YORUM | Dr. CEM ÜNAL
Cumhurbaşkanlığı tarafından Dolmabahçe Sarayı’nda 2 gün önce düzenlenen “Ekonomik Dönüşüm ve Yeni Paradigmalar Zirvesi”ne Hazine ve Maliye Bakanının “muhteşem” konuşması damgasını vurdu. Gerek sosyal medyada gerekse de kamuoyunda, Bakan Nebati’nin kendisinin bile telaffuz edemediği kelimeler ve konuşmanın içeriği kimse tarafından anlaşılamadı ve ciddi anlamda alay konusu oldu.
“Heteredoks/ortodoks politikalar”, “Neoklasik ekonomi”, “Davranışsal ekonomi ve nöroekonomi”, “epistomoloji” gibi kavramlar finansal okur yazarlığı zaten düşük olan Türkiye halkı tarafından pek anlaşılamadı. Zaten günlük hayatında yüksek enflasyon ve düşük gelir arasında “yaşam mücadelesi” veren insanlar için bu “entelektüel cafcaflı” kavramların bir anlamının olması da beklenemez.
Bu noktada şu gerçeğin altını da çizmeden geçmek olmaz. Söz konusu konferansa 12 farklı ülkeden gelen akademisyen ve ekonomistler katıldı. Dolayısıyla Bakan Nebati’nin konuşmasının daha “soyut” ve “teorik” olmasını mazur görebiliriz. Ancak Bakan’ın “likidite”, “cari açık” gibi temel ekonomik kavramları ve “Teatcher”, “Reagen”, “Schumpeter” gibi isimleri dahi düzgün telaffuz edememesi gerçekten utanç vericiydi. Eğer konuşmayı baştan sona dinlerseniz Bakan’ın kendini en rahat hissettiği anın, “Dünyaya örnek model olacağız Allah’ın izniyle, inşallah” slogan cümlesi olduğunu görürsünüz. Eminiz ki Bakan dahi konuşması bitince oldukça rahatlamış ve meşhur fıkradaki gibi “Dolmabahçe Dolmabahçe olalı böyle zulüm görmedi” demiştir.
Bakan’ın Sosyal medyada paylaşım rekorları kıran cümlesini hatırlayalım hem de eğlenmiş oluruz:
“Neo klasik ekonomi düşüncesinden, epistemolojik bir kopuşu temsil eden heteredoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan; davranışsal ekonomi ve nöroekonomiyle daha fazla önem kazanmaktadır.”
Bakan’ın yaklaşık 40 dakikalık konuşmasının en son bölümünden bir parça olan bu cümle medyada ziyadesiyle tartışıldığı için, biz konuşmanın gündeme gelmeyen veya görülmeyen diğer yönlerini dikkatinize sunmak istiyoruz.
Programın amacı
Bayram yok seyran yokken bu toplantının amacı ne olabilir? Yurtiçine karşı başarısız ekonomi politikalarını anlatma ve savunma gereği hissetmeyen AKP, rotayı yurtdışına çevirmiş gözüküyor. Bu toplantıya Prof. Charles Yuji Harioka, Prof. David B. Audretsch, Prof. Cheng Hsiao, Prof. Jonathan A. Batten, Prof. Douglas Cumming gibi tanınmış akademisyen iktisatçılar ve 12 farklı ülkeden ekonomist ve akademisyenin çağrılması esasında yurtdışına karşı bir tanıtım ve onları ikna ya da ekonomi politikalarının PR çalışmasıdır.
Dünyaya mesaj
Programda ilk konuşmayı yapan RTE ve Bakan Nebati’nin konuşmalarının tamamı analiz edilince esasında dünya kamuoyuna şu mesajın verilmek istendiği anlaşılıyor: “ Ey diğer ülkeler! Siz bizi suçluyorsunuz ve belki de bizimle alay ediyorsunuz ama, siz enflasyon ile mücadelede faizleri arttırırken (ortodoks politikalar), biz de ülkemize özgü acayip orijinal bir politika olarak faizi indiriyoruz (heteredoks politika). Bakın sakın yanlış anlamayın, bu bir inatlaşma değil, böyle politikaları siz günlük ekonomi politikalarınızda uygulamasanız da, biliyoruz ki akademik literatürünüzde buna yönelik bir sürü çalışma var. Haydi bu ülkelerin sayın akademisyenleri, sizi buraya kadar çağırdık o kadar masraf ettik, siz de bizi öven bir kaç cümle edin de seçim öncesi seçmenimize gösterelim yedi düvele karşı nasıl savaştığımızı!”
Heterodoks yaklaşım/Politika
Bakanın konuşmasında sık sık geçen “heteredoks” iktisat/ekonomi literatüründe oldukça yaygın bir kavramdır ve yunanca “farklı öğreti” anlamına gelir. Kimse tarafından anlaşılmayan bu kavram, Bakan Nebati tarafından, günümüzde Türkiye haricindeki diğer ülkelerde enflasyon ile mücadele için kullanılan ana akım ekonomi politikalarından (ortodoks politikalar) ayrılma anlamında kullanıldı. Yani Bakan’a göre “faiz sebep enflasyon sonuç” şeklinde özetlenen ve başarısızlığı artık herkes tarafından tescil edilen AKP ekonomi politkası “Heterodoks yaklaşım”dır ve buna en azından “akademik düzeyde” teveccüh gösterilmelidir. Başka bir deyişle bu kavram AKP’nin kendi başarısız politikalarını mesrulaştırmak için bulduğu yeni bir “süslü akademik kavram” gibi duruyor.
Bölge ve ülkeye özgü politikalar
Bakan’ın konuşmasındaki önemli iddialardan birisi de “tek doğru” veya “her ülke için genel geçer ekonomik politikaların” olmadığı ve bunların bölge ve ülkelere göre farklılık gösterdiğidir. Bu önerme kısmen doğru olsa genel anlamda buna katılmak kesinlikle mümkün değildir. Zira ekonomi bir bilimdir ve ekonomideki kurallar da aynen diğer bilim dallarında olduğu gibi bilimsel metotlar ışığında tez-antitez olarak oluşturulur. Bu “genel geçer ekonomi kuralları”nda bazen istisnalar gözlemlense de, sebepler ve sonuçlar dünyanın her yerinde aynıdır. Aksi durum şuna benzer ki kabul edilebilir değildir: “Evet yerçekimi kanunu vardır ama her zaman olamayabilir, ülkeye ve bölgeye göre farklılık gösterir. Amerika’da yerçekimi varken Türkiye’de yoktur!”
Aynen bunun gibi, enflasyonla mücadelede de kullanılacak faiz politikası bellidir. Enflasyonu düşürmek için dünyanın her yerinde faizler düşürülür ancak ne kadar düşürüleceği, Bakan’ın dediği gibi, ülke ve bölge koşullarına göre değişiklik gösterir.
Sonuç olarak RTE ve Bakan batı dünyasına şunu demek istiyor “ Sizde faiz sonuç olabilir ama bizde sebeptir. Dolayısıyla siz faizleri arttırırken biz de düşürüyoruz”. Bunun sadece bir akıl tutulması olduğunu söylemekten artık herkes yoruldu.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***