Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Ege İnsan Hakları Okulu, neoliberalizmi tartıştı


İZMİR – Ege İnsan Hakları Okulu’nun Sonbahar Çalıştayı’nda neoliberalizmin çöküşü üzerine yapılan oturumda, savaşçı, otoriter ve hukuksuz yeni bir devlet rejiminin inşa edildiği tespiti yapıldı.

 

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Dünyada İnsan Hakları ve Demokrasi İçin Avrupalı Avukatlar Birliği (ELDH), Avrupa Demokrat Avukatlar Birliği (AED) ile İzmir Dayanışma ve Bilimsel Araştırma Derneği tarafından düzenlenen Uluslararası Ege İnsan Hakları Okulu 2022 Sonbahar Çalıştayı sürüyor.

 

“Adalet krizi ve hak siyaseti” başlığıyla yapılan çalıştayın 4’üncüsü, İzmir’in Selçuk ilçesinde bulunan Nesin Matematik Köyü’nde gerçekleşiyor. Sabah saatlerinde başlayan çalıştay, “Ulus Devlet ve kapitalizm: Neoliberalizm çöküyor mu” başlıklı panelle devam etti.

 

İzmir Dayanışma Akademisi üyesi Zerrin Kurtoğlu moderatörlüğünde gerçekleşen oturumda ilk olarak konuşan yazar İsmet Akça, devlet biçimine, otoriter ve güvenlik devleti denilen cezai bir devletin eklendiğini kaydetti. Yeni devlet biçiminin suçu işlendikten sonra değil daha işlemeden potansiyel suç yaratan bir hal aldığını söyleyen Akça, buna uygun bir ceza hukuku ve polislik faaliyetinin de devreye girdiğini aktardı.

 

YENİ DEVLET SİSTEMİ

 

Neoliberalizmin krizlerden daha fazla neoliberalizm ile aşmaya çalıştığının altını çizen Akça, “Ekonomi politikaları açısından devlet, ekonomik kriz karşısında farklı müdahale arayışları geliştiriyor. Bu açıdan Erdoğan’ın Gezi’den itibaren ‘faiz lobisi’ lafını devreye sokması rastlantı değildi. Neoliberalizmden  çıkış mı olacak, yoksa daha önceki krizde olduğu neoliberalizm yeniden mi üretilecek. Bütün bu arayışlar liberal kapitalizmin kriz dinamikleriyle alakalı. Aynı zamanda bir hegemonya krizi olarak ortaya çıkıyor. Dünyanın her yerinde hem devlet biçimlerinin hem de siyasal hareketlerin otoriterleştiği bir süreç yaşıyoruz. Kendi krizlerini daha otoriterlikle aşamaya çalışıyorlar. Yine savaş aygıtının da devreye girdiği bir dönem. Bu yeni dalga ise Arap Baharı, Yunanistan, İtalya’da gördüğümüz hareketlerin kendi iktidarını inşa edememiş olmasının arkasından geldi” diye belirtti.

 

TOPLUMSAL MUHALEFET

 

Türkiye’de de benzer bir durumun yaşandığını sözlerine ekleyen Akça, şöyle devam etti: “Başkanlık rejimi ile gündeme gelen daha otokratik bir rejim ve bunu mümkün kılan savaş siyaseti, düşman hukuku var. Devletin bütünlüğünün dağıldığı, yasamanın, meclisin baypas edildiği, yeni bir devlet biçimi ve rejimin inşasıyla karşı karşıyayız. Neoliberalizmin ideolojik anlamda yıprandığı muhakkak. Kriz içinde olduğunu ve kendisini yenilemede sorun yaşadığını biliyoruz. Fakat geldiğimiz aşamada iktidar blokları dağılmış değil. Bu kriz derinleşecek. Ama henüz bu anlamda sınıfsal güç ilişkileri değişmiş değil. Onu öldürecek darbeyi vuracak olan ise toplumsal muhalefet.”

 

‘SOSYAL DEVLETİN YERİNİ CEMAATLER ALDI’

 

Ardından konuşan akademisyen Hüseyin Levent Köker de, neoliberalizmin bir ideoloji olmaktan ziyade kapitalist üretim tarzının krizlerden çıkarken geliştirdiği bir tarz olduğunu belirtti. Bunun toplumu atomize eden, emekçi örgütlenmelerini dağıtan, sosyal devleti ortadan kaldıran bir tarz olduğuna dikkati çeken Köker, “Devletin çekildiği dayanışma alanlarının yerini cemaatler ya da geleneksel toplulukların alması. Bir taraftan ekonomik liberalizmi bir yandan da dayanışma ağlarının çözüldüğü, yerine kutsal aile düşüncesinin yenilenen formlarının aldığı ağlar alıyor. Bu tarz bir kapitalist gelişmenin varacağı nokta otoriterleşme olacaktır. Bugün geldiğimiz noktada bunu görüyoruz” ifadelerini kullandı.

