İSTANBUL- İşçi Emekçi Birliği’nin yapacağı mitinge katılım çağrısı yapan Nurseli Gözüaçık ve Dilbent Türker, “Bu miting topyekûn saldırılara karşı topyekûn mücadeleyi simgeleyen birleştirici bir mitingdir” dedi.
İşçi ve Emekçi Birliği, işten atma, güvencesiz ve güvenliksiz, ucuz ve uzun çalışma koşullarına karşı “Artık Yeter, İşçi Emeğimiz ve Haklarımız için Emekçi Mitingi” şiarıyla 16 Ekim Pazar Günü (yarın) saat 14.00’te Kartal Meydanı’nda emekçileri bir araya getiriyor. Geçen yıl da binlerce işçiyi alana taşıyan birlik, günlerdir el broşürü yanı sıra iş yerlerinde yaptıkları çalışmalarla geniş kitleleri buluşturacak.
İşçi Hareketi Koordinasyonu Sözcüsü Nurseli Gözüaçık ve Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası (TOMİS) Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi Dilbent Türker, düzenleyecekleri mitingin hedeflerine ilişkin ajansımıza konuştu.
İŞÇİLERİN KONUŞTUĞU MİTİNG
İşçi Emekçi Birliğini örgütleyerek çok uzun yıllar sonra bir ilke imza attıklarını ifade eden Gözüaçık, işçilerin konuştuğu ve işçilerin ismini taşıyan bir mitingin çok uzun yıllarca önce hedeflendiğini söyledi. Gözüaçık, “Son yıllarda gerçekleşen mitinglerde 1 Mayısların dahi tastamam işçilerin kendini ifade edebildiği şekilde örgütlenmediğinin hepimiz farkındayız. İşçi, emekçi mitingini örgütleyen kurumlar işçilerin söz, yetki ve karar hakkıyla kendi örgütlerini var etmesi ve o örgütleri yönetmesi gerektiğini düşünen kurumlardır” diye konuştu.
‘KÜRSÜLER İŞÇİLERE BIRAKILMALI’
İşçi Emekçi Birliği’nin siyasal partilerden, sendikalardan ve işçi sınıfı mücadelesi için ortaya bir çaba koyan kurumlardan oluştuğunu dile getiren Gözüaçık, işçilerin hedeflerine ilişkin “İşçiler çok uzun yıllardır sorunlarını kendi komiteleriyle istedikleri gibi ifade edemiyor. Mevcut konfederasyonlar, sendikalar ve buradaki hatalı bir eğilimin sonucunda aslında kürsülerin, mikrofonların sürekli olarak işçiler dışında çeşitli temsilcilere ya da çeşitli başkanlara bırakıldığı günlerin içerisinden geçiyoruz. Birincisi Türkiye’de işçilerin kendi yönettiği sendikalarıyla, örgütleriyle ve kendi oluşturdukları komitelerle kendilerini ifade edebildikleri alışkanlığı ve işleyişi oturtmak istiyoruz. İkincisi ise son yıllarda hem mücadele deneyimlerinin bir sonraki genç işçi kuşağına aktarılamadığını, hem de genç işçiler arasında mücadele deneyimlerinin zayıf olduğunu görüyoruz. Biz mitinglerin bunları canlandıracağını düşünüyoruz. Bu yüzden mitinglerinde sahnenin işçilere ve mücadele eden emekçilere bırakılması büyük bir anlam ifade ediyor” diye belirtti.
‘ÖNCÜ İŞÇİ KUŞAKLARA İHTİYAÇ VAR’
Örgütlü çabaların ancak yeni bağımsız sendikalarla var olabileceğinin altını çizen Gözüaçık, örgütsüzlüğün tersine çevirmenin fabrikalarda, işyerlerinde, inşaatlarda, marketlerde yeni bir mücadele deneyimiyle mümkün olacağının altını çizdi. Gözüaçık, sözlerini şöyle sürdürdü: “İçinden geçtiğimiz kriz koşullarında işçilerin örgütlü oluşu, artık bir istek olmayı aştı. Bu bir zorunluluk! Bu zorunluluğun aşılması içinde mücadeleci, öncü bir işçi kuşağına ihtiyacımız var. Bizim şu an da ki bütün çabamız ve uğraşımız bu mücadeleci öncü işçi kuşağının yetişebilmesi, var olabilmesi ve kendi ayakları üzerinde durabilmesidir.”
‘SERMAYEDARLAR GASP EDİYOR’
TOMİS MYK üyesi Dilbent Türker ise, sermayedarların kendi karlarını artırma uğruna işçilerin canını hiçe saydıklarını hatta bu hakları gasp ettiklerini hatırlattı. İşçilerin ağır ekonomik kriz koşullarında ezildiğini, yasal haklarını kullanmakta zorlandığını yine insanca çalışma ve iş güvenliği gibi birçok sorunla karşılaştığını ifade eden Türker, işçileri bu duruma sokan sermayedarların ise hiçbir engele takılmadığını belirtti. Türker, devamla şunları söyledi: “İşçiler bazen sendikalaşarak, bazen komiteler üzerinden örgütlenerek sermayedarların çeşitli saldırılarına karşı direnişler, eylemler ve grevler gerçekleştiriyorlar. Tabii bu grevler ve direnişler yapılırken, çok ciddi bir şekilde sermaye iktidarının kolluğu, savcısı, hâkimine kadar devletin bütün mekanizmalarıyla işçi emekçilerin karşısında duruyor. İşçi emekçiler bu mücadele alanlarında sermaye ve işçi sınıfın o çelişkisini pratikte de yaşayarak görmüş oluyor. Bu da işçilerin ileriye dönük mücadeleye bakışlarının değişmesini ve gelişmesini sağlıyor.”
BİRLEŞTİRİCİ MİTİNG
Sendikal bürokrasinin peşine takılmadan o kürsülerin işçilerin olabileceğinin ifade eden Türker, mitingin amcanı şu sözlerle açıkladı: Türker, “Tekstil, metal, gıda, enerji gibi iş kollarında mücadele eden işçiler kürsülerde olacak. Bu anlamıyla bizler için değerli. Özetle, işçi emekçilerin örgütlediği, devrimci ilerici kurumların örgütlediği bir miting olacak. Bizler şunun farkındayız, tekil tekil direnişler, grevler de ya da mevzilerde mücadele ederken parçalı olmamız sermaye iktidarının işine yarıyor. Bizler işçi emekçi mitingi ya da buna benzer eylemliklere, yani sınıfımıza dönük saldırılar karşısında attığımız adımlara, greve ve direnişe çıkan işçileri sahiplenmemiz gerekiyor. Onların hakları içinde mücadele etme eylemlerini hayata geçirmemiz aslında birleşik mücadelenin zeminini yaratabilme anlayışıyla ilgili. Bu mitingde topyekûn saldırılara karşı topyekûn mücadeleyi simgeleyen birleştirici bir mitingdir.”
ÖRGÜTLENME ÇAĞRISI
Kapitalist düzende işçilerin ayakta kalabilmesi için tek yolun örgütlenmek olduğunu sözlerine ekleyen Türker, değerlendirmelerini şöyle tamamladı: “Bizler bu saldırılara karşı her alan da sesimizi çıkarmak zorundayız. İşyerinde, evde, sokakta, okulda bir şekilde sesimizi çıkarmak zorundayız ve bu sesleri birleştirmek zorundayız. Bu açıdan da mitingimize seslerimizi birleştirmeye, sermaye sınıfının karşısında güçlü, örgütlü işçi sınıfı olarak çıkmaya davet ediyorum.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***