Erdoğan’ın açıklamasından satır başları şöyle:
İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde hayata geçirdiğimiz anayasa ve yargılar konferansının ilki bundan 4 yıl önce ülkemizde gerçekleşmişti. Bugün başlayan ve 2 gün boyunca devam edecek konsferansta hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi konular konuşulacak.
Bizim devlet geleneğimizin esası, “insanı yaşat ki devlet yaşasın”dır. Devletin görevi, hepsi eşit haklara sahip insanlara güvenlikten temel ihtiyaçların karşılanmasına her anlamda birinci sınıf hizmet vermektir. Hizmetin kalitesini belirleyen kıstas ise devleti yönetenlerin becerisi, dirayetidir. Hiç şüphesiz devlette kendi içinde güçler dengesine sahiptir.
Yasama, yürütme, yargı arasındaki denge kadar bunların kendi içindeki uyum o kadar önemlidir. Yürütmenin krize girmesi topyekün sistemi tıkar. Yargının işleyişindeki aksaklıklar da sistemde hataya yol açar.
Hiç şüphesiz bu tablo içinde yargının ayrı bir önemi vardır. Üstelik Türkiye bu konuda çok kötü örnekler yaşamıştır. Devlet ancak ve ancak adalet üzerinde yükselir, gelişir, büyür. Adalet dağıtamayan, vatandaşına adaletle hükmedemeyen devlet, tıpkı temeli çürümüş yıkılmaya mahkum bir bina gibi gider. Türkiye olarak geçmişte yaşadığımız tecrübeler ışığında son 20 yılda adalet hizmetinin kapasitesini artırdık.
Devlet ancak ve ancak adalet üzerinde yükselir, güçlenir, büyür. Adalet dağıtamayan devlet tıpkı çürük bir bina gibi yıkılıp gitmeye mahkumdur.
Yargının bağımsızlığı ile birlikte tarafsızlığını da anayasal güvenceye alarak hukuk sistemimizin önemli bir eksiğini gidermiş olduk. Cumhurbaşkanlığı hükümeti sistemine geçerek tarihimizde ilk kez güçler ayrılığı sistemini tesis ettik. Bu süreçte kamuoyunun farklı kesiminin takip ettiği kimi hadiseler tarafından tartışmalar olabiliyor.
Önümüzdeki yıl yasama ve yargıyı güçlendirecek yeni reformları ülkemize kazandırmak istiyoruz.
Hak ve özgürlükleri ilgilendiren her meselede tavrımızı insan önceliğiyle belirliyoruz. Milletimizin hayrına olduğuna kanaat getirdiğimiz hiçbir konuda komplekse kapılmadık, kapılmayız. Artık 20 yılı geride bırakan iktidar yıllarımızın en önemli alametifarikası hak ve özgürlük politikasını asla kaybetmemiş olmasıdır. Bunca yıldır bize rehberlik eden reformcu ruhu hep diri tutmakta kararlıyız.
Kendi sömürgeci geçmişleriyle yüzleşme erdemini gösteremeyenler ağızlarını her açtığında insan haklarından hukukun üstünlüğünden bahsediyorlar. Söz konusu kendi güvenlikleri olunca taş üstünde taş bırakmayanlar bizim hukuk ve adalet sistemimize laf söylüyor. Doğrudan insanı, insan onurunu milleti etkileyen konularda çifte strandart uygulamak insan haklarına zarar vermektedir.
Neredeyse 12. yılını tamamlamak üzere olan Suriye krizi bunun en acı örneği olarak karşımızda duruyor. Bu kriz karşısında maalesef insanlık iyi bir intiham veremedi. Türkiye’nin arasında bulunduğu bir avuç ülke dışında kimsenin umurunda olmadı. Ne Aylan bebeğin dramı, ne de bombalar altında can verern çocukların acıları Batı’lı ülkeleri harekete geçiremedi.
Müslümanlara yönelik arzi bakış açısının ürünü kin ve nefret dalgalarının olumsuz etkisi hemen yanı başımızda devam ediyor. Yunanistan’ın göçmenlere karşı sergilediği tavır artık vahşet noktasına ulaşmıştır. Yunanistan’ın bu şımarıklığına ve zalimliğine Batı ülkeleri kayda değer bir tepki göstermiyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***