Türk şiirinin en önemli isimlerinden Ataol Behramoğlu Türkiye’de olduğu kadar Fransa’daki Türkler’in hayatında da şiirleri önemli yer tutan bir şair. Behramoğlu, Fransızca’ya çevrilen ilk şiir kitabının tanıtımı için Paris’teydi.
Fransa’daki en köklü Türk kültür derneği, Dr. Demir Önger yönetimindeki Anadolu Kültür Merkezi’nde düzenlenen imza gününde Behramoğlu’nu dinlemeye gelen Türk ve Fransız okurları salonu tıklım tıklım doldurdu. Behramoğlu, Tunuslu şair Moez Majet tarafından, “Un Printemps Assiege/Kuşatılmış Bahar” adıyla Fransızca’ya çevrilen kitabı onuruna düzenlenen söyleşinin ardından katılımcıların sorularını yanıtladı ve kitabını imzaladı.
Behramoğlu, dinleyicilere “Yaşadıklarımdam Öğrendiğim Bir Şey Var”, “Bir Gün Mutlaka” , “Ben Ölürsem Akşam Üstü Ölürüm” ve “Kuşatmada” gibi milyonlarca kişinin hafızasında yer eden ünlü şiirlerinden bölümler de okudu.
İmza günü dolayısıyla VOA Türkçe’ye söyleşi veren Behramoğlu, tüketim toplumunun yarattığı hızlı hayatlarda insanların “durup düşünmediklerini ve şiir okumadıklarını” ancak bir gün mutlaka “daha derin düşünmek ve şiir okumak için hayati bir ihtiyaç duyacaklarına inandığını” söyledi.
Behramoğlu, “Duygu gelişmedi diye şiir okumuyorlar, ama şiir okumadıkları için de duyguları iyice dibe vuruyor” diyerek, insanın insan olma özelliğini ortaya çıkaran şiire daha çok ilgi göstermesi gerektiğini vurguluyor.
Behramoğlu bugün artık Türkiye’de, İstanbul ve Foça arasında yaşıyor. Hayatının önemli dönemlerini Paris’te geçiren Behramoğlu ile imza günü öncesi; şiiri, Paris’i ve günümüz toplumlarında önemi azalan şiirin geleceğini konuştuk. Behramoğlu ile söyleşimiz, şairin en çok bilinen “Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var” şiirini kendi sesinden dinleyerek sona erdi.
VOA Türkçe: Biraz Paris nostaljisi yapalım mı? Paris’e ilk gelişinizden söz edebilir miyiz?
Ataol Behramoğlu: Paris’e ilk gelişim 1970 sonları gibi. 70 Eylül’ünde yurt dışına ilk kez çıktım 4 ay kadar Londra’da kaldıktan sonra 2 yıl kesintisiz Paris’te kaldım. Ama o 2 yılın nostaljisi, önemi, güzelliği ya da kederi, hepsi bir aradaydı. O zaman 12 Mart faşizmi, Denizler’in idamına karşı. Mehmet Ulusoy ile “Theatre de Liberte’yi” kurduk. Mehmet kurdu ama ben de yanında en yakın çalışma arkadaşıydım. Geleceğe Masallar adlı oyunu yazdık onunla. Sonra da Rusya’dan Yazarlar Birliği’nden burs geldi bana, o dönem çevirilerimle Rus edebiyatında tanınan bir şairdim. İki yıl kadar da Rusya’da master yaptım.
VOA Türkçe: Sizin geldiğiniz yıllar Paris, dünyaca ünlü şairlere kucak açıyor, öyle değil mi?
