Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Gazeteci Topuz: Binlerce insan kaybedilirken medya sessiz kaldı


İSTANBUL – Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi’nin düzenlediği konferansın 2’nci bölümünde konuşan gazeteci Ali Duran Topuz, medyanın binlerce insan kaybedilirken sessiz kaldığını belirterek “Hukukun şiddeti gizlediği gibi, medya da bunu yapıyor. Medya bu konuda daha suçludur” dedi.

  

Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi tarafından, Şişli Nazım Hikmet Kültür Evi’nde düzenlenen “Ölüye Saygı ve Adalet Konferansı’nın” 2’nci bölümü, “Etik, hukuk ve nekro politika” başlığıyla devam etti. Konferansın ikinci bölümünü Remzi Altunpolat yönetirken,  gazeteci Ali Duran Topuz, Atalay Göçer, Ege Üniversitesi’nden akademisyen Cana Bostan ve Hülya Dinçer konuşmacı olarak yer aldı. Çok sayıda aydın ve siyasetçinin katıldığı konferansa, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşgenel Başkanı Pervin Buldan, HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, HDP milletvekilleri, Barış Anneleri İnisiyatifi, Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER), Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu (TUHAD-FED), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyeleri katıldı. 

 

İkinci bölümde avukat Hülya Dinçer, yargısız infazlarla ilgili davalarda delillerin hep soyut olarak kabul edildiğine ve beraat kararlarının geldiğine dikkat çekti. “Hayatta kalanın da tanıklığına inanılmadığını görüyoruz; haliyle eşitlikten söz edemiyoruz” diyen Dinçer, adalet arayışının bastırılmasıyla birlikte geride kalanlara da işkence edildiğini söyledi.

 

‘ÖLÜ BEDENLER EŞYALAŞTIRILIYOR’

 

Cezasızlığın geride kalanları yaraladığını vurgulayan Dinçer, “Cezasızlık Türkiye’de örgütlü bir devlet politikası. Cenazelere saldırılar konusunda kendisini askıya alan bir hukuk var. Yas tutma hakkı ihlal ediliyor. Bu da düşmanlıkla ilgili cenazelerin torba ile gönderme, kargo ile göndermenin amacı ölü bedeni eşyalaştırmayla ilgilidir. Öldürdüğünü bu dünyada insan olmayan bir şey gibi sunmaya çalışıyor” diye belirtti. 

 

‘MEDYA DA SUÇLU’

 

Dinçer’in ardından söz alan gazeteci Ali Duran Topuz, medyanın “gerçeklerle ilişki kurmadığına” dikkat çekerek, Gezi Parkı yanında Ermenice yazıların yer aldığı mezarların ortaya çıktığını ve medyanın bunu haber dahi yapmadığını söyledi. Topuz, “1915’e düşmüş gibiydik; orası bir zaman tüneli gibiydi. Medya bunu haber yapmadı bile. Birçok muhalif basın ilgilenmedi. Bir süre sonra gazeteci patronlar gitti yerlerine TÜSİAD ile bağı olan gazete patronları geldi. Dersim Katliamı’nda olduğu gibi ‘mağaralarda fareler gibi zehirlendiler’ diye başlık atabilirler. Medya, uzun bir süre sonra açık bir şekilde düşmanlaştırma, öldürmenin hak olduğuna dair zihinleri hazırlama, alan oluşturma fonksiyonları içinde oldu. Hukukun şiddeti gizlediği gibi, medya da bunu yapıyor. Medya bu konuda daha suçludur” ifadelerini kullandı. 

 

HASTA TUTUKLULAR

 

Konferansın “Tutulamayan yaslar ve ölülere yönelik şiddetle mücadele deneyimi” başlığıyla devam eden bölümünde TUHAD-FED’ten Safiye Akdağ, cezaevlerinde bin 500’den fazla hasta tutuklunun olduğunu hatırlattı. Bu tutukluların çoğunun siyasi tutuklu olduğuna dikkat çeken Akdağ, “İki yıl içinde hayatlarını sonlandıranlar var. Biz bunu katliam olarak tanımlıyoruz. Çünkü cezaevlerindeki  görevliler tutukluların güvenliklerini sağlamak zorundadırlar” fadelerini kullandı. 

MEBYA-DER adına konuşan Mehmet Nur Savaş, Kürt cenazelerinin ailelere kargo ile gönderildiğini anımsatarak, bunun pandemi bahane edilerek meşrulaştırıldığını söyledi. 

 

‘400 ÇOCUK İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ’

 

Daha sonra Arjantin’den telefonla bağlanan kayıp yakını Margarita Noia söz alarak şunları kaydetti: “Askeri darbenin üzerinden 46 yıl geçti. O günden beri devlet terörü devam etti ve sistematik bir imha planına döndü.  İnsanlar terörist bir devlet tarafından katlediliyor. Bizler o günden beri hakikat ve adalet için mücadele ediyoruz. Plaza de Mayo Anneleri 1977’de doğdu o günden bu güne büyüdü. Mücadelemize başka insan hakları örgütleri de eklendi. Annelerinden çalınan 400 çocuk var. Biz bu mücadeleye onlar için devam ediyoruz. Onlar bizden bunu bekliyor.”

 

Oturumun son konuşmasını kayıp yakını Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç yaptı. Ağabeyinin işkenceyle öldürüldüğünü öğrendikten sonra kayıp yakınlarıyla bir araya geldiklerini aktaran Karakoç, “Kaybedilen ailelerle böyle bir araya geldik. Mücadeleye başladık. O günden bugüne kadar Galatasaray Lisesi önünde eylem yapıyoruz. 27 yıldır orada bu mücadeleyi sürdürüyoruz” dedi. 

 

 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version