ANKARA – ABD’nin, Türkiye’nin Kobanê’ye yönelik saldırılarının an meselesi olduğunu bildiğini belirten Amerikalı gazeteci Meghan Bodette, “Ateşkesi garanti etmesi gereken güçlerin bu saldırıya göz yumduğunu söylemek mümkün” dedi.
Türkiye, İstanbul Taksim’de 13 Kasım’da gerçekleştirilen bombalı saldırıdan bir hafta sonra Kobanê başta olmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye kentleri, Federe Kurdistan Bölgesi ve Şengal’e 20 Kasım’da savaş uçaklarıyla saldırdı. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden ile görüştüğü G20 Zirvesi dönüşü sonrası bölgenin hedef alınması, hava saldırılarının ABD onayıyla gerçekleştirildiği yorumlarını da beraberinde getirdi.
Amerikalı araştırmacı gazeteci Meghan Bodette, ABD’de 8 Kasım’da gerçekleşen ara seçimler sonrasında Senato ve Temsilciler Meclisi’ndeki değişikliklerin ABD’nin tutumunda bir değişiklik yaratıp yaratmayacağını, ABD’nin Türkiye’nin hava saldırılarına vereceği yanıta ve bu saldırının ABD kamuoyu ve basınındaki ele alınış biçimini değerlendirdi.
ABD’NİN POZİSYONUNDA DEĞİŞİKLİK YOK
ABD’nin, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’deki işgal girişimlerine yönelik tutumunda bir değişiklik olmadığına işaret eden Bodette, “Türkiye’nin olası işgal girişiminin, DAİŞ’i yeniden canlandıracağı ve bölgedeki istikrarı bozacağı konusunda hala aynı fikirdeler. Bu olumlu bir işaret. Ancak ciddi bir sorun var. Türkiye, şimdiye kadar yaptığı saldırılarda ABD’nin askeri olarak bir yanıt vermemesini kullanılıyor. ABD aynı çekinik tavrı, Türkiye’nin SİHA saldırılarıyla katlettiği SDG ve Özerk Yönetim üyeleri ve masum siviller için de gösterdi. Bunun yanı sıra bölgedeki ekonomik ve çevresel baskı, bölgeye giden Fırat Nehri’nin suyunun pandemi sürecinde azaltılması gibi durumlarda da gerekli tepkiyi vermedi. Bu durum sivil yaşam ve geçim kaynakları üzerinde de aynı, bazı durumlarda daha da kötü, uzun vadeli olumsuz etkilere sahip. Bu öldürülmeler, yaralamalar yüzünden binlerce insan göçe zorlandı ve bu durum uluslararası basında kendine yeterince yer bulamadığı gibi insanlarda da öfkeye neden oluyor” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE’NİN ATEŞKES İHLALLERİ
ABD’nin, Türkiye’nin ateşkes ihlallerini ve DAİŞ’le mücadele hedefine aykırı eylemlerini QSD ve Özerk Yönetim’in tüm uyarılarına rağmen görmezden geldiğini vurgulayan Bodette, “Dolayısıyla Türkiye bu gibi ihlallerinde her zaman paçayı sıyırabildiğini, bir yaptırımla karşı karşıya kalmayacağını öğrenmiş oldu. ABD’nin ve Suriye’deki diğer garantör güçlerin ve bir bütün olarak uluslararası toplumun bu davranışa izin vermesinin çok tehlikeli sonuçları oluyor. Türkiye’nin kara işgaline karşı yaptırımların uygulanması gerekiyor ve olacak da. Örneğin Türkiye’nin Kobanê’ye saldırısı zaten tartışmalı olan ve olumlu sonuçlanması beklenmeyen F-16 satışı ihtimalini tamamen ortadan kaldırdı. Bu saldırı sonucunda Türkiye-ABD ilişkilerinde gerçek bir yapısal bozulma meydana gelecek diyebiliriz” diye belirtti.
ABD İŞGAL GİRİŞİMİNE KARŞILIK VERECEK
Türkiye’nin 2019’da QSD ve Özerk Yönetim’e yönelik saldırılara karşı da partiler üstü bir muhalefet olduğunu ve ABD’de 8 Kasım’da gerçekleşen ara seçimlerdeki sonuçların bu durumu değiştirmeyeceğini ifade eden Bodette, “Şu anda ABD Kongresi Demokratların, Senato da Cumhuriyetçilerin kontrolü altında. Erdoğan’a yönelik hala çok ciddi bir muhalefet var. Her iki taraf da SDG’ye yönelik Türk saldırılarının kabul edilemez olduğunu ifade ediyor. Yani şunu söyleyebiliriz, Türkiye bu saldırıların sonucunda bir işgale kalkışacaksa, ABD buna bir karşılık verecek. Ancak az önce de dediğim gibi ABD’nin çeşitli konularda Türkiye’nin ihlallerine karşı tepkisiz tutumu ve askeri operasyonlara engel olmamış olması, düşük yoğunluklu bir savaş olasılığını arttırıyor. ABD her ne kadar işgale izin vermeyecek olsa da düşük yoğunluklu savaşa müdahale etmeyebilir. Şu an için ABD’nin bu hava saldırılarına yönelik nasıl bir tutum alacağı net değil. Ancak son gelişmeler ışığında beklentim ABD’nin kendi çıkarları da doğrultusunda bir işgal girişimine çok sert yanıt vereceği yönünde” belirlemesinde bulundu.
