Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

İmralı’da ‘Hile-i Şerriye’ sürüyor: Bin 903 başvuruya ret


İSTANBUL – PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük görüş yasaklarını “Hile-i Şerriye”ye benzeten Asrın Hukuk Bürosu’ndan Emran Emekçi, mutlak tecridin toplumsal güçlerin büyüteceği “Üçüncü Yol” ittifakıyla kırılabileceğini söyledi.

 

Uluslararası güçler, Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi önünde engel olarak gördükleri PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük 9 Ekim 1998 tarihinde kapsamlı komplonun startını verdi. Tarihe “uluslararası komplo” olarak geçen sürecin fitilinin ateşlenmesi üzerine o dönem Suriye’de bulunan Öcalan, siyasi baskılar üzerine yönünü Avrupa’ya verdi. Öcalan, bu adımıyla Kürt sorununu demokratik bir zeminde çözümünü sağlamak ve konunun uluslararası arenaya taşınmasını hedefledi. Ancak Avrupa’nın buna yanıtı tüm kapıları kapatmak oldu. Öcalan’ın siyasi sığınma talebine dair yaklaşık 4 ayı bulan tüm girişimleri sonuçsuz kaldı. NATO ülkelerinin başını çektiği küresel güçler, 15 Şubat 1999’da Öcalan’ı Türkiye’ye teslim etti. Öcalan, söz konusu tarihten bu yana özel dizayn edilen İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutuluyor. 

 

Emran Emekçi

 

BİN 903 BAŞVURUYA ENGEL  

 

Öcalan, 24 yılı aşkın bir süredir burada ağır tecrit koşulları altında tutuluyor. Öcalan, buna rağmen bu süreçte Kürt sorununun demokratik çözümü başta olmak üzere birçok konuda geniş perspektif ve çözüm önerileri sundu. Buna rağmen Öcalan’ın fikirlerinin topluma ulaşmaması için 24 yıldır tecrit ağırlaştırılıyor ve farklı yöntemler deneniyor. 24 yıllık süreçte bin 462 avukat görüş başvurusu ve 501 aile görüş başvurusu “gemi bozuk”, “koster bozuk” ve “gemi onarımda” gerekçeleriyle engellendi. Öcalan, bugüne kadar 2 kez tek telefon hakkından yararlanabildi. 

 

19 AYDIR HABER ALINAMIYOR

 

Öcalan, sanal medyada yer alan kimi iddiaların ardından kamuoyunda kaygıların büyümesi üzerine 25 Mart 2021’de kardeşi Mehmet Öcalan ile 2’nci kez telefonla görüşebildi. Yarıda kesilen görüşmeden bu yana Öcalan’dan haber alınamıyor. 19 aydır ne avukatları ne de ailenin görüş başvuruları kabul edilmiyor. Tüm görüş başvuruları “disiplin cezaları” gerekçe gösterilerek, 3 ya da 6’şar aylık yasaklarla engelleniyor.  

 

Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Emran Emekçi, müvekkilleri Öcalan’ın 24 yıllık tutukluluk süresinde karşı karşıya kaldıkları hukuksuzlukları ve buna karşı uluslararası kurumların tutumunu değerlendirdi.  

 

24 YILDIR SÜREN DİRENİŞ 

 

Öcalan’ın 9 Ekim komplosu sonrasında Kürt sorununun demokratik çözümü için yönünü Avrupa’ya verdiğine dikkati çeken Av. Emekçi, sorunun çözümsüz bırakılmak istenmesi nedeniyle böylesi bir komplonun hayata geçirildiğini söyledi. Emekçi, Öcalan’ın yakalandıktan sonra tecrit altına alınmasının da çözümsüzlüğün bir parçası olduğunu belirterek, Öcalan’a 24 yıllık tecritle bir “çizgiye” çekilmek istendiğini kaydetti. Emekçi, “Öcalan, bu çizgiye gelmiyor o yüzden doğruları savunmaya devam ediyor. Tecritle irade kırılmaya çalışılıyor. Fakat Sayın Öcalan buna karşı 24 yıldır direnişte” dedi.

