz, bir avukat polisten izin alacağını söylüyor. Aynı avukatla ifadeye girdim. İfadeyi imzalayacağım, ‘Çok da bir şey anlatmadınız, etkin pişmanlıktan yararlanabilirsiniz ifadenizi yeniden verebilirsiniz.’ dedi.”

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version