ABD’NİN VATANDAŞLARINA UYARISI
Türkiye’nin amaçlarını bilen ABD ve Rusya’nın garantör güç olmasının endişe verici olduğunu dile getiren Bodette, bu saldırıların bir kısmının Rus kontrolündeki hava sahasında gerçekleştiğini ve koalisyon kontrolündeki bölgelere yönelik de saldırılar olduğuna dikkat çekti. Bodette, şöyle devam etti: “Mesela daha dün ABD Dış İşleri Bakanlığı, Irak ve Suriye’de bulunan vatandaşlarına bir Türk askeri harekatı gerçekleşebileceğini, bu nedenle bölgeyi terk etmelerini söyledi. Dolayısıyla diyebiliriz ki ABD dün gece gerçekleşen saldırının an meselesi olduğunu zaten biliyordu ki zaten Türkiye de uzun bir zamandır bu tehditleri savuruyordu. Bu anlamda ateşkesi garanti etmesi gereken güçlerin bu saldırıya göz yumduğunu söylemek mümkün. Türkiye de bu bilgiye sahip ve istikrarsızlaştırma hareketlerine devam ederek topyekûn bir savaşa yol açabilir. Yani her şekilde ortada kötü bir sonuç var ve bu durum uluslararası toplumun kafasında bazı soru işaretleri bırakıyor” dedi.
TAKSİM SALDIRISI ‘BAHANE’ EDİLDİ
Taksim’de gerçekleşen bombalı saldırının da Kobanê’ye yönelik hava saldırılarına gerekçe olarak gösterildiğini belirten Bodette, “Türkiye’nin bu saldırının nasıl gerçekleştiğine yönelik sunduğu her operasyonel detay, son derece şüpheli ve tutarsız. Ne PKK ne YPG’nin bu şekilde bir operasyonel ya da stratejik tutumu yok ve bu da aslında Türkiye hükümeti tarafından gayet iyi biliniyor. Görülüyor ki seçim sathına girilmişken, bu saldırı Suriye’de savaşa girmesi için bir bahane olarak kullanıldı. Taksim’deki saldırıdan tam bir hafta sonra Türkiye’nin Kobanê’ye saldırması, asla bir tesadüf değil. Dün gece başlayan ve hala süren saldırılara baktığımız zaman, Türkiye’nin bu motivasyonunu net bir şekilde görebiliyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
ABD MEDYASI TUTUM DEĞİŞTİRDİ
İstanbul’daki bombalı saldırının ABD basınında da yer bulduğunu ve halk tarafından tartışıldığını aktaran Bodette, “Medyanın bu bombalamayı ele alış şekli, ABD basınının genel tutumunun çok dışındaydı ve bu durum çok dikkat çekici. Genel olarak ABD basını bu tip haberleri Türkiye hükümetinin açıklamaları üzerinden verir ve üzerine eleştiride ya da yorumda bulunmaz. Ancak bu sefer öyle olmadı. Olay hem basın tarafından hem de olay üzerine fikir beyan eden politika yapıcılar tarafından çok ciddi bir şüphe ve eleştiriyle ele alındı. Tüm ana akım ABD basını, PKK ve YPG’nin saldırıyla herhangi bir ilişkileri olmadığına dair açıklamalarına yer verdi ve olayın incelenmesi gerektiğini vurguladı. İlk defa yalnızca Türkiye hükümeti açısından değil, Kürtlerin açısından da haberi ele aldılar ve Kürtlerin perspektifini de yansıttılar. Bu son derece dikkat çekiciydi. ABD hükümetinin konuyu ele alışı da sıradışıydı. ABD hükümeti saldırıyı kınadı ve bazı açıklamalarda saldırı için ‘terör’ saldırısı ifadesini kullandı, ancak saldırının kim tarafından gerçekleştirildiğini ifade etmedi. Normal şartlar altında Türkiye kimi suçluyorsa, onlar da aynı şeyi tekrar ederlerdi” ifadelerini kullandı.
