HABER-YORUM | KADİR BAYER
Uğur Demirok, Azerbaycan’dan yasadışı yollarla Türkiye’ye getirildikten tam 67 gün sonra yargıya teslim edildi. MİT tarafından kaçırıldığı sanılan Demirok, Türk bayrakları önünde resmi çekilerek bir suçlu gibi teşhir edildi. Burada çok büyük bir suç var. Ancak Uğur Demirok’tan bahsetmiyorum bunu söylerken.
Türk Ceza Kanununa göre suç şüphesiyle yakalanan bir kişi hakkında en geç 24 saat içinde cumhuriyet savcısına haber verilerek gözaltı kararı alınması gerekiyor. İstisnaları mevcut olsa da gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren yirmi dört saati geçemiyor. Yine 67 günlük bir gözaltı süresi karanlık çağ da bile mevcut değil. Öyle ki bu uygulamanın bir adım ötesi yargısız infaz.
Ceza kanunları Kenya’dan getirilen terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan için dahi uygulandı. Elbette herkes için uygulanması gerekiyor. Son olarak hükümet hakkında yaptığı ifşaatlarla ses getiren Sedat Peker’in basın sözcüsü olarak çalışan Emre Olur da Arnavutluk’tan getirilerek yargıya teslim edildi. Onun için de aynı yasal kriterler uygulandı. Demirok söz konusu olduğunda daha doğrusu Hizmet hareketine mensup olduğu iddia edilen bireyler söz konusu olduğunda karanlık dönem hukuku dahi askıya alındı. Bu defalarca yapıldı.
Demirok hakkında yasaları uygulamayan kamu adına görev yapan kişiler de kişiyi zorla alıkoyma suçu işledi. Paylaşılan fotoğraflarda işkence suçuna dair emareler de mevcut. Bununla beraber en büyük suçlu, bu kamu görevlileri değil. Demirok kaçırıldığında üç maymunu oynayıp Emre olur kaçırıldığında yeri göğü inleten gazetecilerde, kamuoyunda.
Uğur Demirok Azerbaycan’da kaybolduğunda ailesi bunu kamuoyuna duyurmak için elinden geleni yaptı. Medya organlarına, gazetecilere seslendi. Eşi, Uğur Demirok’un Azerbaycan’dan Türkiye’ye getirildiği yönünde resimi yazıyı aldıktan sonra, hem hayatından endişe ettiklerini dile getirdi; hem de bulunması için deyim yerindeyse haykırdı. Buna karşın sesine ses olacak kimseyi bulamadı. Sözde muhalif gazeteciler dahil Uğur Demirok’un eşinin çığlığını kimse duymadı.
Oysa Emre Olur, söz konusu olduğunda herkes tek bir ağızdan yapılanın hukuksuzluk olduğunu savunmuştu. Olur’un Birleşik Arap Emirlikleri’nden sınırdışı edilmesinden itibaren bütün gelişmeler adım adım kamuoyuyla paylaşıldı. Böylece işkenceye maruz kalmasının önüne geçildi.
Uğur Demirok hakkında sözde terör örgütü üyeliği dışında hangi suçlamaların olduğunu bilmiyorum. Terör suçlaması ise Erk Acarer, Can Dündar ve yüzlere yaklaşan muhalif gazetecilerin hepsine yapılıyor zaten. Bu durumda Dündar, Acarer ve benzerleri ile Uğur Demirok arasında yargıya göre bir fark bulunmuyor. Öyleyse Demirok’un kaçırılmasına sessiz kalmanın Hizmet hareketine karşı hükümetin delilsiz, mesnetsiz terör diskurunu benimsemekten başka açıklaması bulunmuyor.
Oysa Ulak filminde Çağan Irmak’ın da belirttiği gibi; “yapan kadar, bilip de susan da günahkârdır. Yapan kadar, bilip de susan da zalim.” Ve burada işkence, adam kaçırma, zorla alıkoyma, eziyet gibi suçları işleyen kamu görevlilerinin yanı sıra, bilip de susan da suçlu.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***