 

POST FAŞİZM

 

“Hiçbir zaman demokratik hukuk devletine kavuşmadığımız için demokrasiden uzaklaşma duygusuna sahip değiliz” diyen Köker, fakat geçmişe göre daha otoriter bir rejimle karşı karşıya kalındığını söyledi. Krizin bir yönetim haline geldiğini ve bitmeyen bir olağanüstü hal rejiminin inşa edildiğini kaydeden Köker, “Olağanüstü halin bile bir hukuku vardır. Ama iş oradan çıktı tamamen hukukun olmadığı bir istisna haline büründü. Olağanüstü halde de yapılmayacak şeyler yapılıyor. Anayasa Mahkemesi de ‘biz bunu denetleyemeyiz’ diyerek içtihat değiştirdi. Ama bunun bir gerekçesi yok. Bunun adını post faşizm olarak koymak lazım. Faşizmin savaşçılık, düşman hukuku, toplumu birbirine düşmanlaştırmak gibi tüm unsurları var. Tek farkı seçimlerin yapılıyor olması. Seçimde iktidar değişebilir. Ama post faşizmden çıkılabilir mi” diye konuştu.

 

EKOLOJİK KRİZ

 

Son olarak konuşan Yazar Foti Benlisoy ise kapitalizmin sonunun ya bir devrimci dönüşüm ya da kapitalizmin kendisini yok etmesiyle olabileceğine işaret etti. Günümüzde sermayenin vampir özelliğini yeniden elde etmesinde ulusal ve emek hareketlerinin yenilmiş olmasının yattığını söyleyen Benlisoy, “Başka tarihsel koşulsa bütün bu potansiyelin ortaya çıkışı ekolojik talanın ortasında gerçekleşiyor. Bu gözden kaçırılan bir durum oluyor. Başka iklim koşullarının hakim olduğu bir dünyaya giriyoruz. 2030’lu yıllarda sanayi devrimi öncesine göre 1 buçuk derecelik artışın olduğu bir dünya göreceğiz. 2050 yılında ise 2 derece yükseldiğini göreceğiz. Buna karşı çoğu zaman umursamaz bir tavırla karşılaşıyoruz. Ama iklim ve ekolojik krizin çok ciddi siyasal sonuçları olacak. Devlet yapılarını değiştirecek, sınıflar arasındaki dengeleri bozacak. İklim krizinin dolaylı ya da doğrudan siyasal süreçlere müdahale ettiği süreçlerle daha çok karşılaşacağız” diye belirtti.

 

EKOLOJİK GÖÇ

 

İklim krizinin mevcut eşitsizlikleri daha da derinleştirdiğini ifade eden Benlisoy, “Dünyadaki bioçeşitlilğin azalması o kadar fazla ki büyük yok oluş hızlanıyor. Ölmekte olan bir dünyada yaşadığımızı hissettiriyor. Ama buna karşı mesela kutupların eriyor oluşu büyük güçler açısından sorun değil fırsat olarak değerlendiriliyor. Kutupların altında petrol ve doğalgazın işletilmesi için rekabet söz konusu. Yine buzulların erimesiyle birlikte yaz-kış kutuplarda gemiler geçebiliyor olacak. Bu deniz ticareti yolunu kim kontrol edecek. Günümüzde en çok askeri tatbikat yapılan böyle kutuplar. Dünyayı yıkıma götürebileceğini gösteren açık örnektir. Daha fazla gıda krizinin söz konusu olacağı, olağanüstü doğa olaylarının artacağı bir dünyada yaşamı mümkün kılan olanakların ortadan kaldıracak. Daha şimdiden 25 milyona varan ekolojik bu yüz yıl ortasında savaştan dolayı yaşanan göçleri geçecek” diye konuştu.

 

Çalıştay, “Otoriter siyasetin güncel biçimleri” ve “Otoriter devletin inşasında hukuk ve yargılama” başlıkla oturumlarla devam ediyor.

 

 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version