 

3 DÖNEM, 3 AYRI TECRİT

 

Emekçi, 1999-2005, 2005-2015 ve 2015-2022 tarihleri arasında 3 ayrı tecrit politikasının yürütüldüğünü ifade etti. Emekçi, bu sürece dair şunları söyledi: “AKP’nin iktidara geldiği 2002 tarihine kadar diyaloglar, görüşmeler vardı, barış süreci vardı, barış gruplarının gelmesi gibi bir hava oluşmuştu. 2003’ün Şubat ayına kadar üç ay boyunca avukat ve aile görüşüne yine telefon görüşlerine izin verilmedi. Mutlak tecridin prototipi bu süreçte uygulandı. İlk üç aylık kesintisiz tecritten sonra 1 Haziran 2005 yasaları denilen ‘Öcalan yasaları’ dedikleri bir döneme geçildi. 2005-2015 arası dönemki tecrit ağırlaştırılmış tecrit olarak değerlendirebiliriz. Basında yanlış değerlendirmeler yapılıyor; bugünkü döneme de ağırlaştırılmış tecrit deniliyor. Ama bu doğru değil. Ağırlaştırılmış tecrit 2005-2015 yılları arasındaki dönemdir. Bugünkü tecrit mutlak tecrittir. Bu durum aynı zamanda zamana yayılmış bir idam politikasıdır.”

 

2015 VE SONRAKİ SÜREÇ 

 

İmralı’daki tecridin hukukla izah edilemeyeceğini ve Öcalan’a “rehine hukuku” uygulandığını söyleyen Emekçi, AKP’nin iktidara gelmesinden sonra Öcalan’ın, “Demokratik Katılım Yasası’ çıkarın, biz bütün güçlerimizle gelip silahları bırakıp, Demokratik Cumhuriyete katılalım” önerisinde bulunduğunu hatırlattı. Emekçi, AKP’nin bu öneriye “pişmanlık yasası” ile cevap verdiğini belirtti. Emekçi, “2005 yasasıyla tecrit daha da ağırlaştırıldı; Öcalan’ın kitap okuduğu bir kütüphane odası vardı. O kütüphaneyi aldılar. Kitap okumasından tutalım görüş haklarına, hücre cezaları gibi cezalar verildi. Ölümle tehdit edildi o dönemde. 27 Temmuz 2011’de avukat yasağı geldi. Avukat görüşmelerinin tamamen kesildiği dönem 27 Temmuz 2011’dir. 2022 yılına kadar sadece 5 avukat görüşmesi yapılmış. Yani 11 yılda beş avukat görüşmesi yapılmış. O da 2019’da açlık grevlerinin etkisiyle, toplumsal duyarlılıkla gelişen bir durumdu. 2014’ten sonra ise aile görüşü yaptırılmamaya başlandı. 11 yılda sadece 2 kere aile görüşü gerçekleşti. Çözüm sürecinde de aile ve avukat görüşü yaptırılmadı. Sonrasında heyetlerin kesilmesiyle tam ve mutlak tecride geçtik” diye konuştu. 

 

KARİKATÜRLERE KONU OLAN GEREKÇELER

 

“Koster bozuk” ve “hava muhalefeti” gibi gerekçelerin karikatürlere konu olduğunu anımsatan Emekçi, “Yani CPT raporlarında bile koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin o kadar gemileri var bir adaya avukat getirip götüremiyor mu? şeklinde ifadelere yer verildi” diye kaydetti. 2016 askeri kalkışma sonrası mutlak tecridin de ağırlaştığını ifade eden Emekçi, “Sanki darbeyi Sayın Öcalan yapmış. Tam tersine Sayın Öcalan darbeyi engelleme ve çözüm için 24 yıl boyunca çabaladı. Darbeyi başkaları yapıyor faturasını Sayın Öcalan’a çıkartıyorlar. Aslında bunlar bir bahane, kılıf uydurma diyebiliriz. OHAL’i bahane ederek uyguladıkları politikaları meşrulaştırdılar. Sonrasında rutin bir şekilde 3 ayda bir aile görüş yasağı ve 6 ayda bir avukat görüş yasağı getirildi. Bunların inandırıcı olmadığını 2020 CPT raporlarında da görüldü. Yani CPT şunu dedi: ‘Bu mahkeme kararları işin kılıfıdır, uydurmadır.’ Haber alamama hali bir işkence halidir. AİHM içtihatlarında da öyle, CPT raporlarında da bu böyle” diye kaydetti. 