Ataol Behramoğlu: Benim için Paris’te ilk iki yıl önemliydi. Şili darbesi olmuştu. Pablo Neruda buradaydı, Abidin Dino ile birlikte tanıştık. O zamanlar ne yazık ki cep telefonlarımız yoktu, Neruda ile bir fotoğrafımız yok. Aragon ile ayak üstü de olsa tanıştık. Picasso’nun 90’ıncı yılıydı, büyük bir toplantı organize edilmişti. Yine Abidin Dino beni Aragon ile tanıştırdı. 72 yılında, Aragon’un dergisinde Des Lettres Français dergisinde “Bir Gün Mutlaka’dan” bir bölüm yayınlandı. Önemlidir. Başka dergilerde de şiirlerim yer aldı. Paris maceramda ilk 2 yıl böylece tamamlandı. 72-74 yılları arasında Moskova-Paris arasında gidip geliyorum. “Yolculuk, Özlem, Cesaret ve Kavga Şiirleri” adlı kitabımda bu arada yazdığım şiirler yayınlandı. Sonra Türkiye’ye döndüm.
VOA Türkçe: 80’lerden sonra yeniden geliyorsunuz ama…
Ataol Behramoğlu: İkinci kez Paris’e gelişim 84’tedir. 82’de hapisteydik, Barış Derneği davası. Bu sefer Evren faşizmi dönemi. 84’te illegal olarak Fransa’ya geldim. Kardeşim Nihat Behramoğlu buradaydı, Yılmaz Güney buradaydı. O dönemi de Paris şiirleri kitabında toparladım. Pek çok sanatçının şairin yazarın olduğu gibi, benim hayatımda da Paris’in bir yeri açıkçası vardır.
VOA Türkçe: Bu gelişinizde eski yoğunluğu hissedebildiniz mi, eski Paris’i bulabildiniz mi?
Ataol Behramoğlu: Paris’i buluyorsun, Paris yapılarıyla, tarihiyle kalıcı bir kent. Metrolar, Notre Dame, Eyfel herşey yerli yerinde. Paris değişmiyor, ama tabi biz değişiyoruz, insan değişiyor elbette. Ve her seferinde biraz daha farklı bakıyorsun elbette.
VOA Türkçe: Pek çok yerde olduğu gibi, Fransa’da da bir tartışma var. Neden bugün şiir az okunuyor?
Ataol Behramoğlu: Tüketim toplumu artık insanı düşünmekten alıkoyuyor, derinliğine düşünmekten alıkoyuyor. Zamanı yok insanların. Felsefe de okumuyorlar. Roman vs de, daha çok, popüler olanları okuyorlar. Bu kadar basit. Neden insanlar az şiir okuyor. Ama şiirin az okunması şiire ihtiyaç olmadığı anlamına gelmez. İnsanlar o ihtiyacı hiç kuşkum yok ki duyuyorlar ve bir gün gelecek ki çok daha fazla duyacaklar. Buna inanıyorum.
“İyi şiirin yeri bambaşkadır insan hayatında”
VOA Türkçe: Duygular da artık ‘kullan-at’ duygular belki de, sadece düşünce dünyası değil?
Ataol Behramoğlu: E tabi, duygu gelişen bir şeydir, durduğu yerde gelişmez. Okuyarak, düşünerek gelişir. İyi şiirler, iyi felsefe, iyi edebiyat lazım. Tabi genel olarak, romanı da küçümsemem burada, ama şiirin yeri bambaşkadır insan hayatında. İnsanların duygularını, dilini geliştirir. Duygu gelişmediği için şiir okumuyorlar ama şiir okumadıkları için de duyguları iyice dibe vuruyor.
VOA Türkçe: Bu kitap Fransızca’ya çevirilen ilk kitabınız? Bu kitabı derleme fikri nasıl oluştu?
Ataol Behramoğlu: 1970’li yıllardan itibaren Yunanistan ile başladı şiirlerimin çevirisi, Rusya, Balkanlar, Almanya, bütün dünyada çevrildi. Fransa’da bu kadar geç basılması şaşılacak şeydir aslında. O dönemlerde Fransa’da da çıkmalıydı kitabım ama bunu düşünmedim. Fransa’da kitabım çıksın diye özel bir çaba harcamadım. Neyse geç oldu ama güzel oldu.