BİDEN ERDOĞAN’A İNANMADI
Erdoğan ve Biden arasında G20 Zirvesi’ndeki görüşmeye değinen Bodette, şunları söyledi: “Görüşmenin ardından Beyaz Saray Türkiye’de gerçekleşen ‘şiddet eylemine’ ilişkin kınamada bulundu ve başsağlığı diledi. Açıklamanın hiç bir yerinde PKK’den, YPG’den veya SDG’den bahsetmedi. Yani bu üst düzey kamuoyu açıklamalarına ve medyanın konuyu ele alış şekline baktığımız zaman, hiç kimsenin Erdoğan’ın ve hükümetinin anlatısına inanmadığını net bir şekilde görebiliyoruz. Bu anlatının DAİŞ’i yenen Kürt güçlerine yönelik yıkıcı saldırıları sürdürmek için de kullanıldığını değerlendirdiğimizde, bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu saldırı etrafında kurgulanan anlatının savaş için bahane olduğu bence çok açık. Şu anda gerçek faillerin kim olduğu hakkında, gerçekte ne olduğu hakkında herhangi bir kanıt yok. Korkarım aynı 2015 Haziran’ından Kasım’ına kadar gerçekleşen DAİŞ saldırıları gibi -ki o zaman da bir seçim olacaktı ve Erdoğan o seçimi kaybetme korkusu yaşıyordu- bu saldırının gerçek failleri de hiç bir zaman açığa çıkarılamayacak. Ancak şu ana kadar saldırıya ilişkin yapılan tüm açıklamalar tutarsız ve son derece şüpheli. Açıkça görülüyor ki bu patlama, Türkiye’nin Kobanê ve diğer Kuzey ve Doğu Suriye kentlerine saldırıları için bahane yapıldı.
Bu tutarsız açıklamaları herkesin çok ciddiye alması gerektiğini düşünüyorum. Uluslararası kamuoyu gerçeğe ulaşmaya çalışmalı, tedbiri ve barışı savunarak Türkiye’nin gerilimi daha fazla tırmandırmasına izin vermemeli. Çünkü Türkiye bu son derece şüpheli iddiaları kamuoyuna yutturabilirse, bu durum ileriye dönük bir teşvik yaratacak ve Suriye’de başka operasyonlar, HDP’nin kapatılması, muhalefet figürlerinin toplu şekilde tutuklanması gibi sonuçlara yol açacaktır. Son haftalarda Türkiye’nin Kuzey Irak’taki kimyasal kullanımına ilişkin söz söyleyen herkese yönelik baskılara şahit olduk. Bir adli tıp uzmanı ve 9 gazeteci tutuklandı. Bu tutuklamalarla topluma bu konuda konuşmamaları mesajı verilmeye çalışıldı. Türkiye’nin yalanlarına inanmanın ya da bu yalanları ifşa etmemenin çok ciddi sonuçları oluyor. Bu anlamda Türkiye’nin ABD’de herhangi bir inandırıcılığının kalmamış olduğu görülüyor ama bu kadarla da kalınmamalı ve bu yalanlar ve savaş propagandaları ifşa edilmeli” diye belirtti.
TÜRKİYE’NİN YALANLARI İFŞA EDİLMELİ
Bölgede barışı destekleyen herkes için Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik herhangi bir askeri müdahalenin kabul edilemez olduğunu ifade eden Bodette, “Bu saldırılardan fayda sağlayacak gruplar, DAİŞ ve benzeri gruplar ve Türk hükümeti ile devlet içindeki otoriter militarist aşırı sağ elit yapılanmalardır. Barışa, demokrasiye, birlikte yaşama, insan haklarına, uluslararası hukuka kıymet veren tüm dünya, Türkiye’nin savaş için ürettiği bahanelere inanılması ve Türkiye’nin durdurulmaması durumunda kaybedecektir. Gerçekleşen saldırı çok tehlikeli ve derhal yüksek düzeyde bir yanıt verilmesi gerekiyor. Türkiye’de Kürt sorunu çözülmediği taktirde, bu istikrarsızlaştırıcı askeri operasyonlar, HDP’ye ve insan hakları savunucularına yönelik iç baskı devam edecektir. Bu çatışma devam ettiği sürece, her gün daha fazla insan öldürülecek, hapsedilecek, yerinden edilecek. Kürt sorununa siyasi bir çözüm bulmak şu anda her zamankinden daha da elzem. Bölgede barış içinde bir araya yaşama ve demokrasiye inanan herkes için bu çözüme katkı sunmak, küresel bir zorunluluktur. Bu da müzakereyi teşvik anlamına gelir. Bunun için de terörle mücadele çerçevesinin artık rafa kaldırılması gerekiyor. Kuzey ve Doğu Suriye’nin siyasi statüsünün acilen tanınması ve Türkiye’yle yapılan silah satışlarının ve askeri işbirliğinin sona erdirilmesi gerekiyor. Artık harekete geçme zamanı. Bu nedenle tüm insanları ve hükümetleri barışı desteklemeye ve Türkiye’nin savaşlarını desteklememeye ve şu anda saldırı altındaki Kuzey ve Doğu Suriye halkının yanında durmaya davet ediyorum. Bu saldırıyı kınıyorum. Bölge halklarıyla tam bir dayanışma içinde olduğumu ifade ediyor, barışın derhal tesis edilmesini temenni ediyorum” ifadelerini kullandı.
MA / Gözde Çağrı Özköse
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***