 

‘HİLE-İ ŞER’İYE DEVAM EDİYOR’

 

Kesintili telefon görüşmesi sonrası görüşmelerin engellenmesine “disiplin cezaları” gerekçe gösterildiğini aktaran Emekçi, “Haber alamama sistematik bir şekilde uygulanıyor. Her ay aynı gerekçelerle mahkeme kararını sadece tarihlerini değiştirerek kopyala yapıştır şeklinde üç ayda bir tekrarlıyorlar. Kararların gerekçesini bize tebliğ etmiyorlar. Hukuki bir hile var. Osmanlı’da bu duruma ‘hile-i şer’iye’(Şekil bakımından hukuka uygun bir işlemi vasıta kılarak yasaklanmış bir sonucu elde etmek amacıyla yapılan muamele) diyorlar. Yani içeriden avukatları devre dışı bırakan bir süreç işletiliyor. Oradaki müvekkillerimizin hukuki yardım almasını da engelleyen, savunma hakkını da engelleyen bir durum söz konusu. Buna hukuki tecrit diyoruz. Yani burada hukuka karşı da bir tecrit uygulanıyor. Bu çok üzücü bir durum” şeklinde konuştu. 

 

TÜRKİYE’NİN EYLEM PLANI

 

Türkiye’nin Öcalan’ın “umut hakkına (müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan tutukluya serbest kalma imkanının tanınması)” dair Avrupa Birliği (AB) Bakanlar Komitesi’ne (BK) sunduğu “Eylem Planı”na da değinen Emekçi, “Türkiye’nin savunmaları bugüne kadar hiç değişmedi. Hepsi birbirini tekrar eden savunmalar. Türkiye’de kaç tane ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası var belli değil ve bunun bilgisi verilmemektedir. Bunun bilgisi verilse büyük bir harita ortaya çıkacaktır, büyük bir trajedi ortaya çıkacak. O yüzden o bilgiyi vermiyor. İşi küçültme, manipüle etme durumu söz konusu. Yani bugüne kadar cevaplarında mevzuatı değiştirme niyetini göremiyoruz” ifadelerini kullandı. 

 

‘KÖR-SAĞIRI OYNUYORLAR’

 

Öcalan için AİHM’e yaptıkları başvurulara 8 yıldır cevap verilmediğini belirten Emekçi, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) Ekim ayında İmralı’ya dair yaptığı ziyarete işaret etti. Emekçi, “Öcalan söz konusu olduğunda uluslararası kurumlar da körleri, sağırları oynamaya başlıyor. Oyalama ya da zamana yayma yaklaşımları içerisine giriyorlar. Kürde bu kaderi sadece Türkler biçmedi, bu kaderi kapitalist hegamonik güçler biçti. Kürde ‘Sen yoksun’ dendi. Ulus-devletin insafına terk edilmiş bir halk gerçekliğimiz var” diye konuştu.  

 

‘ÜÇÜNCÜ YOL’UN ÖNEMİ

 

AKP’nin tecrit politikasının her alana yayıldığını ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı otoriter bir sistemin hayata geçirildiğini söyleyen Emekçi, bu durumun Öcalan’ın demokratik çözümden ve barıştan yana olan “Üçüncü Yol” seçeneğiyle aşılabileceğini kaydetti. Emekçi, “Cumhur İttifakı’nın ve Millet İttifakı’nın zihniyet ve programına bakın; Kürt meselesinin çözümü diye bir şey yok. Geriye kalan tek seçenek ‘Üçüncü Yol’ ittifakıdır. O halde biz toplumsal güçler, bu iradeyi ortaya çıkaracağız. Kürt sorununun demokratik anayasa çerçevesinde çözümünü sağladığında bu sorun çözülür. Öcalan’ın 6 milyonluk toplumsal bir karşılığı var ve bu azımsanacak bir rakam değil. Tabi bunun büyüme potansiyeli de var. ‘Üçüncü Yol’ seçeneğinin içerisinde sadece Kürtler yok. Bu seçeneğin de yüzde 30’lara gelmesi gerekiyor” diye kaydetti. 

 

MA / Ergin Çağlar

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version